Kamalak’dan Sülünâme!
22 Haziran 2015
Hâşâ Min Huzûr, Lûtilik Şenîası, Eşcinsellik Oldu Ve Eşbaşkan Gibi Şirinliğe Büründü!
2 Temmuz 2015

Mevcûd sistem, vahiyle alâkasını son noktasına kadar kesmiş, mücerred (nefs) hevâ, heves ve beşerî hâkimiyyetini her müessisesinin temeli yapmışdır.

“EGODAN KURTULMAK” VE “BEN DEĞİL BİZ” DEMEK!

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

 

Mevcûd sistem, vahiyle alâkasını son noktasına kadar kesmiş, mücerred (nefs) hevâ, heves ve beşerî hâkimiyyetini her müessisesinin temeli yapmışdır. Lâtin hançeresiyle söylenirse “laik-seküler” yani îmân-ı şer’î ile alâkası sıfır; herkesin anlıyacağı kelime ile ifâde edilmesi icâbederse “dinsiz” bir sistem…

Bu temel ve esas nazara alınmadığı takdirde, “ben müslümanım” diyen bir ferdin varacağı her teşhis ve tedâvî fikri, sâdece havanda su dövüb lâf üretmekden öteye geçemez. Zaten bugün, politikacı esnafının ve onların peşine takılmış milyonların yaptığı da sâdece budur…

RTE Paşa, “Egoları bir kenara koyun! Ben değil biz demeliyiz” gibi pek asîlâne ve hikmetşiâr derin vecîzeler beyân ederken; Başvekil Davudzâde Ahmed Paşa da, “AKP’siz idâre olamaz!” diyerek ortaya bir tenâkuz koymaktadır! Öyle ya, “Egosunu bir kenara koyub ben değil biz” diyen bir zât-ı âlîkadir Böyyüğün, “AKP’siz idâre olamaz” demesi mümkin midir? 7 Hazirana kadar “dembokratik ipden boşanmışlıkla” ve zerre kadar hesab verme fikri ve “nefs murâkabesi” tanımadan, biribirlerine sövüp sayarak demedik lâf bırakmıyan politika baş ve ayaklarının, şimdi bir “derviş” hırkasına bürünerek, “egolarımızı bir kenara bırakalım ve ben değil biz diyelim!” demesi muhâl değil midir? Dembokrasinin hiçbir “nefs murâkabe” mefhûmu ve en küçük bir ta’lîm ve terbiye ocağı bulunmazken; ve bu, seküler sistemlerde muhal iken, bu hangi hârikalarla ortaya çıkarılabilecekdir?. Zaten, beşerîliğin “mütereddid, müzebzeb ve mütehayyir” olduğu (iflâs) noktası da işte budur! Buna binâendir ki, beşerîliğin “hayat” dediği şey, sâdece çöldeki serap…

Biz, dembokrasinin kendi mantığı ile kendisini görmiye ve göstermiye çalıyor; ve kendi özümüzdeki (vahye) müstenid akıl ve mantığımızı dâimâ mahfuz tutuyoruz!.

Dembokrasi, herşeyden evvel, kendi “inanç, eylem ve etik” kıymetleri (!) bakımından, islâmî “îmân-ı şer’î, amel-i sâlih ve ahlâk-ı hasene” düsturlarına nâmütenâhî ters ve O’nun dışındadır. Vahye müstenid İslâm, kendi 4 delîlinden hükme varır;  dembokrasya gibi beşerî bir religionun (ideoloji-doktrin v.s.nin) delillerini esas almayı “şirk-küfür-nifak”  kabul ederek şiddetle reddeder… Ve kendisini, bütün asliyyeti ile ve mücerred kendi kendisinden ibâret yaşatmak içün, o kabil yüzlerce-binlerce beşerîlikden mutlak olarak özünü münezzeh bilir… Bu, İslâmiyyet’in daha mühimi muhâl olan, en temel düstûrudur ki, bunun formül ifâdesi de, Kelime-i Tevhid’dir… Bu i’tibarladır ki, bir müslümana Allâh ve Rasûlünün birinci ve ilk temel emri, bu (kelimenin) ifâde etdiği nefy’i yani “lâ ilâhe” hükmünü içine yerleştirmekdir. Böylece de, bütün beşerîlik esasına dayanan ideoloji, religion, doktrin, felsefe ve düsturları kat’iyyen kabûl etmemek… Bu o kadar birinci ve (ehemü’l-ehem) bir temeldir ki, ALLÂH Azze, “kendisine îmandan da evvel”, bu (nefy) edişi, onların reddini ister…

Bunun içün Merhûm Muhammed Hamdi Efendi, tefsîrinde “Allah’a îmândan evvel KÜFRE tevbe şartdır; bu tevbenin şartı da tâğûtları aslâ tanımamaya AZMEYLEMEKDİR!” buyuruyor. İslâmiyyet’in hâkîkatını kendileri içün en büyük tehlike gören “laik, seküler, cumhûrî ve dembokrat” sistemler, bu kabil ana islâmî esasların, maaşlı kendi (ruhbân sınıfları) tarafından halklara anlatılmasını kat’iyyen istemez; bunun içün cebreder ve yasaklayıcı kânûnlar sevkederek dînî hayatı kontroluna alır; ve ona ayar vermek ve teokratça-şefokratça mühendislik yapmak ateistliğinden de aslâ geri duramazlar… Hâl böyle olunca da, netîceten, memleketde tepeden tırnağa bir îmân buhrânı ve (can-mal) emniyetinin de kalmadığı her türlü kaos (kargaşa) patlıyacağı apaçık meydana çıkar…

Câhil ve saf oy deposu olarak kıymetlendirilen onmilyonlarca ehâli, plânların bu arka yüzünü göremediği içün, “dembokratik mücâhidler” olarak inşâ ve icâd edilen nice politika sihirbazlarını sırtlarında taşıyarak, (kurtuluş) nâraları atmakda hiçbir beis de görmez!. Böyle olunca da, ALLÂH ve Rasûlü’ne rağmen “belânın bini bir paradan satılmıyan!” bir vasatın ortaya çıkarılması, sâdece çölde bir serap olur!

Artık “Egoları bir kenara koyun!” veya “Ben değil biz demeliyiz!” gibi laflar, sâdece alışılmış ve usanılmış dembokratik beylik lâflar olarak kalacak; ve aslâ hakîkatı da bulunmıyacakdır. Bunların lâfız planında sıkılması ile, kuveden fiile çıkması aslâ mümkin değildir. Bu iş o kadar zorun zorudur ki, temelinde katıksız bir (nefs murâkabesi) ister. Dembokrasi ise, tam tersine “nefs murâkabesinin” değil; “birey hürriyeti perdesi altında nesf azgınlığının ve buna tam teslîmiyyetin” bir tezgâhıdır…

 “Egoları bir kenara koyun, ben değil biz diyelim” diyen aynı ağızlar, dün denilen mâzîde, “Eşcinsel vatandaşlarımızın HAKLARINI da güvence altına almak ŞARTDIR” diyebiliyordu… Ve dün denilen 24 saat evvelinde, hiçbir insânîlik temeli olmıyan Haçlı Avrupa’nın en büyük “eşcinsel-hayvanları bile tenzih edeceğimiz bir şenîlik yürüyüşüne” , hem de, 10 sene içinde 300’den 50.000’e çıkan kubur farelerinin lâğım patlatmasıyla, İstanbulûn sahâbî, evliyâ, ulemâ ve şühedâ taşıyan topraklarında şâhid olunacakdır… Siz, böylesine iğrenç bir vasatın önünü açarken, orada, hangi “nefs murâkabesi” disiplinine sahibsiniz ki, “Egoları bir kenara koyacak ve ben değil biz diyecek” bir nefs mûrâkabesi ve mes’uliyyet hissini, kimde, kaç zerrelik yaşatabilecek veya bulabileceksiniz?

15 Asırlık “gerçek tasavvuf mihrâkları” ile “nefs murâkabesi ve ahlâk” taşımayı korkulacak bir kıymet hükmüne bağlar da, onları, 1925’de suç yuvası ve merkezleri gibi kapatır ve kapılarına kilit asarsanız; bugün sadece, “egoları azmış hatta kudurmuş particilik sövüp saymaları” ile, “biz yerine BEN de BEN” diyen dembokrasi Nemrutlarını karşınızda bulur; ve meydanı da bunlar basar ve bu illetler illetinin çâresini de bulamazsınız!.

Bugünki netîce, Allâh ile olan irtibâtın yasaklanmasının ve dembokratik putların son derece gizli ve ustalıkla “göz külliyerek ve dîni kullanarak” her adıma dikilmesinin ortaya koyduğu,  laik ve seküler dinsizlikdir; bunun da müşahhas çizgileri huzur ve asâyişin kalkması ve devlet hudutlarının içinde ve dışında bir KAOS!

Haçlı sistemlerine (tapınan) modern câhiliyye, hangi sona gitdiğini elbetde göremiyecekdir!

(İntişârı: 29.06.2015)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir