61) Mezheb
1 Temmuz 2021
Hılâfet-i İslâmiyye’yi, 23 Temmuz 1908 Meşrûtiyet Meş’ûmiyyeti İle Yıkdılar!
3 Mart 2022

HALÎFE

 

Halîfe [1] : Nâsın umûr-ı dîniyye ve umûr-ı dünyeviyyelerine âid maslahatlarını nezâret etmek üzere Cenâb-ı Peygamber-i Zîşân Efendimiz tarafından vekîl ve nâib olan zât demekdir. [2] İslâmlar kendi üzerlerine bir halîfe nasb ve ta’yîn etmek şer’an vâcibdir. Hilâfetin sıhhati içün halîfe nasbolunan zât Müslim, hür, erkek, âkil, bâliğ, tenfîz-i ahkâma ve umûr-ı milleti tedbîre, memleketi hıfz ve hırâsete (=korumaya, muhâfaza etmeye) kâdir olmak şartdır.

Bu şartları câmi’ olan bir zâta bey’at olundukdan sonra:

 

(Ey Mü’minler Allâhu Teâlâ’ya, Rasûl-i Ekrem’e, sizden hakk ve adl üzere olan halîfeler, emîrler, kadı ve hâkimlere itâat ediniz) (Sûre-i Nisâ/59. Âyet-i Kerîme) buyurulmuşdur bu vechile kâffe-i Müslümanların ve taht-ı tâbiiyetinde bulunan umûm gayrimüslimlerin halîfe-i İslâm’a itâat ve inkıyâdları vâcibdir.

Halîfenin ve sâir hükûmet me’mûrlarının hakk ve adle muvâfık ve şer-i şerîfe mutâbık olan her emirlerine inkıyâd etmek bütün teb’a ve ehâlî üzerine vâcibdir. Fakat hakk ve adle muhâlif ve şer-i şerîfe mugâyir olan emirlerine inkıyâd aslâ câiz değildir. Çünki Rasûl-ı Ekrem Efendimiz buyurmuşlardır ki:

(Hâlık Teâlâ’ya ısyân olan bir emirde mahlûka itâat ve inkıyâdda bulunmak aslâ câiz değildir.)

Hükûmetin mesâlih-i milleti sûret-i muntazamada rü’yet edebilmesi içün teb’a mahsûllerinin bir mikdârını meselâ öşr, harâc gibi meşrû’ kılınan vergileri evkât-ı muayyenesinde hükûmete tamâmen edâ etmek şer’an vâcibdir. Şu hâlde şer’an üzerlerine vâcib olan vergiyi edâ etmezler ve yâhûd vâcib olan mikdârdan noksân verirlerse harâm işlemiş günâhkâr olmuş olurlar.

_______________________

[1] Cenâb-ı Peygamber-i Zîşân Efendimiz Hakk Teâlâ tarafından Kur’ân-ı Kerîm’i ve Dîn-i Celîl-i İslâm’ı getirdikden sonra bir tarafdan insanları Dîn-i Celîl-i İslâm’a girmeğe da’vet, diğer tarafdan Medîne-i Münevvere’de bir hükûmet-i İslâmiyye te’sîs eylemiş idi o zamandan evvel yeryüzünde hiçbir İslâm olmadığı gibi aslâ bir hükûmet-i İslâmiyye dahî yok idi. Peygamber-i Zîşân Efendimiz irtihâl-i dâr-ı bekâ eyledikden sonra Cenâb-ı Hakk tarafından getirdiği Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın ahkâmını icrâ ve neşretmek ve te’sîs eylediği hükûmet-i İslâmiyyeyi tevsî’ eylemek üzere evvelâ Hazreti Ebûbekir, sonra Ömer, Osmân, Ali Radiyallâhu Anhum Efendilerimiz Hazerâtı Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in makâmına geçüb halîfesi olmuşlardır ve adl-i hakkâniyet üzere hareket ve şer-i şerîfin ahkâmını bihakkın icrâ ederek hem Dîn-i Celîl-i İslâm’ı neşr ve hem hükûmet-i İslâmiyye’yi takviye ve tevsî’ etmişler ve hattâ on beş sene içinde hükûmet-i İslâmiyye’nin hudûdunu tâ Hind-i Çînî’ye (=Hindistan ile Çin arasındaki yarımada) kadar genişletmişlerdir. Andan sonra yeryüzünde ne kadar İslâm hükûmetleri gelmiş ve bundan böyle gelecek ise cümlesi işte o Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in (Medîne-i Münevvere’de te’sîs eylediği hükûmet-i İslâmiyye)nin şu’beleri ve anın birer kolu olmak üzere meydâna gelmişlerdir. İslâmların ellerinde bulunan hükûmet-i İslâmiyye’nin ilk müessisi Peygamber-i Zîşân Efendimiz olacağı ve şimdiye kadar da A’nın yüzü hürmetine hükûmetleri devâm eylediği cihetle İslâmların bu yüzden dahî Peygamber-i Zîşân Efendimiz’e minnetdâr ve medyûn-ı şükrân olmaları lâzım gelir.

[2] Medeniyyet-i Şer’iyye, Terakkkiyât-ı Dîniyye nâm eser-i âczîde hilâfet hakkında tedkîkât-ı amîka (=derin, ince tetkîkler) ve tafsîlât-ı mükemmele verilmişdir.

 

[Büyük Şehîd İskilibli Muhammed Âtıf Hocaefendi, Mir’atü’l-İslâm, 1332 Baskı, sh: 44-45-46]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir