Allâhu Teâla Hazretleri: Sıfât-ı kemâliyyenin kâffesiyle muttasıf ve noksân sıfatların hepsinden münezzeh bir zâtdır.
Cenâb-ı Hakkın varlığına şu âlem ve kendi vücûdumuz bürhân ve şâhiddir. Çünki biz insanlar evvelâ yok iken sonradan dünyâya geldiğimiz gibi bu [8] âlem ve bu dünyânın gerek şekli ve gerek bütün eczâsı dahî evvelâ yok iken sonradan vücûda gelmişdir.
Kâinâtdan bir kısmının sonradan vücûda geldiği bi’l-müşâhede sâbitdir. Zîrâ hergün insanlar, hayvanlar, bunların ahvâl ve harekâtları ve yerde, gökde vücûda gelen nice hâdisâtı müşâhede etmekdeyiz.
Kâinâtın diğer bir kısmiyle eşkâl ve bütün eczâsının sonradan vücûda geldiği de bi’l-istidlâl sâbitdir. Zîrâ bu kâinâtdan dâimî gibi görünen yerler, gökler, yıldızlar, ay, güneş ve bunların eşkâl ve eczâları ve bütün âlemin maddesi her lahza, her sâniye, her dakikada kendilerinden asla ayrılmayan birçok hâdis vasıflar ve hâssalar ile muttasıf bulunurlar. Ezcümle dâimâ hareket edüb andan asla ayrılamıyorlar. Hareket ise intikâlden ibâret olduğu cihetle gerek efrâdı ve gerek mâhiyeti hâdisdir. Binâenaleyh hareket ve anın emsâli hâdis vasıflar ve hâssalar ile dâimâ muttasıf olub anlardan asla ayrılamadıkları içün yerler, gökler, yıldızlar, ay, güneş ve bunların eşkâl ve eczâsı ve bütün âlemin maddesi hâdisdir, sonradan olmadır. Sonradan olan her şey’in başkasına ihtiyâcı zarûrî olduğundan kendiliğinden vücûda gelmek imkânı yokdur. Meselâ bir ev kendiliğinden vücûda gelmek mümkin değildir. Binâeneleyh bir evin meydâna gelmesi bir ustanın yapmasıyla olduğu gibi kendi vücûdlarımız, bu âlemin, maddesinin vücûdu dahî bir müessirin ya’ni bir yapıcının, bir yaradıcının yapmasıyla, yaradmasıyla meydâna gelmişdir.
[9] Demek oluyor ki bu dünya, bu âlemi yaradan, yokdan meydâna getiren bir zât vardır işte o Allâhu Teâlâ Hazretleridir. Binâenaleyh Allâhu Teâla vardır, varlığı kendiliğindendir. Bütün kemâl sıfatlar ile muttasıf ve cümle noksân sıfatlardan münezzehdir.
[ Mir’atü’l-İslâm, Büyük Şehid İskilibli Muhammed Âtıf Hoca, 1332 Baskı, sh:7-9 ]