Günahlarını Görüb Nefs Murâkabesiyle Tevbe Etmiyen Siyâset, Batmıya Mahkûmdur!
14 Haziran 2015
“Egodan Kurtulmak” Ve “Ben Değil Biz” Demek!
29 Haziran 2015

LAİK Politika, hele dembokrasi cıvıtmasıyla da halt edildi (karıştırıldı) mı, son derece müteaffin, kerîh ve iğrendirici oluyor!. 1969’da bu

KAMALAK’DAN SÜLÜNÂME!

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

LAİK Politika, hele dembokrasi cıvıtmasıyla da halt edildi (karıştırıldı) mı, son derece müteaffin, kerîh ve iğrendirici oluyor!.

1969’da bu politikaya dalan Erbakan da, kaç renge ve boyaya girdi; ve Sülüman tarafından “Odalar Birliği” hâdisesinde sokağa atılışından sonra da, muârızı ile devamlı boğuşdu durdu. Tabii bütün bunlardan memleket kaybederken, Batılı mason-ateist-İslâm düşmanı mahfiller memnun oldu; ve memleketin altını daha çok oymak içün imkân ve malzeme yakaladılar!.

Anınçündür ki, T.C. hududları içinde bir türlü huzur yakalanamıyor; ve her politik parti, ayrı bir despotluk havasına bürünerek hükümdârlık peşine düşüyor… Netice ma’lûm, hepsi de “Benim desbotluk saltanatım yaşasın da, millet ve gerisi ne halt ederse etsin!” havalarında…

Merhûm Üstâd Necib Fazıl Bey’in de çok “âhını alan” Erbakan’dan sonra, “Millî Görüş-Âdil Düzen” denen ve ne hududu, ne keyfiyeti, ne kokusu ve ne de rengi belli (despotluğun) başına, Maraş’lı M. Kamalak nâmındaki “anayasa pırasasörü” zâtı geçirdiler!.

Bu zât, lafı geçince “Millî Görüş Liderimiz Merhûm Erbakan!” gibi lâf yongalarıyla çene yarışına başlasa da, “liderim” dediği (mûrisi) müteveffânın hâtırasına zerre kadar hürmet de taşımaz…

Meselâ Fâiz-Vâiz lobisi Rais-i Umûmîsi Böyyük imam Feto’nun, 28 şubat balanscısı heriflerin yanında yer alarak; Erbakan’a “Beceremiyorsunuz bırakın!” deyişini hiç hatırlamaz; ve 7 haziran “sandık kumarı” oynanırken, İmamın borazanı Tv’lerde “cerci yobaz hocalar” gibi eşik aşındırmakdan da aslâ geri durmaz!. Fetogillere sırıtıklar takdim ederek, onların safında sığıntı olmayı kabullenir; ve kendi kendisi ne ise, bunu ortaya koymıya gelince de, dört başı ma’mûr bir  acziyet tablosu çizer…

Demirel ve Erbakan’ın, külah kapma yarışlarında biribirlerine ne kadar ciğerden hasım, hatta düşman olduklarını görmezden gelerek, tutar, Sülüman Bey’in irtihâlinde mütaveffâya medhiyeler düzer!. 28 şubat darbesiyle Erbakan’ın Tansu kadınla oynaşmasını kıçüstü yere çakarak, bu çifte kumruları “Kumarbaz Mesut” hesâbına paspasa çeviren, sanki Sülüman Bey değildir!

Şimdi de tutmuş, o medhiyeleriyle, 28 Şubatçılar safında olub “Laik cumhuriyete bağlı tek tip insan yetiştireceğiz!” diyen “dembokrasi kahramanı (!) Sülüman Bey’in” arkasından, nasıl “sırma saçlı badem gözlü” cinsi ağıtlar yakıb ağızlar düzüyor, seyretmiye değer!?

 Habere bakınız:

“SP Lideri Kamalak, Demirel’in Güniz Sokak’taki evini ziyaret ederek taziyede bulundu.

Çıkışta yaptığı konuşmada…. “İçeriden çıkarken bir kardeşimiz yanıma yaklaştı. ‘Sayın Genel Başkan, rahmetli şu an hayatta olsaydı, bu koalisyon görüşmeleri ile ilgili olarak ne söylerdi acaba’ diye sorduğunda, ‘Demokraside çare tükenmez’ derdi. Demokraside çare tükenmez.”

“..Demirel’in sıradan bir insan olmadığını belirten Kamalak, “Bu ülkeye damgasını vurmuş bir büyüğümüzdü. En azından ömrünün 40 yılını siyasetle geçirmiştir, millete yol göstermiştir. Demokrasinin gelişmesinde büyük katkıları olmuştur. Mekânı cennet olsun. Milletimizin başı sağolsun” diye konuştu.”

Eczâ şirketleri “utanma ve hayâ tabletleri” icad edib uyduruncıya kadar, bu devâsız illet, sanırız bütün paçavraya çevirici hızıyla devam edib gidecekdir!.

Şu hâle bakınız:

“Milletin başı sağ olsun… Mekânı cennet olsun… Sıradan bir insan değildi… Bu ülkeye damgasını vurmuş bir BÜYÜĞÜMÜZDÜ… Millete YOL GÖSTERMİŞDİR… Demokrasinin gelişmesinde büyük katkıları olmuşdur…”

Allâh Azze’nin Kelâm-ı Kadîm’i içün, “236 âyet laiklik ve devlet idâresi ile alâkadârdır, bırakın bunları. Geriye 6400 küsûr âyet kalıyor, bunlar neyinize yekmiyor” diyerek, ONU, ademe (yokluğa) mahkûm sayan bir adam, nasıl “Bu ülkeye damgasını vuran BÜYÜĞÜMÜZ ve MİLLETE YOL GÖSTERİCİ!”  ve “cennetlik” bir adam olacakdır, akıl ve îmân çatır çatır çatırdıyor…

Merhûm Muhammed Zâhid Efendi Hazretlerine nisbet iddiası taşıyanlar, bugün bu kadar çukurlara düşüb perişân mı olmalılardı?!

Yarım asırdır “mason sülü” diye yerin dibine geçirdikleri bir adama, şimdi işte böyle medhiye ve fahriyeler (!) düzen adamların hangi sözü ve hükmü beş para edecek de, bu millet “gel bizim velâyetimizi sırtlan, bizi idâre et!” diyecekdir?!

Vaktiyle, kendi politikalarını tasdîk etmiyen  müslümanlara, müslümanlığı inhisarlarına (tekellerine) de alarak “yahudi askeri” diye akıl almaz iftirâ ve âdîlikler savuran bu sürüler, yıllarca boğuştukları adamlarla bir anda “can ciğer kuzu sarması” olabiliyorlarken; o aşağıladıkları müslümanların tecâvüz etdikleri hakları içün, bir kere bile “helâllik” dilemeyi akıllarından geçirebilmekte midirler!?

İşte şimdi olanca keyfiyetleri, bütün dünyânın gözleri önünde olduğu hâlde, yerde sürünüyor…

Kamalak, “En büyük millî görüşçü Atatürk” de diyen adamdır ki, “En büyük M.Görüşçü liderim Erbakan’dır” bile diyemezken…

Gûya izinde oldukları Liderleri Erbakan’dır; ve fakat, “liderlerinin aziz emâneti olan çocukları” orada buradadır ama; (parti) denen o (dönme dolabın) içinde değillerdir, neden?. (Uyuzhan Azilkürk) ve (Şehvet Azan) gibi din istismarcısı dinazorlar da, hangi fitne ve haltlarla meşgûllerdir, mechûl!

Kozalak veznindeki Kamalak, 7 Haziran seçimleri sırasında “Dîn, îmân, Kitab, Sünnet diyerek kaybedecek vaktimiz olamaz!” diyecek kadar da İslâmiyyet’e uzak ve soğuk bir adam…

“Bizim ateistlerimiz de müslümandır!” şeklindeki bir beyin ifrâzâtıyla da, akıl, îmân ve mantık iflâsında bir ferd…

İşte, dembokrasinin peydahladığı politikacı esnafı budur; ve bunların eline düşen bir milletin encâmı da nedir, zerre kadar îmân ve aklı kalan teemmül ve tefekkür etsin ve dövünüb yansın!

 

(İntişârı: 22.06.2015)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir