Lahey Kabuklu Gavur Mahkemesi
29 Ocak 2007
Tesettür, Lâbis-i Libâs-ı Katrânî, Hakk-ı Sarihi Ketmetmek, Hoşgörü Diyalog Ve Bel’amlar Şebekesi Beyânındadır
7 Şubat 2007

İdeali, muharref tevratdan mülhem olarak dünyâ’da tek devlet bulunan Telaviv, Washington, Vatikan ve Brüksel yahudi-haçlı ittifak şebekesi, Dünyâ’daki

DAVOS’UN KARANLIK YÜZÜ… 

Ahmed SEYYİDOĞLU 

 

İdeali, muharref tevratdan mülhem olarak dünyâ’da tek devlet bulunan Telaviv, Washington, Vatikan ve Brüksel yahudi-haçlı ittifak şebekesi, Dünyâ’daki taşeronlarını Ocak ayının son haftasında yüze yakın devlet ve hükûmet reisleri ve nice devletlerin vekilleriyle, onları, masonizma direktifi misillü, Davos’da topladı; ve şu emr ü fermânı buyurdu:

“ – Getirdiğiniz raporları, bölgelerinizin röntgen filmi olarak masama koyun; ve çıkacak talimatımı dikkatle dinleyin, memleketlerinize döndüğünüzde de hassasiyyetle tatbîk edin!

Türkiye’deki güdümlü olsun, uşak olsun, satılmış olsun, acûze olsun, medya ve matbuat cenâhı, ermeni ölüsüne kilitlendiği için, bu dünyâ çapındaki mühim hâdiseyi, bazıları hıyânetinden, bazıları dalâletinden ve bazıları da gafletinden ruznâmeye alamadı. Esefle kayd edelim ki, hem de, Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz’in ürik asit kokulu delik çoraplarını mevzû-i bahs etmek kadar bile bir basîret gösteremeden…

Evvelâ, baş müzâkereci Babacan’ın patronu Wolfowitz, (Dünya’da tek devlet) ideâli taşıyan ittifâk cebhesinin bir temsîlcisi olarak, baş müzâkereci Babacan’ı da, istikâmetlendirici konuşmasında ne demiş, buyrun:

 -Türkiye son yıllarda, çok mühim dönüş te’mîn ederek, muvaffakiyyetli netîceler elde etdi. Tahakkuk etdirdiği reformlar netîcesinde elde etdiği muvaffakıyyetlerin, bir çok ülkeye misâl olduğunu söylemeliyim. Bu reformların devâm etdirilmesi netîcesinde, hem bölgesinin hem de Dünya’nın en muvaffak ekonomileri arasında yer alacağına inanıyorum.

Patronundan bu emr ü fermânı alan baş müzâkereci ve dâimâ beşûş ve mülâyim bir “emr ü fermân efendimizindir” deme fıtratındaki, Tayyip Bey hükûmetinin “efendican” vekîli, aynı nakarâta şu akortla devâm eder:

“ -Türkiye, Avrupa birliğinin ortak değerlerini paylaşabilecek bir ülke olduğunu artık isbât etmişdir!

Baş müzâkerecinin “Avrupalılık Kimliği” mevzûlu panelde yapdığı “mûnislere” has, “evet efendim”ci arz-ı itâatkârâne ifâdeleri, şöyle devâm eder:

“ -Avrupa’nın refâh ve demokrasi gücüne sâhip oluşunu muhâfaza etmesi, bu genişleme perspektifiyle mümkündür. Müslüman ülkeler Türkiye’nin AB sürecini yakından ta’kîb etmektedir. Türkiye müslüman ülkeler için bu işde bir örnek teşkil edecekdir. 2008 yılında Davos toplantılarına daha fazla ağırlık vermemiz gerekiyor…” (Bkz.: Vakit 27.1.2007, s.5)

Gerek patron Wolfowitz’in ve gerekse “evet efendim”ci mülâyim vekîlin ifâdelerine dikkat edilecek olursa, ikisinde de, Avrupa Birliği “kıymet hükümlerinin” yalnız Türkiye için kabûlünün kâfî olmayıp; ve fakat Türkiye üzerinden de, bu yahudi-haçlı değerlerinin bütün İslâm âlemine de taşınacağının hedeflenip planlandığı ortaya konulmaktadır… Buradan apaçık anlaşılıyor ki, T.C. taşeron bir firma olarak İslâm Dünyası’nı da, yahudi-haçlı Avrupa kıymet hükümlerine çekip, binnetîce, İslâm’a âid kıymet hükümlerinin oralardan da kaldırılmasını temin edecekdir… İşte Davos’da yahudi-haçlı ittifâkı, Müslümanlık için ne kadar korkunç bir istikbâl hesabının peşindedir, yukarıya aldığımız ibârelerden hiçbir şübheye mahal bırakmıyacak şekilde anlaşılmaktadır. Baş müzâkerecinin “2008 yılında Davos toplantılarına daha fazla ağırlık vermemiz gerekiyor” gibi bir ifâdeye yer verişi de şunu isbât ediyor ki, Türkiye’li mülâyimlerin arz-ı sadâkat yarışı, patronlarının cidden tebriklerini hakk edecek seviyededir!.. Hele “AB değerlerine” gösterilen merbûtiyet ve sadâkatın, burada da tasdîk ve te’yîden ifâde edilir oluşu, İslâm Dünyâsı için, istikbâlin, ne kadar karanlık günler getireceğine bir isbât vesîkası hükmündedir. İslâm âlemi bütün bunları görmez ve tedbir istikâmetinde de tevekküle bâdî olacak cehd ü gayret ve birliğin içine girmezse, bu haçlı-yahudi oltasındaki mülâyimler eliyle, nice bâdirelere maruz kalmak vaz’ıyyetinde bulunacakdır…

Merhum müfessirimiz Muhammed Hamdi Efendi Hazretlerinin muhalled eserinde “fıskı ve küfrü temsil” remzi olarak, keyfiyet şeceresi apaçık ortaya konan; ve hayvan boynunda değil de, başka mahlukların boynunda yulardan bir pranga olarak taşıtdırılan “kravat” denen esaret lâlesi de, Davos’da, bir emirle gırtlaklardan çıkartdırıldı!!!

Yukarıda arz etdiğimiz gibi, “ağlâl” kelimesinin tefsîrinde “fıskı ve küfrü temsil” remzi olan kravat mevzuuyla bile, verilmek istenen mesaj, dehşete düşürücü mikyâsıyla aynen şudur:

“ -Bu beynelmilel esaret halkası, bizim emir ve irademizle boyunlardan geçer; ve yine ancak, bizim irade ve emrimizin tatbîki olarak da aynı boyunlardan çıkar!… Ve unutmayın ki, boynunuzda nasıl bizim irademiz cârî ise, başka taraflarınızdaki çamaşırlarınıza kadar da, giyip çıkartmak, bizim elimizdedir… Bu talimlerden geçerek, alışkanlık kazanmaya ve irâdemize râm olmaya ve itâat kesbetmeye bakın!..

İşte Davos denen yerde yapılan ictimâın, o “fıskı ve küfrü temsi” remzinin üzerinden bile ifâde etdiği ma’nâ ve tefsir…

İkinci bir nokta olarak da, Şii-İran sâbık devlet başkanı Hâtemî’nin, müslüman kasabı Bush ağzı ile Davos’da, bütün Dünyâ’ya ilan etdiği korkunç hezeyân! Buyrun:

“ -Bütün Dünya, Irak’daki milli hükûmeti tanımalıdır. Irak târihinde, bu ilk demokrasi tecrübesidir. Afganistan’da da, direnişcilere karşı başarılı olunduğunu zannediyorum… 

Telaviv, Washington, Vatikan ve Brüksel ittifak şebekesinin Irak üzerindeki en baş taşeronunun kimler olduğunu gösteren yukarıdaki şii sözleri, müthiş bir vesika hükmündedir; ve, Kudüs merkezli mukaddes topraklar hakkında, perde arkasındaki o müthiş planların içyüzünü görmek, bu vesikadan hareketle ancak ortaya çıkabilir… Bugün medya denen iblis sûruyla, dünyâya üfürülen ittifak cebhesine ait topyekun planlar, bir hedef saptırmadan ibaret olub; bölgeye çizilen hedef de, İslâm’ı yok etmek; ve oradaki iktidârı, ittifak imkanı bulabilecekleri tek odak halindeki şiilere vermekden ibâretdir…

Yahudi-Haçlı ittifâkının, İslâm âlemi içindeki üçüncü ayağını kimin teşkîl etdiğini şimdiye kadar göremiyenler, önümüzdeki aylarda, bunu, bütün dehşetiyle kör gözlülerine kadar yediden yetmişine göreceklerdir… Tabiî küllî irâdeye âid tecellînin, her hesâbın üzerindeki münezzeh hesâbı, her zaman ve mekânda mahfuz tutularak…

(İntişârı: 01.02.2007)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir