Anti-İslâmistlerin En Büyük, Kutlu, Mutlu Ve Putlu Şenlikleri…
29 Ekim 2013
Kamalak Da, Dangalak Takıma Takdı!
4 Kasım 2013

Başörtüsü mes’elesi, apaçık bir turnusol kâğıdı oldu; ve ona karşı çıkmak da, taş gibi katı bir “anti-islâmist ve anti-müslim” olmanın isbât vesîkası...

(ALTI .OKLU) OLMAK, BAŞÖRTÜSÜ VE TESETTÜR!

Ziyâiyye BEKÇİSİ

 

Başörtüsü mes’elesi, apaçık bir turnusol kâğıdı oldu; ve ona karşı çıkmak da, taş gibi katı bir “anti-islâmist ve anti-müslim” olmanın isbât vesîkası…

Kadın-kız, başını örtecekmiş, kime ne, örtsün!. Dembokraside açan, istediği yerini istediği kadar açabiliyorsa; örten de, istediği yerini istediği kadar örtmeli değil midir?. Üstelik, “örtüneni”, Yaradanı olan Allâh, “tesettürlü” istiyor ve seviyor! “Başörtülü” demedik, dikkat edilsin! Açanı da, açdığı mıntıka-yı galîza noktasına kadar açıyor ve azıtıyorsa, o nisbetde sevmiyor ve lâ’netliyor…

Açan, açdığı nisbetde, nâmussuzluğun da son noktası (zinâ) fiiline o kadar yaklaşmışdır!. Kalb temizliği diyerek minder dışına kaçmak nâmertliğine hiç kimse sarılmasın. Küpün içinde ne varsa, dışına o sızacakdır; soytarılığın âlemi yok! Kalbi  temiz olanın küpünde bal varsa, dışarıya yal sızar mı hiç? Kalbi temiz olanın,  kaşı da, çatı da, saçı da, kıçı da temiz olur… Kalbde İslâm olmadıkça da, o kalbin temizliğinden bahsetmek, Kur’an, Sünnet, İcmâ’ ve Şerîat’la, kat’iyyen teârüz ve tenâkuz ortaya koyar…Kalb temiz değilse, ceset de, tahâret, istibrâ ve istincâ taşıyamaz… İnsan, rûh maal cesed insan veKUL’dur… “Kalb temiz, kıç necis!” oldu mu, ortaya “gâvur nezâfeti” çıkar! Cenâbetlik elinde ve içinde tahâret olmaz!

 Cumhuriyet ve dembokrasinin temizliği, tahâret, istincâ, istibrâ, şartlama, şurtlama, abdest ve gusûl taşımaz; sâdece, Bâtıl Batı gibi yapılır, onun maymunca taklîdine bulaşılır, o kadar…

 Dembokraside “kalb temizliği” diye bir mefhûm yokdur, olamaz… Çünki bu temizliği, “vahiy” insanlığa öğretmişdir… Cumhûriyet ve dembokraside, ağız ve öteki ucun her gün hadd safhadaki ishâli, “kalb temizliğine” aslâ fırsat ve imkân bırakmaz yer açamaz!.

Meselâ onlarda, yalan ve iftirânın en ishâlli cinsi ortalıktadır!. Devletinin başvekîli içün, “Dolmabahçe’de oturub Kadıköy vapurundan inen karıları DİKİZ EDİYOR!” diyen (Dersimli ve al.vî) bir ağız, dembokratik ishâle yakalanmış, kalb temizliği taşımayan, kalb, kalıp ve ağız (cenâ.etliği) içinde yüzen bir nesne değil midir?. İftirâ atacak adam ve madamın bile, riâyet edeceği asgarî bir nâmus miligramı olur!. Zerre kadar tarafında olmadığımız Receb Tayyib nâm kimesneye böyle de savurmak, ishâlin en pis cinsi olarak iğrenç değil mi? Daha birkaç sene evvel, kendi parti başkanlarının, kendi milletvekîlleri karı ile ve evli barklı oldukları hâlde, dembokratik bilmem ne (cenâ.etliği)  icrâ eden mahlûkât olduğunu, ne çabuk unutdular? Onlar, aceba hangi “nâmus tesettürüne” sâhibdiler?

Cumhuriyetçi ve dembokratların “tesettür ve kalb” grafikleri işte bu kadardır!

Tesettür, üztelik sâdece bedenin örtülmesi de değil; kalb ve bedenin, pisliğe karşı korunmak üzere Yaradan’ın istediği gibi örtülmesidir… Üstü örtülmeyen her şeye, toz toprak, mikrop ve pislik konar ve kıymetini aşındırır!. Hurdaları, hardalıkda, hurdacılar, hiç muhâfazaya çalışmaz; atık gibi meydanda biribirine karışmış dururlar!. Hurdalık, eşya “tesettürünün” olmadığı, bir nevi çöplük demekdir!.

Bugün de yollar ve meydanlar, karı-kız hurdalığı gibi… Tesettür düşmanları, geri zekâlı hurdacılar olduklarından, bütün dünyâyı da hurdalık görmek istiyen bir cibilliyet ve maya sâhibidir…

 Köstebekdeki kadar uzun, garblı şehvet malzemesi kancıklara özenti taşıyan ve içleri mikrop ve necâset yuvası tırnaklarla, tahâret yapılacağını ve bir yerlerini yırtmadan işini bitireceğini zanneden varsa, o, gerçek bir gerzekdir!. O tırnakları, yemek yapmakda ve hamur yoğurmakda kullanan kadının pişirdiğini, yalınız, bu “başörtüsü” şahsında İslâm’a kuduran mahlûkât yiyor sanmayın, artık şimdi, o “başörtülüler”de yiyor!.

“Tesettürlüler!” tabii ki yemez!

Başörtüsü demek, “tesettür” demek değildir… Başörtüsü, İslâm düşmanını bu kadar kudurtursa,“tesettür” bin kere çıldırtır!. Ekranlara çıkan modernist karı sürüleri içinde, “başörtülü” çok, “tesettürlü”ise hiç yok!. “Tesettürdışı” örtünmeye “tesettür” diyen echeller, hatta muhârrifler, bugün fevkal’âde çoğaldı!. Bu dangalaklar, oruç dışındaki bir açlığa oruç diyen, namaz dışı yatıp kalkmalara namaz diyen, cihad dışı gebertmeye veya gebermeye cihad diyen adam ve madamların düşdüğü çukurlardaki sivrisinek sürfeleridir…

Bir insan, (Altı .oklu), ateist, Kamalist, İslâm düşmanı bir müşrik, bir kâfir, bir zındık, bir bilmem ne olabilir; ammâ, kadın ve kızların “başörtüsü” onu neden zıvanadan çıkarır, kudurmuşcasına ihtilâca boğar?. Tersden bakalım; kadın ve kızların başında örtü yoksa, bazılarının da, bunların “örtüsü yok” diye zıvanadan çıkıb kudurması mı lâzım?!

 Şefokratik ikrâh, sanki yeniden hortlamış gibi… Falan Partinin kaç ise o kadar vekîlesi, “hacc!” diyerek veya seyyahat diyerek Saudi tarafına uçsa veya partisince uçurulsa, “hâciye oldum!” veya “turist oldum!” dese, dembokrasinin o kelle çapındaki mantığına göre, bundan hangi (altı .oklunun) okuna veya orasındaki şeyine zarar gelir?. Gelir mi?

Evet gelir!

Asıl ele alınası nokta da zâten burası…

Çünki “başörtüsü”,  mücerred şov, politikacılık veya züppelik içün takılmış olsa da, “Şerîat’ın emri diye örtülüyor düşüncesi ve yakan vesvese ve kabullenişi”, o Müslümanlığı, bu memleketden sıfırlanıncaya kadar süremeyen kim varsa, onların iflâhını kesiyor, nefesini tıkıyor, gırtlağını sıkıyor!…

Mes’ele “başörtüsü değil”, 90 senedir kökü kazınılamıyan Şerîat… Kitab, Kur’an… Kelime-i Tevhid… Allâh… Peygamber… Müslümanlık…

Adamlar diyor ki:

 “Hılâfeti yerle bir etdik; Müslümanlığı, Kur’an’ı yasakladık, her yere şirkin anıt ve tapıt nesi varsa, heykel ve kazık gibi dimdik dikdik! Memleketi babamızın çiftliği gibi yıllarca idâre etdik, soyduk soğana çevirdik! Bu dârın mâliki de sâhibi de biziz dedik, Ali kıran baş kesen olduk, çarşafları yırtdık, tesettürün içine etdik, camilerin kimisini yıkdık, kimisini satdık, kimisini kiraya verdik; 500.000 adam astık, o kadar ocak söndürüb o kadar kan akıtdık….. En kâzûrât diktatörden bin beter bir cânîlikle herşeyi moğollardan berbat, talan etdik, yakıp yıkdık… Ulan hâlâ bizim dediğimiz olmasın, bizim borular ötmesin ve “Araboğlunun yavelerini Türkoğullarına öğretmek içün Kur’anı Türkçeye tercüme etdireceğim, tâ ki budalalık edib aldanmasınlar!” diye ne (n.neler) yedik! Evet, hâlâ bizim dediğimiz, bizim dikdiğimiz İslâm düşmanlığı meydana hâkim olamasın da, “Araboğlunun yaveleri” (Sonsuz kere hâşâ) bu milletin yarım yamalak ve abuk sabuk da olsa, kafasının içinden ve dışından sıyrılıp atılamamış olsun!. Bu, bizi cinnetlik eder, bize intihar ve harakiri yapdırır!. Ulan çıldıracağız artık, yeter ulan! Gebereceğiz! Fırtdırmak üzereyiz haaaaaayt! Ortalığı bu “Şerîat simgesi!” olan başörtüsü ile istilâ edecekler! Nereye baksak, bu başörtüsünün üzerinden Ortaçağı yani İslâm’ı göreceğiz. Bu bizi çıldırtır lan! Bodrumlara tıkdığımız “başıörtülü” odacı, kapıcı, hizmetçi, besleme, temizlikçi, bilmem neciler ortadan kalkdı, toz oldu, yerlerine başörtülü devlet ve hükûmet başkanlarının taş gibi “şerîatçı!” karıları gelib oturdu, şimdi de parlamentoyu işgâl edecekler!. İpin ucunu, saltanat-ı cümhûriyyenin bütün kazanım ve kazılımı, hazım ve lâzım nesi varsa gitdi gidiyor, Atam kalk , ne olur kalk, biz yatalım oraya yeter ki sen kalk, bir 500.000 lik daha ipe çekelim, yoksa bu “dikizci Receb!” cumhuriyetinin içine (e.ecek) ve etdi ediyor!!! “Başörtüsü” ile silâhlandılar, ihtilâl yapacaklar, hiçbiri “Şerîat” demiyor, ammâ hepsi de “başörtüsü” ile yatıb onunla kalkıyor, yakında topu da onunla gezecek, bayrağı da yok edecekler o örtü denen bezi sallayıb savuracaklar!

Meydanlarda, o “başörtüsünü” yani “ŞERÎAT’I, Ortaçağ karanlığını, Bahçeli’nin karaçarşaf dediğini, dîn ve îmân nakarâtı atanları görmekdense, gebermek evlâ, hayır bir kere değil, bin kere , hayır yüzbin kere geberib geberib dirilmek evlâdır!”

Bu taraf, “dikizci Receb!” kuduruşuna geçenler…

Tekrar edelim, bir başka taraf da, müslüman görünüb de “başörtüsünün” avukatlığını yapan ve karnından konuşan politikacı şarlatan ve sihirbazlar… Onlara da diyelim ki, mes’ele, başörtüsü denen o basit ve tesettürle alâkası en sonda gelen modern kafa takıntısı değil, onu, İslâm’ı temsîl ediyor gören taş ve beton kafalı ateist (altı ve üstü .oklu) ocağın beslediği, dinsiz ve îmânsız güruhdur!.

Başörtüsü!

O gürûh tarafından bakıldığı zaman, tüyleri diken diken eden bir “Şerîat tahatturu!”

Bizim tarafımızdan bakınca, tesettürün değil, tesettürmüş havası basılarak, modernizmin, “ne de yakışmış, tam oturmuş, ne kadar açmış, daha da çekici yapmış, o ipek örtünün semâ rengi altında, gözlerinin âhû bakışı ve can alıcılığı ne de kıvam bulmuş, ve dahasını….” dedirten, başa oturtulmuş, dişiliği bir çıt daha bileme ve câzibe sarmalı…

Tesettür, Şerîat’ın hudud çizdiği şartları taşırsa vardır; aksi hâlde ve haram gözü üzerine çekdiği müddetçe de, sâdece şeytanı güldürür, müslümanı tiksindirir; ve 90 yıllık yıllanmış ve nasır bağlamış kâfirin de, Allâh ve Allâh Dînine olan (gayzını, gaseyâna) vesîle olur…

 

(İntişârı: 31.10.2013)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir