Başvekîl Rte, Tenâkuz Ve Îmân Karışıklığı İçinde Mi?
20 Mayıs 2012
Türkçenin Çocukları Vatikan’ın Misyonerleri Mi?
5 Haziran 2012

“Dembokratik politika!” denilerek müslümanlar arasına haçlı Avrupa ve ABD tarafından San Fransisco kararlarından biri olarak sokuşturulan; ve Mutlak

BAŞVEKÎLİN KÜRTAJA KARŞI OLUŞUNA İNANDIK!

Ahmed SELÂMÎ

 

“Dembokratik politika!” denilerek müslümanlar arasına haçlı Avrupa ve ABD tarafından San Fransisco kararlarından biri olarak sokuşturulan; ve Mutlak Hakîkât İslâmiyyet’in idâre ve siyâset kânunlarını tuz rûhu ile eritmek ve ortadan kaldırmak derecesinde şırınga edilen ve milletin bütün hücrelerine varıncaya kadar da her yerine sirâyet etmesi içün, ağzını açanın orasından fırlatdığı ve fışkırtdığı tek tanrı sözü; ve “kelime-i tevhîdin” mukâbil kutbu mefhumlardan en irisi ve şirkin en baş “remzi,” işte bu, yani dembokrasi…

Kurbağacasıyla “içeriği”, yani muhtevâsı ise, en baş husûsiyyeti i’tibâriyle yalan, tekrar kuyruklu yalan, dolan, gözkülleme ve enâyi avlama, uyuşturma, beyin boşaltma, duman altı ederek sızdırma… Ve, sâire…

Kimin elinde olursa olsun, bu karakterinin yerine, onda başka bir şey konamaz; konulduğu anda ise, onun muhtevâsı değişmiş olur; ve o, fıtratı dışına çekilerek, kendisinden  başka bir nesneye inkılâb etmiş sayılır…

Dembokrasi, (u.s.a) markalı global dünya gemisinin dümen suyuna, diğer bütün gemi ve gemicik ne varsa takmak içün, gece gündüz işbirlikçi çenelerde zikri mecbûrî, bir başka tanrı zikri…

Bas düğmesine, zikir başlasın:

“- Dembokrasi, dembokrasi, dembokrasi!”

Siz, bugünün her politik va’d, söz, tavır, nefret ve mahabbetini, bu zikrin sınırları içinde bir pusula sâhibi kılmazsanız, kendinizi enâyiler çöplüğünde bulacak; ve vasatınızın da neden ibâret olduğunu, (gülistanda) gezer gibi tasavvur ve tahayyüle mecbur kalacaksınız…

Bir teki bile müstesnâ olmamak kayd ü şartı ile bütün “dembokratik politikacıları!” bu çerçeve içinde ele ve dile almak şartı var… Aksi halde, millet denen bütünün cüz’leri olan siz, sürü hâline getirilemez, sonra da sandıklara fevc fevc sürülemez, daha sonra da o sandıklardan “halkın irâdesi!” denilen ve milletle zerre kadar alâkası olmayan, ne olduğu belirsiz bir hesab netîcesi veya (ankâ kuşu) ortaya çıkarılamaz…

“- Ne var canım, millet tek tek oyunu verdi, yekûn netîce işte bu, bunun neresi irâdeye müdâhale, hesab ortada!”

Denilecekse, ki yığınlara hep bu dedirtiliyor, bu, madalyonun ön yüzüdür, öteki yüzü ise, yazımızın devamı…

Aslında beyinler öyle bir dembokrasi bombardımanı altında “dönüştürülmüş ve değiştirilmişdir!” ki, başka bir şıkka o beyinlerde hayat hakkı bile bırakılmamışdır… İşte, işin en tilki taktiği yüklü hassas noktası da burası!

İsteteceksin, ama “istedi!” diyeceksin!. İsteteceksin, ama “istedim!” dedirteceksin!. Hüner, zâten burada!

Dedirtemediğin aykırı sesler mi var, devreye “ikiz kuleler!” senaryosunu sokarsın, “Guantanamo ve Ebû Gureyb!” usûllerini tatbik edersin, ama zorla da olsa “dembokrasi” şarabını adamın ağzına, oradan da beynine sürer, onları diktalardan, radikallerden, müslümanlardan, Kur’andan ve Allâh’dan koparmak içün ne varsa yaparsın… Yeter ki “dembokrasi” oraya girsin ve orayı kurtarsın!. Kaşını kaldırıb ters bakan mı var, basarsın damgayı: “Terörist!..”

Nasıl olsa beyin şartlama teknolojisi denen dehhâmeleşmiş hortlak ve medya denen iblis, %99’uyla onların reklâm ve bombardıman âleti…

Dünyayı kendi irâdesi ile sürüleştirip, sonra da o sürünün “râinâ”sı olmak, netîceten, “halk irâdesi” yaftası altında bir avuç dünya şeytanının irâdesini, hâkimiyyet noktasında yerli yerinde tutmak; ve ondan başkasına da söz hakkı bile vermemek plân ve formülü, işte budur…

“Türkiye” dedikleri toprak üzerinde de yapılan, üç aşağı beş yukarı aynen budur; ve bunun netîcesi bugün, çok rahat devşirilmekde…

Zînâ denen iğrenç suça kadar ne tür pislik varsa, tedric usûli ile onları yaygınlaşdır; ve adamların dinini böylece yok et ve ellerinde din adına üç beş ritüel bırak ve gerisini silip süpür ve bunların tamâmı da, dembokrasi yaşasın diye icrâ edilsin!

Zinâ!

İnsana âid en mukaddes nimet, dîn, sıhhat, nesil, akıl ve mal sütunları üzerindeki (ÂİLE) denen ana nimeti, zîr ü zeber eden tûfân veya âfet…

Karşındakini fethetmek mi istiyorsun, âilesini yık ve ondan kurtul!.. Mantığın ana asılları olarak sıralasak:

1)  Âilesini yık!

2)  Âilesini yıkmak içün de, (zinâ) denen âfetin içine at!

3)  Zinâ olmalı ki, fıtraten piçinden kurtulmanın çâresi, evet yegâne çâresi olan “kürtaj” kapıları, açık olsun!

4)  Kürtaj çâre ise zinâ mebzuldür, zinâ varsa, âile yok!. Temelde kürtaj!

5)  Zinâ var ve mebzulse, her yere sıvaşmış ise, kürtajın önünü alamazsın!

T.C. Başvekîli, “Kürtaja karşı bir başvekîlim!” diyerek “şecaat arzediyor!”

Beli Sultânım, yeter ki sen söyle, biz inandık!

Kürtaj cinâyetine karşı oluşun biricik “samîmiyet” isbat vesîkası, evvelâ ve kat’iyyen, “zinâ” denen o iğrenç âfete karşı, müslümanca, mertce, erkekce, şahsiyetlice; ve din, nâmus, iffet, akıl, fikir, can, mal, nesil ve sıhhat adına, mutlaka rest çekebilmekdir…

Aman Allâh’ım, bir devlet, Osmanlı gibi dîn, îmân, nâmus ve iffet timsâli bir devletin toprağı üzerinde bir devlet, “zinâ suç değildir!” noktasına düşecek; sonra da, T.C. antetli kağıtlarıyla vesîka verdiği kadınların “zinâ” sanayiinde amele olarak çalışmasını resmen ve alenen teminât altına alacak; son haberlere göre de,  parklar, feribotlar, deniz otoları, sinemalar, bazı kapalı mahaller ve daha nelen ve nereler “zinâ” locaları, hücreleri ve bilmem neleri hâline, hem de alenen yapılan zinâ mahalleri hâline gelecek ve sonra da, “kürtaja karşıyım!” denecek…

Böyle perhize böyle turşu, hayır, böyle turşuya böyle perhiz!

İnanacağız öyle mi?

Sebebleri varsa, siz, netîceyi yok edemezsiniz!

Çocuk mu avutduğunuzu sanıyorsunuz siz ha?

Alkol denen necâseti yani “ümmü’l-habâis”i içmek (zinâ gibi) suç değil, sonra o mantıkla de ki:

“-Trafikde alkollü adamın kaza yapıb ortalığı kan gölüne çevirmesine ve 30 kişinin ölümüne sebeb olmasına  karşıyım!”

Fâiz denen iğrenç mi iğrenç musîbet de, zinâ gibi suç değil, sonra da o mantıkla de ki:

“- Banka borçlarını ödeyemediği içün buhrâna girip boynuna ipi geçirenlerin intihârına karşıyım!”

Körfez ülkelerini ziyâreti sırasında, fâizi haram kılarak yasaklayan Allâh Azze’yi tekzîb edercesine “günümüzde fâizsiz ekonomi düşünülemez!” vecîze, mantık ve îmânının sâhibi bir başvekîl bizi idâre ediyor…

Bağdad’da “Ne sünnîyim ne şii, müslümanım!” diye dünyâya mesaj veren; ve “sünnîyim” diyen aslını yalanlayan bir akıl ve mantık… “Sünnî de şiî de değilim!” diyen bir adamın, sünnî ve şiiler arasında yaşarken göreceği iltifatları, sevgi ve saygıyı, gönüllerde nasıl bir taht kuracağını (!) tasavvur edebiliyor musunuz?!

Zinâ var olduğu içün “kürtaj var!” çok sayın  “ülülemr ü ülülelbâb!” baylar…

Biri sebeb, öteki netîce… Siz, bunu, bizim gibi zinhâr bilmiyorsunuz, aman bizden öğrenin, sakın geç kalmayın, aman hemen şimdi keşfedin, lâzım olur!!!

Allâh ve DÎNİ karşısında en iğrenç suçlardan biri olan bu pisliği, o suç olan zinâyı, iktidârında suç olmakdan çıkar; ve sonra onun tabii, evet, en tabii netîcesi olan “kürtaja karşıyım!” de!

İnandık!

Bize yol, köprü ve bilmem ne lâzım değil. Bu millet, asırlardır ecdâdında gördüğü “aşk, vecd ve samîmiyyete!” 90 senedir çölde kalmışcasına ve susuzlukdan dudakları şerha şerha çatlamış olarak hasretdir; ve fakat bu milletin o susuzlukdan çatlamış dudaklarına, sudan bin kere daha evvel, üç-beş “samîmiyyet ve ihlâs!” damlacığı lâzım ve şart…

Yok edilemeyip bir tek ferdi bile ayakda kalmış olsa, o millet, bunu, “dembokratik hakkı” olarak (hâşâ) taleb etmiyor; “kul hakkım!” diye istiyor… Kul hakkı… Dembokraside bu, hiçbir şey ve ma’nâ ifâde etmez; ancak, en hassas tartının yapıldığı gün ins ü cinne lâzım olur!.

Başvekillere, çok, ama çok, pek çok daha lâzım olur!

Netice: Akıl, mantık, îmân, iffet, nâmus ve âile mefhumlarını böylesine ve bu kadar zora sokmak!

Hadi canım sen de…

“Ak” ve anaların ak südü kadar “ak” bir “partinin!” ak ve pâk başlarının bilgilerine…

((İlk intişârı: 26.05.2012) 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir