Tek Adam Rejimi 1923’de Kapanmış, Hadi Canım!
24 Mart 2017
(2) George Kamalokyan’ın Ciğer Dağlayan Tesbitleri!
30 Mart 2017

16 Nisan hele bir geçsin! Ankara rüesâ ve ümerâsı, Avrupa kabuklu aygırları ve tahâretsiz dişileri ile hiçbir şey olmamış gibi gene “can ciğer kuzu sarması”

GEORGE KAMALOKYAN’IN CİĞER DAĞLAYAN TESBİTLERİ!

(1)

Tâhir MÂHİR

 

 

 

16 Nisan hele bir geçsin!

Ankara rüesâ ve ümerâsı, Avrupa kabuklu aygırları ve tahâretsiz dişileri ile hiçbir şey olmamış gibi gene “can ciğer kuzu sarması” olmazlarsa, fevkal’âdenin de fevkinde şaşırırız!.

Çünki onlar, onlarsız yaşayamazlar!

Zirâ Lozan’da, papaz nikâhı yani İsviçre Edenî Kânununa göre yani Katolik bağı ile “hiç boşanmamak üzere” evlenmiş ve “paşa paşa olarak” gerdeğe girmişlerdir!. Ma’lûm, Katoliklerde boşanma yokdur; evlendin mi ölünceye kadar boşanamazsın! Lâ’netli Fetöcülükden içerde olan şu her yere girib çıkan, ermeni bilmem nesi gibi her anahtara kilit A. Bulamaç, bir zamanlar küfrünü cihâna aşağıdaki cümlesiyle ilân etmişdi de, hiçbir (islâmcının, şıracının, şerabcının, ilâhiyâtçının ve DİB bağımlısının) sesi bile ne, gıkı bile çıkmamışdı!.

Bulamaç, zerre kadar îmân ve hayâ sıkıntısına düşmeden şunu yazabilmişdi:

“KATOLİKLER GİBİ BİZDE DE BOŞANMA YASAKLANSIN!”

Feto yahudi ve masonunun kuyruğundaki adam ve madamların müslümanlığı (!) işte bu kadar olur!

Pensilvanya iblisi (Rabin kadından olma masonu), “hoca” tanıdın mı, netîcesi işte böyle!.

Kelâm-ı Kadîm’de kocaman “TALAK” sûresi varmış; yok “talâk zarûrât-ı dîniyyeden” yani (İslâmiyyet’in olmazsa olmazlarından) biriymiş, devrin “hoşgörü ve diyalog” mü’mini Feto’cu Vatikan kirâsındakilere bunlar vız geliyor… Bu ve bunun gibi yüzlerce gâvurluğa bu memleketin müslüman (!) politikacı böyyükbaşları da zerre kadar ses çıkarmadılar; ve o Vatikan oyuncaklarına “ne istediniz de vermedik!” diyerek, vermedik hiçbir şey bırakmadılar!

Ve politikacı adam ve madamlar, beğenmedikleri İslâmiyyet’e hergün yeni yeni donlar ve urbalar dikib giydirmedeler!

Öyle ya, ipin ucu kimdeyse, düdüğü onlar çalıyor!

İslâm’ın ana esasları böylece pul pul dökülür ve kazınırken, “Susub da dilsiz şeytan olarak o iblisleri seyr ü temâşâ etmenin” faturası ise, tabii çok ağır oldu!

Fakat hâlâ, akıllananları ara ki bulasın!

Şimdi Avrupa kabuklu ve tahâretsizleri ağızlarına gelenleri söylemeye; ve 16 Nisana kadar belki biraz daha sıkmaya devâm edecekler! Sonra onlar da susacak; ve kancık uyuz köpek gibi kuyruk sallıyacaklardır!

Şu sıralar çok gerginler! Serçe parmağınızla dokunsanız örümcek ağı gibi, ipleri sanki hemen kopacak!

Ve öyle derinden ve içden, içlerini boca ediyorlar ki, Ankara Böyyükbaşları ah bir âkil olsalar, bunlardan çook ibret ve hikmetler süzebilirler!. Gâvurların dedikleri iyi zabtedilirse, ne hakîkatlar fâşetdikleri görülecekdir… Haçlılar, sînelerindeki nice sırları ortaya döküyorlar ki, âkil olanlar gâvura kulak vere!

Bu satırları daha evvelce yazmışsak da, bundan sonrasını Mister George Kamalokyan’dan Haçlı Dünyâsı adına dinleyelim:

“EY ANKARA!

Siz, yalakalık peşindeki iki yüzlülersiniz. Bir gün Avrupalı oluyor, öteki gün Osmanlı torunu…

Bir gün sünnî görünüyor, öteki gün şii hayrânı oluyorsunuz; ve GÖRMEZ, onların arkasında gûyâ namaz kılıcı veya yatıb kalkıcı!..

Bir gün, “ne demek sünnîlik” diye sünnîliği hem de Viyana’larda ayağınızın altına altına alıb çiğner ve pestilini çıkarırken; öteki gün “sünnî sultanlar” içün, “ecdâdımızdır, izindeyiz, onlara benzeriz, onların torunları ve tıpkısının aynısıyız!” diye, Fâtih ve Abdülhamîd hayranlığı (!) püskürüyor, mangalda kül bırakmıyorsunuz!

Siz, aslınız nesliniz, soyunuz ve sopunuzla, nesiniz Allâh’aşkına?

108 yıldır, hele 94 sene, dîninize neler etmediniz neler!.. Bunları kayda geçmedik mi sanıyorsunuz? Biz, “Müslüman ve Müslümanlık istemiyoruz” deyince kötü oluyoruz; ammâ, siz, dininizden de çıksanız, hep “sütden çıkmış ak kaşık” ve müselman kalıyorsunuz, nedenmiş o?!

Nedir anlamadık, bu işde Fetovârî bir şifre, bir rumuz, bir tılsım, bir ebcedlik sır, kabbalalık bir yahudilik veya bir bilmem ne mi var aceb?”

Haçlılar adına Mister George Kamalokyan devam ediyor:

“EY, ANKARA!

 Bir gün “üç-beş ayyaş” diyerek birilerine balyozlar indirib vuruyor; öteki gün, onların anıt mezârına gidib oklava yutmuş gibi kıyâmda duruyor ve rükûa varıyorsunuz!

Hakîkaten siz nesiniz, müttefikimiz ekselans arkadaşlar! Hakîkaten siz neyin nesi kimin fesisiniz?

Püsküllü Kadîr’in fesi bile olsanız, ona da râzıyız!

Sizin kokunuz, renginiz, tadınız, tuzunuz nedir; siz, ozon gazı mısınız? Tavşan şeyi mi?…

Sizin âidiyyetiniz var mı? Varsa nereye?. Net ve açık söyleyin çok hörmetli stratejik dostlarımız, Nato(!)daşlarımız!

Siz, gayba îmân eden saf-duru müslüman mısınız; yoksa laiko-kratik, demo-kratik ve cumhuro-kratik  ve dahî mekanik ve şefokratik, kafa ve kelleler misiniz?

Biz sizi, çok karışık ve yahudi saçı gibi karmakarışık görüyoruz!”

Tenâkuzlarınız o kadar çok ki, her partinizin başındaki zât-ı şefokrat, bizim Haçlı CHEF şebekelerini bile sollayıb geçiyor!”

Haçlı Mister George Kamalokyan, bütün Haçlı dünyâsının mümessili olarak konuşmasına devâm ediyor:

“EY, ANKARA politikasyonu!

Ey, “Diplomasi dili çukura bulandı; ve Avrupa centilmenliği (!) kubura düşdü; hakkları, hukukları gugukları, evrensel bilmem neleri ile Haçlı ve Nazi Avrupa’sı yan yatdı çamura batdı” diyen ANKARA ukalâsı=Akıllıları!

Tamam, biz size göre böylesine gâvuroğlu gâvuruz da; siz, bize göre nesiniz?

O Brakisefal kafataslarınızın içindeki beyin ve beyinciklerinizle, ömrünüzde bu suale cevab içün hiç çalışma yapabildiniz mi?

Siz, hangi Haçlı Avrupa’nın, hangi Haçlı’nın mensûbusunuz ki “Biz Avrupalıyız” diyebiliyorsunuz?

Hem Avrupalı, hem Osmanlı!.

Siz,  ceddiniz Osmanlı’dan, bir kere bile, “Biz Avrupalıyız!” diye bir kelâm duydunuz mu?. Size göre “Tanzimatçı, mason, müşrik ve nâmusu mübtezel süfehâ bile”, böyle şeyleri hiç ağızlarına bile alabildiler mi?

Osmanlı’nın, Fâtih Cennetmekân’ınızın meziyetleri ve insanlığa hayret veren o muhteşem Kelâm-ı Kadîm medeniyetinin içinde göstermek içün onlara kendinizi nisbet ederken; ve daha bir-iki gün evvel en büyüğünüz, hiçbir tecrübesi olmayan ve SULTÂNÎ yetişme imkân ve idrâkleri sıfır olan 18 yaşındaki meb’us namzedi aklı uçkurundaki garîbân oğlancıklarla, bunlara nazaran sayısız imkân ve rüchâniyetleri bulunan; ve Kostantıniyye’nin fethini istihdâf eden o meşhur ve sahih hadîs-i şerîfe mâsadak olmak gibi de hiç ele geçmiyecek nice Rabbânî rütbe ve derecelere mazhar olan; ve 21 yaşında İstanbul’u fetheden O Oğuzların en büyük SÜNNÎ Hükümdârı “Cennetmekân Fâtih Sultân Mehemmed Hân Aleyhirrahmet-i Ve’l-Ğufrân Efendiniz Hazretlerini”,    aynı kefeye koymadı mı? Bunlar, biz Avrupalılarca bile akla, mantığa, muhâkeme ve mukâyeseye zarardır; ve bu, size göre de, bütün bu saydığımız hakîkatların tepesine tuz ruhû boca etmek olmıyacak mıdır???

Bizden de, “Hem Asyalıyız, hem Haçlıyız” diye bir lâf sıkıldığı vâkî’ midir?. Kazıklı Voyvodamız bile böyle bir nâne yedi mi ömründe?

Vâki midir çelebiler?

“Biz, Asyalıyız, İslâm Birliği içine ne olur bizi de alın” diye, hiç sizin elinize ayağınıza sarılıyor, oranızı buranızı öpüyor muyuz? Neymiş, biz sizi AB içine almamak içün kapının önünde, eşikde tek bacak üstünde bekletiyormuşuz!.

Çok hörmetli möhderem Ekselanslar!

Lütfen, biz bekletmiyoruz; hind fakiri gibi siz bekliyorsunuz!

Beklemeyin Efendim!

Osmanlı olsaydı, bir sâniye bile olsun bekler miydi?

Siz, SİZ olun çelebiler, beklemeyin! 108 senedir, siz, SİZ olmayı sa’yemizde ne güzel eritdiniz? Şu andaki dininizin bile 120-130 sene evvelki İSLÂMİYYET’LE zerre kadar alâkası yok! Bu müthiş hakîkatı anlıyacak adam, içinizde binde bir bile değil!.

İçinizde peydahladığımız, dînî ta’lîm-terbiye merkezleri, sizin dininizi her gün sulandırırken, sizin ruhunuz bile duymuyor; ve sizler hâlâ, hoparlörlerin cırtlak, mâdenî ve mekanik abes ve hades sesleri ile “ezan sesi mutluluğu” içinde mest olub, yiyor, içiyor ve sâdece yatıyorsunuz!.

Rahatınızdan başka düşündüğünüz olmadığını, sanki biz bilmiyor ve görmüyoruz!. Möhderemler, bizi GÖRMEZ mi sandınız?

“Cihad” sözünden bile ödünüz kopuyor! Ne o, biz gavurlar da, Papaz kızı Kir-kel Madamımız gibi “islâmî terör” deyiverirsek!

Allâh akıllar versin! Sizler Osmanlı değilsiniz. Osmanlı’yı, bizzat sizin rejim dediğiniz necâset, “soy kırımı” denen şeyle SIFIRLADI! Size ise, serap görüb avunmak kaldı, saygıdeğer “yeni Türkiye” borazancıbaşıları!

Biz sapımıza kadar gâvuroğlu gâvur ve ateist, agnostik, egzantirik, konsantirik, logaritmik ve ne karın ağrısı ve dünyânın vampirleri de olsak; Haçlı Avrupa âidiyyetimize toz konduruyor muyuz?…

Siz de açıkça söyleyin! Siz, sapınıza kadar nesiniz? Tâ ense kökünüzden kuyruk sokumunuza kadar siz, nesiniz, hörmetli stratejik, Nato(!)lojik ve lojistik otlak ve ortaklarımız?

Siz de, Nato’da imişsiniz ammâ, Ortadoğu’daki terör vampirlerine silah ve mühimmât vermemiz nasıl olurmuş?

Olur!.

Bal gibi olur!. Ortadoğu çok eskilerde bize âid, bizim “doğan, doğuran” tanrılarımız, Baba-Oğul ne varsa Mukaddes Rûh, teslisimizin üçü de; üçün biri ve birin üçü; doğan bir ile doğuran birin diğer rûhu, biribirinin aynısının az farklısıyla birken; diğer bir ve iki, üçün üçüncüsü olmuş ve diğer iki ile birleşmişdir…

Nasıl?

Beş paralık bir şey anladınız mı?

Anlıyamazsınız!

Bizim teslisdeki mistik sırları, yalınız yahudilerin (ahbâr) sınıfı değil, sizin (din görevlisi ruhbanlarınız) da çözemez… Bunları ancak, bizim (Ruhbân) sınıflarımızın “Vatikan Çocuk Tâciz Büro Yetkili ve Etkililerimiz” bilib çözerler!.. Tabii bir de, Pensilvanya’daki Papa’dan icâzetli kardinal Fettorabinoskos!

Bu mistik (sırrîlik) felsefî işlerimize, sizin aklınız zâten ermez! Çünki bunlar, oğul Tanrımızın, kaçıncı kat yukardaki Babası Tanrıdan, aşağıya getirdiği ve Rûh Tanrımız refâkatinde şaraba batırdığı ekmeğin filiz vermesiyle ortaya çıkan realitelerdir!

Bu dehlizlerde dolaştıran som gerçekleri siz, kat’iyyen anlıyamazsınız; illâki anlıyacağım derseniz, kendinize bir mukaddes Peder bulub onun dizi dibinde çökmeli ve her gün santim santim ilerlemelisiniz!.. Böylece sabırla Mesih rûhunda erirken, 15 Temmuz hâtırâsını da kalbinizin şimal kutbunda canlandırmalısınız!

Bizde işler sizdeki gibi kolay olmaz! Çünki bizde evvelâ çok zor da gitse, kutsal rûh, biraz ilerleyince insanın elinden tutar ve oğul olsun baba olsun, Tanrıyla görüştürür ve herşey o anda hemen anlaşılır olur! Kadrini bilemediğiniz kutsanmış Fettoş, bütün bu sırrîlikleri Papamıza bir dokunmakla ele geçirdi; ve Tanrı ile bile her istediği sokak başında konuşub hasbihâl eder oldu!

Mücerrebatdandır; size de harâretle tavsiye eder, bol şanslar dilerim! Bir tecrübe ederseniz hiç zararınız olmaz!..

Hayır hayır, rica ederim, sakın yanlış anlaşılmasın, aslâ misyoner değilim! Sâdece biraz sohbet vesîlesiyle o tarafa 10 derece meyletdik o kadar!.. Sizin Kayserili Gül, “seçim sath-ı mâili” diyecekken hani, “seçim sath-ı mahalli” demişdi de, Osmanlı torunu olduğunu dili ile bile isbatlamışdı ya hani? Bendeniz ise, size “mâil bir satıh” üzerinden aslâ muhâtab olamam!

Ne ise! Saded dışına Patriot füzesi gibi fırlasak da, ayağımız yerden hiç kesilmedi!. Sağlam yolda, sağlam adımlarla, sağlam yol alıyoruz! Atanız bile “Sağlam kafa sağlam vücudda bulunur” demiş amma; sağlam kafanın, sağlam leblebi ile sağlam rakıyı bulunca, sağlam siroz da yapabileceğini hiç hesab edememiş!

Onu diyordum:

Müstakbel BAŞKANINIZ ve Başkomutanınız ve bazı cübbeli çeyrek ve çene çentik ve ehl-i tarîk ve tahrîk adam ve heriflere göre de “ülülemriniz”, o Hörmetli Ekselans Racebü’t-Tayyib Paşa, biz Haçlı Avrupa düvel-i muazzamamızı feci’ hâlde ithâm ediyor; yerin dibine dibine geçirme hamleleriyle bizi baraj ateşine tutuyor!

Ne hakkla ama?.

Siz, bizi dinleyib, şimdiye kadar olduğu gibi bütün darbe ve heybelerimize  paşa paşa neden “evet” demiyor ve bel kırmıyorsunuz da; 15 Temmuz’da evlerden dışarı 106’lık havan mermisi gibi fırlayıb Lawrensî Fetto asâkir-i münhezim-i müşrikîn ü müfsidînine KARŞI çıkıyorsunuz?. Bunun ne demek olduğunu siz biliyor musunuz? Bu şu demekdir: “BİZ, İNGİLİZİ DE, ABD’Yİ DE, AB’yi de, VATİKANINIZI da, YAHUDİYYETİ DE, TOPYEKUN HAÇLI DÜNYASINI DA ŞEYİMİZE TAKMIYORUZ!”

Ekselans!

Suçunuz çok büyük! Bunun, yanınıza kâr kalacağını sanıyorsanız, büyük bir “aldanış ve saplanış ve şaplanış” içindesiniz demekdir!. İşte, “Biz Avrupalıyız” dediğiniz o Avrupa var ya, o, 9 ülkemizle sizi benzetir; İsviçremiz kafanıza silahı dayar; 27’miz de Möhderem Pederimizin etrafında bir anda cem oluveririz!. Cem dedimse, sizin aleviler gibi cemevinde dedenin önünde saz çalıb erkek-dişi semah dönüştürülüşü eyliyecek ve ona secde edecek değiliz tabii! 

Ekselans! 

Hiçbir iktidâr değişikliğine karşı çıkamazsınız, buna her (darbe ve heybede) ancak biz karar veririz!. En “görkemli” ihtilâl ve darbeniz ve bizim de haçlı seferimiz olan o 1923’den i’tibâren, en böyyük ana atanız, ata atanız, baba atanız İngiliz Kraliyetidir!

İn-gi-liz!

Fazla söyletmeyin, bu kadarla iktifâ şimdilik kâfî ve vâfîdir!.

Yaa?

“Bol bol dembokrasi zikrederek olmaz”, bakın sizin dembokrasinizde 94 sene içinde bilinenler, bilinmeyenlerin  yüzde biri bile değildir!

Neden?.

Kânunlarınıza, (koruma) bilmem nelerinize, ağıza bile alınamayan hâtırât soyu nesnelerinize, Lozan’ın perdelediklerine ve İngilizin aşırdığı vesîkalarınıza hiç kelle-i şerîfiniz basıyor mu?

Ne gezer?

İnsana tapıcılık, hâlâ adam ve madam değiştire değiştire, parti parti, fırka fırka, şîa şîa devam ediyor!. Putperestlikde sizinle bizim farkımız nedir? Yeni ve yepyeni çakma Osmâniyyûn Bey-fendiler ve Ham-fendiler! Evet nedir???

İngilizi ve İngiliz nişanlı rüesâ ve ümerânızı hiç unutmayın emi? Siz hâlâ, istiklâl sâhibi olduğunuzu sanıyorsunuz! Çünki dininizin (istiklal ve hürriyet) telâkkîsi yerine, İngiliz Kraliyetimizin zerketdiği şeyi oturtub, hâlâ bunu zikrediyorsunuz Ekselans birâderân!. 

Ağzınız 94 senedir hiç değişmedi, hep bizim ağzımız çelebiler!. Teferruatda ıvır zıvır değişiklikler yapsanız da, ana omurga %99 hiç değişmedi!. “Rejim ve sistem” kelimelerimizle, hergele pazarındaki at hırsızları gibi üçkâğıtçılık peşindesiniz!

Bunları sakın unutmayınız!

İngiliz!

Davudoğlu ve Kayserili Gülünüze (nişan) veren İngiliz!

İngiliz Kraliyetimiz ne derse o olur! Çünki dünyânın merkezi orasıdır! O antika gibi sakin duran; hiçbir halta karışmıyormuş gibi yaparken her (kenefi) karıştıran; ve esrarlı kımıldanışıyla da oturakda oturmuş gibi bakan; ve kancık kımıldanışıyla da adam harcayan o adamız, bizce dâim takdis görür ve baştâcı edilir!

Onun yeri apayrıdır!.

Bakın 27 Avrupa hergelemiz Papa denen pederimizin etrafında halaka olub onun ifrâzâtını yudumlarken, İngiliz orada yokdu!

Ne anlıyorsunuz bundan?

Anlamazsınız, evet, hem de anlıyamazsınız!”

 

(Mâba’di var)

 

(İntişâr: 28.03.2017)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir