(2) Şevket Eygi’nin “İslâm Demokrasisi!” İctihadı!
10 Kasım 2011
(2) (Hâşâ Min Huzûr) O Mahlûkun Adını 16 Kere Zikretmek Ve Koşer Reklâmı, Mide Bulandırıyor!
15 Aralık 2011

Şevket Eygi Bey, “o haram mahlûk!” ile alâkalı yazarken de ölçüyü kaçırıb iyi tedkîk etmeden çalakalem bir şeyler yazıyor.

(HÂŞÂ MİN HUZÛR) O MAHLÛKUN ADINI 16 KERE ZİKRETMEK VE KOŞER REKLÂMI, MİDE BULANDIRIYOR!

(1)

Mehemmed SAFFET

 

Şevket Eygi Bey, “o haram mahlûk!” ile alâkalı yazarken de ölçüyü kaçırıb iyi tedkîk etmeden çalakalem bir şeyler yazıyor.

Evvelâ, hâşâ min huzûr, o mahlûkun bir fıkra içinde tam 16 kere zikredilmesi, ecdâdımızdan tevârüs etdiğimiz terbiye noktasından çok mahzurlu. Yaşı 60’ın üzerinde olub da, Osmanlı terbiyesi almış baba ve analarının bilhassa dede ve ninelerinin meclislerinde bulunanalar çok iyi bilirler ki, selefimiz, ağızlarına, o mahlûkun adını almazlardı. “O mahlûk, haram mahlûk, dağda gezen, yenmez hayvan, pis şey, necis hayvan, v.s.!” gibi sıfat ve zamirleri üzerinden ona işâret ederlerdi… Ammâ o necis hayvanın adını, o (d) ile başlayan adını aslâ ağızlarına almazlardı. Çoluk çocuk gevşeklik edib telâffuz etdikleri zaman da “Susssss yavrum, sakın bir daha öyle söyleme, o kelimeyi ağzına alma, o bizim dilimizden uzak olsun, “o mahlûk!” dedin mi herkes anlar!” diyerek, çocuklarını da terbiye ederlerdi…

Tabii evvelâ bir de “hâşâ min huzûr!” çekerek… Huzûrdan dışarı diyerek, bir nevi özür beyân ederek… Yani “o müstehcen ve mide bulandıran mahlûkun en müptezel adını anmıyorum amma, yine de şu veya bu sıfat ve zamirleri üzerinden de meclisde ve huzurda zikretmek zorunda kalıyorum, bunu içün afvınıza ilticâen bilmecbûriyye ondan bahsetmek zorundayım..” gibilerde…

O millet neydi, şimdiki illet ne olarak mevcûd?

“Burnunun ucunu göstermezdi süt ninem!”

Diyen Merhûm Üstad’ın kalemindeki bir milletden, televizyonlarda göstermedik yeri kalmayan kaltakların, en dişli laflarla ortalıkda zaptiye gibi gezmesine sukût!

“Cemiyet ah cemiyet, yok edilen rûhiyle,
Ve cemiyet cemiyet, yok eden gürûhiyle…”

Merhûm Üstâda bin rahmet…

Biz, adı geçen yazının tamâmını alıp, her zaman yapdığımız gibi aralara kendi fikrimizi yazacağız. Ve o necis mahlukun necis adını, yazıda olduğu gibi almayacak ve o necis kelimenin ilk ve son harflerini yazarken, aradan üç harfi kaldırarak onların yerine üç nokta koyacağız…

Son İki D…z Vak’ası

“Müslüman halkımıza evcil d…z, yaban d…zu , eşek eti yedirilmesini zaman zaman protesto ediyorum.”

Biz de, bu mahlukun adının 16 kere kâriinin önüne konulmasını protesto ediyoruz…

“Bu konuda iki hadise geçtiğimiz hafta yaşandı. Birincisi: Trakyada askerî bir birliğin kantininde Haziran ayında d…z etli ürünlerin satıldığı meydana çıkmış, lakin ilgililer ses çıkartmamış ve bu haram ve necis etler askere yedirilmeye devam edilmiş. İkincisi: Zeytinburnu’nda bir dükkanda halka yedirilmeye hazırlanan 200 kilo d…z eti bulunmuş.”

Dar-ı İslâm’ın askerî birliği ile dâr-ı harbin askerî birliği arasındaki farklar evvelâ tesbit edilmez ve İslâm hukûku nazara alınmadan önüne gelen taama kaşık ve çatalla girişilirse, ortaya böyle manzaraların çıkması neden yadırganırmış???. Hele dârürridde olan yerlerde bazı asker zannedilen insandışı ucûbe, zalim ve zorba kişilerin, bazı köylü bîçârelere o mahluku değil de, insan tersi yedirdiklerini bütün dünya bilmiyor mu?

Devleti, hükûmeti, bürokrasisi ve hükûmet başkanı (laikliğe tapan) memleketlerde, evinin dışında ağzına bir lokma bile atacak müslümanın çok dikkatli olması ve lokmalarına sahib bulunması şartdır… Bir tek lokmanın bile devlet ve hükûmetle alâkası olduğu bu kadar açık ortada! Hâlâ “din ile devlet ayrıdır!” nânesi otlayarak dinsizliğini ilân edenlere acınmaz! Onlara acımamak emri de Kur’anla sâbit… (Merak eden o âyeti arayıb bulsun!)

“Maalesef halkımıza yıllardan beri büyük miktarda (evcil veya yaban) d…zu eti, eşek eti yedirilmektedir.

Bu konudaki rivayetler tevâtür derecesindedir, inkârı mümkün değildir.Bu konuda sahih bilgilere ve belgelere ulaşarak ciddî raporlar hazırlamak için uzman kadrolara, tahlillere, polis ve istihbaratçı gibi çalışmalar yapılmasına ve bunları yapmak için lüzumlu paraya ihtiyaç vardır.”

Yahu arkadaşım, hangi dârdayız, işe ordan başlayalım ve oradan halletmeye çalışalım: 1)Türkiye’de İslâmiyet yasakdır. 2) Memleket işgaldedir, 3) Müslümanın hürriyeti yokdur. Bu üç nokta ele alınmadan ne teşhis ve ne de tedâvî…

“Ciddi raporları kim hazırlayacak?” Laik dembokratik idarenin memurları, öyle değil mi?

“Tahlilleri kim yapacak?” Onu da onlar…

“Polis çalışmalarını kim yapacak?” Onu da…

“İstihbarat çalışmalarını?” Bu da hâkezâ öyle…

Yahu “laik-dembokratik bir rejimin resmî dâireleri senin helal lokmanın müfettişleri” olarak çalışır mı hiç?.

Bu idâre, bu rejim, bu devlet ve bu hükûmet, Avrupalı heriflere (o mahlukun yiyicilerine, besicilerine, çobanlarına, ahır kokulu bekçilerine) yaranmak içün “Avrupa Birliği Bakanlığı!” diye kargaları bile güldüren, tek toynaklıları bile zıplatan, geviş getirenleri bile böğürten, ekvatordaki buşman ve pigme kabilelerini donuna kaçırtan, dünya tarihine alın lekesi olarak geçen bir bakanlık veya görenlik veya duyanlık veya yiyenlik kurmadı mı?

Sen neden bahsediyorsun arkadaş!.

Haçlıların Türkiye’deki ikizleri, onların dikizleri ve kerizleri karşısında “hâşâ min huzûr” o mahlûk etinin satışını da “kasaplık hayvanlar listesine alıb,” o mahlûkdan 1000 bin sene kaçmış ve nefret etmiş ecdâdına küfreder gibi onun kebabının yenmesini meşrû’laştırmanın iğrenç ve korkunç cürmünü işlemedi mi?

Hem böyle olacaklar, hem de o etin yenmemesi içün yukarıdaki  devâiri ile teftiş işi başlatacak ve belediyesinden bilmem nesine bu laik ve dembokratik Haçlı Avrupa eşiğinde “beni de içeri al!” naraları atan yamuk kafalar para ayırıb “kontrol!” yapacaklar?!

Güldürme arkadaş!

“Maalesef İslamî kesim bunları yapamıyor.D…zcuların bir yalanı şudur: Biz bunları yerli Müslüman halka değil, gayr-i müslim turistlere yediriyoruz.Bu yalana kimse inanmasın. Yukarıda zikr ettiğim iki yeni hadise bunların Müslüman askerlere ve halka yedirildiğini ispat ediyor. Zeytinburnu turistik bölge değildir.İkinci yalanları şudur: D…z eti çok pahalı ve lüks bir ettir, bunu bugünkü fiyatlarla satmak mümkün değildir. Bu da çok uzun kuyruklu bir yalandır.”

O hayvanın etini satan hayvanların (yalanlarını) isbata çalışmak da bir başka garâbet! Bu iğrenç fiillere dadanan adamlar bütün bunlara cür’et edecekler, ammâ BİR YANDAN DA yalan söylemeyen müstakim adamlar olacaklar!

Yetiş Yâ Gavs!

“D…z eti, hele yaban d…zunun eti en kalitesiz, en ucuz ettir. Eşek eti de öyledir.”

Bırak kalite ve ucuz oluş tarafını Allahaşkına birâder! Bu iki mahlûk, iffetsiz, hayasız, namussuz, dişisini asla kıskanmayan, şehveti müptezel ve rezil iki mahlûkdur. Hele birincisi, ikincisini bu rezilliklerde 100’e katlar. Dünyanın en fuhuşperest, deyyus ve gavvat ve pezevenk mahluku, o (d) kot adlı şeydir! Onu kim yerse, o da onun etinden, kendi kanına, südüne ve huyuna bir şeyler karıştırıb, onun bütün ahlaksızlıklarını üzerinde toplamaya başlar… Onun içün, lihikmetin Mevla-yı Müteal Azze ve Celle, bu hayvanın etini (haram) kılmışdır. Ve bilmediğimiz daha ne hikmetler…

“İmanlı ve vicdanlı belediyelerden rica ediyorum: Lütfen vazifelerini yapsınlar ve kendi bölgelerindeki etleri, et ürünlerini çok sıkı ve devamlı şekilde denetlesinler.”

Resmi hüviyeti olduğu müddetçe hiçbir belediye bunun teftişini yapıp o eti yasaklayamaz. Çünki kânunen o et “kasaplık etler listesindedir.”Yukarıda beyan etdik, resmî daireler, “mürteci” sünnetlilerin “helal lokma” zaptiyeleri olamaz, olmazlar, burunlarının ucu ile sırıtırlar! Hem buna uyuz mevzuatlarıyla ucuz hukukları nâmüsaitdir efendim!. Maksad, o mahlûkun etinin mubah etler meyânında sahtekârlık içre satışının teftişi ise, onu da ber vechi âtî arzedeceğiz efendim!

“Evvelce yazmıştım: Artık yeni tekniklerle bir etin d…z eti olup olmadığı, bir üründe d…z eti ve yağı bulunup bulunmadığı çok kolay, çok çabuk ve çok ucuz şekilde yapılabilmekteymiş.”

Günümüzde herşeyin mafyası olacak da bu “mahlûk mafyası!” olmayacak öyle mi?. Bu mafyalar o teknik işlerin de çâresine öyle bir bakarlar ki, o laboratuvara “o mahlûk” eti olarak giren nümûneler, “gevrek dana eti raporları!” ile öyle bir nefis ve leziz olarak oralardan çıkar ki, yemeyenin bile yiyesi gelir!!!

Bunun binlerce örneğini hergün haberlerde duymayan kalmışsa, Zeyd’e bir şey terettüb etmez!

“Her büyük, her orta belediye bunu yapabilen cihazlara sahip olmalı ve hem kurum olarak kendisi tahlil yapabilmeli, hem de halktan isteyenlerin getirecekleri etleri, sucukları, sosisleri cüz’î bir ücret karşılığında tahlil etmelidir.”

Zelzeleye tedbir almakda eli oynamayan belediyeler burada ne tedbiri alacaksa…

“Bu isteğim, insan hakları çerçevesinde mütalaa edilmelidir.”

Batsın o “insan hakları denen şeytan tersi!”

O “insan hakları!” denen şeytan tersi de, Avrupa’lı o mahlûk çobanlarının uydurmaları ve kaydırmaları değil mi?

“İslâm Hukukunu ve onun verdiği hakları!” ağzına alma, “kabukluların insan hakları!” dediği şeytan tersinin reklâmını yap!

Hadi ordan canım!

“D…zun yaygın olduğu bir Hıristiyan ülkesinde ve şehrinde yaşasam, Yahudilere mahsus koşer etler ve gıdalar satın alarak ve tüketerek d…zdan korunabilirim. Türkiye’de ise maalesef yapacak bir şeyim yoktur.”

İşte bu cümle, her berbatlığın üzerine tüy dikdi!

Yâ Rabb sen bize sabır ihsan eyle…

(Mâba’di var)

(İntişârı: 14.12.2011)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir