Türkiye Beştepe Sarayı, sadece T.C. Başkanlığı içün değil, hesablarını ve ütopisini dünya müslümanlarının başkanlığı (!) yani “hılâfeti” içün seferber etse de, GÖRMEZ adamının (sarıklı politikacının) kılavuzluğundaki DİB hesabları her seferinde olduğu gibi bu sene de gene DİB’e vurdu!
Gûyâ 30 kadar dişe uygun gördükleri “müslüman (!) ülke” bîçâresi hükûmet karikatürünü İstanbul’da ictimâ’ etdirib, yedirdi ve içirdiler; bol keseden yemlediler ve çakma bir “tekçi takvim” uydurarak, aslında kendi “Kandilli Fatin Hoca dolmalarını” onlara yutdurarak, o garîbanları memleketlerine sepetlediler!. Onlara zımnen denilmek isteniyordu ki:
“Ey, âlem-i İslâm, ey ıhvân-ı dîn, ey garîb gurâbâ!
Bilmiş olun ki bizim bu “görkemli” saray, yalınız etrâk-ı müslimine âid değil; siz cümle dünya müslümanlarına da bir merkez olacakdır. Bir olacağız ki, iri ve diri, hatta dipdiri olabilelim!. Böyle parça bölük yaşanmaz. Sizler de biliyorsunuz ki yiğit düşdüğü yerden kalkar!. Hılâfet bizde düşdüğüne göre gene bizde ayağa kalkacakdır!. Laik dembokratik cumbokrasi diye ırlayıb zırladığımıza bakmayın; biz, “yerli ve millî” bir hedef içün yeni projeler üretmek, türetmek ve icâbederse tüttürmek mevkiindeyiz…
Uzun lâfın kısası, biz, baş olalım, sizler de kol ve bacaklarımız olun, bu hılâfeti “Layık-dembokratik Cumbokrasi” ile meczedib, telbîs de eyliyerek yerli ve millî bir kıvama sokalım, oturtub çakalım! Bizim artık bu telbis ve haltdan (karışımdan) başka çâremiz kalmadı. Siz, bu halta “karışım ve sıvaşıma” hılâfet gözüyle bakarak, bizi merkez ve BAŞKAN tanıyın; biz de bunu kabul edelim!
Ancak biz, politika cambazlığı aşkıyla millete ayrı, muhâlefete ayrı, terörcülere ayrı, ABD’ye ayrı, İngiliz, Moskof ve yahudiye ayrı renk tonlarıyla görünebilirsek, bilin ki bu, bizim samîmiyyet ve ihlâsımızdan zerre koparamaz! Biz, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin öz torunları ve oların izini takib eden aslan yürekli veledleri yani çoluk çocuklarıyız!. Bizden asla şübhe edebilir misiniz, asla…
Anınçün, BİR olursak İRİ ve DİRİ oluruz. Bunun içün de dünyadaki cümle düşmanlarımıza BİRLİK “görüntü ve süzüntüsü” vermeliyiz ki, onlar bizim “irilik ve diriliğimiz” karşısında şaşırıb apışsınlar! Onlara, el mi yaman bey mi yaman göstermeliyiz! Gün, birlik günü, sevinçde, tasada, masada, kasada ve yasada ve her yerde, Bayram yapmada, Ramazana başlamada, TAKVİM UYDURMADA bir ve beraberlik şart!
İşte bu nokta çok mühim. Eğer şimdiden tayin edeceğimiz günde, yaklaşan Ramazana başlar ve 29 gün sonra da BAYRAMINI aynı gün idrâk edersek, dünya bizim birliğimiz ve beraberliğimiz karşısında kaçacak delik arar! Meydan da böylece bize kalır!. Hani Osmanlının sivri zekâlı dâhî veziri boğazdaki hisarlara yeni bir badana çekdirmiş de düşmanın gözünü oradan da yüreğini nasıl korkutmuşdu (!) işte biz de böyle tedâbir-i şâhâne ve sarâ-yı hümâyun projeleri ve sarıklı politikacımız GÖRMEZ adam ve madamların kılavuzluğunda cümle küffârın ödünü patlatır ve şeyine karıştırarak bulama eyleriz!
Bu cümleden olarak şimdi “TEKÇİ TAKVİM” sihirli değneğimizi kalblerinize nakşederek memleketlerinize avdet buyurunuz; pek möhderem halkınız ıhvanımıza firâde firâde selam ve kucak kucak mahabbetlerimizi lütfen îsâl ediniz…
Sakın unutmayın ki, bizim BAŞKANLIĞIMIZ sizin hılâfetiniz; sizin hılâfetiniz ise bizim yüce BAŞKANLIĞIMIZ olacakdır!. “TEKÇİ TAKVİM” öyle bir enerji ve sinerji deposudur ki, buna zamanı gelinceye kadar bir evrâd sadâkatıyla zikre devam edeceğiz! Tamam mı, unutmayın: AYNI GÜN RAMAZAN, AYNI GÜN BAYRAM! SÖZ MÜ?
-Ne demek BAŞKAN, söz, söz, dahî sözzz!
-Tekçi takvimi yaşatmıya var mısınız?
-Varıııııııııııız!
-Tamam, berhûdâr olun benim sâdık teb’am, hadi yolunuz açık olsun! Kalın sağlıcakla…”
Aradan birkaç ay geçer, aynı gün Ramazan’a, eh, biraz beraberlik kokusuyla başlanmışdır!
Fakat 2016 Efrencî takviminin Ramazan Bayramında Orucun da Bayramın da mutlak sâhibi Allâh Azze ve Celle’nin HESABI, bütün Beştepe hesablarını ŞAŞTEPE hesablarına kalbeder; ve GÖRMEZ adam ve madamların hesâbât-ı nücûmiyyesini çöp sepetine fırlatır atar!
BAŞKANLIK ve onun DİB Şaşkanlığı ve onun da GÖRMEZ Taşkanlığı, öyle bir (Yaşkanlık) içine gömülür ki, Moskof-İsrail-İngiliz-AB-ABD politikaları gibi ŞAŞTEPE Şaşkanlığı yaşanır!
Allâh Azze ve Celle, “rü’yet-i Hilâl ve SÜNNÎLİK düşmanı” BAŞkanlıkları tam bir ŞAŞKANLIK hâline getirir! Nasıl gelmesinler, habere bakınız:
“Türkiye ve Moritanya‘nın da içinde olduğu bazı İslam ülkelerinde Ramazan Bayramı‘nın başlangıç tarihi olarak 5 Temmuz Salı kabul edilirken, bu gece hilal görünmediği için Suudi Arabistan, Irak ve Ürdün‘ün yanı sıra Mısır, Lübnan, Katar, Filistin, Sudan, Kuveyt, Suriye, Yemen ve Kongo da Ramazan Bayramı‘nın 6 Temmuz Çarşamba günü başlayacağı belirtildi.”
Bir sivrisinekle NEMRUDU tokmaklatdıran ALLÂH AZZE, Hilâl’in önünü de el kadar da olsa bulutla perdeledi mi, nah sana rü’yet! Tıpış tıpış 30’a tamamlamaya mecbûriyyet!
Ulan bu dînin sahibi siz misiniz de, beğenmediğiniz yerleri kara kalemle rötuşlayıb kendi cibilliyetinize benzeteceksiniz?. Bu dini siz mi vaz’etdiniz, siz hangi iblisden ilham alıyorsunuz? Beğenmiyorsan, hastirol git, kendine din bul, her yer religion kaynıyor!. Herkes münasib kelle ve sâir yerine göre birşeyler neden bulamasın!?
Vayyy, Kainatın Fahri Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Efendimiz Hazretleri’nin, 15 asırdır ümmetin en büyükleri tarafından ve Salâtîn-i Osmaniyye’ye varıncaya kadar Müfessirîn, Muhaddisîn, Mütekellimîn Mutasavifîn, meşâyih ve nice şeyhülislamların son derece ihtiramla takdîs edib sevgisiyle tutuştukları; ve Ashab-ı Güzînin allâmelerinden Hâlid İbni Velid Radıyallâhu Anh Efendimiz Hazretlerinin sarığında bir tek telini bile binbir ihtiramla taşıdığı “SAKAL-I ŞERÎFİNİ” yasak etdirmenin ifsâd ve ifnâsı peşine düşen marazî AKP zihniyeti ve onun GÖRMEZ adam ve madamları vayyy!
Mübarek Ramazanda bile bu ne saygısızlık ve haddi aşmanın ısyân ve tuğyânı, evc-i bâlâsıdır bre!
GÖRMEZ adama bakın:
“Peygamber sağ olsaymış sakal-ı şerîf ziyâretini YASAKLARMIŞ!”
Yasaklamayı kime yaptırıyor adama bakın!
Allâh Azze’nin SEVGİLİSİNE ne yapması icabetdiğini hem öğretiyor, hem de EMREDİYOR!
Buradaki tahtında müstetir tahkîr ve aşağılamayı, idrâki çatlamıyan tahayyül etsin!
Aman YÂ RABB, ne günlere kaldık? Başımıza TAŞ YAĞMAZSA iyidir!
“Oy vermiyen vebâl altındadır!” şirkinin yumuşakçaları; ve hoca geçinen cübbeli ve züppeli, şerocaklı meddahları!
Gerzek ve hoca kılıklı iblisler, yazar çizer ve azarlar, havuz medyasının yalaka böcekleri, eyyamcılar, menfaatına tapan şirk oynaklı ve çift toynaklı “anırganlar ve ahırgânlar!” Hiç rahatınız bozulmuyor öyle mi?
Görmez adam, Allâh’ın SEVGİLİSİNE “sakalını yasak et” EMR ü FERMÂNINDA…
Artık reform ve revizyonu insanlara veya iki ayaklılara değil; bizzat, beğenmedikleri DÎNİN vâzıına ve mübelliğine EMİRLER vererek yaptırma periyoduna girildi!.
AKP “sünnî düşmanlığının” altından, mübarek Ramazanlarda bunlar çıkarsa, bakalım sâir zamanlarda neler çıkacak, iğrenerek göreceğiz!
Oğlum, kime yasaklatma emri verdiğinin farkında mısın sen?
Kafayı sıyırdın mı, yedin mi??? Ağzım burnum bir tarafa fırlar, çarpılırım diye zerre kadar korkun da mı kalmadı?
Bunu yani “sakal-ı şerîfi” ve “hırka-yı şerîfi” ve nice “emânât-ı mukaddeseyi” 15 asırdır ashâb-ı Güzîn Rıdvânullâhi Teâlâ Aleyhim Ecmaîn Hazerâtı ve nice İslâm hükûmeti (devleti) canı gibi muhâfaza etmiş, sen ve sizin devlet ve hükûmetleriniz mi bu muhâfazayı delib imhâ ve iptâl edecek?
Tapınılan bir paşa, ölmeden evvel merâkını gidermek üzere gitdiği “Hırka-yı Şerif’de”, âsâsıyla o hırkaya dürterek “Bu bezlere tapıyorsunuz” dedikden 5-10 sâniye sonra ayağı takılıb yere kapaklanmadı mı, sonra da yatağa düşüb iflâh olamadan, oradan da hesab gününe postalanmadı mı?. Şahidi 105 yaşında ve yaşıyor!. Husûsî derin ve mahrem kayıtlar birgün ortaya çıkınca ne yapacaksınız? Bunları da duymazdan ve GÖRMEZ adam ve madamlarınızla görmezden gelseniz de, size ne fâidesi olacak!?
“Tekçi Takviminizi” zîr ü zeber eden Allâh Azze ve CELLE, SEVGİLİSİNİN mukaddes ve muazzez bir tek sakal teline uzanacak eli değil, Kainatı ne hâle getirir, kuş kadar aklınız ve zerre kadar da îmânınız kalmışsa, iyi düşünün!
Tarihde nice ZALİMlerin zulümlerini KAHHÂR isminin tecellîsiyle kahreden HÂLIK TEÂLÂ, neye muktedir değil?
Korkumuz, olanın, zâlimlerin batıracağı mazlumlara, milletlere de olmasıdır!
Yoksa, adl-i ilâhî er geç yerini bulacak ve zalemeye, cehennemin o “elîm azâbını” mutlaka tatdıracakdır!
Elhamdülillah, birkaç dakika sonra iftâr edecek; ve zâlimleri KAHHÂR’a havâle edeceğiz!
(İntişârı: 05.07.2016)