“Hacıbayram Camii’nde Vahim Bir Bid’at”
15 Ağustos 2011
“Orduya Hürmet”
25 Ağustos 2011

Yeni Şafak yazarlarından “zamâne müctehidi” Bay Hayrettin Karaman nâm meşhûr, (7.8.11) tarihinde “Tehammül mü hoş görmek mi?” serlevhalı bir yazı

HAYRETTİN! GENE HALTETTİN!

(1)

Mehemmed SAFFET

Yeni Şafak yazarlarından “zamâne müctehidi” Bay Hayrettin Karaman nâm meşhûr, (7.8.11) tarihinde “Tehammül mü hoş görmek mi?” serlevhalı bir yazı yazar ve orada şöyle döktürür:

1)              “-İslam’a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- “onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi” tedbirlere başvurulur.”

“Sonhaber.com” adresli bir site de, mason Abduh’a “mutlak müctehid” diyen telfikçi cumhuriyet müctehidinin bu yazısı üzerine tenkidlerde bulunmuş! Hayrettin’in tabiriyle bunu “polemik”malzemesi yapmış!

Hoşgörü-diyalog tâifesinden ve Âli İmrân 64. Âyet-i kerîmeye“diyalog âyeti!” adı takmakdan zerre kadar utanmayan “böyyük müctehid!” ise, buna fena bozulmuş; ve şöyle kıvırtarak, lastikleşerek ve birinci ifâdesini kimseye çaktırmadan (!) bir iki kelime ilâvesiyle hedefinden saptırarak bakınız nasıl sallıyor:

2)              “-Okuduğunu anlamayacak kadar cahil isen önce öğren sonra konuş. Anladığın halde saptırıyorsan, değiştiriyorsan senin ahlakla ilgili problemin var demektir…..”

3)              “-….Ben yazımda ne “gettolar yapılsın” dedim, ne de “Müslüman gibi yaşamayanlar için özel bölgeler yapılmasından” söz ettim. “İslam toplumunda –ki, İslamî devleti kastediyorum- bu, ahlaka ve dine aykırı fiiller için ayrı mekanlar ihdas edilebilir” dedim. Bunun demokrasilerdeki örneği, ayrılmış yerlerdeki genelevlerdir.”

Karaman, ben böyle yazdım diyor. Aradan 3-5 gün geçince Akşam gazetesi muharrirelerinden Nâgehan Alçı nâm cumhûriyyet bayâniyyesi (11.8.11 takvim-i efrencîsinde) Hayrettin’e fenâ bindirdi ve“Cumhûriyet müctehidi diyalogçu ve telfikçi Bay’ın!” kanını tepesine sıçratdı! Bayâniyyeleri şöyle yazdı:

4)              “-Kısacası ben gettolaşma paranoyasını samimi bulmuyorum. Bize ezberletilmiş korkular sorgulanmadan, ısrarla yeniden yeniden pişirilip önümüze getiriliyor. Biraz rahat olalım… Mahalleleşme, herkesin kendi inanç ve tercihi doğrultusunda kendine benzeyenle birlikte yaşaması demokrasi dışı değildir. Yeter ki hiçbir mahalle bir diğerini asimile etmeye çalışmasın, arada gidiş-gelişler olsun. Ve yeter ki mahalleler arasındaki iletişim kopmasın! Dolayısıyla Hayrettin Karaman’ın Müslüman bir çevrede yaşama arzusunu anlıyorum. Ancak onun Müslüman görmediklerini aykırı olarak etiketlendirip yaşam tarzlarına müdahale etme isteğini sonuna kadar kınıyorum…”

Cum müctehidi ise tepetası atdığını belli etmeden dişlerini sıkarak (18.8.11 tarihinde) “Tehammülsüzler!” serlevhalı bir yazı yazdı ve tenkidçilerine veryansın etdi! Oradan okuyalım:

5)              “-Sözde demokrat olan, çoğulculuğu savunan, aykırı düşünceleri de kapsayan “düşünceyi açıklama özgürlüğü”nden yana görünen baylar ve bayanların gerçek yüzlerini teşhir için bir yazı yetti ve arttı.Şunların içine düştükleri çelişkiye bakın!Ben Müslümanlar için, hoş olmayanı hoş görmek yerine “tahammül”ü teklif ettim, buna karşı hoşgörüyü savunanlar ise kendilerine aykırı gelen bir yazıma tahammül bile edemiyorlar. Hakaretin, beni sürgüne gönderme, kafese kapatma… tekliflerinin haddi hesabı yok!Bir yazı, sözde aydınların, yazarların ve çizerlerin ne kadar sığ, dil bilmez, söz anlamaz, bağnaz olduklarını da ortaya koyuverdi.Bir kısmı yazıyı okuma zahmetine katlanmadan, birilerinin attıkları başlıklara bakarak hükme varıyor, ağır sözler söylüyor ve eleştiriyorlar. Bir kısmı ise yazıyı okuyor, ama üstünkörü okuyor, anlamıyor, anlamak istemiyor veya peşin hükmü anlamasına mani oluyor.Ciddi bildiğimiz bazılarının davranışları daha da şaşırtıcı. Mesela Mehmet Barlas “…Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman’ın ‘Müslüman gibi yaşamayanlar için özel bölgeler yapılmasından’ söz etmesi” diyor.Peki bu “söz etme”, benim yazımın neresinden çıkıyor?”İslam’a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse –İslam toplumunda- “onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi” tedbirlere başvurulur” diyorum.”İslam toplumunda”, “…aykırı fiilleri için” diyorum.Demokrasilerde bazı fiiller için özel mekanlar tahsis edilmiyor mu?M. Barlas gibi bir kafa bu ifadeyi anlamaktan aciz olabilir mi?Ya okumadı, ya da öyle anlamak istedi!Bu yalnızca bir örnek. Bir dosya açtım, ulaşabildiğim yazıları ve yorumları buraya topladım, bugün (16- 8 -2011) itibariyle 118 sayfayı buldu.Genel olarak baktığımda şunu görüyorum:Hoşgörü şöyle dursun tahammül bile yok.Saptırmalar var.Okumadan, anlamadan, düşünmeden kaleme sarılmalar var.Çok az sayıda insaflı değerlendirmeler, eleştiri denebilecek yazılar da –çok şükür– var.
Sonuç olarak “iyi ki yazmışım” diyorum. Yazı bir laboratuar oldu, gerçek yüzler burada daha iyi, daha yakından görüldü. Çağdaşlık, hoşgörü, çoğulculuk… maskeleri altında meğer ne kadar çirkin ve sahte yüz varmış!”

“Hoşgörü ve Diyalogçu, telfikçi” cum müctehidi Hayrettin, 21.8.11 tarih-i mîlâdîsi hulûl etdiğinde, 10 gün evvel kendisini tam gaz“kınayan” Nâgehan Alçı nâm cum bayâniyyesine “diyalog!” ilan ederek, bu sefer o da “hoşgörü” demeden bir böyyük müctenid olarak muhatab aldığı tâze Bayâniyyesine savurmaya ve savunmaya geçdi! Bakın Akşam’ın 34 yaşındaki tâzesi ve televizyonlarda emekli paşalarla, hatta hâşâ min huzur F. Altaylı gibi “Cübbeli oynatma ustası!” ile bile kavga gürültü etme ruh yapısındaki Nâgehan bayâniyyesine,“KINAMAYA HAKKIN YOKTUR!” serlevhalı döktürüsüyle nasıl“operasyona!” girdi?!! Okuyalım:

6)              “-Nagehan Alçı diyor ki: “Ancak onun Müslüman görmediklerini aykırı olarak etiketlendirip yaşam tarzlarına müdahale etme isteğini sonuna kadar kınıyorum.”

……………………….

7)             “-Sayın yazar,Eğer laik demokrat isen beni ve müdahale etme isteğimi kınayamazsın, mümin ve Müslüman isen yine kınayamazsın; böyle bir hakkın yok. Yalnızca bana katılmadığını, yolumu, inancımı ve görüşümü benimsemediğini söyleyebilirsin. Söylersin ama ya birilerine göre beni de hoş görürsün ya da benim teklifime göre birbirimize tahammül ederiz.Ben ne İslami toplumda ne de laik toplumlarda farklı olanları ayırmaktan, gettolaştırtmaktan söz etmiyorum; İslam’ın böyle bir talebi yok; benim meselem laik-çoğulcu sistemlerde yaşayan Müslümanların zaman içinde ötekine benzemeleri, farklılığın vazgeçilmez çizgilerini kaybetmeleri tehlikesine dikkat çekmek ve bu konuda hassas olan müminlerin tedbir almalarını hatırlatmaktır.”

Cum müctehidi öyle bir sıkıştı ki, fırtınaya tutulmuş yandan çarklı şirket-i hayriye gemisi gibi bir sağa bir sola yalpalamaya başladı! Müctehid ya, gûyâ ictihad yapıp 15 asırdır bilinenlere ters bir şey söylemeli ki, zemzem kuyusu metoduyla meşhur olsun! Olduğu yetmiyor ki, mürîdânından Kasımpaşalı Âtıfetlû Receb Paşa gibi“durmak yoook, tebevvüle devâm!” deyû almış başını gidiyor!

Ne diyelim, Allâh bir kere raydan çıkarmasın, tekrar yolu bulmak ve raya girmek çooook zor, ama cidden zor!

Şimdi de usûl kânûnları olmayan modern cum müctehidi Karaman ne tür kadınlara muhatab oluyor, hangi cins bayâniyyelere cevab vereceğim diye ıkınıp sıkınıyor ve usûl kânunları olmadığı halde ictihâda yeltenen, özenen, kıyâm eden adı geçen, artık ne menem müennesâtın kalemine eklenerek yerden yere vurulup “kınanıyor!”, şimdi de o tür bayâniyyesi hakkında bir nebze cemâziyeevvel raporu verelim:

Tarih:

03 Eylül 2010 / 12:54

İnternete düşen haberi okuyalım:

“- Akşam gazetesi yazarı Nagehan Alçı dün Kanal A’da katıldığı Esra Harmanda ile Hadi Konuşalım programında hayatında çok değer verdiği, aşık olduğu bir kişi olduğunu açıkladı. ……….. Esra Harmanda’nın izleyicilerden gelen mailleri okurken, programın son dakikasında “İzleyicilerimizden biri sizi Bebek’te ünlü bir arkadaşınızla birlikte görmüş, …… şeklindeki sözleri ile karşılaşan Alçı, özel yaşamı ile ilgili bu soru karşısında biraz bozuldu………………… Şimdi merak edilen, Alçı’nın ismini söylemediği ama “mutlu olabileceğim biri” diye tanımladığı kişinin kim olduğu. Kulislerde bu ismin yazılarından çok, verdiği pozlarlaTürkiye’nin gündemine oturan bir gazeteci olduğu konuşuluyor.”

Ahmed Hakan Coşkunun Kanal7 günlerinde programa çıkardığı zaman “Hocam siz müctehid misiniz?” suâline “Evet müctehidim!”deyû dünyânın gözü önünde cevab veren ve “diyalog âyeti uydurucusu!” Bay Karaman, şimdi ne tür bayâniyyelerin ağız ve kalemlerine düşerek can çekişiyor bir haber daha okuyarak anlamaya çalışalım:

Târih: 2. Ağustos. 2011… 

“-Beyaz TV’de yayınlanan Med-Cezir programına katılan Akşam Gazetesi yazarı Negehan Alçı ve “Jetçi Ramiz” lakabıyla tanınan Emekli Tuğgeneral Ramiz İlker arasında çıkan tartışma programa damgasını vurdu……………………………………….. emekli paşa, canlı yayında Nagehan Alçı’nın “Bugün Ramiz İlker bir PKK’lı gibi konuşuyor” sözlerine sinirlendi. Bu sözler üzerine …………. Ramiz Paşa, elinde bulunan kalemi de Nagehan Alçı’ya fırlatmak istedi. Elindeki kalemi işaret ederek “Bana bak şunu kafana geçiririm” diyen Ramiz İlker, “Kendine gel, PKK’lı sensin lan. Yağcı sensin, yalaka, çalaka gazeteci. Söylediğine dikkat et” diyerek ardı ardına hakaretler yağdırdı.”

Demek ki cum müctehidi, böyle bir nesneden ibâret oluyormuş! Bazı safdiller şu aslan yavrusu müctehidi bir görsek de eline ayağına bir sarılıp bize bir “telfik ve diyalog âyeti bulaşsa!” diye önünde kuyruk olduğu ulu ve böyyükbaş kişi, işte böyle bir şey… Mütekâidîn-i askeriyyeden bir general, ol bayâniyyeye “lan, yağcı, yalaka, çalaka….”soyundan asker ağzıyla bir güzel sayıp saçacak, sonra da böyle galîz lâflar arasında renk kazanan bu moderenâto orosantâro bayâniyye, yıllanmış ve kıvamlanmış Müctehid Hazretlerinin rengârenk olmuş kaplarını kalaylayıp parıl parıl parlatacak!

 “Hoşgörücü Hayrettin’i bir güzel giydirip kınayarak!”, fıkıh prasasörü de olan bu kişiye, paşadan aldığı energi ve sinergiyi boca ederek ferâha kavuşacak! Bayâniyyeleri, bayağı boşalıp hafiflemiş âdeta! 34 yaşında bu tâzenin bile “şamaroğlanı olmak varsa kaderde!”artık böyle “müctehidlerin!” de piyasası Mahmutpaşa ara sokaklarına düşdü demekdir! Oradan da, yakında “Topâne bitpazarına!” sevk başlayacakdır …

Yarım asırdır “haddinizi bilin, megalomaniye kapılmayın, pohpohlamalara kanmayın, edebli, terbiyeli olun, uydurma dipnotlarla kütük gibi kitablar yazmayı ma’rifet sanmayın, müctehidlik kiiiim sen kim, evlât?!” diye nasihat eden hocalara ve Merhûm Ahmed Davudoğlu gibi hocalarına “bunadınız!” diyerek reddiye yazanlar, şimdi moderanâto orosantâro cum bayâniyyelerinin elinde şamaroğlanı!

Alma mazlûmun âhını, hele hocalarının bedduasını, çıkar âheste âheste diyelim! Bu dünyâda ne oldum delisi olmamak kadar güzel ne var!

“Edeb bir tâcimiş Nûr-ı Hüdâ’dan,

Giy ol tâcı emin ol her belâdan…”

Deyû boşuna denmemiş…

Cum Müctehidi, “hoşgörü ve diyalog!” üzerine kitablar bile yazar çizerken, Bayâniyyeyi acaba neden “hoşgörüp!” boş veremiyor da hedefini baraj ateşine tutup bomba tarrakaları ile ortalığı toz duman ediyor ve küplere binip gümbür gümbür sesler çıkarıyor?!

Hoşgör Molla!

Cum bayâniyyelerini, “lâ havle çekip işi Allâh’a havâle eden garibân müslümanlar gibi şirretleşmez mi!” sandın? Alimallah adamı uyuz edip bir yerlerine kadar kaşındırır ve hatta kanattırırlar da! Onların “hoşgörüsü” de seninki kadardır!

Her kuşun eti yeniyor muymuş?

Hepsi yenmez molla, bazılarınınkisi boğaza bir takılır ki aslâ yutamazsın!

Hoşgör hoş!

Sen, “Âli İmrân 64’e, diyalog âyeti” uydurmasıyla hakâret et! Ve tahrîfe ve Vatikan cenâhıyla “Okyanus Ötesi!” memnû’ mıntıkalarına tabasbusa ve yalakalığa devam et! Dünyâ ve Âhıretde bu işlerin daha çooook arsasını ve parsasını toplarsın!

Biz hâdiseyi bu kadarlıkla hulâsa etmiş olalım!

Amma (cum müctehidinin) ateistler tarafından tenkid edilen yukarıda bir ve ikinci maddelerde işâret etdiğimiz “ictihâdının!” ne manâya geldiğini, (bu tiplerin ictihâdı olmaz, “teşehhîsi” olur!) bunun Elmalılı merhûmun tefsîrinde ve bütün şerîat kitablarında hangi tokatla yerin dibine geçirildiğini, mâhutların veya üç sacayağının hangi localar tarafından yarım asır evvel sırtlarının sıvazlandığını, telfik fitnesiyle nasıl yetiştiğini, Mason Abduh’un tilmizlerinden Reşid Rızâ denen herifin “Mezâhibin telfîki!” nâm zehirli kitabını nasıl sâdeleştirip 1974 Erbakan-Cücevit koalisyonunda nasıl el çabukluğuyla T.C. müftülük ve mekteblerine bulaştırıldığını, Nâgehân nâm medya bülbülüne kadar“şamaroğlanı” olan ve onlardan bile “kınamalar” alan böyle bir adamın, harc-ı âlem hangi tür “müctehid!” olabileceğini, nasibse müteâkıb yazılarımızda bahse mevzû’ ederiz…

(Mâba’di var)

(İntişârı: 21.08.2011)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir