Chp, Dinsiz Parti Değilmiş!
10 Temmuz 2015
İblisleşen Dünyada Müslüman Kalmak…
25 Temmuz 2015

İngiliz’in “Ortadoğu” adını taktığı “İslâm Coğrafyası”, bir asır sonra gene kan gölüne çevrildi; ve maatteessüf bu coğrafyadaki (Bâtıl Batı)nın narkozladığı

ALLÂH AZZE, ZÂLİME BİR BAŞKA ZÂLİMİ MUSALLAT EDER…

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

İngiliz’in “Ortadoğu” adını taktığı “İslâm Coğrafyası”, bir asır sonra gene kan gölüne çevrildi; ve maatteessüf bu coğrafyadaki (Bâtıl Batı)nın narkozladığı devlet ve hükûmetler, mütereddid, mütehayyir ve müzebzeb kuklalardan başka bir şey olamadıkları içün,  ortaya şahsiyetli bir tavır koymakdan fevkal’âde uzaklar…

Evvelâ ışid bonra deaş demekle bile, adamlar, kararlı bir dil kullanamaz hâldeler…

İngiliz, Yahudi ve ABD triümvirasının yeni harita ve hudutlar çizme uğruna “İslâm Coğrafyasında” yapamıyacakları hiçbir kıtâl, fitne ve hâinlik düşünülemez… Târih-i Âlem bunun en bâriz şâhidi iken, gelin görün ki, “idâreci mevkiindeki” adam ve madam takımları, zerre kadar “müslümanlıklarını hatırlayıb” hâdisâtın ruznâme ta’yincisi olamıyor; ve tam tersine, ancak “taşeron” seviyesinde kalmayı büyük muvaffakıyyetmiş gibi gösteriyor; ve halklarına da kendi yedikleri narkozlarını zerkediyorlar… Ve teselsül zinciri böylece aşağılara, sokak aralarına kadar tâ tepelerden (başdan) i’tibâren inib ortalığı istilâ ediyor…

 Suruç’da ölen bir kişinin 21 Temmuz’da, cenâzesinin Gâzî Mahalle-i Meşhûresinden (!) götürülüşü bile, bu narkozlanmanın pek bâriz bir netîcesi… Büyük bir caddede, en önde üç (kaleşnikoflu ve suratı maskeli) adam, “Devletinizi de, hükûmetinizi de emniyetinizi de …….ederim” dercesine, o kadar pervâsız, o kadar “yan bakanı yakarım”  diyen kabadayı tavırları ile yürüyor ve keleşleri de öylesine edâlı ve ta’limli tutarak ilerliyordu ki, kimseden gık çıkmadı!. Ne yalaka Havuz ne köstebek Okyanus medyası, ne parti başları ne pırtı taşları yerlerinden duyurucu ve doyurucu bir gık sesi bile çıkaramadı… Sanki herkes, can emniyetinin böylesine ırzına geçildiği bir memleketde narkozdan gebermiş!

Deaş dedikleri o (Teymiye-Selefî-Vehhâbî) çizgisine batmış vahşî i’tikâd etrafında, triumviranın dünyâ çöplüklerinden toparlayarak eline silah verdiği ve müslümanlar üzerinde (kes-biç) makinesi gibi kullandığı “buğat” takımı, aslında, “Son kullanma târihine” kadar ömrü olan “nevzuhûr, sun’î ve fabrikasyon” bir yapıdır!. Triumvira, bu eşkıyâ gürûhunu ne kadar kullanabildi ise o kadar kullandıkdan sonra, bugün, artık “vâdesi doldu” diyerek; ve daha fazla kullanma tarihi uzatmanın kendisini zehirliyeceği kararına vararak, onu, piyasa ve eczâhânelerden toplama kararına varmışdır!. Aslâ kendisine güvenilemiyen Bâtıl Batı içün, bu son tavır, ihtiyatla da karşılanıb, “tavşana kaç, tazıya tut!” iblisliği olarak da hatırdan çıkarılmamalıdır…

Anlaşılan o ki, ilâç, “ortadoğu” denilen “kobay” üzerinde kullanılmış, ancak, ümid edilen netice alınamadığı içün, “deneme durdurulmuşdur” denilebilir!

Ancak, hastalık müzminleşmiş, tedâvî de, artık, son derece zorlaşmış olabilir!

Ankara narkozluları çook geç kalmış; ve devlet çapında değil de terörist yapı keyfiyetindeki PKK, PYD, DHKPC v.s. gibi triumvira taşeronları iyice azmış ve kudurmuşlardır. Bir-iki hafta içindeki bombalama ve kıtâl vak’alarına bakılırsa, çok ama çok geç kalınmışdır… Bütün bu hâdiselerin mes’ulleri arasında, idâreci mevkiindeki adam ve madam takımları da aslâ unutulamaz…

İslâm Coğrafyası, hâlâ “İslâm’dan korkan” hatta ONU bambaşka kılığa sokmak istiyen güdümlü devlet ve hükûmetler elindedir; ve bunun netîcesinde de, 106 yıldır öyle bir maarif sistemi işlemektedir ki, bu, “insan” değil”, “hayvan” bile yetiştirmekden âciz bir çark olarak dönmekde; ve bol bol “anarşist=terörist=buğât” peydahlamaktadır…

106 yıllık su katılmadık taş gibi (ATEİST ve ATAİST) rejimler, İslâmiyyet’e=DÎNE saldırırken, son çeyrek asra doğru peydahlananlar ise, gene DÎNE; ve fakat, “mezheb tehlike ve bölücülüğünü” öne çıkararak saldırmayı bir taktik olarak geliştirme peşine düşmüş; ve daha münâfikâne bir usûl ta’kîbine başlamışlardır…

Netîceten denilebilir ki, ortada, ALLÂH AZZE’ye karşı bir törer ve zulüm hükümfermâdır… Pensilvanya’yı taşeron olarak kullanan triumvira, buna, yukarıda zikretdiğimiz grupları da ekliyerek, “İslâm Coğrafyasını” baraj ateşiyle döverek mecâlsiz bırakmanın; ve sonra da, “yeni harita ve hudutlara” kavuşmanın iblisliği peşindedir…

Ancak, Allâh Azze ve Celle Hazretleri’nin irâde ve hâkimiyyeti hiç akla gelmemekde ve patronlarla taşeronlar, kendilerini sâhib-i salâhiyyet farzederek, şeytanca ortalıkda “gündem” uydurub “kan dökmeye devam” demektedirler…

Bunu, ALLÂH Azze’nin Kitabı’ndan korkan, yerli ve ödlek taşeronlarla, yabancı gâvur sürülerine, Elmalılı Merhûm’un Tefsîrinden okutmak isterdik, şöyle ki:

“İşlerin Allâh’a ircâ’ ve rücûu zarûrî olunca da, O’nun emirlerine, irâdelerine karşı gelmeyib umûmiyyetle silme (sulha=barışa) dâhil olmak lâzım gelir. Hılâfına hareket edenlerin hâline misâl ararsan, -meal- “Benî İsrâil’e sor, biz onlara ne kadar açık âyetler verdik”, onlar bunları dinledikleri zaman ne oldular, dinlemeyib, hâllerini tebdîl etdikleri (değiştirdikleri) zaman ne oldular?. “Allâh’ın ni’metini bunlar gibi kim tebdîl ü tağyîr eder de İHTİLÂL arkasında koşarsa, Allâh’ın onlara ıkâbı (cezâsı) da her hâlde pek şiddetlidir.” Bu gibi ihtilâlleri de, DÜNYÂ ÂLÂYİŞİNE (gösteriş ve bulaşıklığına) meftûniyetlerinden (düşkünlük ve arzularından) dolayı KÂFİRLER yapar. Çünki “Hayât-ı Dünyâ, KÂFİRLER içün pek zîynetlenmiş, gözlerine güzel gösterilmiş ve kalbleri bu ALÇAK hayâtın MAHABBETİYLE doldurulmuşdur.” Bu sebeble, bunlar, dünyadan başka bir şey istemezler……… Dünyadan, başka bir şey istemiyen o kâfirler, Cehennem’in “esfel-i sâfilîninde” İNLİYECEKLER; bu müttakîler de, Cennet-i A’lâ’da hırâmân (nazlı nazlı keyifle yürüyen) olacaklardır, bu, Allâh’ın bir KISMETİDİR (taksîmi, kaderidir.)  (Elmalılı Tefsîri, 1936 tab’ı, c.2, s.738-39)

Aklı, nefs-ins ve iblis emrinde olmıyan nasiblilere bu kadarı çok bile…

Yevmî deikodu ve vakvaklarla ömür tüketen ve tükettiren iç ve dış şeytanlar, ALLÂH Azze ve O’nun DÎNİNDEN ne kadar nefret ederlerse, belâları da, dünyada ve ukbâda o kadar cehennemlik olmak olacakdır!

Sözün özü işte bu…

(İntişârı: 24.07.2015)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir