.
“Ben şübhe yok ki mekârim-i ahlâk-ı islâh ve ikmâl için gönderilmiş bulunmaktayım.”
(Hâkim, Künûzu’l-Hakâyık,Câmiu’s-Sağîr)
.
İzâh: Evet… Pek bedîhîdir ki, Peygamber-i Zişân Efendimiz bütün kemâlât-ı ahlâkiyeyi hâiz idi. Ümmet-i merhûmesine de en güzel ahlâk düsturlarını ta’lîm ve telkîn buyurmuş, onları ilmen, ahlâken pek ziyâde yükselmeye çalışmıştır.
Ma’lûmdur ki insanlarda hem melekiyet, hem de, behîmiyet istidâdı vardır. Bir insan eğer güzel ahlâk ile muttasıf olursa, meselâ: kendisinde iffet, adâlet, istikâmet, sahâvet, tevâzu, şefkat, rikkat-i kalb gibi güzel hasletler bulunursa melekiyet sıfatını kazanmış olur. Bilâkis fenâ ahlâk ile lekedâr bulunursa meselâ: sefâhat, zulüm, i’tisâf, hasâset, tekebbür, haset, gılzet, kasvet-i kalb gibi insâniyete yakışmayan huylar bulunursa behimiyet derekesine düşmüş olur.
Binâenaleyh bir insan, şeref-i zâtisini muhâfaza etmek isterse, bir insan melekiyet mertebesine yükselmek arzu ederse fenâ huylardan kaçınmalıdır. Resûl-i Ekrem Efendimizin o muazzam, mübârek ahlâk-ı seniyyelerini düşünmelidir, onun kutsî emirlerini, tavsiyelerini dâima göz önünde tutmalıdır, ahlâkını tezhibe çalışmalıdır, güzel huylar ile ittisâfa gayret etmelidir.
Evet… kemâlât-ı ahlâkiyenin mücessem, münevver bir timsâli olan Peygamber-i Zişân Efendimiz, ümmetinin kadrini i’lâ için onlara en yüksek ahlâkı tavsiye buyurmuş ve bu âlî ahlâk ile ittisâfın çârelerini, yollarını pek muazzam muvaffâkıyetlere mazhâr bulunmuştur. Velhâsıl: ahlâk pek mühimdir:
“Ahlâk iledir kemâl-i âdem
Ahlâk iledir nizâm-ı âlem
Ahlâka nazar edilmeyince
Âlemde nice maarif ehli
Tercîh ediyor uluma cehli”
[500 HADİSİ ŞERİF, ÖMER NASÛHİ BİLMEN, 102. Hadîs-i Şerîf, Sh;75,76]