Dünyâ Ruznâmesinin 1. Maddesi Dâimâ İslâm…
6 Ocak 2016
İngiliz’in 93, Nato’nun 64, Ab’nin 53 Ve Feto’nun 52 Senelik Vurgunu!
26 Kasım 2016
Allâhdan Korkmalan Adâlet Yapamaz!

 

“ALLAH’DAN KORKMAYAN ADÂLET YAPAMAZ!” 

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

Büyük Müfessir Merhûm Muhammed Hamdi Efendi, muhalled tefsirinde, (c.3, s.1593) serlevhamızdaki ibâreyi dünyânın gözüne sokuyor! Adâleti muhâl, zulmü de “adâlet” diye yutduran; ve insanlığın ıstırabından başka hiçbir halta yaramıyan bilhassa HAÇLI BATI’nın…

1 Eylülde “Adlî yılın açılışı” gibi bir yakıştırma ile gene “adâlet” değil, fitne çarkını işletdiler; ve “adâlet” anlayışlarının nasıl içine edilesi bir şey olduğunu isbât etdiler… Fransızca “Justice” denilen şey, bu milletin 1000 yıllık dînî ve adlî hayâtında yer alan en temel mefhûmlardan birinin yerine “adâlet” diyerek oturtuldu ki, bu, dünyânın başka hiçbir milletinde görülmiyen  ucûbelikdir!

Dünyâda bugün mevcûd (adlî (!) sistemleri) ikiye ayırabiliriz:

1) Allâh Azze’nin Kitabı ile ve o Kitabın gösterdiği (Sünnet, icmâ’ ve müctehid ictihadları) ile yaşayan islâmî yani (vahye) dayanan mutlak adâlet… Bu adâletin hâkimleri, bir de her nefesin hesâbının sorulacağı “KÜBRÂ-ÜST MAHKEMENİN” mutlak irâde ve hâkimiyyeti altında iş görür yani (adâlet tevzi’) eder…  Bu mahkeme nâmütenâhî kudret ve adâlete bağlı çalışır;  ve ÜST—KÜBRÂ MAHKEMENİN temyizi ve şaşırması muhal olan keyfiyetiyle, hâkimlere de pek ağır mes’ûliyyetler yükler… Her hâkim, bu mes’ûliyyetin ağırlığı ile adâlet terazisinin ibresini saptırmamak içün, neredeyse kemikleri çatır çatır öterek muhâkeme eder; ve ancak mutlak HÂKİM ve HAKÎM adına hüküm verir…

2) Bu mutlak adâletin dışındakiler, beşerî menşe’li “orijinli”, izâfî, i’tibârî ve enfüsî şeylerdir ki, bunlara fransız dilini kullanarak ancak “JUSTİCE” denilebilir… Bunlara ancak mecâzî ma’nâda belki (adâlet) denilebilir… Bu beşerî adliyede (!) O ÜST KÜBRÂ MAHKEME yokdur; mecâzî ma’nada i’tibârî “Yüksek Mahkeme” denilen ve hâkimin (zulmünü) günü gelince pek pahalıya mâl edecek bir mekanizma burada muhaldir… Mes’ûliyyet hududları “vicdân (!) denilen ve tamâmen beşer hissiyâtıyla kuşatılmış, gene enfüsî ve i’tibârî mahlûka âid bir takdîr elindedir; ve bir ÜST KÜBRÂ MAHKEMECE teftîşi yokdur. O kadar ki, mutlak olana nisbetle mücerred  sırrî planda ve murâkabe ve müeyyide nizâmından mahrûm oluşuyla  da, yok hükmünde bulunan ve sâdece isimden ibâret bir keyfiyeti vardır…  Sâdece “vicdân” denen ve her ferdde ve her nefisde farklı bir sun’î (tanrının) görünmez, sinsi, keyfî ve sâdece kendini haklı görücü, kör saltanatı… Aklı, rûhu, vicdânı, hissi, iç murâkabe ve teftîşi her an kontrol eden bir merkezin hududları dışında kalmayı asas alarak, bunu, “vicdân” hülyâsına bağlıyan bir ütopizma…  Her nefesin hesâbının verileceği bir ÜST—KÜBRÂ MAHKEME merkezine mutlak îmân ve merbûtiyyetden mahrûmiyyet, buradaki (adl) mefhûmunu “Jüstice” yapan mutlak âmil…

Onun içün Büyük Müfessir Merhûm Muhammed Hamdi Efendi Hazretleri bu beyânlarımızı formülize ederek buyuruyor ki:

“ALLÂH’DAN KORKMAYAN ADÂLET YAPAMAZ!”

Mefhûm-ı muhâlifini de yazalım ve cihan, İslâm’a bir kere daha kudurmuşcasına düşman olarak “islâmî terör” lâfını iblisce köpürtsün; ve gayz ü kininden tırnaklarını kemirsin:

“ADÂLETİ, ANCAK ALLÂH’DAN KORKAN İCRÂ EDER!”

Ne oldu şimdi?

“Ben de Allâh’a inanıyorum, ben de müslümanım!” diyenler, nasılsınız, rahatınız mı kaçdı? Osmanlı Müfessiri allâmenin muhalled “Tefsir satırları” sizin keyfiniz içün hiç okunmamalı mı; İslâm, bir takım ekran piçlerinin ve pırasasör kılıklı iblislerin “küfür, şirk ve nifakları” olarak mı telâkkî edilmeli?.

Beşerin, binlerce, onbinlerce bütün “adlî yılları”, çalışıb çabalama adındaki bütün enerjileri, nesi var nesi yok, hebâen mansûrâ!

 “El adlü esâsü’l-mülk” tâbîrini kendi saltanatları içün paspas yapan decâcile, cebâbire ve kezzâbîn sürüleri buradaki (adl) kelimesinin ne olduğunu daha ne zamana kadar saklıyacak; ve HAÇLI BATI’dan devşirdikleri üfürüklere ne zamana kadar “kânun” deyib, onlarla (hukûk) icrâ edeceklerini söyliyerek zulümlerini sürdürecekler?

İslamiyyet’e göre olması şart olandan; dünyanın da elinde zerresi bulunmayandan bahsediyoruz!

Ne yapalım, onlar bu sıfırın da altında sonsuz sıfıra inmemek içün “KÜBRÂ OLAN BİR ÜST MAHKEMEYE” sâhib olsalardı!!!

Eserine bakıb MÜESSİRİNİ istidlâl etsinler; ve YARADAN’a îmân etselerdi!. “Madem O VAR VE MUTLAK İRÂDE DE ONUN, HER ŞEYİ YARADAN DA O; o halde ONSUZ ADÂLET OLAMAZ, BU MUHALDİR” deselerdi…

Bu decâcile ve cebâbire ve kezzâbîne bunu yasaklayan mı var?

Şimdilik (hakîkâtı) bu kadarla işâretlemiş olalım; ve yevmî hâdiselerin gülünçlüğü ile, bir o kadar da “lehvün ve lâibün” kelimelerinin mühürlediği şeytânî keyfiyete geçelim!

“Adlî Yılın Açılış!” komedisi…

15 Temuz HAÇLI SEFERİNİ yani FETÖ kuduruş ve katliâmını bu “barolar birliği” denen yerin başındaki Feyzioğlu nâmındaki adam sanki hiç görmemiş ve duymamış, sonrasında da Sarâ-yı hümâyûna gidib CB ile sıcak sıcak fiskos mesâfesinde kulak teması yakalamamış gibi, “Bu adlî (!) açlış saçılışını Saray’da istemezük, yargı bağımsızlığına aykırıdur!” diyerek geri çevirdi!. Derken, Çarkçı Kamal’ın hıristiyan  sözcü madamı BÖKE nâm laik v.s. vatandaşları da, aynı esbâb-ı mu’cibe ile “Kaçak köçek sarayda istemezük!” nâraları sıkarak, HAÇLI BATI eşkıyâları veya ağababalarının 15 Temmuz mağlûbiyyetinin sanki acısını çıkarma ıkınışına girdi!

Sonradan bunlara Çarkçı Kamal da eklendi. Gûyâ Çarkcı, AKP “Aldananlar Familyasını” 15 Temmuzda “Darbeye karşı çıkış numarasıyla” ziyâde mütehassis ve mütesellî eylemişdi!. “Aldananlar Familyası” 7 Ağustosda bir de RUH seansı tertibliyerek, “YENİKAPI RÛHU” adıyla neredeyse kendinden geçmiş, cis-trans hâline veya hipnoza yatmışdı!.  1500 bilmem kaç hakaret da’vaları, gene Çarkçı Kamal’ın “Ana ..a…aaa neyse gerisini söylemiyeyimli!”   edebî (!) lider vecîzeleri; ve bir hatun vekîleye (bakâniyyeye) “şuraya yatdı, buraya uzandı, önüne arkasına v.s” şeklindeki köprüaltı edebiyatıyla dünyanın ve FETÖ HAÇLILARININ yüksek takdirini (!) toplıyan kelimât-ı kerihe-i cibilliyesi de, “Aldananlar Familyası” tarafından afv buyurulmuş idi!.. Yılların Çarkçısının bu işten halâs olub olmadığını tam anlamak içün 3 aycık bile bekliyemiyen “Aldananlar Familyası”, 7 Ağustos “Ruh çağırma seansından” daha 23 güncük geçer geçmez, Çarkçının iki gülücüğü sir öpücüğüne sanki hasret, sanki teşne imiş gibi eriyib gidivermişdi!. Çarkcı Kamal Bey “Kaçak köçek saray” diye yıllardır bombardumana tutduğu o “külliye” veya “külleme” her ne ise, üstelik oraya bile çıkmış; “kaçak köçek saray” dediği o yerde Riyâsetpenâh Tavil Tayyib Paşa Hazretlerinin iltifât-ı âliyye ve ikrâmât-ı şâhânelerine dahî nâil olmuşdu!.. Hatta ve hatta, Karadeniz sâhillerinde roket  yiyerek bin parça olmakdan Biavnihî Teâlâ kurtulur kurtulmaz, o Sarâ-yı hümâyundan “geçmiş olsun telefonuna”, dünyanın gözleri önünde “Çok nâziksiniz sayın cumhurbaşkanım!” misillü ilân-ı aşkıyla mukâbele de etmiş ve HAÇLI FETÖ AVRUPA ve ABD’sine kâreler bağlatmış idi!..

Çarkçı Kamal’a 1-2 haftacık içinde ne olmuşdu da bu kadar çark üstüne çark, darb üstüne darb aşkeder hâle sokulmuş, “terbiyeli may..n” kılığı giydirilmişdi?

Koltuk tehlikeye girmiş, ABD, AB ve Fetö kefere sürülerinden bir mesaj, bir kulak çekme, (parti-i cehen..mîyi) allak bullak mı etmişdi?. Böke MADAM, Kamal Başkanı köşeye sıkıştırıb, “yer misin yemez misin” diyerek benzetiyor; ve bir takım HAÇLI numaraları, MHP’den sonra CHP’nin de içine etmek üzere kasetimsi ve Fetöşimsi kumpas ve şantaj fırıldakları ile devreye mi girmişdi?!

“ADLÎ yılın açılışındaki  ateist ve ataist adâlet”, adamları ve madamları ile “açılış” yerine “saçılışa” mı kalboluyordu?. Sevsinler, 43 günlük hiçbir bürokrat tâifesine nasib olmıyan şâhâne tatillerinden sonra bütün adâlet (!) çalışanlarının “adlî açılışlarını!”

Hem, adı “adlî, adliye, adâlet, hâkim, mahkeme, v.s.” gibi şeylerin 43 günlük “izin adâletiyyesi (!) neden öteki emir kullarından esirgeniyor?”

Bu “adaletçi” cinsi, neden Temmuzun 20’sinden sonra her sene keyf çatıyor da öteki emir kulları böyle iltimas ve lütuflardan mahrûm bırakılıyor? Bu, hangi “adâletin, hangi terâzinin ibresine” göre böyle oluyor?. Böyle adâletden, adâvet fırlamaz mı?

Bütün bunları, dembokratik adâletin yani HAÇLI SİSTEMLERİNDEN kopyalama “JUSTİCE” denenin (mantık) cinsi akıl yürütmeleriyle piyasaya sürüyoruz!..

Belki dembokrasi ve cumbokrasili laik mantıklar biraz yerlerinden kıpırdar!

Feyzioğlu, BÖKE madam ve Kamal Adam, “Sara-yı hümâyundaki adlî (!) yıl açılışını KARALEKE” olarak ağzına burnuna sürer ve sürterse, Tavil Tayyib Paşa da Çin tarafına uçmadan açar ağzını ve Kamal Adam’a verir veriştirir!.  “YENİKAPI RUHU” denenle “ruh çağırma seansı” da, böylece “ana-avrat.. ana.. aa…a” formatında benzetilmiş; ve “ADLΔ keyfiyetin ne olup ne olmadığı, böylece dünya yuvarlağının her yerine sıvanmış olur!. Üstelik, ABD HAÇLILARI ile SİYON takımları, “Anadolu’ya ve diyâr-ı İslâm’a gene rahat yüzü göstermedik” diye, sokak karısı veya kaldırım yosması gibi yumuşamış ve ferahlamışlardır!

Tavil Tayyib Paşanın dediklerini de yazmazsak, “YENİKAPI RUH-ı gayr-i tayyibesinin” de, “adâlet-i cumhûriyyenin” de hatırı kalır:

“Bu beyefendinin ifâdelerinin kıymet-i harbiyesi yok! Çok çirkin, ayıp… Teessüf ederim!”

Çarkçı Kamal, 15. Kere gene fıtratını icrâ eyleyüb gene “ALDATDI!”

Buna derler “adlî (!) açılış!”

“Adaleti Savunanlar Derneği Başkanı Em. Tuğg. Adnan Tanrıverdi Paşa” da, şimdi CB Başmüşâviri!

Hangi adâletdi o?

Yazımızın başına 2 adâlet sistemini boşuna mı aldık!?

Herkesin dilinde bir “adâlet”  var, ammâ bu, komşu karısı şu “Zilli Adâlet Hanımı” bile aratan adâlet olursa, işte biz bunun, yani  o Justicesinden böylece başlar ve cemâziyelevvelini de böylece göz önüne sereriz…

“Yenikapı Rûhunuzun” da, adâletinizin de…..

Hâlâ kanıb aldanıyorlar…

 Bin kere yazık…

Re’sü’l-hikmeti Mehâfetullâh…

Müfessir Merhûm’un kalemiyle ne demiş Allâh Azze’nin KİTÂBI:

“Allâh’dan korkmayan adâlet yapamaz…”

“Müslümanım!” diyenler hadi “yalan” desin…

İştersen Şehinşah, istersen Feto, istersen Baro, istersen Koro, istersen imparator ol, adâlet yapamazsın!

Sâdece “adâlet” kelimesiyle bol bol oynar, milletin aklıyla da hayâsızca alay edersiniz o kadar!

 

(İntişârı: 03.09.2016)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir