-2- Şiî-Câferî’liğin Îmân Esasları
17 Eylül 2017
-4- Şiî-Câferî’liğin Îmân Esasları
21 Eylül 2017

Şiî-Câferî’liğin Îmân Esasları -3-

 

Havass-ı İmâmiyye (İmâmiyye’nin Esasları) Şöyledir:

 

  1. Buna mebnî eimme, cemi’ ahkâm-ı Şer’iyye’yi [buna göre bütün imamlar Şeriat hükümlerini] nesh edebiliyorlar, haramı helâl, helâli haram kılabiliyorlar. İmâm kâim [hayatda, işbaşında]oldu mu, Dâvud ve Âl-i Dâvud hükmü gibi hükmediyor, ya’ni beyyine taleb etmiyor, herkese hakını veriyor, hak ve savab ancak eimme tarafından sâdır oluyor. Arzın hepsi imâmın oluyor, imâma humus [kazancın beşde bir]veriliyor.
  2. Eimmeye melâike dâhil oluyor, onlara haber getiriyor, eimmenin fi’li ancak ahd ve emr-i ilâhî ile oluyor. İmâmet, Cenâb-ı Hakk tarafından bir ahd olub birinden diğerine ahden intikâl ediyor. Allâh imâm-ı evvele [Hazret-i Ali’ye]kendinde olan herşeyi imâm-ı sânîye [Hazret-i Hasan’a]vermesini emretmişdir. İmâm-ı sâbık, imâm-ı lâhıkı [imam, kendinden sonra gelecek imamı] biliyor. İmam, olanı ve olacağı biliyor.
  3. İsmet te’sîriyle bir kısım mürîdân, meşâyih-i mutasavvifeye[tasavvuf şeyhlerine]mahfuz diyor, her işledikleri şey’de onlara mutâbaat edüb [uyub]aslâ muhalefet etmiyorlar.
  4. Aslında İmâmiyye’nin esânidde, sikkat ve zuafâyı temyîzde behreleri yok idi [kaynakların doğru veya zâiflikleriyle alâkaları yok idi]. İmâmiyye’de esânid-i muttasıla-yı sahîha yokdur [hadîs râvîlerinin araya mechul kişi sokmadan biribirlerinden devralarak haber nakli yokdur]. Kitablarında eslâflarından [evvelkilerinden]ne naklolunmuş ise, menkûl ne bulunuyor ise hemen kabûl ederler; hıfz-ı Kur’ân’a, meânîsini ma’rifete [ma’nâlarını bilmeye], tefsîr-i Kur’ân’a meânîsine dall[ma’nâlarına delil]olan edilleyi talebe, hadîs-i Rasûl’e, sahih ve sâkimîn-i ma’rifete [doğru ve rivâyeti yanlış hadîsleri bilmeye], meânîsinden bahse, me’haz ve mesleklerini bilmek içün âsâr-ı sahâbe ve tâbiîne i’tinâ etmezler. Bundan dolayı tarîk-i nazar ve münâzarada, ma’rifet-i edillede, menkûlât ve ehâdîs-i âsârda, sahîh ve zaîfini temyîzde [ayırmada] ehil değiller idi. Menkûlâtda [âyet ve hadîs ilimleri], Lût bin Yahyâ, El-Kelbî ve emsâli gibi ehl-i ilim indinde metruk ve kizb ile ma’rûf [terkedilmiş ve yalancı] ricâlin nakillerine i’timâd ederler idi. İşte İmâmiyye’ninİsnâaşeriyye’nin Şer’iyyâtı!.
  5. Fi’lvâki’ daha sonra zuhûr eden Usûliyye, delîl ve ta’dîle bakarlar, usûl-i fıkha ve hılâfa âid tasnîfâtda bulunurlar ise de, bunlar da ulemâ arasında nizâ’ [ihtilâf]bulunan mes’elede kendilerine muvâfık olan tâifenin, ulemâ-yı ehl-i sünnetin huccetini kabûl ederler, fakat mes’ele kendilerinin münferid [yalınız]olduğu mes’elede ise, yine zikr olunan iki asla i’timâd ederler. İşte Uslûliyye’nin Şer’iyyâtı!. Usûliyye veya Kelâmiyye, nazar ve akliyyâtda bilcümle kütüb-i Mu’tezile’ye [Mu’tezile mezhebi kitablarına i’timâd ederler]. Kelâmiyye ittibâ-yı Mu’tezile’dir [Mu’tezile mezhebine uymuşdur]. Şu kadar ki içlerinde mütefelfise de [filozoflaşmışlar da] bulunub ya feylezof olur, ya i’tizâl [akılcılık] ile felsefeyi meczederek [karışdırarak] ona Râfizîliği [ilk iki halîfeye dil uzatan Şiî’liği] de ilâve ederler. Nâsır-ı Tûsî gibi..
  6. Hazret-i Ali hakkında ismet ve nass [günahsızlığı ve birinci halîfe oluşu hakkında âyet bulunuşu] iddiasının te’sîriyle, hulefâ-yı selâsenin [ilk üç halîfenin] imâmetine ta’n olunuyor [sövülüb sayılıyor] naks-ı ilimleri [ilmî kifâyetsizlikleri], naks-ı dînleri [dînî gevşeklikleri], imâmete adem-i sâlâhiyyet ve ehliyyetleri [imâmete salâhiyyet ve ehliyyetlerinin olamıyacağı] iddia olunuyor. Binâenaleyh buğz ve sebb-i şeyhayn [ilk iki halîfeye düşmanlık ve sövüb sayma] İmâmiyye’nin sîmâsıdır [çehresidir].
  7. Yine ismet ve nassın te’sîriyle kibâr-ı ashâb [sahâbîlerin ileri gelenleri]tefsîk ve tekfîr [fâsıklık ve küfürle ittihâm]olunuyor, onlara zulüm ve udvân isnâd olunuyor, hatta Miktad bin Esved, Ebû Zer Süleyman Fârisî’den alâ rivâyetin daha birkaç ashabdan ma’dâsının mürtedd oldukları bile söyleniyor. 10 bukadar sahâbîden başkasına ta’n olunuyor, buğz ediliyor. Çünkü sahâbe-i güzîn Hazret-i Ali’ye gadr etmiş oluyor, bunun neticesi olarak imâmet bâbında metâan Ebî Bekir’den [Ebî Bekir’e bâdi-i ta’n, sövmeye sebeb olan şey’lerden], metâan Ömer’den, metâan Osman’dan, metâan Âişe’den, metâan Hazret-i Zübeyr’den, metâan âmme-i ashâbdan bahs olunuyor. La’net-i Ömer heman zikrullâha tafdîl olunuyor [Ömer’e la’net, Allâh’ı zikretmekden önde geliyor]. Rabiu’l-evvelin dokuzuncu günü, Hazret-i Ömer’in kâtili olan Ebû Lü’lü mecûsî (Şecâüddin) için bir bayram yapılıyor, beş vakit namazdan sonra eâzım-ı muhâcirîn ve ensâra [muhâcir ve ensârın en büyüklerine], Hazret-i Âişe ve Hafsa’ya la’net olunuyor.

 

(İntişârı: 11.01.2012)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir