Trump Kuds-i Şerîfi Gözetleme Kulesi Mi Yapacak?
24 Ocak 2017
Rejim Tercîhini Türkiye Mi Yapdı?
11 Şubat 2017

Müteveffâ Erbakan’ın cerîde-i Millî’sinde meccânen yevmî yazılar yazan Mehmet Şevket Eygi Bey, öyle bir  İngiliz “Eton Koleji” iptilâsına veya rûhî bir

EYGİ’NİN İNGİLİZ HAYRANLIĞI! 

Tâhir MÂHİR

 


 

Müteveffâ Erbakan’ın cerîde-i Millî’sinde meccânen yevmî yazılar yazan Mehmet Şevket Eygi Bey, öyle bir  İngiliz “Eton Koleji” iptilâsına veya rûhî bir karasevdâya yakalandı ki, arada bir, gâvurun bu mikrop yuvasını omuzlayıp başına geçirmeden ve onları ensesine oturtmadan edemiyor!

1970’li yıllarda çıkardığı “Büyük Gazete” adındaki mevkûtesinde Eygi’nin en büyük düşmanı, Haçlı’dan idhâl Politikanın hastası Şerbakan’dı. Onun Nizam Partisi 21 Mart Muhtıracıları tarafından kapatılınca, Şerbakan İsviçre’ye kaçmışdı. 1973’de ise Ankara fırıldakları, müslümanları gene bir EL tarafından kontrol altına almak ve usta bir çoban tarafından da güdülmeleri içün, bu makine mühendisini bulmuşdu! Bu sebeble de Ankara, Onu İsviçre’den getirmek üzere vazifelendirdiği 2 Orgeneral Muhsin Batur ile Vecihi Akın’ı İsviçre’ye göndermişdi!..

O sıralar Eygi, Şerbakan’ı “rejimin ve MİT’in adamı” olarak batırmaya çalışırken; Erbakan kalabalıkları da, Eygi’yi “Mason ve Siyonist Uşağı” diyerek karalamıya çalışıyordu… İki tarafın da amansız düşmanı biribirleri idi!

Daha sonraki  senelerde, bütün bu hırlama ve havlamalar bir anda kesildi; ve Eygi unutulub gitmeyi aslâ nefsine sindiremediği içün, ötekinin gazetesine kapağı veya astragan kalpağı atarak, “meccânen” yazan (!) “duâyen, mücâhid ve çok koyu ve derin, HAKK’dan (!) yana ve sünnî” bir yazar-çizer oluverdi çıkdı!

Bugünlere gelirsek…

Eygi, (30/1/2017) târîh-i efrencîsinde de, o İngiliz gâvuruna olan hayranlığını “Eton Koleji” üzerinden büyük bir vecd ve istiğrâk ile gözlere sermeyi kaçıncı kere tekrarladı!

Erbakan parti-pırtısının çiçeği burnundaki Reisi Karamollaoğlu da, İngiliz adasında okumuş olub, zevce-i muhteremeleri de bir İngilizdir… Haşmetlû Erbakan hulefâsından şimdiki bu Temel Reisin, “Eton Kolej-i Ecnebîs”i ile de bir alâkası var mıdır, bunu bilemiyoruz!. Topyekûn Cerîde-i Millî kâriîni ile berâber bu gün de dâhil, geçmişde zikr ü fikr etdiği o İngilizi ve onun Eton denen mekteb-i mel’ûnîsi hakkında Eygi Bey’in yazıb çizdiği medh ü senâları, kaleminden çıkdığı gibi aynen kıraat (!) eyliyelim: 

1) “İngiltere son olimpiyat oyunlarında dünya ikincisi oldu. Dünyanın en iyi ve en güçlü okulları da oradadır. Mesela Eton Koleji.”

Acaba ne yapsak? Eygi Bey hatırına çoluk çocuğu “Dünyânın bu en iyi ve güçlü (!) okulu Eton’a gönderib” sıkı bir İngiliz muhibbi ve şakirdi mi yapsak!? Hani Eton kolejinin (i.ne ve h.mo) yatağı olmadığını bir bilsek!. Çünki Kız kolejlerinde hafta iznine çıkan kızlara o İngiliz adasında: “Doğum kontrol haplarınızı yanınıza almayı unutmayın!” diye tenbihde bulunan hocalarına mukabil; bu tarafta da ne tavsiye edilir bilemiyoruz!!!

Eygi’nin İngilizi, homolar arası (hâşâ ve kellâ) “nikâh” kıymayı bile ilk başlatan lâ’netli bir adadır!. Birkaç asır evvel ise homongolosları direğe bağlayıb, cayır cayır ateşte yakıb kebab eyliyen vahşet adası…

2) Eygi’ye göre Lâ’netli adada 60 veya 80 civarında “Şerîat (!) Mahkemesi”  bile varmış!. Eygi bunları bile ağzının suyu aka aka yazmışdı!. “Hılâfetin kökünü kurutan” İngiliz adasında, Eygi’nin dizi dizi, düzinelerce ve mostralık “Şerîat Mahkemeleri!”

Yiyene!

Bunların altından da uydurma Yahudi veya Anglikan ahbâr ve ruhbânının  diyalogcu misyoner karikatür mahkemeleri çıkarsa kimse şaşırmasın!. İngiliz siyâseti çok kancık ve meşhurdur!

İngiliz keferesinin “Olimpiyat ikinciliğinden” bile “Eton’a” atlamaya bir bakınız!. İnsan, bir geçiş taksîmi yapar da geçer; hayır, sabrı yok hemen atlıyacak! Bektâşî sırrı gibi nesi varsa bu gâvur kolejinin, çözen beri gelsin!.

3) İngiliz Başvekîlesi Madam May da, Trump’u bizzat ve yerinde okkaladıkdan ve ona yerin dibine geçesi “İngiliz Siyâsetini” emzirdikden yani “sütanalık” yapdıkdan hemen sonra, Londra’ya bile uğramadan ayağının çamuru ile doğru Ankara’ya havalandı ve orayı da çamurlayıb telbîs etdi!.. Topal Durmuş Ağa’nın mahdûmu “Binali Beg Gardaşımız” tarafından “hoşâmedî” faslından sonra, Madam May, “İngiliz Dizbağı nişanı” verdikleri ve “İngilizler beni sever” diyen kadîm dostlarını ziyâret içün Mozole’ye dümen kırdı!. Hep beraber, cumhur cemaat tanrılarının huzûrunda kıyâmda durub, Madam May da çelenk koyma bahânesiyle (rükûa) vardı!.

Eygi’nin İngilizi (centilmen mi centilmendir!) üstelik…

Madam May, eğer dişi yaratılmasaydı, mutlaka o da (Eton)dan diploma alırdı!

Birileri ikinci kere dünyaya gelmeyi hayâl ediyorlarsa, mutlaka Galatasaray yerine ETON’da yatılı kalmayı kendilerine (vâcib) bile sayabileceklerdir!

4) Câlib-i dikkat nokta, Madam May, Mozole’deki meşhûr tapınak defterine yazdıklarını “Yurtda sulh cihanda sulh!” palolası ile bitirmiş!. Ne (parola) ama, tam İngilizin ağzına göre!. “Sulh” diyerek yolları aç; “ateeeeş” diyerek orayı işgâl et!. Bu Sulh parolasını İngilizler mi Paşa’ya öğretdi; Paşa mı İngilizlere?. Bu parola, 15 Temmuz eşkıyalarının da Pensilvanya’daki Rabin Teyzenin oğlu Feto’ya okutub üfletdikleri, sakın yahudi Kabbala ve isrâiliyyât ve  sihriyyâtından bir tılsım falan olmasın!?. Çünki o eşkıyâlar da, “Yurtda sulh Komitesi” olarak kıyâm etmişlerdi!.

5) Piskevitçi Devlet Babanın rakîb-i bîemânı Madam Meral de, “Yurtda sulh cihanda sulh” nânesiyle ortalığı kokutmuş; ve “T. Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaaaazzz!” diye kürsülerden ün üne haykırıb boğaz-ı şerîfini tahrib ve tahrîş eyliyen “velîni’metine”, o (sulh) parolası ile nüşûzelik edib, kendisini zincirlere bile vurmuşdu!!! Mister Feto da, kenef klozetosundaki bir karıncaya bile kıyamıyacak kadar “sulh ü sükûn ve salya sümük”  havârisi, Yahudi ahbâr ve Vatikan rûhbân ve rûhânîsi idi!. Demek ki artık, “sulh” kelimesi, içini “kıtâl” kelimesi ile doldurmuş olarak dillerde yerini alacak!

Eygi’nin o muhteşem İngiliz Krallığının Madam May’ı, Mozole’de “Yurtda sulh cihanda sulh” dedi diye artık sulh olmıyacak!. Parola fâş oldu, çökdü!

Artık “yurtda ve cihandaki sulh ü sükûnu” yiyene!..

6) Bu “Eton Koleji”nin altından ve mıntıka-yı menûasından da, ilkâh görmüş “Yurtda sulh cihanda sulh” gıdaklamalarıyla yumurtalar çıkarsa şaşırmamalı!. Eygi Bey aynı yazısında ikinci kere bir “Eton” zikri çekiyor ki, yurtda ve cihanda kuyruklu Frak giyenlere,  İngiliz kopillerine kadar ciddî bir kuyruklu mesaj:

 “İnterneti açınız, görsellerde, Eton Koleji öğrencilerinin okulda frakla gezdiğini görünüz.”

Aman ne mühim hâdise; ve dünyâ çapında bomba bir haber!

Bu kurbağacasıyla “görselleri” vaktinde görüb edâ edemiyenler, derhal kazâsına niyet etmelidir; zirâ mezâra, üzerlerinde (görsel kazâ borcu) bulunduğu hâlde ve hesab veremiyecek şekilde atılabilirler! Ehl-i Sünnet büyüğü (!) yazarın izleyen ve çizleyenlerine duyurulur!

Frak giyme meziyeti… Dünyadaki 1. Sınıf, 2 ayaklılara hass mümeyyiz vasıf… Giy frakı, ol adam, geç milletlerin tepesine!. Frak giyince üstelik gravato da takılmaz! Papyon takılacak ki, Eygi’nin kutsadığı şeytânî “kostüm”, o kuyruklu frak ile âhenk ortaya koysun!

Vah “ehl-i sünnet müslümanı (!) ve  muhâmîsi, icâzetli fetvâ emîni” vah!. İş gele gele “frak” mahabbetine kadar dayandı ise, salıver ipini gitsin!

Müslümanlığı “bedevî ve medenî müslümanlığı” diye ikiye bölüp, kimseyi beğenmiyen, “Burjuva müslümanı” vah!

7) Gâvurun çatal kuyruklu Frak, smokin, papyon ve bilmem nesi içün İnternet açmağa, oraya girib çıkmağa, dalıb atlamaya ne lüzum var?. Biz Frak denen çatal kuyruk İngiliz urbasını “Ebedî Şef ve Millî Şef” üzerinde de gördük, tanıyoruz efendim!. Bütün şefler, cumbaşları ve T.B.M.M’si rüesâsı üzerinde de bu var!. Rize’li Ismayıl Gahraman Gardaş bile “paralamento reis-i muhteşemi” olarak onu giyib neye benzediğini bilmiyor mu sanki?. Devr-i Riyâsetlerinde Büllende Arınçello “Şakirdimiz” bile onu giyince utanmış; ve “Şimdi Manisalılar bana ne der!” gibi bir de laklakırtı eylemişdi!

Eygi Bey merağ itmeyeler; ve endîşnâk olub sıkıntı ve sızıntı buyurmayalar!. “Çatal kuyruklu frak” ile bu kavm-i etrâk u ekrâd tanışub hemhâl olalı bir asra yakın bir zemân olmaktadır!. Gülşen Hamamı bülbüllerinden ve Cibâli İmamı mahdûm-ı muvâzîsi Falih Rıfkı YATAY’ın hâtırâtında yazdığı gibi, “Türk milleti zekîdir” yağlamaları bile gören bu kavim, “Kurtuluş Savaşında 10.000”, inkilâpların “oturak şapka ve çatal kuyruklu frakı v.s.ini” Anadolu’ya çakmak içün ise, İngiliz aşkı uğruna  “irticâ’ ile savaşda, bunun 50 kat fazlasını” yani 500.000 adedçik mürtecî etrâk ve ekrâd kelleciğini fedâ edivermişdir! (F. Rıfkı YATAY, Eski Saat, s.330)

Ah İngiliz vah İngiliz!

Hey gidi “icâzet ve ehl-i sünnet muhâmîliği” hey!. Sen bu hâllere mi düşecekdin?!

8) Yani Eygi Bey’in, “Frak görmek çün internete girin, İngiliz fırlamalarının kıçlarındaki çatal kuyruklu urbayı görün” demesine lüzum yok!. O çatal kuyrukluyu çok özlüyorsa, kendisi de giyer; veya tek düğmeli o iblis “kostimatosonu” göbeği üzerinde iliklemek zor ve müşkil olursa, sabah akşam internete girerek, bizzat kendileri, okuyucuları adına seyr ü temâşâda bulunub hasret giderebilir!.

 İngilizin de, Eton’un da, çatal kuyruk frak denenin de, bilcümle İngiliz üfürüklerinin ve devrimlerinin de, canı cehennemin esfel-i sâfilînine efendim!

9) İşkender Paşa Câmii Şerîfinde uzun yıllar imam hatiblik yapan Merhûm Muhammed Zâhid Efendi Hocamızdan, “icâzeti” olduğunu zırt pırt ortaya atarak “Kerâmeti kendinden menkûl şehy bozuntularına”  benzeyen mumâileyh, aynı yazı-çizisinde 3. kere İngiliz Gâvurunun ETON’unu, jeton olarak gene önümüze düşürüyor!.

Tabii Yiyene!

10) Bakınız:

 “Son elli senede elli bin yeni cami yaptıran Müslümanlar, bir tek Eton Koleji (veya benzeri) ayarında mükemmel bir lise açamadılar.”

Sanki müslümanların her şeyi bilumum şeyine denk de, devletleri, reisleri, hocaları, adliyeleri, emniyetleri, maarifleri, hastahâne ve pastahâneleri ve herşeyleri var da, işleri “Müslüman Eton’una” gelib dayanmış!. Eygi, Eton’culukda beş paralık samîmiyyeti olsaydı, 50 sene gazetecilikle uğraşacağına o bir tek ETON’u veya “BENZERİ AYARINDA” bir koleji kendisi açardı!. Neden açmamış???

Zaten “Müslümanlar” tabirini kullanarak, her gün “müslüman görünen kazmalarla gerçek müslümanları” ayırmadan habire (MÜSLÜMANLARI) AŞAĞILAYARAK ÇAMURA SOKUB ÇIKARTMASI, BU EYGİ’YE İKİ CİHANDA DA VEBÂL VE HAKK GASBI OLARAK YETİB ARTACAKDIR!

15 asırlık İslâm Târihi’nde örnek alınacak “AYARDA” hiçbir mekteb-medrese göremeyen Eygi Bey, kendi akl u rûhuna “AYAR” verecek bir merci’ veya bir tabîb-i hâzık-ı müslim-i âdil bulabilirse, a’razlar hadd safhaya varmadan, cidden matlûba muvâfık bir tedbir almış olacakdır…

Bu, ne (ehl-i sünnet) deyû yıllardır haykıran ve höyküren yazar-çizermiş böyle!. Hani İngiliz gâvurunun Eton motorundan fırlayan parçalar Türkiye’yi istîlâ etse, Eygi Bey, “İngiliz Muhibleri” reis-i umûmîsi gibi onları istikbâl ile derâğuş eyleyib, ense ve omuzlarında taşıyacak!

11) Eygi Bey, “Merhûm Muhammed Zâhid Hocaefendi Hazretlerinden icâzetli” bir yazar! Kendisi böyle söylüyor. Biz “icâzetnâmesini” zinhâr görmedik! Hocaefendiye yakın Zevât-ı Kiramdan tahkîkimize göre, Merhûm, hayatında hiç kimseye icâzet vermemiş…

Hatta damâdı “Sağduyu Parti-Pırtısı Bânîsi” Esad’a bile…

O Esad, Ankara İlâhiyat Fakültesinde Edebiyat Prosensörü olduğundan mıdır, bilemeyiz!. Yoksa “Nice emeklerle kurulan cumhuriyetimizi rafa kaldırmaya kimse heveslenmesin!” deyû izhâr-ı kebâir-i kalemiyye eylediğinden midür, bu da mechûlümüzdür! Ahırsaman veya âhirzeman içre “damatlar saltanat-ı fâsidesinin” siyâset-i hıristiyâniyyeye münhemik ve müncezib oluşlarından mıdır, bu dahî ma’lûmâtımız hâricidir!…

Ancak, “sâhib-i postnişîn oluşu kendinden menkûl olmağla”, butlanı, derece-i yakîn hâsıl eylemektedir!

12) Büyük zevât-ı kirâm âhırete yürüyünce, geridekiler içinde kalan bazı açıkgöz ve uyanıklar, kılıç kuşanma merâsimlerindeki rütbeliler gibi bazı rütbeler ihdâs edib onları kuşanıyor; ve hemen paşalıklarını ilân ediyorlar!. Hatta zaman zaman darbe yapıb “Sultanlıklarını” bile i’lân edenlere rastlıyoruz! Bazıları da, hânedanlıklarını, “hakk-ı seyf” usûlü ile inşâa koyuluyorlar!.

 Sonra da, etrafdaki mürîdân-ı tirîdan ve meczûbînden, gelsin tatlı tatlı rü’yâlar, keşifler, kerâmetler, ilhamlar, güzellemeler, eteklemeler, uçurmalar, neler ve neler, ne tatlı hayâller, dünyâlıklar, icâzetler, şeyhlikler, bağışlar, gasplar, ihlâller, ishâller, ihtilâflar, mahkemeleşmeler, hırlaşma ve havlaşmalar…

Ne ararsanız!

Tasavvuf ve turûk-ı aliyyenin içine etmek, (ahırsaman veya âhırzeman)da demek ki böyle olacakmış!. Onun içün de Rahmet-i Rahmân’a kavuşan hakîkî şeyhlerle halîfeleri, yerlerine o tip nâehil herifleri geçirmemiş; ve son derece isâbetle de, “Bu iş bende biter!” deyib kapıları kilitlemiş… Şerîat’ın (şın)ı kalmamış; nice ucûbe, artistik rollerle havalarda uçuyor; ayakları yere değmeden paçalarında da sürü sürü echel-i cühelâ!.  Allâh Azze’nin, Peygamberân-ı Izâm Hazerâtının, Müctehid İmamların sıfâtı, dindeki yeri nedir;Îmân, İslâm, edille-i erbaa, zarûrât-ı dîniyye, ef’âl-i mükellefîn, bey’at, cemaat, imâmet-i kübrâ nedir, ne değildir; böyle nice esas ve temeller hakk getire… Tam bir sürü; ve ahıra gir-çık felsefesinin kelle sayma manzarası…

13) Beri tarafdan da, adam ve madam mürîdân esrar çekeceğine bu şeyh bozuntularının çorap tozlarını çekse, belki bin kat daha keyf alır; ve üstelik de rizikosu-kirikosu v.s. de yok; hapislik, kodeslik, yolda belde yerlerde yatıb sürünme tarafı da yok; ye iç yat, tesbihini çevir, yemyeşil bir hayâl âleminde “deryâ-yı tasavvuf içre” hakîkî tasavvuf ve tarîkatleri yara yara, yüzsün gemin vesselâm!..

14) Tabii “büyüklerin izindeyiz” nakarâtıyla (echel-i cühelâ tirîdânı) uyutan ve ma’nevî hânedanlıklar kuran (ahırsaman) müteşeyyihleri ve “âhırzemân”  icâzetsiz icâzet tâcirleri, “zulm ile âbâd olanların encâmları da berbat oluyor” demeye bir türlü yanaşamazlar! Bu zamanda bunu anlıyacak nasibli de bulabilirsen gel de bul!

Eygi Bey de, “kendinden menkûl” icâzetiyle olsa gerek, bazı ictihadlar da yaparak (icrâ-yı icâzet) faaliyyetine devam ediyor!

Hem de zımnen şu ünlemeleri savura savura:

 “Dîni istismâr ederek onu geçim vasıtası ve menfaatlarına âlet yapan, yüce dîni istismar eden aşşağılıklara en şiddetli çatan, onları kahr u ğadabıyla perişân eyliyen, dahî ziyâde zıyâlı olara TEHKÎD eyliyen kahraman ancak benim; benden başka bu cihanda böyle müslüman bozuntularıyla fî sebîlillâh mücâhede eden, göğüs göğüse çarpışarak (ehl-i sünnet) kalelerimizi muhâfaza eyliyen, yeni fütûhât ve cihadlarla ol gaybî emîre itaati sağlayan ve sağlamlayan, ikinci bir mücâhid-i İslâm yokdur!” 

15) Gene İngiliz keferesinin ETON Koleji faslına dönelim: Bu cümleden olarak, İngilizin “Eton Koleji” hasretiyle icâbında bir yazısında 5-6 kere “Eton” zikrine bile rastlıyabiliyoruz! Bugün sâdece 3 cümlesiyle “ETON” zikr-i şerîfinde bulunmuş!

 Eygi Bey indinde (İngilizin) pek mûtenâ ve müstesnâ yeri var gibi görünüyor!. “İngiliz” deyişde, sanki gizli ve esrarengiz  bir sır var!

Bu icâzeti kendisinden menkûl mürşidimizin, “İslâmiyet zâten laik bir sistemdir” gibi pek çok vecîzeleri varsa da, biz, “İngiliz Muhibleri” faslına hız ve hakk verdirecek satırlar ile devam edelim!

16) Meselâ bazılarını onun kaleminden çıkdığı gibi aynen iktibâs ederek sayalım:

 “En fazla hürriyet, adâlet, demokrasi İngiltere krallığındadır.”

Eygi, dünyanın başının bir numaralı belâsı bu Krallık içün bir yazısında da, “İngiltere’deki müslümanların Krala itaatleri lâzımdır” dediğini hatırlıyoruz!. Bu nasıl bir aşk u mahabbetdir anlamak mümkin değil!. Yoksa bu, şu kedicikli mehdi bozuntusunun “duasını taleb ederek şifa bulacağını ümid eden” müteveffâ Kıbrıslı Nazım’a olan ihtirâmât-ı fâikalarından tevellüd etmeye!? Müteveffânın da “Krallara itaat vâcibdir, onlar ülül emrdir!” gibi nice fetavâ-yı şeytâniyyeleri (!) bile var idi!.. Müteveffâ Nâzım, Nisâ 59. âyetdeki “ülilemr” ibâresini, İslâm coğrafyasında ne kadar başşehir var, oralardaki tâğûtî devlet reislerine hamleder, “âyetin sonunda minküm var, bunlar bizden mi” diye i’tirâz etdiğimizde de, “Evet bizdendirler Efendüm, gökden inmediler içimizden çıkdılar!” gibi memnû’ mıntıkadan fırlatma cevablar verir, bizler de o herifin meclisini terkederdik!!!

Hadi “dembokrasi” denen beşerî, nazarî, nisbî, izâfî ve i’tibârî şeytânî sistemi anladık diyelim!. Bunun “en fazlası” o lânetli adada imiş! Başlarına kıçlarına çalsınlar!. Bu kenefin “en fazlası” hangi mizanla ölçülür, bu da bize mechul!. Belki “icâzetli” olunca, bunun da bir tartanı, keşf ü kerâmet cinsinden yakalanabilir!. İngiliz ve onun tetikçisi ABD’nin dünyâyı ve bilhassa İslâm coğrafyasını bu “dembokrasinin” hangi kısmı ve ne kadarlık kıvamıyla kan gölüne çevirdiklerini bilmüşâhede bütün insanlık görmektedir!. Hakk’ı ve haklıyı tutmak bu Haçlı dünyası içün muhal; kuvvete ve kuvvetliye (tapmak) bu zaleme sürüleri içün mutlakdır. Bugünki haberlerde görüldü ki, ABD 5 yaşındaki bir çocuğa anasının yanında kelepçe takabiliyor!. İğrenç ve insanlığı utandırıcı!

Eygi Bey demek ki, bunları da göremez olub mühürlenmiş, vah vah!

Hürriyet ve adâlete gelelim!

İslâm, “İslâm’ın olmadığı yerde (hürriyet) ve (adâlet) olmaz” dese de, Eygi, bunları Galatasay’lı, Mekteb-i Mülkiye’li ve sâbık selefîlik taşıyan ve bunların halitası “cumhûrî aklına” pek mülâyim görmüyor!.

 İngiliz Gâvurunun asırlardır İslâm Coğrafyasında yediği necâsetleri; Filistin’de esir alıb Harb-i Umûmî’de Mısır’a taşıyıb ellerini arkalarından bağlayarak (asit kuyularına) dipçik darbeleri ile yuvarladığı; ve böylece GÖZLERİNİ KÖR ETDİĞİ OSMANLI MEHMEDÇİKLERİNİ, bu “icâzeti kendinden menkûl”, mücâhid ve “sünnîlik avukatı âkîl ve basîr” adam, nedense hiç kâle bile almıyor!.

 Onun içün varsa da İngiliz, yoksa da İngiliz, İngiliz de İngiliz!

Dünyanın her karışında batalar!.Hem de yerin 7 kat dibine…

17) Lozan’da “Hılâfet-i Muazzama-yı İslâmiyye’nin” yok edilmesi yani köküne kibrit suyu dökülmesi kararını alarak, bunu, bir takım Paşa’lara sunduğu (riyâset) makâmı ile takas etdiğini de, bu “duâyen”, Erbakanist Gazetenin kıdemli muharrir-i muhteremi hiç duymamış olabilir mi?!!!

Dünyanın 4 bir kıt’asından, çoluk çocuğundan ayırarak kendi lâ’netli adasına getirdiği milyonlarca Âdemoğlunu, binbir işkence ve mahrumiyetle çalıştıran; ve onların yüzbinlercesinin (intihârına) sebeb olan, sanki bu İngiliz gâvuru değildir!!!

Onun içün de “En fazla hürriyet, adâlet ve dembokrasi İngiliz Krallığıda” imiş!

Gelde çüşşş deme!

Gel de “adası ve adı sanı, 77 sülâlesi BATASI!” deme…

18)) Bu icâzetli ve sünnîlik avukatı Eygi:

 “Demokrasi ile idare edilen medenî ülkelerde…”

 Yollu cümlelerini de pek sık kullanarak, başta İngiliz olmak üzere, haçlı dünyasının “dembokrasisi” ile “medeniyeti”,  biribirinin lâzım-ı gayr-ı mufârıkı gibi görür; ve mefhûm-ı muhâlifiyle de zihinlere “dembokrasinin olmadığı yerde medeniyet olmaz!” zehrini ve idrârını akıtır durur!. Yukarıda da “En fazla dembokrasi İngiliz adasındadır” demedi mi? Böyle olunca da bütün İslâm târihi, Âdem Aleyhisselâm’dan beri “medeniyyetsizlerin yani dembokrasizlerin”  târihi olub çıkar!. İnsanları evlerinde, ibâdethânelerinde yakan veya kurşunlayan Kanada, Norveç, Alamanya, İsveç bilmem nere gibi haçlı devletleri, Eygi’nin kaleminden hiç düşmez; ve bunlar “şeffaflık ve insanlık dereceleri tam not alan” gavur memleketleri olarak hayranlıkla seyredilir. Hele İngiliz, o biricikdir!

 Batsın mimsiz medeniyet ve dembokrasileri!

19) Eygi, “Maksûd hemân sadr-ı keremkârı senâdır” deyüb, hemân dâimâ İngilizi ve onun Eton denilen mahall-i mahsûsunu zikreder:

 “İngiltere’deki Eton koleji, ülkesine, beş yüz yılı aşan tarihi boyunca 19 başbakan kazandırmıştır.”

Bir müslümanın bu derece İngilize ve onun Eton Kolejine “bağımlı” ve hayran olması, akla, kalbe, rûha, bedene ve “zıyâlılardan olma” şeceresine (!)  ziyâdesiyle ziyandır!

İşte bütün bunların hepsini de, Eygi yazıyor!. Hem de Müteveffâ Erbaka’ın “İslâmcı” Cerîdesinde…

 Sanki İngiliz reklâmı yapmazsa içi zinhar rahat etmiyecek gibidir!. Milyonlarca müslümanın kanını akıtıb katleden ve Hılâfet-i Muazzama-yı İslâmiyye’yi târihden sildiren İngilizin prensleri, Çorçil’leri ve Lord Gürzon’ları ve benzerleri de bu Eton Koleji’nin üretme çifliği ma’mulleri ise, topunun da canı cehenneme…

20) Adam o kadar İngiliz keferesinin Eton Koleji “bağımlısı” ki, neredeyse “Yazmakdan dilimde değil ama kalemimde tüy bitdi!” diyecek, görün kaleminin levsiyâtını:

“Kaç defa yazdım, Eton kolejinin öğrencileri okul içinde frakla gezer.”

 Frak da frak!. Hem de “kaç kere yazmış!”

Arkada çatallı iki kuyruğu olan, tek düğmeli ve T.B.M.M rüesâsının da giyerek pek komik ve kronik olduğu o İngiliz (cüppesini) erzel-i ömründe bu kadar “ululamanın” sebebini, psikiyatri mütehassısları mutlaka çözmelidir! Yoksa vak’a ciddî görünüyor!

21) Şu paragrafı ise, artık “İngiliz tuzu” gibi birşeylerin içildiğini vesîkalar çapda:

 “BU ülke Müslüman bir ülkedir, Sünnîler çoğunluktadır. Sünnî bir Müslüman olarak, İngiltere’de olduğu gibi tam gerçek bir din hürriyeti istiyorum.”

Şu hâle bakınız!

Adam:

 “Bir müslüman olarak Kur’an, Sünnet, İcmâ’ ve müctehid imamımın gösterib emretdiği gerçek (HÜRRİYETİ) istiyorum” demeyi değil de; “İngiliz gibi hürriyet veren (beşerî, izâfî, i’tibârî, nazarî, keyfî yani b.kdan) bir hürriyeti, hürriyet olmayan hürriyeti yani köleliği istiyorum!.”

Diyor!

Al sana “icâzetli”, “sünnîlik avukatı” “sahte müslümanlara karşı amansız İslâm savaşçısı” bir adam!

Hadi bu hezeyanlarını püskürtdüğü yazısının olsun tarihini verelim: (28.8.2016 Milli gazete)

Adı geçen, Dünyâ Hılâfet-i Muazzama-yı İslâmiyye’sini hâkile yeksân eden, İslâm Coğrafyasını laikleştirerek dinsizleştiren; ve bütün dünyânın kanını emen İngiliz gâvurunda “tam ve gerçek bir din hürriyeti” olduğunu yazacak kadar heyheyleri tutub, “tam ve gerçek” bir “Galatasaylı” rü’yâlarını işte böyle  görüyor!

22) Alın bir “İngiliz tuzu” içmişlik vesîkası daha:

 “Demokraside, insan haklarına bağlılık ve riayette dünya birincisi olan İngiltere’de din devlet birliği vardır.”

Dünya iblisi İngilizi, sebeb-i vücudları olduğu hâlde kamalist-ulusal ve sulusal kalemlerin bile böylesine ululayıb pulladığına şâhid olunamaz!

“İngilizde insan haklarına bağlılık ve riayet” sâdece var olmakla kalmıyor; üstelik de bu “o haklara riâyetde dünya birincisi imiş!”

DÜNYADA, BU BİRİNCİLİĞİ KİM, HANGİ ÖLÇÜYE GÖRE VE NERESİYLE BULMUŞ VE TESBİT ETMİŞDİR?

Adamın (ölçü-mîzân terâzîsi) haçlınınkisiyle tev’em hâle gelmişse, bununla siz hangi islâmî noktada ayniyyet ve müştereklik noktası yakalayabileceksiniz?. 15 TEMMUZ KATLİÂMININ cânîleri arkasında onların sâhibleri, hangi insan haklarına riâyet birincileri idi?. Ortadoğu terörünün esin ve besin depoları kimlerin birinciliğinde?. Bütün dünynın baş belâsı kim?

İngilizde din-devlet birliği de varmış!?

Kraliçe denen mahlûk, Anglikan Kilisesinin başı ise, bize ne bundan?.Türkiye’de DİN-DEVLET TEFRİKİ MÜŞRİKLİĞİNİN MİMAR VE TATBİKÇİSİ KİM???. İngilizdeki din-devlet birliğinin, kimin, nesine, neresine fâidesi var?. İslam’ın ve Müslümanların en azılı düşmanı İngilizin bu kabil medh ü senâları ile toprak altındaki milyonlarca şehidin; İngilizin katletdiği yüzbinlerce Çanakkale şehidinin lânet ve bedduasından korkmayanlar, bu kefereyi oralarını yırtarcasına yüceltsin ve senâ etsinler! Hem de her dem, şâribü’l-leyl ü ve’n-nehâr sekrân gibi…

Encamları berbatdır!

 İslâm Coğrafyasındaki nice fâcia ve kıtâlin 3 asırdır müsebbibi bu İngiliz değil midir?

Bu İngiliz gâvurunun aşkı, adı geçeni mecnûna çevirmezse iyidir!. O İngilizin “din-devlet birliğinin canı cehennemin esfeline” de…

Onun “İnsan haklarına bağlılığını” diline ve kalemine alanın da, canı işte bir yerlere!.

Bu bir zamanların hılâfetçi yazar-çizerine ne oldu da, “İnsan Haklarına Bağlılığı” İslâmiyet’de ve O’nun Lâzım-ı Gayr-ı Mufârıkı olan HILÂFET’de görmez, gider homosu ve orospusu fevkal’âde mebzul o bilmem kimin adasında eşeler, nebbaş gibi eşeler ve birşeyler bulur!!!

Irak, Suriye, Yemen, Afganistan, Mısır, Libya ve nice Avustralya, Afrika ve Asya memleketlerindeki müslüman katliâmlarının arkasında aceba bu “İnsan Haklarına Riâyetde Dünya Birincisi” o bilmem ne (o.çocukları) yok da kim var?

Bugün Suriye ve Irak’daki 68 koalisyon gavurunun başını İngiliz ve ABD çekmiyor mu?

15 Temmuz’da Türkiye’deki Feto-Nato-İng-ABD kâtiller şirketinin başında bu İngiliz ve ABD yok muydu?. 15 Temmuz hâini Feto kahpelerini sevk ve idâre edenler, İncirlik’den kalkan tayyareleri ile o kâtillere havada ikmâl yapanlar, başda bu İngiliz ve ABD iblisleri değil miydi?. Daha üç-beş gün evvel Türkiye’de bulunan İngiliz Başvekîlesi Madam May, “ABD İLE BERABER VE YENİ USÛLLERLE DÜNYÂYI YÖNETEBİLİRİZ!” gibi beyânlarda bulunmadı mı?. “Bütün dünyanın idâre âmiri benim” diyen İngiliz, yahudi ve ABD ile beraber bu tiriumviranın da başı  değil mi?

Bugüne kadar dünyanın kanını emen vampirler, hâlâ doymamışlar ki, bu hâllerinin ellerinden alınmasından ödleri bilmem nelerine karışıyor!. Moskof, Ankara ve şarklı esrarkeşler biraz derleniş ve dikilişe geçerse, müstemlekeci vampirlerin dişleri saplanacak damar bulamayacakdır (!) ki, evhamları ve korkuları bundan!…

Yazıklar olsun!

Binlerce nefrin!

 “İngiliz de İngiliz” diye  kafayı sıyırmak derecesinde böyle zikreden ve  “icâzeti kendinden menkûl” bir adamın, gel de “İslâmiyet’i gûyâ müdâfaa edişine ve sünnîlik” avukatlığına soyunuşuna inan” ve hebenneka olma!

İngilizinin de, onun yalama ve yalakası olmuş dünyada ne kadar varsa o kadar mecnûnunun ve muhibbânının da canı cehenneme…

Âdem Aleyhisselâm’a kadar bütün enbiyâ, evliyâ, ulemâ, sulehâ ve şühedânın bedduasını celbe medâr bir hâl-i pür melâle, dünya vampiri İngilizin meddahlığı üzerinden düşenlere ne denilse azdır!

 

 

(İntişârı: 31.01.2017)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir