Filimcileri Değil De, Müslümanları “En Şiddetli Şekilde Kınamak”, Onları “Terörist” İlân Etmek Ve “Lâ’netlemek…”
24 Eylül 2012
“Muhteşem Yüzyıl” Mı; (Muhteşem Yüzkıl) Mı?
28 Kasım 2012

“Eceli gelen köpek câmi duvarına yestehler!” denmiş... Şimdilerde öyle köpekler peydahlandı ki, TARAFINI ortaya koymakda

BU DA, YERLİ GÂVURUN TARAFI!

Ahmed SELÂMÎ

 

“Eceli gelen köpek câmi duvarına yestehler!” denmiş…

Şimdilerde öyle köpekler peydahlandı ki, TARAFINI ortaya koymakda köpek bile olamaz; ve o, Kâinât’ın en çukur noktasındaki bir kubura bile kabûl edilemiyecek kadar ences ve o derekelerde de bir pislikdir!

Kanserli ve cüzzamlı aklı; ve anasının fırlatması bir piçin oraların bulaşığı nefsi; ve bilmem hangi hâne sokağının izbesinde yetişmiş rûhu; ve bilmem ne hoşgörüsü ve diyaloğunun Vatikan bilmem ne hânesinde şekillenmiş îmânıyla, Peygamberler Peygamberi, ins ü cinnin vâhid-i kıyâsîsi ve Sebeb-i Mâsivâ O ZÂT’a, gûyâ dil uzatmış ve hakârete kıyâm etmiş!.

Böylece, TARAFINI ve ETRÂFINI ve ETVÂRINI ve EFKÂRINI ve ECZÂSINI gaseyânla, bunu, bir kâzûrât gibi ortaya dökmüş; ve en sulu ve şerefsiz bir fâhişe ile, sonsuzda bir nisbetinde bile mukâyese edilemiyecek kadar aşşağılık keyfiyetini de, dünki “teb’a-yı sâdıka” içinden çıkan bir o…..çocuğu olarak isbât etmiş!.

“Hepimiz ermeniyiz!” diye yollara düşen, hormonlu ve sun’î ve işine geldiği yerde “Türk” görünen ermenilerde de, eğer zerre kadar insanlıkdan, nâmus ve şerefden eser varsa, bu, çukurun en çukurundaki, kubur fâresi bile olamıyacak kadar iğrenç ve mide bulandıran pisliği, kuyruğundan tutub, başını da topuklarıyla ezmeleri şartdır…

Aksi halde, onlar da, ondan bir parçadır; ve onunla aynı iğrenç keyfiyetin bütünü; ve rızâ gösterdikleri suçun, sonsuz mücrimidir…

Peygamberler Peygamberi, ins ü cinnin vâhid-i kıyâsîsi ve Allâh Azze’nin Habîbi’ni sevmemeye, her gâvur, her müşrik, her münâfık, her ateist, her ataist, her kamalist, her dembokrat, her laikçi, her ırkçı, her sıva-badanacı, her islâmcı, her fikir fâhişesi, her diktatör, her münkir, her devlet, her hükûmet, her parlamento, her anıtperest, her heykelperest, her putperest, her şehvetperest, her hoşgörüperest, her diyalogperest, her olimpiyatperest, her hocaperest, her sahneperest, her şöhretperest, her homoperest, her sübyanperest, her cumhurperest, her partiperest, her liderperest, her uçkurperest, her gâvurperest, her vatikanperest, her papaperest, her yahudiperest, her şeytanperest, her natoperest, her BOPperest, her b..perest, her ABperest, her ABDperest ve her piçperestin hakkı olsa da; YARATILANLARIN O EN BÜYÜĞÜNE, ALENEN VE MÜSLÜMANIM DİYEN MAHLÛKÂTIN gözünün içine baka baka (hakâret, tahkîr, tezyif ve tahfif) etmeye zerre kadar hakkı olamaz; ve buna, “fikir hürriyeti!” denen fâhişe donu geçirerek sâhib olma tavrı gösteren kim olursa olsun, onun, mutlak hakîkât karşısında canlı ve yaşayan bir mahlûk kabûl edilmesi mümkin değildir, bu muhal…

Bir mahlûk, uydurma ve yamulmuş bir müslüman değil de, nasibli bir “kul ve O’ndan bir zerrecik taşıyan” bir yaratık ise, öz anası ve babası ve cümle hısım-akrabâsı ve yedi sülâlesine kadar yediyüz bin sunturlu hakâret yese, icâbında susabilir ve zillete katlanabilir olsa da; O’nun kılına, sonsuzda bir hakâret gördüğünde, kan beynine sıçrar ve eşinden ayrılmış bir kaplanın gözü dönmüşlüğünden başka bir hâl iktisâbını da ortaya koyamaz…

Kâinât târîhinde hangi ittifak, hangi devlet, hangi hükûmet, hangi riyâset, hangi irâdet ve hangi velâyet olursa olsun, onun, “hukûk” nâmus ve şerefinden zerre kadar nasîbi varsa, böyle bir alçaklık ve şerefsizliğe asla TARAF olamaz; olursa, o da aynı aşşağılığa; alçaklık, nâmussuzluk, iffetsizlik, hâinlik, iblislik, müşriklik, gâvurluk ve şerefsizliğe ortak demekdir, onların TARAFI sayılır…

Allâh’ın, Meleklerin, insanlığın ve bütün Kâinâtın lâ’neti, buğz ve adâveti, nefret ve husûmeti, adı geçen ve daha ağırı muhal olan o cürmün mürtekibleri ile, buna göz yuman, bunlara kânun, koruma bilmem nesi, rejim ve sistemleri ile fırsat veren, sebeb olan, “açılım” denen “saçılım ve haçılımlarla” önlerini açan, onları hangi vesîle ile olursa olsun “hoşgörü!” ile destekliyen ve onlara TARAF olanların üzerine olsun!

Mukaddes ve Muazzez Arz ve Semâ Devletinin dînî zarûret mertebelerinin en zirvelerinde bulunan “Hubb-ı fillâh ve buğz-ı fillâh!” kânûnunu lâğveden ve mer’iyyetden kaldıran, toprakaltı ve topraküstü TARAFDAKİ yahudi-haçlı işbirlikçilerinin de üzerine…

Ve topunun, ervâhı da dâhil bilgilerine

(İlk intişârı: 07.10.2012)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir