Oyalı boyalı yazı devam eder: “17 Ocak 2012 Lefkoşa Cumhurbaşkanlığı Sarayına girerken garip ve çok derin bir yalnızlık kaplıyordu herkesi. Herkes oradaydı.
“Kadınların mestûriyyetleri, kendilerini sıyânet (=muhâfaza) ve haklarında şeref ve sıyâdetdir. (Sıyâdet, erkekler içün efendilik demek olduğu gibi, kadınlar
Son haftalarda, T.C. potitikaları “teröre” döndü ve aldı başını gidiyor. Bilmem ne arısı gibi havada vızıldayan lâflardan birkaçı: “-Darbe, darbe terörü,
Irak sınırındaki Uludere’de 35 kaçakçı garîbanın, kendi devleti tarafından bombalanarak öldürülmesi ve T.C. Askerinin en tepesindeki İ. Başbuğ adındaki
İki hafta kadar, Sarkozyan denen Frenkbaşı ile yatıb onunla kalkanların hâli tam bir trajikomik rezâletdir; ve bunun, devlet olma haysiyetiyle de bir îzâhı
ŞEVKET EYGİ BEY’İN GÜNLÜK “İCTİHÂDINA!” GÖRE MÜSLÜMANLARA DİNDE ZORLAMA VARMIŞ! Mehemmed SAFFET Şevket Bey (2.10.11) tarihli ve “Ağlayan yok” serlevhalı yazısında şöyle yazıyor: “Din […]
Laiklik denilen belânın lûgat ve gâvurcasıyla “terminolojik” ma’nâları üzerinde durarak eveleyip geveleme ile ömür tüketecek değiliz; ve hele bir takım
Allâh’a, sonra da Âhıret Günü’ne ve o günde verilecek “hesâba”, Allâh ve Rasûlü’nün istediği gibi inanmayan ferd veya cemiyet veyahut devlet ve hükûmet,
Şevket Eygi Bey (4.8.11) tarihinde “Vahim Bozukluklar ve Sapıklıklar” serlevhasıyla Millî Gazete’de yazdığı yazısında bazı noktaları vuzuha kavuşturmamış,
130 ülkeden toplanan 1000 kadar 10-20 yaş arası kız ve erkek gençler, bir-iki haftadır, varyete artistleri gibi çeşitli vilâyetlerde sahnelendi; ve İslâm’ın
Globalleşme fitnesiyle başlayan “ılımlı İslâm” îcâd etme müfsidliği, dünyanın başına en büyük bir belâ kılınmak içün bütün imkânlarını seferber etmiş; ve
Yehûdî-haçlı dünyâsının 15 asırlık azılı İslâm düşmanlığı, bütün dünyânın kabûl etdiği ve aslâ inkâr edemiyeceği bir vâkıadır. Bir ve yegâne gâyeleri de,
Kelâm-ı Kadîm’in ikinci Sûre-i Celîlesi olan Bakara Sûresi, topyekûn insanları üç sınıfa ayırmakla başlıyor. 2 âyet ile mü’minlerin, 4 âyetle kâfirlerin ve tam
Gençliği, bir milletin istikbâli olarak bilmek, inkârı gayr-ı kâbil bir hakîkatdır.. Yaşamak veya yok olmak şıklarından birisi, mutlak olarak (gençliğin)
Gençlik, bir milletin istikbâli demek olduğuna göre, ona en iyi yetişme imkânı veremeyen milletler, kendilerini yaşıyor zannetseler de, artık o milletin
Vâcibü'l-vücûd Hazretlerinin mukaddes ve muazzez ism-i şerîfiyle ve O'na hamd ü senâ ile başlar; tahiyyât ve tesbihâtımızı muazzam bârigâh-ı ulûhiyyetine