Şevket Eygi Bey Tenâkuza Düşmeden Yazmalıdır…
20 Haziran 2011
Kamalizma Dîninin Yemîni, Şerîatın Mi’râcı, Modern Câhiliyye Ve Tanrılar…
28 Haziran 2011

130 ülkeden toplanan 1000 kadar 10-20 yaş arası kız ve erkek gençler, bir-iki haftadır, varyete artistleri gibi çeşitli vilâyetlerde sahnelendi; ve İslâm’ın

PATRONLARININ “YENİ DÜNY DÜZENİ”NE GEÇİŞDE, “TÜRKÇE OLİMPİYATLARI!”

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

130 ülkeden toplanan 1000 kadar 10-20 yaş arası kız ve erkek gençler, bir-iki haftadır, varyete artistleri gibi çeşitli vilâyetlerde sahnelendi; ve İslâm’ın îmân, ahlâk ve iffet kânunlarını yerle bir edercesine de, şarkılar, türküler, kıvrılış, dans ve dökülüşleri, oyun, oynaş ve oynayışları, hoplayış ve zıplayışları, bütün vücud mahremiyet ve münhânileri, ma’lum cemaatin organizasyonunca 9. defa teslim alındı…

Okyanus ötesinin bütün tv kanalları da, bütün bu beynelmilel merkezlere bağlı faaliyyetleri göklere çıkararak ve balandıra ballandıra (nur talebesi ve cemaat kalabalıklarına) aktardı durdu… Acaba kaç nurcu birâderimiz, bu işi, Risâle-i Nûr Külliyâtı ve “Hizmet-i îmâniyye ve Kur’âniyye!” temel parolası ve faaliyyetleri ile te’lîf etmişdir; ve “Üstâd!” dedikleri Bediüzzeman’ın hatırâsını bu rezâletlerden râzı olarak nasıl kabul etmişdir?.

Yıllarca hapishânelerde ömür çürüten, bu gün ise pîr-i fânî olmuş nice kıdemli Risâle-i Nûr talebelerinin, bu sahne varyeteciliklerine karşı çıktıkları husûsunda kulağımıza bir (hakkı haykırış) gelmediği gibi, medyaya akseden bir redd sadâsı da yakalayamıyoruz!. “Tesettür ve kadınlar risâlesi” gibi eserlerin sâhibi Bediüzzeman sağ olsaydı, acaba o da bu kıvırtmaları ön sıralara oturup seyredebilir miydi? Onun, Eskişehir hapishânesinin penceresinden gördüğü muhtelıt (karışık, karma) lise talebelerinin bu gayr-i islâmî manzaralarını nasıl şiddetle levmetdiği, dünyânın bildiği ve müslümanların da takdir etdiği bir hususdur…

Gûyâ Peygamber aşkıyla ve salya sümük ağlayışlarla kürsüleri yumruklayan, mâzînin ma’lûm hoca(!)ları, o aşkından yanıp tutuştukları Peygamber Aleyhisselâm’ın önüne bu sahne varyetecilikleri ile çıksalar, acaba hangi tür muâmele ile karşılaşacaklarını ve ne tür bir (lâ’netle) defedileceklerini, hesâb edebilmekte midirler?

Yoksa bu adamların gözüne, cehennemin hangi esfel-i sâfilîni sokulacakdır?

Okyanus ötesindeki ve “Yeni Dünya Düzeni!” sahiblerinin derin muhibbi ve yoldaşı bulunan kişi, “Benim Bediüzzeman’a nisbetim yokdur!” diye “zamâne nurcularının Zaman’ında” yazılar ve beyanlarda bulunsa da, artık onları ne hatırlayan vardır ve ne de kaale alan… Yıllarca mahbeslerde çürüyen ve nice çileler çeken kıdemli Risâle-i Nur talebeleri, seslerini çıkartdıkları takdirde “fitne” çıkacağından korkdukça ve başlarını kuma soktukça, fitne dört nala ilerlemiş ve bugün “atı alan Üsküdar’ı değil, Okyanus ötesine bile geçmiş!” görünüyor… Fitneyi ve menh-i anhı eliyle, olmadı diliyle kaldırmaya muktedirken bunları yapmayanlar, iş kalbe geldiği zaman, oralarının buğz etmesine bile tâkat yetiştiremeyip tasvib ve tasdik çukuruna düşerler ki, bugün manzara da işte budur… Bediüzzaman’ın mesleğine ve meşrebine de tam ters bir nokda…

25 Haziran’daki “ödül töreni!” dedikleri mükâfât merâsimi ile yol alan, adı ve maskesi “Türkçe Olimpiyatları!” olan bu “Yeni Dünya Düzeni!” maskaralığı, bazı devletlû adamların beyânları ile de apaçık i’tirâf edilmiş; ve artık aslâ saklamaya da lüzûm görülmemişdir ki, bu organizasyonlar, “Papalık misyonunun bir parçasıyız!” diyen Okyanus ötesindeki kişi tarafından yürütülüyor gösterilmektedir…Ve onu maske yapan dünya patronları, bu işi tereyağından kıl çeker gibi gâyet ustalıkla yaygınlaştırmaktadır…

Çok câlib-i dikkatdir ki, Türkiye’de, “Türkçe Olimpiyatları!” maskesiyle dünya patronlarının projelerini tahakkuk etdiren adı geçen şebeke, Alamanya’da “ALMAN-TÜRK KÜLTÜR OLİMPİYATLARI!” maskesiyle (isme dikkat!) icrâ-yı faaliyyetde bulunmaktadır!. Acaba neden?. Oradaki isim neden (Almanı) öne çıkarıcıdır ve neden adı“Türkçe Olimpiyatları” değil de beyân etdiğimiz gibidir? Ve orada, Alman oyun ve kültürü ile Türk oyun ve dansları yarı yarıya paylaşılmakta ve Almanlara yalakalık kokusu derhal hissedilmektedir!. Acaba neden?.

Acaba, adı “Türkçe Olimpiyatları!” diye Türkiye ehâlisine yutturulan bu dolmaların, dünyanın her bölgesinde (Vatikan misyonu esas alınarak) değişik politikalara hizmet gâyesi taşımak üzere ve ana temel i’tibâriyle “üç ibrâhimî din!” reklâmına uygun olarak hazırlandığını, Anadolu halkı nasıl olsa çakmaz ve yutar diye mi?..

Bu “Türkçe Olimpiyatları!” denen ve 130 ülkeden derlenip toparlanan zavallı kızların, ortaçağ avrat pazarlarında olduğu gibi veya Japon geyşaları misillü sahnelendiriliş ve teşhîr edilişlerini en ön sıralardan ağızlarının suyu akarak seyreden ve alkış tutan adamlara, mücerred ve muhayyel bir muhatab olarak şunları diyememek bile la’neti mucib olmayacak mıdır?

“- Sen!

Yanında başörtülü karısı ve kızıyla en ön sıralardan, saçları, sineleri ve bütün vücud münhanileri meydanda olan ve kıvrılarak, dans ederek, büklümler ve çalkalamalar sergileyerek teşhîr edilen, aldatılmış bu zavallı kızları seyrederken…

Evet sen!

Neden öz karının ve kızının saçının telini göstermeyici simsiyah bir riyakârlık veya kopkoyu bir egoizma ve gaddarlık içindesin?

Sen!

Dünyanın 5 kıtasından devşirilen ve sahne artistleri manzara ve keyfiyeti içine sokulan, teşhîre âmade bu biçâre kızları seyrederken, suratın nasıl zerre kadar kızarmaz ve nasıl bir iffet spazmıyla kendini kaybetmezsin? Ve tam tersine, o kızcağızları, takdir ve alkışların en üst perdesiyle ve ıslık sesleri içinde vasatı bizanslaştıran heriflere muvâzî ve onlarla elbirliği içinde muhatab alırsın?.

“Ilımlı İslâm Projesine!” giden sulandırma, “ılımlı devlet adamları!” eliyle de, böyle mi tahakkuk etdirilecekdir?

 Söyle!

 Bu menfilik altı menfiliği beyân eden kelimeye, lûgatlarda rastlamak mümkin midir?

Sen!

Hem de öz karın ve kızınla, Anadolu İslâm terbiye ve nâmûsuna mutlak ma’nâda ters ve zıt, böyle bir şehvet panayırı bir manzarayı seyretmek ve seyretdirmekle, hangi dinin reklâmını yapmaktasın?

“SİLİFKE’NİN YOĞURDU, AH SENİ KİMLER DOĞURDU- SENİ DOĞURAN ANA, BAL İLEN Mİ YOĞURDU!.” Türkülerindeki “doğurmalar, yoğurtlamalar ve bal ile yoğurmalar” ile mi bu gençler ahlâklanacak ve yeni dünya düzenini kuracaklardır?

Yoksa, o genç ve her ne verilirse alıcı saf ve aldatılmış zihinlere, psikolojik olarak bir takım mesajlar mı verilmek isteniyor; ve onların da İskandinav memleketlerinin kız olamayan kızları gibi, belden aşağı eşek hürriyeti içine çekilerek, (aile) ve iffet telâkkîleri gâvurlaştırılmak ve anonimleştirilmek mi isteniyor? Bunun peşinde misin?

Sen!

Bu kabil güftelerin türküsü ile oynayıp kıvrılan ve cinsiyetini teşhîr eden kızların, hatta karşı cinsin elinden tutarak bazı dans sahneleri de sergilemelerinin altında, hangi dinin (mubahlarını) yatırıyorsun?. Dembokrasi, Hoşgörü-diyalog, kamalizma, nasrâniyet v.s gibi dinlerde bunlar, evet (mubah)dır. Ancak, bütün bunlara İslâmiyyet gibi Son ve Mutlak bir dînin getirdiği yasak (haram) hükmünü tanımamak ve bunlara mubah gözüyle bakmak ise, küfrün tâ kendisi… Ve bunun da sâhibi müslüman ise, bu i’tikâda sâhib olduğu andan i’tibâren (irtidâd) pisliğinin içine yuvarlanacağı mutlakdır…

Sen kimsin, hangi dindesin ve neyin nesisin?

Sen!

Bu kızların babası ve anası olmadığın için mi onları bu manzaranın içinde harcayıp boğuyorsun?. O sahneye, kendi öz karını ve kızını çıkarabilecek; ve orada yapılanları, oradaki kıyafet ve soyunukluk derecesinden onlara da giydirebilecek ve teşhîr edebilecek misin?.

Hayır diyorsan neden? Evet diyorsan, karını ve kızını da oraya çıkar ve teşhîr et!

Sen!

Yemen’den gelen kızcağıza bakar ve onun dans eden vücudunu alkışlar ve güfteleri şehvet dolu şarkıyı dünyaya yayan sesini dinlerken, Yemen’de şehid olan veya sakat kalan 95 yıl evvelki yüzbinleri, sönen ocakları ve yetim çocukları düşünmekden korkan bir hılkat garîbesi misin?.

Onların (lânetine) müstahık olmayı ve iki cihanda sürünmeye yetecek beddualarını, o îmânsız ve iffetsiz yüreğin bir an bile acıyla hissedebildi mi?

O şehid ve gâzîleriden emânet aldığın torunları, senin bu kirli emânetçiliğin ile hangi hedeflerin âleti ve malzemesi olarak kullandığını, ne zamana kadar dünyaya, bilhassa Anadolu ve Osmanlı coğrafyasına yutturacaksın?

Sen!

Bunun vebâli altından kalkabilecek misin?. Yahut da, olmayan torunların olduğu içün mü, bu kadar rahat, temâşâda, pazarlıkda, hayâl âleminde, patronlarına sadâkat ve seyir içindesin?.

Sen!

Haçlı-yehûd kâfirlerini memnun etmek ve onlara, “işte, siz efendilerimizin emr ü fermânı mu’cebince, geçmişimizden böylesine intikam alan biz, böyle bir neslin hâl-i hâzırdaki temsilcileriyiz!” demek içün mü bunları irtikâbdasın?!

Sen!

“Hoşgörü-diyalog”diniyle “dembokrasi” dininin koalisyonu eliyle, bütün dünyaya, “yeni bir dünya!” mesajı vermek içün mü bu gençleri cıyaklatıyorsun? Ve Vatikan-Tel Aviv hattına da, “işte sizin emrinizle, istikbale böyle bir gençlik hazırlıyor ve onlara, soylarının kemiklerini böylesine sızlatdırıyoruz!” demek içün mü, “Türkçe ve Türk Okulları!” paravanalarını kullanma faaliyetlerine dalıyorsun?

Sen!

Haçlı-yahudi standartlarına göre bir gençlik yetiştirmek içün mü, o dünyadan habersiz bîçâreleri sahnelere sürüyor; ve “yeni bir dünya kuruyoruz!” diye onları sahnelerde şarkı maskesi altından cıyaklatarak teşhîr ediyorsun?

Kimin adına ve hangi “yeni dünya düzeni!” denen şeytanlığın peşindesin?

Sen!

Sûret-i hakk’dan görünen en netâmeli müşgil, en belâlı musîbetsin!. Ve, Allâh Azze ve Celle’nin dînini pazarlayan misli görülmemiş bir canbaz; ve cambazlıkda misli olmayan bir prototipsin!”

Lânet olsun!

 

(İntişârı: 27.06.2011)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir