Şevket Eygi Bey’in Günlük “İctihâdına!” Göre Abdülmecid Efendi Hazretleri Halîfe İmiş!
5 Ekim 2011
(2) Şevket Eygi’nin “İslâm Demokrasisi!” İctihadı!
10 Kasım 2011

Şevket Bey'in aşağıdaki yazısında birçok hakîkat payı olmakla beraber son paragrafa doğru kantarın topu iyice kaçmış gene! Herkese

ŞEVKET BEY’E GÖRE “ÇÂRE MEHDİ’Yİ BEKLEMEKMİŞ!” 

Mehemmed SAFFET

 

 

Şevket Bey’in aşağıdaki yazısında birçok hakîkat payı olmakla beraber son paragrafa doğru kantarın topu iyice kaçmış gene! Herkese “kitabî yazın çizin!” derken, kendisi gene kitaba dayanmadan sallamış gitmiş! “Çâre Mehdi’yi beklemek!” diye savurmuş, okuyalım ve en sonunda ne diyeceksek diyelim!

Buyrun “Gündüzleri T.C. geceleri PKK” serlevhalı yazının tamamı:

“PKK’nın eline düşen bir asker kaçmayı başarmış (bilerek “kaçırılmış” da olabilir). Medya bu kişinin söylediklerini akıl almaz olarak sıfatlandırdı. Güneydoğu bölgesinde PKK elemanları cirit atıyorlarmış. Gündüzleri şöyle böyle saklanıyorlarmış, geceleri serbest şekilde faaliyet yapıyorlarmış. Halktan vergi bile topluyorlarmış.

Teroristler ellerini kollaranı sallayarak dolaşıyormuş.

Nerede?.. Kuzey İrak’ta değil, bizim topraklarımızda.

Bendeniz etliye sütlüye karışmayan bir vatandaşım. Lakin kulağıma yakası açılmadık haberler geliyor. Ülkenin, bilhassa güneydoğusunda birtakım kurtarılmış bölgeler oluşturulmuş. Gündüzleri TC, geceleri PKK devleti. Gece silahlı, gündüz külahlı…

Benim çok iyi bildiğim bir şey varsa bugünkü şartlarda ve bugünkü mücadele metoduyla PKK terörü kesinlikle bitmez.

Kendi topraklarımızda PKK faaliyet gösteriyor, biz sınırlarımızın dışındaki yerleri bombalıyoruz!..

PKK gerilla hareketi ne demektir?

  1. Yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu kaçakçılığı ve ticareti demektir. Bu “beyaz” işini kimler yapıyor? Fazla konuşamam…
  2. PKK, Ermeni dâva ve ideallerine doğrudan doğruya ve dolaylı şekilde hizmet ediyor.
  3. PKK demek, Eretz İsrael demektir.
  4. PKK Ermeniler ve Siyonistler tarafından kurulmuş ve idare edilmiştir.
  5. PKK terörünün gölgesinde yüz milyarlarca liralık silah, cephane ve savaş araç ve gereçleri ticareti yapılmıştır.
  6. Kürt halkını TC’den bezdirmek, bir kısım Kürtleri dağa çıkartmak için bir Kürt köyünün halkına insan pisiliği bile yedirilmiştir.
  7. Diyarbakır hapishanesinde insanlık dışı çok ağır, çok iğrenç, çok feci işkenceler yapılmıştır.
  8. Açıkça ve sinsi olarak, bilhassa Kürt halkının yaşadığı bölgelerde İslam düşmanlığı yapılmış, dinî yapı çökertilmiştir.
  9. Üç bin beş yüz Kürt köyünün halkı sürülmüş, perişan edilmiştir.

Kürt meselesi halledilmezse ülkemiz parçalanabilir.

Kürt vatandaşlarımız sadece bir bölgede yaşamıyor. Şu anda dünyanın en büyük Kürt şehri İstanbul’dur.

Türkiye parçalanırsa büyük insanî fâcialar yaşanmasından korkarım.

1947’de Hindistan iki devlete ayrıldığında büyük felaketler ve kıyımlar yaşanmıştı.

Ülke çapında bir dağılma, çözülme, tefessüh (manasını bilmeyenler lütfen lügata baksınlar), kırılma, çözülme manzarası görüyorum.

Sadece demokrasi ve liberalizmle Türkiye selamete çıkmaz.”

BİZDEN: “Dembokrasi ve liberalizm denen şeytanlaşma serbestisi ile selamete çıkılır ama, (sâdece) bunlar kafi değil, yanında şunlar şunlar da olmalı!” demeye bakın…

Yeryüzünde taaa kadîm yunandan beri bu iki beşerî belâ ile “selâmete çıkmış!” bir cemiyet bilen varsa, Allah rızâsıyçün yazsın!. Âdem Aleyhisselam”dan beri hangi peygamber “selâmeti!” dembokrasi ve liberalizmde arayın, kafi gelmezse yanına şunu bunu da ekleyin demiş? (Hâşâ ve kellâ)

Yahu Mutlak Hakikat ve sübhânî nizam İslâmiyet kâfî gelmiyor da, biz buna seytan kenefi dembokrasi ve liberalizmayı payanda yapınca ve yanına da bir şeyler ekleyince mi “selâmete çıkacağız?” Bu nasıl “ehl-i sünnet” diye yırtınmakdır, bu ne rezillikdir arkadaş?

 Bir müslüman beşerî din, doktrin ve ideolojilerin böylesine nasıl taraftarı olabilir, onlara tırnak ucu kadar nasıl meyleder? İnsanın kanı donuyor!

Dembokrasi de liberalizma da insî şeytanların uydurması değil mi arkadaş? “Lâ ilâhe…!” diyerek bunları (mutlak olarak) redd ü nefy etmiyor muyuz efendi?. Okyanus Ötesi işbirlikçi gürûhu “Kelime-i tevhîdin ikinci kısmı olan M….dürrasûlullah kısmını söylemeyenlere de rahmet bakışıyla bakmalıyız!” deyince İslâmiyyet’in temeline dinamit yerleştiriyor da; sen, dembokrasi ve liberalizma kenefine (selamete çıkmada devâ oluş) yalakalığı, dalkavukluğu, yamukluğu yapınca ne oluyor?

“Ülkenin, halkın ve devletin birliğini korumak istiyorsak gerçekçi olmalıyız.

Yeni yapılacak anayasaya farz-ı muhal “Kürtler, çektikleri acılar ve gördükleri zulümler dolayısıyla Türklerden üstündür” maddesi konulsa mesele yine çözülmez.

Kürtlerin bütün istekleri yerine getirilse yine çözülmez.

Çünkü bu işin arkasında Büyük Ermenistan hayalini besleyenler vardır.

Büyük İsrail isteyenler vardır.

Siyonizm vardır.

Global Haçlılar ve Evangelistler vardır.

Hattâ Megali İdea ve Pontus vardır.

Bir tane değil bir sürü dev mafya vardır.

Dünya çapında silah tacirleri vardır.

Uyuşturucu mafyaları vardır.”

Tamam varoğlu var… Peki şu dembokrasi ve liberalizma kenefinin altında kim var? Erkekçe söyle hadi! Hakk’ı bâtılla telbis etme arkadaş! Çarpılırsın! Koskoca âyet “Hakk’ı bâtıl ile telbis etmeyin!” (Elmalılı bulamayın diye tefsir etmiş.) Allâh’ın Kelâm-ı Kadîm’i bunu muhkem ve mutlak olarak ortaya koyarken, Allah’dan kork yahu!

Bütün beşerî sistem, doktrin ve ideolojilerin içine tükürmeden bir insanın müslüman olabileceği ve müslüman kalabileceği hangi âyet, hangi hadîs, hangi icmâ, ve hangi müctehidin ictihâdı ile (hâşâ) sâbitdir? Veya hangi muteber ehl-i sünnet kitabında yazıyor, seni isbata davet ediyorum! Ya isbat eder beni hizâya getirirsin, yahut edemezsen sen de onların içine tükürdüm dersin!. Demezsen, bizim de, seni Allah’a havâle etmekden başka çâremiz yok! Müslüman dediğin içi dışı bir olur, yeter artık yıllardır  bu fırıldaklar…

“Otuz beş senedir terör ile ilgili olarak örtülü ödenekten acaba kaç milyar dolar dağıtıldı? Bu ranttan kimler sebeplendi?

Kürt meselesinin, hattâ Türkiye’nin kurtuluşu için tek çare vardır:

İslam’ı ilan etmek ve uygulamak.

İlan etmek zor, uygulamak çok zordur.

Bugün Türkiye’de İslam’ı uygulayacak yeterli miktarda ehliyetli, liyakatli, gözü kara, temiz, şeffaf, muktedir, vasıflı eleman yoktur.

İslam ilim irfan, ahlak fazilet, doğruluk dürüstlük, bilgelik üzerine kuruludur.

Türkiye’nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu (10 üzerinden) 5’in altındadır.

Türkiye’deki siyasal İslam ve İslamcılık hareketi kirlenmiştir, kirletilmiştir.

İslamî hareket içten ihanete ve sabotaja uğramıştır.

1970’lerde, 80’lerde ucuz tarafından mücahitlik edebiyatı yapan birtakımları, ellerine fırsat geçince cihad postunu atmış, müteahhit gocuğuna bürünmüştür.

Ortadoğunun, dünyanın durumu hiç parlak değildir.

Ülkemizin, halkımızın, devletimizin geleceği konusunda büyük kaygılar içindeyim.

İsrail ile çekişmeler, polemikler yüzeydedir.

Yahudi devleti ile ticaret, iktisadî ve mâlî ilişkiler eskisi gibi fayrab devam etmektedir. Devletimizin, ordumuzun nice derin sırları Siyonistlerin elindedir.

Beynelmilel Siyonizm, Global Kapitalizm ve Liberalizm, ABD, AB, Haçlı güçler, sömürgeciler ve emperyalistler Türkiye’de geleneksel Ehl-i Sünnet İslamlığını kaldırıp, onun yerine; light, ılımlı, cihadsız, fıkıhsız, Şeriatsız, mezhepsiz, Sünnetsiz, Feminist, Tarihsel, BOP’a uygun, Batı medeniyeti norm ve değerlerini kabul etmiş evcil ve uysal yeni bir İslam getirmek istiyorlar.”

Onlar Kur’an ta’biriyle “Kasvereden (aslandan) kaçan Yaban eşşekleri gibi Kur’andan kaçarken” bin sırtlarına! Acaba sen “Dembokrasi ve Liberalizma kenefini misk diye takdim” cür’eti irtikab ederken, kim kime biniyor?

“Böyle bir İslam kurtuluşumuza merhem olmaz.”

“Dembokrasi ve liberalizma” kenefine bulanmış bir din, kimin neresinin cüzzamına veya frengisine veya sirozuna veya anjina pektorisine veya bilmem nesine merhem olmuş, bundan sonra da olacak, bunu da söyle hadi!

“Zaten Ehl-i Sünnet İslamlığı getirilse bile bugünkü İslamcılarla hiçbir şey yapılamaz.

Mehdi’nin zuhurunu beklemekten başka çare göremiyorum.” (Şevket Eygi-9.10.11-Milli G.) 

…………………………………………………………

Azizim, ehl-i sünnet islâmlığı getirilirse, zaten bugünki islamcı denen istifracılar ortada kalamaz ki… Burada tenakuza düşüyor kendi kendini nakzediyorsun! Ehl-i Sünnet islâmlığı çocuk oyuncağı değil ki… Ehl-i Sünnet islâmlığı (acziyet) torbası mı? Hâşâ! Bu kadar ve millete bu yollarla ümidsizlik aşılamak, aslâ helâl olamaz ve mes’ûliyyeti çok ağır olur…

Sonra bunu hangi kitab yazıyor? Kimden fetva aldınız? Yoksa ötelerden haber mi geliyor? Bu kadar kesin hatlarla, siz kimleri muattal ve dumanaltı bırakmak peşindesiniz? Âyet ve hadîs-i şerîfler böyle mi diyor? İslamiyyet’in, ne zaman nerede sönüb, nerede parlayacağı, kimin kulağına fısıldanmış?

“El İslâmu bedee karîben…..” hadîsini Elmalılı Merhûmun tefsirinden Allahaşkına okuyun… Kendi kafanızla esib gürlemeyin, çalakalem de yazmayın, gülünç oluyor… Hem Ehl-i Sünnet İslamlığı gelmiş olacak, hem de bugünki islamcılarla hiçbir şey yapılamıyacak? Bu nasıl akıl yürütmedir, insan bu kadar mı mantığını çıkmaza sokar…

İslam geldi mi, ortada ne o islamcı, sıvacı, badanacı, boyacı, kınacı, isyancı, istifracı, istincacı, istavrozcu, ispiyoncu ve zurnacı kalır, ne de ABD ve AB güdümlüsü diyalog ve laiklik davulcuları kalır biraderim? Mantıkla alay etmiyelim… Hep yıllardır aynı mantık a’razı:

“Şöyle yapılmalıdır, ama bunu kimse yapamaz!”

Formül mü bu, akıl ve mantık mı bu? O zaman, yapılacak olanı teklif et! Yapılmayacak olanı teklif etmenin âlemi ne? Kiminle dalga geçiyorsun ve kimlerden intikam alma peşindesin?

Mehdi Aleyhisselam bir ay sonra gelecek diyelim! Onu nasıl karşılayacağımızı, hangi hazırlık içinde olacağımızı, o güne kadar neler yapmamız icabetdiğini yaz samimi isen!

Milletin kafasını faso fisolarla ve gâibden müneccimliklerle, kâhinliklerle ve falcılıklarla karıştırmayalım… Hadîs-i Şerîf “bey’atsız ve cemaatsız ölenler cahiliyye ölümü ile ölecekler!” buyuruyor… Ahmed İbni Hanbel Hazretlerinin Müsned’inde “dünyânın en ücrâ köşesinde bile 3 müslüman olsa, içlerinden birine bey’atsız yaşamasın!” emri var mı yok mu? Çâre bu mu, “Hazret-i Mehdi’yi” beklemek mi?

Yoksa, sık sık ve kaynak göstermeden yazdığın gibi müslümanların “gâibdeki imam-ı müslimîne bey’atları mı?” Muhayyel bir imam ve ona “bey’at etdim!” diyen, böylece de vicdanını rahatlatan ve horlamaya geçen, hayal âleminde dumanaltı bir ümmet!

“Benim elim değil, Fâtıma anamızın eli!” diyerek kurşun dök ve şifâ bul! Dünyâ müşrikliğine: “Sizin müşahhas planda başınız kıçınız var, devlet başkanlarınız liderleriniz var, bizim ise müşahhas olarak yok ama, muhayyel olarak var, artık biz halîfemizi bulmak içün neye çalışalım, bizim de var, bal gibi var, bey’at bile etmişiz, yeriz ulan sizi!”

Ve sür atını yeldeğirmenlerine!

Ne formül ama… Hiç değilse nazar değmez!

Mehdi mes’elesi de öyle! Nasıl olsa gelecek, geçeriz beklemeye, bir kavuşduk mu öperiz sakalından, elinden ayağından, her derdimiz biter!

Ya araya uzuuuun bir zaman girer birkaç neslimiz Münker Nekirlik olursa nâpiciizz?

“Çareniz Mehdi’yi beklemek!” diye bir nass gören hani nerde?

Görmemişse sussun, kalemi başına belâ olmasın!

Gâibdeki emîre bey’at et kurtul öyle mi? Merhûm M. Zâhid Efendi’den böyle bir şey duydun mu? Evvelâ şeyhini söyle bilelim ve ona göre sözüne i’tibar edelim! Varsa kim? Yoksa, varmış gibi mışlama! Tarihleri boyunca, nerede, hangi müslümanlar böyle hayali (imama) sahib oldular? Bir tek misal göster! Hangi kitab yazıyorsa, adını cildini ve sahifesini söyle… Bilelim, “câiz olduğuna” inanalım, biz de gaib imama bey’at edib sıkıntıdan kurtulalım, rahat edelim… Ohhh, diyelim, başımıza adam bulacağız diye nebevî tehdîd altında azâb çekmiyelim, yanıp tutuşmayalım! “Bu işin, ortada vücudu olmayan cinsi de varmış!” deyip, biz de rahatlayalım ve cennetdeki parselimiz üzerinde hayallere dalalım bitsin bu iş!

Evet, çare, Mehdi beklemek öyle mi?

Bunu âmir haber nereden elinize geçdi? “Hiçbir çare kalmadı, Mehdi’yi bekleyin!” diye hangi kitabda yazıyor?

Allahaşkına kafadan atmalarla milleti uyuşturmayalım…

Evet, inanıyoruz ki Mehdi Hazretleri gelecek. Muhbir-i Sâdık Aleyhisselâm Hazretleri “gelecek!” dedi; öyle ise evet, şeksiz şübhesiz gelecek… O gelinceye kadar armut mu toplamalıyız bre?. Çare bitdi armuda devam!

Ilımlı islamcılar, ABD, BOP, AB, Okyanus Ötesi, DİB, bilmem ne takımları da zaten bunun şiddetle arzulayıcısı! Sen kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında mısın arkadaş?  Kendi Mehdi itikadı dininin yarısı olan şu takiyyeci imamiyye şii taifesi bile dünyaya meydan okumaya çıkıyor, armut toplamanın peşine senin binde birin kadar düşmüyor!

1400’de de “Büyük ve Câzibeli Şeyh-i Kebîr Nâzım-ı Kıbrısî Efendi Hazretleri,  kesinlikle ve vahiy gelmiş gibi Avrupa, Amerika, Afrika, T.C. ve Kıbrıs’da, mürîdânına ve tasavvuf diye gassâl elindeki meyyit gibi önünde ölüp Şeriatı kenarda kefenlere bohçalayanlara Mehdi Aleyhisselâm’ı bekletdi durdu!

Ama ne gelen oldu ne de giden?

Hâlâ akıllanan yok! Bu ne bâtınîlik ve atmasyonculuk böyle..

Dünya gülüyor arkadaşlar gülüyor!

Yehûd tâifesinin de var gelecek adamları! Hıristiyanların da… Buşun, Puşun, Kuşun bilmem hangi baykuşun da var beklediği! Ama hiçbiri “BAŞKA ÇARE BİLEMİYORUZ!” diyerek tükenmişlik ve ölmüşlük resmetmiyor! Herifler it gibi, tazı gibi seğirtiyor ve İslam coğrafyasını yağmalamak içün “Arap Baharı!” gibi namussuzluklar uydurup, medya yılanları ile Anadolu halkının bile diline kene gibi oturuyorlar!

Arap Baharı imiş! Sırtlanlar nasıl da enâyi avlamanın peşindeler! “Dembokrasi ve liberalizmayı” da verdiler safların ağzına, yalayıp dursunlar ve onlara yollar içerden açılıversin!

Mehdi Hazretlerinin ne zaman geleceğini Allah Azze ve Celle “tarih vererek Habib-i Edibi Aleyhisselam”a bile bildirmedi efendiler… Ya 100, 300, 500, 1000, 10.000 sene sonra gelirse ne olacak? O zamana kadar otur, çare de kalmadı de, bekle… Armut topla! Araplar da “bahar geldi!” yalellisi ile haçlı kabuklulara minnet duysun, “ehliiin ve sehliiiin!” çeksin!

Allâh’ım, bizi bize bırakma!

Tek çâre müslüman olmak, kendimize dönmek, zerre kadar haçlı gavurlara yahudi eşkıyalara benzememek… “Dembokrasi ve liberalizmalarını” alsın, nerelerinde kullanacaklarsa kullansınlar… Layıklıklarını hangi mıntıka-yı memnûalarına merhem diye süreceklerse sürsünler, ama biz, biz olmak zorunda, mecbûriyyetinde, me’mûriyyetinde ve mükellefiyyetindeyiz, o kadar…

Kur’an böyle söylüyor, inanmışsak bu böyle. Buna binde bir beşerî bir nesne karıştırmak ve onu telbis etmek ŞİRKDİR… Var mı aksini söyleyecek?

Sonra bu “çârem kalmadı diyerek bekleyenleri” Mehdi Hazretleri kendisine tâbi’ ve aklı başında müslüman kabul edib, yanına yaklaştıracak ve suratlarına bakacak  mıdır acaba? “Kıyamet koparken bile elindeki fidanı dikmeye devam!” buyuran O Rasûl-i Rusül Hazretlerinin ümmeti, kıç üştü oturup (çârem kalmadı) deyip, nasıl, nerede ve hangi esbâb-ı mu’cibe ile Mehdi BEKLEYECEK? Beklemeli özürlüler gibi, bilmem nerede küflenenler gibi…

Ümmet bugün ne hale geldi Ya Rabb? Ümmetin bu günki kılavuzları böyle olursa, bu ümmetin hâli nicolur?

1400’de de işte, “Şeyh Efendinin emridür, koskoca Hazretin bir bildiği vardur, işkembeden sıkmaz, i’tiraz edersek çarpılır ağzımız burnumuz yılar!” deyû, herkes her işini sıfırlayıp(!) Mehdi Aleyhisselam’ı beklemeye başlamışdı…

Gecenin nısfında adamın arabası arıza yapıp kornası alabildiğine öter! Adam susturamaz, nice saflar “tamam!” der, herkes bir telefon trafiğine kilitlenir ki sorma gitsin:

“-Bu alarm Mehdi Aleyhisselamın geliş alarmı, haydin kalkın yataklardan ey ıhvan-ı din, koşun alarmın geldiği yere!”

Evet koşulur, ama “Mehdi Aleyhisselam” gelmemişdir ve alarm denen şey de bozuk arabanın bozuk kornasıdır!

Rasûl-i Rusül Efendimiz Hazretlerinin tebliğ buyurduğu Mukaddes ve Muazzez İslâmiyet’i ne hallere sokduk be!

“Çâre Mehdi’yi beklemekmiş!”

Ben, “bekleyin!” diyenlerin “samimiyyetle ve erkekçe beklediklerine de!” aslâ inananlardan değilim arkadaş!

Rus bilmem nesi gibi iç içe bir sürü oyun, oyuncak ve fırıldak!

Ey, İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farûkî Serhendî Kaddesallahu Sırrahul âlî Efendimiz Hazretlerinin tecdîdinden uzaklaşanlar! Evvelâ açın Mektûbâtı, sonra da muteber ehl-i sünnet ulemâsının tefsir, akâid ve hadis te’lîfâtını, bakın ve doğruları görün!

İşkembeden sıkmadan yazın, encâmınızı ve mes’ûliyyetinizi düşünün! Ve  yamuklaşıp yumrulaşmadan ve an karîbüzzemân bid’at ve hurâfelerinize de nasuh tevbesi edin!

Mehdi Hazretlerinin geleceğine îmân etmek, O’nu hadîslerin ihbârâtına muvâfakatla müslüman gibi beklemek ayrıdır; “çârem yok!” diyerek “dumanaltı olanlar gibi beklemek” ve bunu da, ilmî hiçbir müstenidâtı olmadan tamâmen keyfî ve ındî hayâlâta sararak ve birkaç haftaya kadar “Mehdi geliyor!” üfürüntüsüne dolayarak belli bir teşkilat organıyla dünyaya i’lân ve millete şırınga etmek, çok ayrı ve bir o kadar da edeb dışı ve fevkalâde tehlikelidir…Bu kabil laf u güzafların yeri, ancak husûsî mekanlar ve oralardaki nefsânî his ve helecanların abuk sabuk laflara müsâid keyfiyetidir…

Son Osmanlı ulemâsından  hangi aklı başında bir zât-ı muhterem “Mehdinin zuhurunu beklemekden başka çâre göremiyorum!” demiş; ve milleti paspas olmaya itmenin mes’ûliyyetini yüklenmişdir? Bir tek misâl gösterilsin! Gösterilemiyorsa, o zaman herkes, alabildiğine ve adamakıllı akıllı olsun!

Müslümanların şer’î vazifelerini bırakarak çâresizlik içine düşdükleri ve mükellefiyetlerinin bu sebeble son bulduğu bir zaman ve mekan nerede yaşanmışdır, bilen söylesin ve ortaya koysun!

Milleti içden (ruhundan) zehirleyip, globalizma kurt, çakal, sırtlan ve itlerine ziyâfet çekmeyelim…

Yüzlerce desteksiz atışlarıyla, ümmeti, şer’î ilim ve disiplinlerin dışına sürükleyen bugünün meydan ve mahalle şeyhleri, mehdi taslakları, mürşid sûretleri, mürid-tirit kalabalıkları, tasavvuf şarlatan ve istismarcıları, Şerîat-ı Garra-yı Ahmediyye’ye tam ve mutlak bir inkıyâd belirtmedikçe, aslâ ve zerre kadar bir kıymet ifâde edemezler.

İkinci binin Müceddidi, Gerçek ve Büyük İmam, Ahmed-i Farûkî Serhendî Hazretlerinin Mektûbât’ında buyurduğu gibi: “Şerîata ters düşen her tarîkât zındıklıkdır!” Vesselâm…

 

(İntişârı: 11.10.2011)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir