Şevket Bey’e Göre “Çâre Mehdi’yi Beklemekmiş!” 
11 Ekim 2011
(1) (Hâşâ Min Huzûr) O Mahlûkun Adını 16 Kere Zikretmek Ve Koşer Reklâmı, Mide Bulandırıyor!
14 Aralık 2011

Bir de madalyonu çevirip, öteki soğuk tarafdan heceleyerek okumaya çalışalım: “-Müslüman halkın büyük kısmı İslam'ı iyi bilmiyorsa ve hükümlerini

ŞEVKET EYGİ’NİN “İSLÂM DEMOKRASİSİ!” İCTİHADI!

-2-

Mehemmed SAFFET

 

Bir de madalyonu çevirip, öteki soğuk tarafdan heceleyerek okumaya çalışalım:

“-Müslüman halkın büyük kısmı İslam’ı iyi bilmiyorsa ve hükümlerini hayata uygulamıyorsa orada dirlik, düzen, huzur, barış olmaz.”

Bayımız ise “İslâm’ı iyi biliyor!”

Hem de çok iyi bildiği içün “İslâm Dembokrasisinden!” bahsedebiliyor!. Böyle dembokrasili bir İslâm’a hangi“Ehl-i Sünnet!” kitab ve fetva mecmualarında rastladıysa!. Çünki sayın Eygi, üzerine basabasa ve mükerreren her fırsatda ilân eder ki, “Ehl-i Sünnetin mu’teber ulemâsının kitablarında!” olmayan şaz görüş ve re’yleri aslâ satırlarına sokuşturmaz!.. “İslâm Dembokrasisi!” demişse, mutlaka bir eser-i mu’teberede görmüşdür!. Şimdi biz bu eserin kime âid ve nerede tab’ olduğuna intizâr edelim. Bunu mutlaka görmek istiyoruz, bize bunu mutlaka bildirmeli ve biz de mu’cebince iman ve amel etmeliyiz!. Şimdiye kadar da bu îmân ve amelden mahrûm kaldığımız içün kâreler bağlayıb zâri zâri ağlamalı ve günahlarımızı hazân yaprakları misillü dökmek içün var gücümüzle çalışıb çırpınmalıyız!

“-Sosyalizmin 360 çeşidi olduğu gibi demokrasinin de bir sürü türü vardır.”

Demek ki bu “İslâm Dembokrasisi!” denen nesne de, bu bir sürü türe eklenecek ve dembokrasi çeşidi bilfarz 360 iken 361 mi olacak!?

Kim ne der, “dembokratik kültürde çeşni ve çeşitlilik!” olur!.

Dembokrasi alır kucağına İslâm’ı, evire çevire benzetir ve çıkar ortaya bilfarz 361’inci dembokrasi!.

Müteveffâ Nureddin Topçu da bir zamanlar “İslâm Sosyalizmi!” diyerek nâneler yemeğe başlamışdı ki, Merhûm Üstâd Necib Fâzıl Bey’den, nânelerini otlayamadan haketdiği şeyleri yer hâle gelmişdi… Üstâd Merhûm sağ olsaydı, meccânî “Ehl-i Sünnet avukatı Mehmed Şevket Efendiye” de haketdiklerini tıka basa yedirirdi…

“İslâm Dembokrasisi!”

Adam utanır yahu!. Yüzbin tevbe eder…

İslâm gibi noksan sıfatlardan münezzeh bir Allâh Nizâmı bazı noksanlıklar taşıyacak, sonra da bunu, Şevket Eygi gibi akıllı kullar Cenâb-ı Hakk’a akıl verircesine “dembokrasi!” ile tamamlamaya kalkışacak, buna kıyâm edecek…

Buna, Kıyâmet alâmetlerinin bir başka versiyonu derler!

Bir yandan “naylon müctehidler!” deyib veryansın edeceksin, öte yandan da kendin “ictihadlar!” yapıb“İslâm”a dembokrasi ekleyeceksin!. Bu “teşehhîleri” herkes yutmaz!. Hem perhiz numarası, hem de çakdırmadan salatalık turşularını gövdeye indirmeler…

Edille-i şer’iyyenin hangisiyle bu “İslâm Dembokrasisi!” denen şey ortaya konulmuş?. Hâşâ.. Avrupa kabukluları ta ilk çağlardan beri bir halt ortaya atacak, sonra biz onu Allâh Azzenin sübhân DÎNİNE yamalık yapıb yapıştıracağız! Hangi salâhiyyet ve hangi hakla?

Sonra da gelsin “Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat!” avukatlığı!

Hadi ordan!

“-Türkiye’nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu, 10 üzerinden en az 7 olmadıkça işler yoluna girmeyecektir.”

“Şeffaflık notu!..”

Al bir haber daha… Edille-i şer’iyyenin neresinde “şeffaflık notu!” diye bir nesne geçiyor? İslâm’da en umûmî kânunlardan biri de “Düşmana zaîf görünmek câiz değildir!” şeklindedir. (Bakınız: Ahkâm-ı Kur’âniyye-Muhammed Vehbi Konevî)

Haçlı ve kabuklu dünya kendine göre bir “şeffaflık notu!” diye bir şey mi uydurdu, hemen bizim taklidçilerde de aynı nakarât!. Batı bunları hangi gaye ile düşmanları arasına sokuyor, hiç düşünmek yok!.. Dembokrasi sandıkları ile Edirne’den Hakkâri’nin bilmem ne köyüne ve mahallesine kadar hangi kafa yapısı hâkim, elin gâvuru Pentagon’undan, Vatikan’nından, Pensilvanya’sından, Londra’sından, Brüksel’inden, bilmem neresinden, orasını kaşıya kaşıya seyredecek, bu da “şeffaflık!” adına çok güzel bir nâne olacak!

Yiyene…

Ne kadar gülünç bid’atlar Rabbim…

“-Böyle bir şey birilerinin işine hiç gelmez.

Bundan birkaç yıl önce Yunanistan’ın durumu pek parlak görünüyordu. Avrupa Birliği’ne girmiş, yardım ve destek paraları akıyor, her yer güllük gülistanlık, öğleden sonra herkes yatıp dinleniyor, geceleri keyif çatılıyor; içki, zevk u sefa, gel keyfim gel, sosyal yardımlar, primler, avantalar… Yunan demokrasisi… Sonra ne oldu? Şimdiki hallerine bakınız.”

Sonra ne mi oldu? (Bomb..) oldu!.

Dembokrasi zâtıyla da, sıfâtlarıyla da, ef’âliyle de, esmâsıyla da (bomb..) bir nesne olmasaydı, palikaryanın hâli de (bomb..) olur muydu? Dembokrasi nereye girmiş ve bulaşmış da orası âbâd olmuş? ABD mi, AB mi, Rus ayısı mı, pasifik mi? Okyanus ötesi salya sümüklü takımları mı? Irak, Afganistan, Filistin, Kafkaslar, Somali, Kenya, Uganda, Moritanya, Cezâyir mi?.

Şimdi içimiz sızlayarak Tunus, Libya ve Mısır’ı da göreceğiz!. Diktatörlerin zulmünden sonra, dembokrasi ve ABD, AB ve Siyonizma zulmü… Allâh Azze’nin hududları içinde yaşanmadığı müddetçe, belâ ve zulüm asla son bulmayacakdır. Bulursa, Cenâb-ı Hakk YALAN söylemiş olur! Hâşâ ve Kellâ…

“-Demokrasinin yanına sandıktan çıkmayan değer ve kurumları koymazsanız geleceğe güvenle bakamazsınız.”

Allâh Azze ve Celle’nin Şerîatına değil de, Dembokrasinin yarrık sandığına ve o yarrık sandıkdan çıkacaklara ve çıkmayacaklara bel bağlayıp ümidini oralara sevkeden; ve sonra da “Ehl-i Sünnet!” muhâmîliği peşinde koşanlara ne kadar acınsa az…

Erbakan da 41 yıl “dembokrasi!” diye bu milleti peşinden koşturdu, sonunda o da avcunu bile yalayamadan ömür hazînesini tüketib gidiverdi!. O da “Cumhûriyeti biz kurduk!” diyordu. Ve tahtında müstetir şunu diyordu:“Hılâfeti biz yıkdık!”

Hele “Bu seçim müslümanların sayımı olacakdır!” yollu lâfları ise anlayana nasıl hançer gibi batıyordu…Hâlâ ibret alan yok!. Kelâm-ı Kadîm’in “Anlamayan sağır ve dilsizler!” dediklerinden olmak ne büyük bedbahtlık!

Bir müslüman 24 saatde tam 540 def’a “sübhânallâh, sübhâne rabbiye’l-azîm, v.s” diyerek, rükû’ sücûd zikredib Allâh Azze’yi tesbîh edecek, O’nu noksan sıfatların tamamından tenzîh edecek, sonra da:

“-Senin, nizâmında (dininde) noksan bırakdığın yerleri biz, hılâfeti yıkarak ve dembokrasi ile tamamlayıp sandık cihadıyla “işleri düzeltecek ve ülkeyi iyi idâre edilir hâle sokacağız!”

Diyecek…

Bini bir paradan, böyle hezeyanlar gaseyân edecek!

“Allâh’ın bozkırda eksik bırakdığını biz tamamladık!” diyen CHP devrinin Köy Enstitülü komünistleri gibi…

Hâşâ ve kellâ, tövbe Yâ Rabbî!

Mollalar! Bu DÎN tamamlanmışdır, “Bu gün dîninizi tamamladım!” buyurulmuşdur…

“Eksiği gediği var, ben de bunları tamamlarım!” diyenler, Donkişot’un don’u kadar bir kıymet ifâde edemezler! Şeyhülislâm Merhûm Mustafa Sabri Efendi Hazretlerinin buyurduğu gibi “Bu dini beğenmeyenleri, kimse bu dinde zorla tutamaz! Beğenmeyen, dünyadaki yüzlerce dinden birini, kendine din seçebilir!”

“-İyi bir eğitim sistemi…

İyi bir medya…

Korunan, geliştirilen, ayakta tutulan millî kimlik…Yaşatılan millî kültür…

Yazılı şehir ve medeniyet zihniyeti…

Bilgelik…

Yüksek ahlak ve fazilet…

Ülke idaresinde söz sahibi olan ve kendilerine danışılan bilge ve âqil insanlar…

Adalet…

Demokrasi var ama, binalar çürük yapılıyor ve ilk depremde bunların bir kısmı çöküyor. Yapan müteahhitlere gereken ceza verilemiyor… Nasıl bir demokrasidir bu? Sakın berbat ve b….n bir demokrasi olmasın…”

İşte bu kadar… Herşey “dembokrasi içün!”

Yazıya, “yanına bilgeliği koydun mu dembokrasi ile işler düzelir memleketi iyi idâre ederiz!” takdîsiyle başlayacaksın, bir-iki karış aşağıya iner inmez de, bu dembokrasi “berbat ve b.kdan bir demokrasi imiş!”diyeceksin!.

İnsan, helvadan yapdıkları putlarını, karınları acıkınca yiyen câhiliyye arablarını hatırlıyor!

Evet, dembokrasi, “herşey dembokrasi içün!” diyor…

Ammâ Allâh’ın Dîni de Kelâm-ı Kadîm’inde “Hayâtım da memâtım da Allâh içün!” diyeceksin buyuruyor!

“İslâm Dembokrasisi!” acaba ne diyor?

Evet, bunun ne dediğini bir bilen varsa, erkekçe çıkıp söylesin!

“Ne günlere kaldık ey, Gâzî Hünkâr?”

“-Demokrasi var ama hapishaneler tıklım tıklım dolu; halkın yüzde ellisi birbiriyle nizalı; dev adalet sarayları inşa ediliyor; halka bozuk gıda maddeleri ve meşrubat tükettiriliyor; Müslümanlara domuz eti yediriliyor; ilaç sanayi devleşmiş, tıb ve tedavi yaman bir sektör olmuş; ahlak tepetaklak… Demokrasi kutlu olsun!”

İslâm gibi mukaddes ve muazzez, mutlak hakîkat bir Allâh Dînini dembokrasi ile halt et, telbis et, “yanına bilgeliği oturtdun mu işler düzelir ülke idaresi iyi olur!” de…

Bunlar da Ş.Eygi Bey’e KUTLU, MUTLU, PUTLU ve KURTLU OLSUN!

“-Adam karısını aşığı ile yatakta yakalıyor. Polise müracaat ediyor. Cevap: Yeni Ceza Kanunu’nda zina suç değildir, biz bir şey yapamayız, kendin başının çaresine bak… Al sana demokrasi!…”

Ne sandın arkadaşım, dembokrasi bunun dışında bir şey mi? Yaaa, “Al sana dembokrasi!”

Avrupa ve Amerikalarda böyle… Bir odada herif kancığıyla, oteki odada avrat aygırıyla halvetde…

Yani vatandaşlık ve demokratik haklarını kullanmakdalar!. Dembokrasi bu işte, bu…

Sıkıysa bir “hööt!” de de gör, ağzını burnunu nasıl tornaya tutuyorlar! Evet, senin ikide bir “medenî ülkeler!”demeye zerre kadar hayâ etmediğin gâvur memleketleri…

Oralarda 30 sene kadar kalanlar oraları çok iyi bilir!

“-Herif on beş sene içinde büyük bir kara para zengini olmuş. Ona kimsecikler “Nereden buldun?” diye soramıyor.

Demokrasi her şeyi düzelten, ıslah eden sihirli bir değnek değildir.”

Nedenmiş o? Yazının ilk paragrafını tükürüyor musun, yoksa yalıyor musun?

Hani “DEMBOKRASİNİN YANINDA BİLGELİK OLURSA İŞLER DÜZELİR VE ÜLKE İYİ İDARE EDİLİRDİ?”

Hani, “HALKI MÜSLÜMAN OLAN BİR ÜLKEDE ANCAK İSLÂM DEMOKRASİSİ OLABİLİRDİ!”

Saçmalamasak ne iyi olacak!

Bunca akıl tutulmaları içinden bir de “Ehl-i Sünnet!” muhâmîliği… Bunca tenâkuzlarla mı?

Allâh Azze ve Celle, Âdem Aleyhisselâm’dan beri bütün Peygamberleri ile “Hakk’ı, bâtıl ile bulamayın (TELBİS) etmeyin!” emri verirken, bunlar ne böyle? Hangi Peygamber “demokrasi!” lafının milyarda birini ağzına aldı, sonsuz kere hâşâ…

Elmalılı Merhum Muhammed Hamdi Efendi Hazretleri Tefsîrinde buyuruyor:

“-Ulûhiyyeti büsbütün nefy ü inkâr etmeseler de, açık veya gizli bir şirk koşmadan Allâh’a da inanmazlar…”

Büyük Mürşid Merhûm Ali Haydar Efendi Hazretlerinin sözü de şu:

“-DEMOKRASİNİN D’SİNİ AĞIZA ALMAK BİLE KÜFÜR…”

Yerine bırakdığı hocaefendi Âhırete yürümeden gidip sorun!. O Büyük zât böyle demiş mi dememiş mi? Kaçıncı kere yazıyoruz, nasibse gün gelir, “demedik mi?” deriz… Demedi demeyin mollalar!

Çok inad ederseniz, “dembokrasinizin de, sizin de!” diye başlaması bilenler, bu memleketde yok değil!

Çünki bilfarz 360 dembokrasinin değil yalınız, 3600 çeşidinin de temelinin temeli ve ortak noktası, vahye göre değil, akla göre halkı idâredir!.

Dembokrasi, vahyi dışlamanın ta kendisidir… Bölücülüğündaniskasıdır…

Müslümanları vahiyden ayıran en netâmeli bölücülük

Allâh Azze ise:

“-Ferd, cemiyet, devlet ve ümmet olarak her işini bitamâmihâ ve mutlak ma’nâda (vahye) göre yürütmekle mükellefsin, mecbursun, me’mursun ve mahkûmsun!” diyor!.

Dembokrasi ise, “halkı, halk adına mutlu bir azınlık, kendi akılları ile  idâre edecek!” diyor.

İslâm, “Kulun Hakk’a kulluğunu”; dembokrasi ise, “Kulun kula kulluğu!” esasını aslâ vazgeçilmez temel edinmişdir…

Büyük Müfessir Merhûm Muhammed Hamdi Efendi Hazretleri bütün bunları izah buyurdukdan sonra şu formül ifâdesiyle haykırıyor:

“-İMTİYÂZ-I RUBÛBİYYET, SINIF-I RUHBANDAN PARLÖMANLARA GEÇMİŞDİR!”

İslâm Demokrasisinden bahsetmek, kimden gelirse gelsin, ister politik cambazlardan, ister Okyanus ötesi madrabazlardan, ister medyadaki haylazlardan… Bu, iki zıddı ahenk hâlinde göstermek kadar abesdir; ve aklın şeref, haysiyet, ırz, nâmus ve iffetiyle oynamakdır… Ve böyle  korkunç bir tenâkuzu matbuat yoluyla neşretmek de, insanların ve hele müslümanların îmânları ile oynamak ma’nâsına da geleceğinden, zerre kadar müsamaha ile karşılanamaz…

Mevzûumuz çocuk oyuncağı değildir; ve yüzde yüz, Kelime-i Tevhîd’in birinci basamağı olan “lâ ilâhe” mutlak nefyi; ve ikinci basamağı olan “illâllâh” isbâtı ile alâkalıdır… Üçüncü basamak da, O, Kâinâtın Fahri Aleyhisselâm, O’nun “kulu ve elçisi” îmânı ki, bu da, O’na kayıtsız şartsız teslimiyet ve ittibâ’…

Yol, mutlak olarak tevbe ve tecdîd-i îmân…

(İntişârı: 10.11.2011)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir