Sahtekâr Dîn Âlimleri
9 Nisan 2012

Bugün mîlâdî takvimler 6 Kasım 2011 tarihini gösteriyor. Saat 7.00 civarı. İçinde bulunduğum 400 bin civarında nüfusa sahip şehrin

LÂİK DEVLET VE LÂİK OLMAYAN FERD?

Dâvud EMÎROĞLU

 

 

Bugün mîlâdî takvimler 6 Kasım 2011 tarihini gösteriyor. Saat 7.00 civarı. İçinde bulunduğum 400 bin civarında nüfusa sahip şehrin mahallesindeki minare hoparlöründen avazı çıktığı kadar bağıran bir ses. Ne söylediği gayet güzel anlaşılıyor. Hatibin hitabeti iyi. Vurgular, kelime ve cümlelerdeki nakaratlarla dinleyicilerinin ruh âlemini peşine takıp götürüyor.

Mevzu:  Malum ve mutlak hakikatler: İbrahim aleyhisselam – İsmail aleyhisselam – Koç – Kurban – Tekbir.

Kur’an-ı Kerîm’deki hüküm ve haberler için âmennâ ve saddaknâ. Bütün zarûrât-ı dîniyyemiz için de öyle…

Mîlâdî takvimle 6 Kasım günü Müslümanların Kurban bayramı olduğunu kim ilan etmişti? Bunu Allâh adına kim ilan edebilirdi?

Allâh’ın dîninde Kurban bayramı 10 Zilhicce olduğuna göre, nasıl oluyor da 6 Kasım’da Bayram yapılıyor?

Bütün mu’teber Şeriat kitaplarında takvimler arasındaki hesaplamalarla şer’î günlerin tesbit edilemeyeceği kayıtlı iken, hangi şer’î otorite 6 Kasım’ı bayram ilan ediyor? Edebiliyor, hangi salâhiyetle?

 “Lâikim – Demokratım! (dîn ve şeriatla alakam yoktur)” diyen devlet, “dîn ve şeriatla alakam var” yani “Müslüman’ım” diyenlerin bayram gününü 6 Kasım olarak nasıl ilan edebiliyor?

Dehşet! 

Belki de vahşet!

Minare hoparlöründen avazı çıktığı kadar “vaaz!” ediyorum edasıyla tekbirler getiren adam “bugün gerçekten 10 Zilhicce günü müdür?” diye ne soruyor, ne de düşünüyor. O bağlı bulunduğu resmî makamın kendine çizdiği hudutlar içinde -sözde okuduğu- tekbirleri hesaba katmadan avazı çıktığı kadar İbrahim aleyhisselam-İsmail aleyhisselam-koç-Kurban diye bağırıyor. Cami içindekiler(!) ve minareden de mahalle halkı “ne ulvî bir bayram sabahı yaşıyoruz, yurdumun üstünde tekbir(!) sedaları yükseliyor!” diyerek teselli buluyor.

Nerede gerçek tekbirler, kehkeşanlara mı çekildi, yoksa oralara mı sığındı nedir?

Hesab günü “hilâli taharrî edip etmediğimizden” mutlaka hesaba çekileceğiz, ama İbrahim veya İsmail Aleyhimesselâmın başından geçenlerden kompozisyon imtihanı geçirmeyeceğiz… Ah vâiz efendi, sen de vaaz verdiğin kalabalıklara ef’âl-i mükellefinden olan vazifelerini anlatmadığın ve onları o günün hesabına hazırlamadığın için nasıl ter dökeceksin bir bilsen!

Resmî İslam! Ne işe yararsa…

Maaş almakdan başka ne işe yarar?

Umumhânelerden de toplanan vergilerle karmakarışık bütçelerden maaş!

Ve hakkı söyleyemeyen çenelerle cami kürsülerinde vaaz!

Bir kurban bayramı da böyle geçdi… 10 Zilhicce’ye hasret kalarak! Arafe gününe, gerçek hacca hasret içinde…

Aklı olanlara bu kadar kâfî!

وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ

“Onların ekserisi Allaha şirk koşmaksızın iman etmez” [Yûsuf 106]

Elmalılı Tefsiri cild 4, sh.2932:

“-Ve ekserîsi Allâh’a îmân etmez, ancak müşrik olarak- ederler. Ulûhiyyeti büsbütün nefy u inkâr etmeseler de açık veyâ gizli bir şirk karıştırmadan Allâh’a da inanmazlar. Hâlis tevhid ile iymân etmez, Allâh’dan başkasına da ma’budluk pâyesi verir, masivâya da taparlar.”

 

(İntişârı: 06.11.2011)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir