Dembokrasi Kumarının Kazananı Hiçbir Parti Pırtı Olamazken, Gene Dembokrasi Olmuş!
25 Haziran 2018
İflâsdaki Müesseseler: Mekteb, Ta’lîm, Terbiye, Tahsîl, Maarif Ve İlââhirihî…
21 Eylül 2018

MİNİ NATO-FETO=KEDİCİKLİ POKTO!

Tâhir MÂHİR

 

İslâmiyyet’in hakîkati, lâyık cumbokrasi tarafından güncelleme, revizyonlama, reformlama, tecdidleme gibi adlar altında ortadan kalkınca, agorayı nato-feto cibilliyetli, Deno ve İlo yollu, meho ve loto cinsi nice çeteler kaplamaya başladı!. Denaatdan deno, ilhâdiyatdan ilo, Oktar’dan okto veya pokto, onun “motorlarından” oto, say sayabildiğin kadar!

Afrikadaki Pigme-Buşman kabilelerinin dili bile 21. asır Türkiya Cumbokrasisinin dilinden belki de daha güzeldir yani “Güzo!”

Nasıl olsa TüRKÇE diye bir lisânın içi ve dışına tam edildi! Ya’ni “EDO!”

Spiker, “Sunucu ve turuncuların” şivesi de, rum, ermeni ve yehûdî vatandaşlarının şîvesini hiç aratmıyor! Uzun heceleri kısa, (kısa heceleri uzun okuyorlar!.

Çiçeği burnunda “Sayın Başkan” Tayyib Paşa bile “alâmet-i fârika” diyecekken, yani (Başkan)lığının ilk konuşmasını edâ ederlerken, (Fârika)nın birinci hecesini kısa okuyub “farika” diyor ve kulağı tırmalıyor! Halbuki o kelime, fe harfine bir medd-i tabii ilâve edilmiş olarak yazılır ve ona göre okunur!. Kayserili Hacı Abdul da “Seçim sath-ı mâili” diyecekken “seçim sath-ı mahalli” diye bir terkîb icâd edivermişdi!. Hele Bağçelinin “Piskevit” hikâyesi bir başka âlemdir!. Ve kezâ ve kezâ…

Hulâsa “Maarif-i lâdîniyye”, Türkiya’da tam ma’nâsıyla iflâs etdiğinden, kimin ne dediği mechûl!

“Heykelperest devri hançeresiyle” konuşma devri sanki!

Nato, Feto, loto, foto, fato, Oktar’dan da POKTO!

Pokto, kedicikleriyle meşhur, dört bacaklı kediler çobanı demek!

Minimini “Nato-Feto” da denebilir!

Masonluğuna bakılırsa Maso, yahudi taparlığına bakılırsa Yaho!. Artık ne derseniz deyiniz!. Nasıl olsa “Dil devrimi” nâneleri yiye yiye bu günlere gelindi, bir iki heceli kelimelerle “Helo Feto!” cinsi bir dil!

Minimini nato-feto olan Pokto’yu, bu kadarlık bir mukaddimeden sonra anladık sayılalım; ve “Maksûd hemân sadr-i keremkârı senâdır!” deyüb sadede geçelim!.

Nato-Feto ile bunun miniminisi Pokto’yu, bunun da maksisi olan (Nato-Feto) ile mukâyese (!) edersek:

1) Nato-Feto da mason, bu minimini Pokto da… Hem de yıllardır masonluklarını saklamış, gizli yürütmüş, yeraltı mahlûkâtı cinsinden!. Feto 1975’den beri mason, Pokto ise 1990’lardan sonra olabilir! Yoksa masonizma, adamı heman öyle 33 derecelere yürütüvermez… Epey gözleri bağlı tekriz merâsimleri, kılıç şakırtıları, karanlık oda seanslarından süzülmeden beleş ve gebeş bir mason üstâdı olunamaz!

2) İkisinin de kökü ve ham besin suyu dışarıdan tedârik edilmekde… Kökleri o kadar dışarılarda… Anadolu toprağına tüküren  şey çocukları!

3) Nato-Feto, Vatikan dostluğunda çok ileri ve “Fenâ finnasârâ”; ve “Kendisini Vatikan Konseyinin bir parçası olarak görürken”;  ve anadan yehûd ve babadan da ermeni iken; Pokto ise haham ve yahudi dostluğunda “fenâ filyehûd!” olub; “İsrail’i bombalayanın başına gök kubbeyi geçiririz!” yalama, yalaka, yaltaklanma ve havalarında!. Anadan ne, babadan kim, henüz buna ulaşılamadı!

4) İki taraf da karı kız üzerinden maskeli yürüdüler!. Asıl maksad ve hedefleri bu maskelerinin gerisinde idi! Nato-Feto, 200’e yakın dünya devletindeki müştehad (8-12) yaş arası kız çocuklarına kadar nice garîbanı “Türkçe Olimpiyatları” denilen yerlerde sahnelere çıkardı; ve onlara öyle danslar , öyle folklor (!) kıvrılış ve dökülüşleri icrâ ve irtikâb etdirdi ki, zavallı kız çocuklarının gögüs, bel ve kalçalarına kadar her yerleri alıcıya sunulur gibi kancıkça sergilendi…

Pokto ise, umûma açık hâne gibi mekânlarda, “motor” dediği durmadan işleyen kancık madamlarını, tv ile, ekran üzerinden cihâna satış ve pazarlama yaparken; hususîhâne denilebilecek mekânlarında da, iğrenç mi iğrenç (toplu s. faaliyyetlerine) kadar hududları yıkmış ve haşhaşîlikde son derecelere kadar çukurlaşmışdır!

5) Nato-Feto da Pokto da, köklerinin dışarıda oluşlarını maskelemek içün Manukyan tarzından da bin beter kadın kız kullanmış, nâmus ve iffet hududlarını sonuna kadar yıkmışdır…

6) İki taraf da dîn istismarında hiçbir hudud tanımadan dolu dizgin at veya eşek koşturmuşdur!. Dîn-i Hakkı öylesine alçakça tahrîf, tağyir ve tebdîle kıyâm etmişlerdir ki, cihanda bir benzerine aslâ rastlanılamaz. Layık cumbokrasi ise, bunları sâdece seyretmiş ve memnûn bile olmuşdur!. Sakallı ve sarıklı politikacılar ile cübbeli ve zübbeli mahlûklar, bu kabil iblislere dâimâ susarak, şeytân-ı ahrâslık rütbelerini (!) bihakkın ihrâz eylemişlerdir!

7) İkisi de (Mehdîlik) müessesesini iğrençce istismâr etmiş, echel, saf ve salak kesânı, fareli köyün kavalcısı gibi peşlerine takmışlardır… Feto, Kânâtın İmamlığına kadar terfi (!) etdirilmiş; sakallı şeytan Pokto ise, 33 dereceli masonluğa kadar yükseltilmişdir!

8) Türkiya’da, “Zarûrât-ı Dîniyyeden bir kıymet olan mehdiyyet müessesesi” DİB’O ve ilhâdiyyato gürûh-ı lâ yüflihûnu tarafından tamâmen inkâr ve istihzâ edilerek (tefrid ve küfür) çukuruna düşülmüş; ve  buna mukabil, Erbakan, Nato-Feto ve Pokto sürüleri gibi niceleri tarafından da ifrâd hududları dışına çıkarak,  yalancı peygamber fırlatır gibi bol bol (Mehdi) doğurub birkaç yılda pıtırak gibi nice merdivenaltı mehdiler îmâl edilmiş; ve hemân bunların pazarlanmasına başlanılmışdır!. Böylece müslümanların paramparça edilişi, global çetelerle Vatikan ve İsrail güdümünde yürütülmüş ve onlar hesâbına çok işe yaramışdır!

9) Feto da Pokto da, evvelâ iktidâr partilerindeki (aldatılmaya) müheyyâ câhil politikacı tâifelerine (oy) yemi göstererek onların gözlerini küllemiş; ve onları kendilerine gebe bırakmakla işe başlamışlardır…

10) Feto yıllarca, emrindeki (oy) stoklarıyla (!) AKP’yi “destekler” görünerek, sonunda bunun bedeli peşine düşürülmüş; Pokto ise, kelepçelendiği gün pek fenâ çitelenmiş olarak sürüklenir ve hafif hafif polis okşamalarıyla yürrütülür ve sevkedilirken, “AKP’ye OY verdiğini” ikrarla, bunu cihâna duyurmak lüzûmunu hissetmişdir!. Sayın Bay Başkan Tayyib Paşa’nın bu tevkîf işinden haberi olmadığı; olsaydı buna mâni’ olarak “Zâhirde Kedicikler çobanı Pokto’nun bu pek rezâlet derdest ediliş sahnelerine müsâade etmiyeceği” mesajını vermişdir!. Böylece her iki iblis de, bazıları indinde pek hatırlı kişiler oldukları sahtekârlığını pek çok zamanlarda üfürmüş; ve çok akıllı politikacıları yıllarca çok iyi kullanmışlardır!

11) “Hoşgörü-Diyalog” maskeli Nato-Feto: “ABD, dünya amiral gemisidir, ona sürtünen burnundan sürtülür!” gibilerde beyanlar verirken; Pokto denen kedicik maskeli Pokto, Malikânesine girişdeki sürgülü dış kapının üzerini, global eşkıyâların “Fleur de Lis” sembolleri ile donatmış görülüyordu!. Hökûmât-ı Tayyibe istihbârâtı, on yıllarca bu sembollere bakmış ammâ görememiş, global çetelerin ne olduğunu anlamaya ta’lim ve terbiyeleri bir türlü kâfî gelememişdir!

12) Nato-Feto çetesi imamı, bilmem kaç yüz suçdan iâdesi istenirken, Pokto miniminisi ise, 31 ayrı suçdan fare gibi kapanda tutulur oldu!. Bu iki maşanın arkasında da Global Çeteler olduğu gözden kaçırılırsa, sâdece bu iki iblisin yapdıkları cinâyetlere kapaklanılırsa, netîcede gene hava alınacağı îzahdan vârestedir!..

13) İki çete takımlarının da kan ve süt gruplarının aynı olması da câlib-i dikkatdir! Bu da, onların hangi kucaklarda yetişdiğini isbatlaması bakımından çok mühim bilinmelidir…

14) İkisinin de cinsî bakımdan patalojik ve sapık hâllerinin internet ve medya vasatına düşdüğü bir hakîkatdır!. İblislerin hâlet-i rûhiyyelerinin okunmasında, bu nokta da fevkal’âde ehemmiyetle ele alınmalıdır! Alabilecek îmân ve ferâset kalmışsa…

15) Nato-Feto sürülerinin meşhur olmasında, arkalarında ABD-Vatikan varken; Pokto çete başının arkasında ise, ABD-İsrail bulunduğu îzahdan vârestedir!

16) Nato-Feto da zevcesiz ve âile hayatından mahrûm; Adno-Pokto denen eşkıyâ başı da aynısıdır…

17) Resmî evraklarda sahtekârlık, tacizcilik, tecâvüz, tegallüb, tasallut, gasb, hapis tutma, hele yabancı istihbarâtlarla çalışıb onlara câsusluk yapma, v.s. gibi nice cürümleri işledikleri de, inkârı gayr-i kâbil vak’a ve vâkıalar cümlesindendir…

Lâyık cumbokrasi, 15 asırlık aziz dinimizi 1100 senedir yaşatan Müslüman Oğuz soyunun Müslümanlığını, “Güncelleme, reformlama, tecdidleme ve revizyonlama” gibi lâflar altında, tahrîf, tağyîr ve tebdîl ederek, İslâmiyyet’e karşı bu türden terörizme devam edib hız verdikçe, gadab-ı ilâhî, dîn tahrîf ve tahribçilerine rahat yüzü göstermiyecekdir… Bu tür politik teröristlerin başını da, paralel yapılar, modernist mülhidler, nice dindışı dindarlar (!) gerçek mezheb ve tarîkatların süflî ve mübtezel düşmanları, hakikate  tuğyankâr çelenk, böcek ve çiçek sevdâlıları daha çook ağrıtacak ve onlara dünyâyı zehir edeceklerdir… Bu tip politikacılar, hiçbir zaman sâhil-i selâmete eremiyecek; ve bütün sa’y ü gayretleri de “Hebâen mansûra” olub hiçbir menfaat getirmiyecekdir…

İntişârı: 15.07.2018 / 01:08:05 (tt)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir