Mahşer halkı melekler vâsıtasıyla Mahkeme-i Kübrâ’ya, makâm-ı arza celb olunub Hâlık Teâlâ Hazretleri mekândan münezzeh olduğu hâlde tercümânsız, vâsıtasız olarak anlardan dilediği şeyleri suâl buyururlar.
Bir kimse makâm-ı arza varınca (Ömrünü ne yolda ifnâ eylediğinden, vücûdunu ne uğurda eskitdiğinden, ilmiyle ne amel etdiğinden, malı nereden ve ne sûretle kazanub ne gibi mahallere sarf eylediğinden) suâl olunur.
Enbiyâ-yı Kirâm’dan dilediğine teblîğ ve malından suâl ve kâfirlerden dilediğine enbiyâyı tekzîblerinden ve mübtedi’lerden dilediğine de şerîat ve sünnete muhâlefetinden, islâmlardan dilediğine amellerinden, münâfıklara nifâkdan suâl buyuracakdır.
[Büyük Şehîd İskilibli Muhammed Âtıf Hocaefendi, Mir’atü’l-İslâm, 1332 Baskı, sh: 71-72]