-5- Allâh’dan Başka Rabblara Tapmak…
24 Mart 2019
Cihâdı Allâh Ve Rasûlü Ta’rîf Etmiş; Politikacılar “Güncelleyib” Tahrîf Edemez…
25 Mart 2019

İŞTE DEMBOKRASİNİZ BU!

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

Yüzde elliye yakın insan başını kafesde keklik gören ve hiçbir vahiy disiplinine samîmi âidiyyeti olmıyan, mücerred kalıp ve gösterişden ibâret, gayr-i muktedir bir ikidâr; ve her iblisliği, bu iktidârın başına geçirme âdîliğinde, 5-10 parçalı, partili-partisiz, Batılı gâvurlara kadar kuyrukluk eden, çapulcu sürüsünden ibaret, kendi kendisine bile muhâlif bir muhâlefet…

Müşterek pay, maya ve hatları, mücerred dembokrasiyi tanrılaştırmak maskesi olan, yalan-dolan-gözkülleme deryâsında yüzen, bir politika meşheri…

Şimdi şehvetle çullandıkları o sandık denen nesneden, hepsini apıştıran ve elleri böğründe heykel gibi câmit bir kalıba sokan (sandık kumarının) kimseye yâr olmıyan veya hepsini de müflis olmıya mahkûm eden o sandıkdan, çıka çıka fal çeken Pazar yeri tavşanı çıkdı!

Fal kâğıdı üzerinde de sâdece:

“Kerizlere mahsus KRİZ!”

Yazısı…

Dembokrasi denen parti-pırtılı ve tefrikacı-bölücü sistem, İslâm Coğrafyası’nın  15 asırlık rûhî ve bedenî genetiğine yüzde yüz tersdir; ve bu coğrafyanın fıtratını ona benzetmiye kalkmak da, eşyanın tabiatını, zıddı adına değiştirmek kadar tehlikeli ve zararlı bir keyfiyetdir!

Bu sistem, batının, kendi putperest fıtratını maya olarak katdığı öyle bir sistemdir ki, doğuda işlemesi hâlinde, doğuyu, batının kölesi yapmak dışında hiçbir netîce de ortaya koyamaz ve koymamışdır da…

Allâh Dînini bir kere bile ağzına almıyanların ve dembokrasiyi bin kere zikreden ve hatta münezzehmişcesine putlaştıran (maymun mukallidçiliği) peşindeki dembokratların,  batının robotlaştırdığı teknik âletlerden başkası olduğu da düşünülemez.

Anayasalarında “demokrasinin vazgeçilmez unsurları” olan partilere mâlikiyyet hüviyetiyle vesikaya kavuşturulan bu sistem, adı ne kadar “hürriyetçi” gibi gösterilse de, bu haliyle tam bir dayatmanın (cebrîliğin), sahtekârca ortaya konuluşudur…

Felsefi sistemler arasında yüzlerce şekli ve türü olan dembokrasi, bugün nice batı filozofları tarafından  artık süprüntüden ibâret ve sokak sürtüğü sistemler arasında bile gösteriliyorken, bu memleketde “tenzîh ve takdîs edilir” bir irtifâda telâkkî edilişi, bu ülkenin, ne kadar çöplük ve bataklık hâline getirildiğini gösterir.

Bilhassa, Tanzîmât’dan beri geçen iki asra yakın zaman içinde, Allâh’a dayanan mutlak Hakîkat’ın, gözden düşürüldüğü hatta yok edilmiye çalışıldığı bir vâkıadır. Bunu müteakıb, devreye sokulan sistem, işte bu İngiliz projesidir!.

Batı’daki dembokrasi tatbikatına bakarak, İslâm coğrafyasında da bu sistemin aynı keyfiyetle yürüyüp derde devâ olacağını düşünmek, târîhî hakîkatları bilmemenin de ötesinde, onları inkâr etmeyi; ve onları görmiyecek kadar da kör olmayı icab etdirir. Bilinmelidir ki, Batı, mâzîsinde, iki-üç bin senelik vahşi idârelere esir edilmiş bir kıt’adır. Bu vahşeti yaşamış olan Avrupa, “dembokrasiyi” görünce, cendereden kurtulmuşcasına kendisini rahat ve mes’ûd hissetmişdir!.

Halbuki İslâm coğrafyası, tam tersine, daha mükemmeli muhal olan bir islâmî sistemle asırlarca yaşamış; ve Kâinât Târîhînde mutlak ve münezzeh bir sistemi sadece kendisi yaşama ve tatma şerefiyle nasiblenmişdir. Bu irtifâya yükselen bir zaman ve mekâna, “dembokrasi” diyerek beşer kafasının ifrâzâtını, binbir delik ve çürük taşıyan hâliyle tatbik zorlamasına geçerseniz, bu, orada zehirlenme ve boğulmadan başka bir netice ortaya koyamaz…

Dembokrasi, Batı içün çukurdan deniz seviyesine çıkış; Doğu içün ise, gökyüzünden o çukura, ivmesi katlanarak artan bir hızla çakılışdır…

Bugün “târîhî 7 haziran seçimi” denilerek meydanı krize ve şoklanmaya duçâr eden trajikomik manzara, bu îzâhın dışında ele alındığında, hiçbir tahlîle geçit veremez!

Yevmî lâf ishâlleri ile ömürlerini her gün isrâf çöplüğüne atan şeytanlaşmış heriflerin yapdığı iş, sâdece, kendi “politik kumarları” uğruna, milleti de kendilerine bir “kumarbaz ortağı” yapmak hedefine ma’tufdur…

Bu topraklar, yalınız üstünde yaşıyan iki ayaklı şeytanların tasarrufunda kabûl edilemez; ve fakat, toprak altındaki hakîki sâhiblerinin de, uğrunda can verdikleri nizâm ve tarz-ı hayatları ile ele alınarak bir netîceye varılmak ister… Aksi hâlde, “dembokrasi” denen zehrin nasıl bir illet olduğu anlaşılamaz!. İdrâkleri iğdiş edilmiş 5-6 nesil, ne kadar kendisine ve köküne yabancılaşırsa yabancılaşsın, üzerinde bulunduğu mekânın ebedî ve aslâ değiştirilemez keyfiyeti karşısında, hiçbir zaman rahat yüzü göremez; ve başı da belâdan kurtulamaz…

Bugün, bu keriz nesillere aid (kriz), tutulan mutlak bâtıl istikâmetin asla kaçınılmaz bir netîcesi olarak karşımızda bulunuyor…

Beşerî yamuk felsefe ve ideolojileri, mutlak HAKK ve Hakîkatin yerine utanmadan put hâlinde dikme hırsı, şehveti, dalâleti ve inadı ile çakma peşindeki politika şeytanları, bu çıkmaz sokakdan rücû’ etmedikçe, milete de, kendilerine de aslâ rahat nefes alma hakkı tanınmıyacakdır…

Ne yazık ki, Batı denen bâtıl ve karanlığın, bugün zil takıp oynaması bile, bu “iç dalâlet yuvalarının” aklını başına toplamasına ve biraz düşünerek silkelenmesine sebeb olamıyor!

“Dembokratik narkoz” öylesine derinlere saplanmış ki, zamanla ayılmayı değil, ölümü intâc edecek kadar çıkacak görülmüyor…

 

(İntişârı: 08.06.2015)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir