Dembokrasi Dîni toz duman memleketi yalayıp yutarken, 15 dembokratik parti (mezheb) de akıllara zarar beyânlarla son sür’at ilerliyor! Dembokrasi sidik yarışında kiminkinin kaç santim fışkırdığı, 3-5 gün sonra belli olacak! Bizim de kafamız binbir dembokrasi kirliliği ile şişip patlamakdan biavnihî Teâlâ kurtulacak!
Şimdi Dembokrasi Dininin en büyük 4 senede bir gelen büyük Bayram hazırlığı!.
Âyîn-i İdâre-i Avâm!
Agora telleri düzdü bile!.
13 Hazirandan sonra tapınak kurbanlarının taksimâtı ile alaturka âyîn başlayacak!
Baykalın “Kasetokrasisi!” sa’yesinde (Ce.He Partisinin) başına geçirilen Bay Kaset Kamal, sabah söylediğini akşam nakzedip ya inkâr ediyor, ya dememiş havasına girip pişkinliğini yürütüyor! Ve zaman zaman da gâyet sinsice Receb Tayyib Beyin nasırına basarak onu zıplatmayı dembokrasi politikası olarak son derece ustalıkla yürütüyor!
Kaset Kamal, Topaneli ağzıyla “Receb Bey, ERKEKSEN istediğin televizyon kanalında çık karşıma konuşalım!” diye damara basdıkça, Karadenizli Başvekîl de “Ben ustayım, sen sanal başkansın!” diyerek, “seni kendi seviyemde göremem ve seni muhatab da alamam!” demeye getiriyor!…
Bütün bu beyanlar ve daha yüzlercesi, 72 milyonu idâre edecek “dembokrasi ruhban sınıfının!” karakterlerini de ortaya koyuyor!
Kaset Kamal, Receb Tayyib Bey’e “Senin dişlerini sökeceğim!” derken, O da, “Sen muhasebeci misin, yoksa dişçi mi?” gibilerde aklı sıra gûyâ aşkediyor!
Diş sökmek işinde Kaset Kamal’ın sözü hiç de yabana atılmamalı ve bundan çok korkulmalıdır. Çünki “Ce.He partisinin” genlerinde, sadece“diş sökmek!” değil; “tırnak sökmek!” de vardır!. Receb Tayyib Arkadaş bunu bilmez mi de cevab diye aşkedemez aceb?
CHP’nin 27 senelik Şefokrasi yıllarının son senelerinde, (1944 yılında)Turancı diye tabutluklara tıktığı nice meşhûr adamların orada “tırnakları sökülmüş!” ve nice işkenceler yapılmışdır!. Bugün CHP ile gizli ittifaklarla sarmaş dolaş olan MHP’nin müteveffâ ünlü albayı Türkeş de, bu tabutluklarda işkence görmüş ve “tırnakları da sökülmüşdür!”
“Püskevit!” reklamcılığı da yapan MHP başındaki Kasetzede Devlet Bey, bir yandan Diyâr-ı Bekir’de “Ne mutlu Türküm diyene!” lâfını gırtlağı patlarcasına haykırırken, bir yandan da “Türkçülüğün!” en ön ve başda giden plitikacısı Türkeş’in “tırnaklarını söken!” ve Pekkaka’ya göz kırpan ve Zerdüşt Kürt ırkçılarına “özerklik!” yemleri dağıtan (Kaset Kamal) ile kuzu sarması!
Dembokrasi Dininin yüksek politikası dediğin, “Dembokratik, laik, sosyal, hukuk devletli!” memleketde demek ki böyle işliyor!
Gelelim, yanar döner ve sözünü durmadan tekzib eden ve yalan ve iftirâ ile Vezîr-i A’zam Hazretlerinin damarına basmada çok kuvvetli bir hüner ve şahsiyyete (!) sahib (Kaset Kamal)dan sonra, Başvekîl ve İmam–Hatib’li Rize’li Receb Tayyib arkadaşımıza!
O da Kaset Kamal’a aslâ yetişemese de, iyi yalanlar savurabiliyor ve bir hayli de bu işde göz doldurabiliyor! Diyâr-ı Bekir (Dil Kurumu Kurbağacasına göre Diyarbakır) mitinginde, “Kürtler için artık asimilasyon bitmişdir!”gibilerde saçdı savurdu ve sıkdı!
İyi de Diyâr-ı Bekir Vâliliğinin önünde taşa yazılı şu “Ne mutlu Türküm diyene!” ibâresi ne menem şeydir?.
Şehrin %80ni KÜRT iken, vilâyete giren bunca ehâli-i ekrât (kürt ehâlî), o taşın önünden geçerken “mutlu!” mu olacak yoksa “putlu” mu?
Asimilasyonun kalkdığını söylerken, T.C. Başvezîri Receb Tayyib Paşa, bir yerine iki kere düşünseydi, mes’eleyi her halde görür ve Kaset Kamal’a da benzememiş olurdu!
Hadi bunu hafif bulanlar olabilir ve diyebilir ki:
“-Beyim, bu taş ve üzerindeki “mutlu-putlu!” ibâre 72 milyonun sâdece Kürtünün gözüne gözüne sokulmuyor! Türk, Arab, Çerkez, Arnavut, Çeçen, v.s. herkesin gözüne sokuluyor, çevir başını görme!”
İyi ama her sabah 12 yaşına kadar milyonlarca Kürt çocuğuna içirilen o (and) denen akıl ve ruh törpüsüne ne denecek?
“-Türküm doğruyum ….. varlığım TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!”
Yahu arkadaş, bir Kürt, varlığını neden Türk varlığına armağan eder, bu nasıl bir kör kafadır anlayan beri gelsin! Hangi TÜRK, varlığını Kürt varlığına armağan eder?
Hangi Arab, hangi Çerkez, hangi bilmem ne! Amazon ormanlarında böyle akıl ve mantık olabilir mi? Buna devlet ayıbı bile denmez, bu bir klinik vak’a!
Beyler!
Kürtleri 1925’den beri dağlara çıkaran işte bu 85 senelik rezâletlerdir!.
Şimdi bilmem ne partisi ve onun erkekli dişili karıları, “ben tanrıyım!”diye kitabına yazan Apo’nun peşindeki cinlerdir; ve şişeden de çıkmışlardır! Hadi sokun bakalım artık şişenin içine! Üstelik arkalarında da ABDsi, ABsi, Alamanı, İngilizi, İsrâil’i ve içdeki derin uzantı ve dayıları varken!
1919un istiklâl harekâtını başlatan Cennetmekân Vahîdüddîn Hazretlerine “hâin” damgası vurup memleketi Lozan’da Batılılara satılığa çıkaranlar, işte bu günki yahudi saçına çevirdikleri bir memleketi bize bırakmışlardır…
Receb Tayyib bey, (Kaset Kamal)a özenip yalandan medet umar ve“asimilasyon bitmişdir!” derse, buna hiç kimse inanmaz ve biz de deriz ki:
“-Arkadaşım, milyonlarca Kürt çocuğuna 12 yaşına kadar her sabah “Türküm …. varlığım TÜRK varlığına armağan olsun!” dedirtirsen, bu sana pahalıya patlar!”
Cini şişeye sokamazsın!
Diyâr-ı Bekir’de hem “Kafatasçı milliyetçiliği!” diyerek her türlü milliyetçilikden uzak olduğunu ilân edeceksin, hem de, milyonlarca Kürt çocuğuna şu biçim andlar içirip bu faşist dembokrasi ile onların ruhuna işkence edeceksin!
Ve mine’l-garâib!
Netekim olan hem sana, hem o cici dembokrasine ve asıl da bu garib gurabâ millete oluyor!
Ha, Körfez ülkelerinde senelerce evvel “Fâizsiz ekonomi günümüzde düşünülemez!” dediğin gibi, şimdi de “Dembokrasi Dininde de yalansız dolansız politika olmaz ve düşünülemez!” diyor ve Kaset Kamal gibi göz boyarım diyorsan, sen bilirsin! Bedelini sana ödetirler!
Kim mi ödetir?
Hani o Mâide 44 var ya, o çok mühim, çok çok mühim!
“İnsanlardan korkmayın, benden korkun!” diyor orda Yaradan!
Dembokrasi dini bunu kabul etmiyorsa, başka çâre mi var birâderim!?
Dünyâ ve ukbâ’da bedel ödemeye devam… Durmak yooook, yola devam…
Bizden söylemek!
Bilirsin, bu dünyâ Sultan Süleyman’a kalmadı!
“Dün dündür, bu gün bu gündür!” fırıldağının ustası ve Kaset Kemal’in kılavuzu İslâmköylü Arnavud Süleyman’a değiiiiiilllll! Selimoğlu Süleyman da sanma haaaa, Davudoğlu Süleyman’aaaaa!!!
Bize herşeeeeeyyyyyy bunu hatırlatıyoooorrrr!
Bilgilerine…
(İntişârı: 07.06.2011)