Devlet Laik (Dinsiz) İse, Onun Partileri De Zarûreten Öyle Olacak, Ne Var Bunda?
19 Mart 2019
Dembokrasiniz Batsın!
21 Mart 2019

İNCE AYAR UYUTMA = DEMBOKRASİ DENEN FAŞİZMA!

Mehemmed SAFFET

 

Şimdi her yerde dünyevîleşme (sekülarizma) ve dünyâlaşma (globalizma), dünyâya açılma, v.s. gibi laflar revaçdadır; ve dünyâ insanının onbinde birinin bile bu ideolojiden haberi yokdur!

Bu keyfiyetin daha müşahhas şeklini ifâdede kullanılan lâfız ise, “demokrasi…”

Yeryüzü jandarması ABD’nin, kan döküp can alma ve yakıp yıkma pahasına da olsa herkesi hizâya sokma dîni… ABD, kendisine köpeklik eden diktatörlere ille de “Dembokrasiye geç!” emri vermiyor! Adam zâten kendisinin paçalarını öpüyor, onunla ne diye uğraşsın da imkân ve menfaatını isrâf etsin! Ama, o diktatör veya milletinin kanını emen mahallî patron, ABD ile tersleşmeye girdiği an, halk, diktatöre karşı kışkırtılıp sokaklara dökülür ve emir hazırdır:

“-Demokrasiye geç, halkın dediklerine kulak ver, yoksa halkının haklarını sana karşı muhâfazaya almamız global dembokrasimizin fâzileti ve aslâ rakîb tanımazlığı îcâbıdır!”

“-Her şeyini ve her yerini, donuna kadar elimde tutmalı ve çemişkezeğindeki her mahallene varıncaya kadar da kimin ne kafatası taşıdığını ve içinin damarlarını, nabızlarının nasıl atdığını görmeliyim!”

İşte bunun adı, bin beter ve ince ayar bir faşizmdir…

Îmânî, ibâdî, siyâsî, iktisâdî, ictimâî, huqûqî ve askerî v.s. telakkî, îmân ve hayat tarzı olan her sistem, bir DİNDİR!.. Benim îmânım böyle söylüyor!

Dembokrasinin ince ayar aldatıp uyutma ve yalanları ne diyorsa desin, bunlar bende geçmiyor, geçemez!

Yahudi ve haçlı elindeki Eski Atik, tek dinli global bir dünyâ istiyorsa; ve globalizma içinde de, bir tek patron ve bir de onun dışında kalan bütün insanlardan mürekkeb bir köleler ve paryalar dünyâsı inşâ etmek istiyorsa; ve bu onun vazgeçilmez bir olmazsa olmazı ve dîni ise, bu beni aslâ bağlamaz!

Bu sisteme boyun eğmek, benim, Allâh Azze ve Celleyi kat’iyyen redd edib onun indirdiklerini, Enbiyâsını, Âhıret gününü, hesâb ve Kitâbını tanımamam ma’nâsına gelir ki, bu benim içün mutlak ma’nâda muhal, mümteni’ ve müstahil…

Kelime-i Tevhîd’i hakîkaten kalbi ile tasdîk ve tahsîn eden bir müslüman kim olursa olsun, onun içün de bu böyle ve başka bir şık muhal…

Bu, bir müslüman içün o kadar mutlak bir keyfiyet ve lâzımedir ki, Allâh Azze’ye îmân ve (isbât) dahî, bu “lâ ilâhe!” deyişden, diyebilmekden ve bir tek istisnâsız bütün ilâhları (nefy)den sonra gelecekdir…

İşte Globalizma ve onun dîni dembokrasi, bütün dünyâda ve topyekûn amelî mezhebleri olan partileriyle kendi hedefinin tahakkuku içün kan döküyor, patlatıyor, yargısız infâz yapıyor, yakıp yıkıyor, dünyâ cehenneminin ateşini harlıyor…

Eyvallah demeyenler içün ise bir bahâne bulunuyor ve Irak, Afganistan v.s. de olduğu gibi oralara “dembokrasi operasyonları veya barış harekâtları veya oralara medeniyet götürme hümanizmaları!” düzenleniyor! Zirâ insanlığa hizmet içün bunlara değer!!!

Milyonlar katledilir, şehirler yakıp yıkılır, ülkeler bombalanır! Açlık, susuzluk, ilaçsızlık, yaralanma, sakatlanma, sefâlet, ezilmeler, horlanmalar, ırza geçmeler, işkenceler, guantanamolar, Ebû Gureyb’ler ve bilmem neler ve neler, zerre kadar merhamet duyulmadan oralarda “insanlığa hizmet adına!” hükümfermâ olur…

Bir yandan da durup dinlenmeden, topyekûn partilerle, hükûmet ve muhâlefetlerle, medyalar ve sivil toplum bilmem neleriyle “dembokrasi!” dîninin alabildiğine mukaddes tebliği ve reklâmı yapılır… Öyle ki, milletler kendi dinlerini unuturcasına bu iş bütün vahşetiyle sürer ve bu din, o memleketlerin artık lâzım-ı gayr-ı mufârıkı, asla vazgeçilmez lâzımesi ve birinci sıradaki mukaddes dîni hâline getirilir… Müteveffâ Bayar, “Biz Lozan’da batılılara söz verdik, bu millete zaman içinde İslâmiyyet’i unutturacağız!” itirâfını bu millet aslâ unutmamalıdır!

Hattâ öylesine bu dîne îmân başlar ki, “vatandaş!” denilenler içün “dembokrasinin!”alternatifi bile artık düşünülemez, varsa da yoksa da ancak o din ile yaşanmalıdır hükmü, bir tek yol olmuş olur! Çünki “burası benim memleketimdir, sen benim hayât tarzıma karışma!” demek, Yahudi elindeki Eski Ahid’e göre kölelerin efendilerine karşı yapabileceği en büyük ısyân ve günahdır! Bu taktirde de o köleler, zorla, ama mutlaka zorla, icâbetdiği zaman da askerî darbe ve kazan kaldırmalarla “adam edilmenin, hizâya getirilmenin ve medenîleşerek dembokrasi dini!” çizgi ve zikrine sarılmanın mecbûrudurlar! Bunun, mahallî bir takım mıntıkalara akseden şekli ise, kanlı irfanlı ve istiklâlli marşlar, şurda burda nâmus üzerine içirilen andlar, bir takım kabirlerin başlarındaki dînî ritüeller, bayramlar, günler, oynaşlar, olimpiyadlar, folklorik şenlik ve sarmaşlar v.s.lerdir…

Görüldüğü gibi “dembokrasi!” dini, dünyâyı sömürmenin son derece ince ayar bir usulle yürütülmesi ideolojisidir!. Öylesine ince ayar bir usûldür ki, her dîne hayat hakkı, her düşünceye hürriyet, her tecâvüze hukuk ve adâlet, her zulme merhamet ve şifâ sahtekârlığını son derece ince ayarla yürütür; ve bunun böyle olduğunu onbinde bir kişi ya görür ve idrâk eder veya “acaba!”diyerek uykusuna gene de devâm eder!

Hattâ, “İslâm’la dembokrasinin beraber yürütülmesinde en muvaffak memleket!” diye de, bazı yerlerin sırtı sıvazlanarak, ötekilerin ağzının suyu akıtılır ve onların da tıpış tıpış bu zokayı yutmaları içün gene ince ayar içinde ince, belki ipince ayarlara geçilir!

Halbuki İslâm bir dindir, “Dembokrasi bambaşka ve İslam’la kâbil-i te’lif edilmesi muhal olan bir başka dîn!” Biri yüzde yüz vahye dayanır ve “Herşey Allah içün!” der; öteki, “her şey, ben patron ABD ve benim de üst patronum yahudi içün!” der… Lâkin bunu, asla apaçık söylemez ve söylenmesini de istemez… Sâdece “Halk irâdesi, halkın dediği olacak, söz milletindir, hüküm ve hâkimiyyet bilâkayd ü şart halkındır, her şey halk içündür!” v.s. gibi lafları o kadar çok zikretdirir ki, artık bunlar şuur altlarına çakılır ve milletler bunlarla, kurulu robota döner ve tam bir zombi olarak gerçek dîni tamâmen unuturlar! Artık o din, târihsel bir gelenek, sâdece eskilerin hâtıralarını taşıyan bir efsâne gibi telâkkî edilmeye başlanır… Kur’an ta’bîriyle “esâtirü’l-evvelîn!” olarak, “eskilerin hurâfeleri!” mevkiine düşürülür!

Hürriyet, istiklâl, adâlet, eşitlik, hak hukuk, paylaşmak, merhamet, sevgi, hürmet… ve yüzlerce insanlık hasleti, beşeriyyet içün değil, yüzdeyüz patron içün işletilen ince ayar vitrin malzemeleri hâline getirilmişlerdir!

Dünyânın dört bir yanında, patron, muhâlif nice adamları kaçırır kamplarda işgencelere tâbi tutar veya yargısız infâzlar ile bütün insanlığı katletmiş gibi bir neticeyi ortaya koyar; ve bunu oval ofisinden de av sahnesi seyreden kurtlar sofrasının dünyâ patronları olarak erkek ve dişisiyle ve bir vampir iştihasıyla seyreder! Veya bu senaryolar, hayret ifâdelerini eliyle ağzını kapatarak ortaya koyan hâriciye vekîlelerine kadar dünyânın gözüne soka soka ve “ibret alın, biz böyle terbiye ederiz, akıllı ve muti’ olun!” mesajı şeklinde 5 kıtaya servis edilir!

İşte bütün bunlar, patronun ve dünyaya “dembokrasi!” dağıtan şu “Batı medeniyetinin!” kan içen silâhlı terbiyecileri!

İşte T.C. de, 1946 ya kadar muti’ şefokratik bir diktatörlükken, San Fransisco kurtlar sofrasının kararıyla “son kullanma tarihi!” sebebiyle Almanya gibi bir tek emir ve bir tek gecede “dembokrasi!” dînine geçirilmişdir!

Artık 1000 yıllık Türkün Dîni, varlık sebebi ve hayat tarzı, serbestiye kavuşuyormuş havası çizen ince ayar bir gözkülleme ile 101. Sıraya itilmiş ve orada da sâbitlenmişdir! Ne bir adım ileri, ne bir adım geri! Ara sıra (ince ayar) restorasyon, vitrin değişikliği, “değişim-dönüşüm” nakârâtı; ve ince ayarla dembokrasi dînini getirecek partiler panayırı ile, ancak bir tek dîne îmân serbestisi vardır… Bunu adı da, kendini saklayan, onbinde birin hissedip idrâk edeceği cinsden ince ayar bir faşizma! SÛRET-İ HAKK’DAN GÖRÜNEREK, ALDATMA TAKTİĞİ kullanan bir dîn…

Nerdeyse yaka paça yakalayıp postalını öptürdüğü ve kölesi kabul etdiği halklara ve dünyâ garîbanlarına aynen şöyle söylüyor:

“-Dembokrasi sandığına git ve benim bu dînimin 15 amelî mezhebinden herhangi birisine tâbi olduğunu VE O PARTİYE vekâlet verip bey’at etdiğini apaçık ortaya koy! Aksi halde suç işlemiş olacağını ve şu kadar para cezâsı vereceğini de unutma!”

İşte “dembokrasi faşizmi!” ve işte zorbalığın en ince ayarıyla ortaya konuluşu… Bunun adı da, halk hâkimiyyeti ve irâdesinin ortaya konuluşu olacakdır!

Bu “dembokrasi!” denen, lâkin hürriyet veriyormuş gibi göründüğü içün de en necâset faşizmi ortaya koyan ince ayarın adı, siyâset literatüründe resmen “halk hâkimiyyeti, halkın irâde beyânı ve yeter artık söz milletin! gibi aslâ olmayanın ve olmayacak olanın (ütopinin) varlığıdır!!!

Adı “dembokrasi!” yapılarak dayatılan bu faşizma, dikkat ediniz öyle ince ayarla göz boyamaktadır ki, aynen ve tahtında müstetir şöyle demiş de oluyor:

“-Bana alternatif hiçbir dini seçemezsin, sadece beni seçersin! Bunu da, ancak benim ameli mezheblerimden birine mensûbiyyet ve âidiyyetle ortaya koyacaksın! Buna mecbursun, aksi halde seni suçlu görür ve para cezâsıyla cezâlandırırım!”

Dembokratik faşizmanın yumruğu altında uyuşmakdan ağzını bile açamaz hâle getirilen“ulus!” Hazretleri ise, aslâ şöyle diyemez ve ağzını bile açamaz:

“-Ulan patron, sen kendi memleketinde %45 iştirak ve %65 sandık hastiri yediğin zaman kimseye suçlusun demiyor ve cezâ da vermiyorsun! İyi ama dembokrasi dîni dışında Anadolu milletine neden başka bir dîn seçme hakkı tanımıyorsun; ve ille de tek parti faşizmini “bir tek dembokrasi dinini seçtirerek yürütüyor; ve ancak ve yalınız ona rey vereceksin!” diye zorluyorsun ve faşizmin en ince ayar pisliğini onlara yalatıyorsun?”

“-Ben, senin “dembokrasi dînini!” değil de, İslâm’ı seçeceksem, ona rey vereceksem, buna neden ambargonun en sunturlusunu tatbikle, bu suçdur deyip cezâ kesiyorsun!? Neden, “ille de ancak bir tek din olarak dembokrasiyi seçebilir, ona oy verebilirsin!” diyorsun, bu ne demekdir?”

“-Ben hangi parti-pırtıya rey versem, senin dembokratik amentüne kalb ile tasdîk ve dil ile ikrâr veren bir partinin “dembokrasi dînini!” seçmiş olmayacak mıyım?! Bu ince ayar zorbalığı, kabalarına çuvaldız batmadıkça halk hissedemez ise, benim de mi hissetmemem lâzım?”

“-Ben senin dembokrasi dînini değil; Allâh’ın Dinini seçdim, var mı diyeceğin? Senin ince ayar faşizmin ne kadar “dembokrasi!” diyerek göz küllese; ve beni, senin dîninin kulu kölesi yapmak içün bilmem kaç ömür dil dökse de, benim gözümü külleyemeyecekdir! İslâm dînini seçmek ve ona iman etmek senin sandığın kadar basit ve ucuz bir nesne midir? Senin dembokrasi dînin yaşayacak diye ben senin kölen olmayı sırtlanır ve kendi dînimi öldürürsem, bu, dünyânın en şerefsiz ve aşşağılık keyfiyetini iktisâb etmek olmaz mı?. Bay patron ve onun kölebaşları ve köleleri ne buyurursunuz?!”

Hâlâ derdimi anlatamadım mı aceb?!

Allâh ve Rasûlü’nden, hem müslümanlık dînini ve hem de dembokrasi dînini berâberce müşterek bir (îmânla) yürütmek içün bir ruhsatnâme getirmeniz muhal değilse, getirin, biz aynı zamanda Allâh Azze’ye ve aynı zamanda da size kul ve köle olalım!!!

Yahve’niz mâdem ancak sizin tanrınızdır; ve bizi, size kul köle olarak yaratmışdır, bizim ilâhımız olan ve Âlemlerin Rabbi bulunan Allâh Azze ve Celle de, bize kat’iyyen emrediyor ki:

“-Yer yüzünde ne kadar beşerî ve felsefî ve dînî sistem varsa, bunların bir tek eksiksiz tamâmını tepeden tırnağa redd ve nefyetmek en büyük ve en baş vazifendir; ve ancak bundan sonra “İLLÂLLÂH!” DEMEYE HAKKIN OLACAKDIR! Aksi halde aslâ bana (îmân etmiş olamazsın), beni reddetmiş olursun; ve fir’avnlardan zerre kadar farkın olamaz, muhalled fi’n-nârsın, ebediyyen cehennem ateşinde kalacaksın!”

Acaba anlaşıldı mı?

Yoksa çok iyi ve hınzır gibi bildiğiniz halde, işinize gelmediği ve halkı da uyandırmamak ve denizi de bulandırmamak içün bu noktada hiç ağzınızı açmamayı mı yeğliyorsunuz?!

İnce ayarlarınızdan birisi de, elbetde budur!

Bir müslümanın, dembokrasi diyebilmesi içün evvelâ kendi dîninden çıkması lazım geldiğini de ince ayar mûcibi çok iyi biliyorsunuz! Onun içün de müslümanlara “Dîninizden çıkın!” demezsiniz, diyemezsiniz! Bunu da ince ayarla yürütdüğünüzden çok eminiz. Çünki “dembokrasi ile müslümanlığı beraber yürütme!” formülünüz de, gene ince ayar üzerinden tedâvülde!. Başka çâreniz de henüz görünmüyor…

Bizim ilâhımız olan ALLÂH Azze, “iki ilâh sâhibi olarak bana kul olmamızda bir mahzur yok!” deseydi, (hâşâ ve kellâ) dediğiniz doğru olurdu; ve biz, iki ilâhlı hatta çok ilâhlı bile olabilirdik! 9 kocalı Hürmüz gibi de işimizi yürütebilirdik! Ammâ velâkin bizim ilâhımız olan ALLÂH Azze, “VE İLÂHÜKÜM İLÂHÜN VÂHİDÜN!” buyurup kestirib atmış…

Sizin tanrınız YAHVE, veya Dieu, Gott v.s.ler eski Ahidle size, “bütün insanları size köle yaratdım!” diyor olabilir, ammâ bizimkisi de böyle diyor… Üstelik bu o kadar da kat’îdir; ve zerre kadar da bir aralık bırakmıyor!

Acaba ekselansları ne buyururlar!

Elimdeki Kelâm-ı Kadîm böyle söylüyor… Hadîs, İcmâ’ ve Kıyâs-ı Fukahâ da… Gücün yetiyorsa bunları kaldır ve keenlemyekündür de… Denâet İşleri şeyinden uyduruk fetvâ alalım dersen, onlar da bizim içün keenlemyekündür! Hem adam sarık cübbe altında kendisine makâm ve mıntıka-yı memnûasına oturak süren partisine, cemevlerini dolaşıp oy dilenciliği ve cerciliği peşinde yalakalığa soyunmuşken, bu işlerle de pek uğraşacağını sanmayız!

Adı dembokrasi olan faşizmaya herkes ince ayarlarla alıştırılmışsa, bana ne?

Ben insanlara değil, beni Yaradan’a hesâb vermek üzere yaratıldım ve bunun içün dünyâdayım…

Al “dembokrasi!” dediğin faşizmanı, Gül’ün ta’biriyle “seçim sath-ı mahallinde!” münâsib (mâil) mahallinde ve mahallelerinde tepe tepe kullan!

 

(İntişârı: 31.05.2011)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir