“BİZ AVRUPALIYIZ!” diyen Ankara Layik dembokratik cumbokrasi Böyyükbaşlarına rağmen, (Türk Seferandumu) evvelinde (Avrupa Haçlı Seferi) bakiyeleri topdan ayağa kalkıb kudurdular!. Kudurmakla da kalmadılar “TÜRK Aile Nâzıresi Fât(ı)ma Betül Bayaniyye”sine:
“Kadındır, misafirdir, politikacıdır, layikiyyedir, dembokrâtiyyedır, müennesdir, zaîfedir, nâzikedir, nâzenindir, Türk Başkumandanının “kızımızdır” dediğidir!”
Demeden çullandılar!
“Vur emri”ne kadar katilnâme bile çıkarıb, cebren ve hile ile, polislik, karakolluk, nezâretlik, refâkatlik, mecbûrelik, aman aman nelik ve nelik, didik didik etdiler ve başına ne çoraplar ördüler ki, başından topuğuna bir ÇUVAL geçirmedikleri kaldı!!
Gâvur kudurdu mu:
“Bunlar bizim laik, cumbokrat ve dembokratlarımızdır!
Demez, kimsenin de gözünün yaşına bakmaz, böylesine gaddâr ve vahşîdir!
Gâvur hiç şunları dedi mi:
“Bunlar, bizim 100 yıldır her dediğimize eyvallah diyen, bu uğurda dinlerini, târihlerini, ecdâdlarını, Anadoluluklarını, örf ve âdetlerini, şahsiyetlerini, hılâfetlerini, yazılarını, dergâhlarını, takvimlerini, çarşaflarını, aile mahremiyyetlerini, komşuluklarını, giyim kuşamlarını, yeme içmelerine kadar her şeylerini bile rafa kaldıran adam ve madamlardır, bunlara bu kadar (vahşîlik) yakışmaz!”
Söyleyin, hiç böyle dedi mi?
Der mi hiç: “Ya tam benim dinimden olacaksın, yahud aslâ senden râzı olmam, ilk fırsatda kanını ve iliğini emerim!” dedi, diyor ve di-ye-cek-dirrr!
Ulan hödükler!
İngilizin Anadolum’da yeşertdiği tohumlar!
(Altı .oklular!)
İnanmıyorsanız, açın târihi bir karıştırın, nerede sizin dostunuz olmuşlar, hadi gösterin! Lozan’ın dosyalarını neden perili konağın cadısı gibi çeyiz sandığınızda ve kilit altında tutuyorsunuz?
Hollanda Gâvurlarının Ülkesinde “askerlik vazîfesi yapan” o garîbanı da iki gâvur polisi yüzüstü yere yatırmış, ellerinde COP, o sâbık askerlerine “yer misin yemez misin” deyib ha bire vururlarken, itlerine de çocuğun etini budunu parçalatırlarken ve atlarıyla da garîban Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını çiğneyerek darma dağın ederlerken, dünya bunları görmedi mi?!
Hollanda, Alamanya, Fransa, Avusturya, Belçika, İsveç, İtalya, İsviçre.. Tam 8 gâvur devleti, senin “evetçi” 5 bakanını konuşturdu mu?. “Hayırcı” teröristler her yerde gâvur polis ve atlı bilmem nelerinin (koruması) altında her yerde propagandasını yapıyor; ve “Nevrûz Gâvurluğu” içün de Avrupanın o kadar devletinde İran Zerdüştleri ve putperestlerinin ateşini yakıb hora tepebiliyor!
Siz ise “Biz Avrupalıyız!” nânelerini otlayın ve içiniz açılsın!
Yeryüzü yuvarlağı bunca Avrupa rezâlet ve kepâzeliklerini görmedi mi? Kaç yerden “Haaaayyyyyttt ulan be, ne bu Avrupa orostopilizması!” diye bir babayiğit sesi çıkdı mı?.
Avrupa Kanalizasyonu patladı Ey, Ankara!
“Ankara, Ankara güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara!”
Ya Şimdi:
“Seni gömmek ister her Batı Kara!”
Sen tut, hâlâ “Biz Avrupalıyız!” nânesi ye!
Ulan oğlum! Dünyâ gebermiş, “Diplomasinin bu derece iğrençce ırzına geçildiği ne zaman, nerede görülmüş!” diye bir tel’în edişe, nerede rastlandı? Hangi coğrafyada?
Ulan oğlum!
Adâlet Divânları, AİHM, Nato, BM, AB, Batı Medeniyeti ve yüzlerce anlaşma, EVRENSEL-İĞRENSEL BİLMEM NE HAKKLARI, GLOBAL-GLADYOSAL ve dümensel yüzlerce şeytânî andlaşma.. bunların topu da, evet bir eksiksiz topu da, “iblis pisliği” gözboyamalardır!.
SEN; SEN olmaya, ECDAD yolunda ŞAHSİYET sâhibi olmaya, yani ALLÂHU AZÎMÜŞŞÂN’A, ECDÂDININ MEZHEBİ, YOLU, USÛLÜ, ÇİZGİSİ, TARÎKİ VE MEŞREBİ İLE, (öyle şinanay yollu değil), CEZM VE YAKÎN DERECESİNDE (ÎMÂN EDİB) ADAM OLMAYA BAK!.
Simitçinin simit satması gibi, Karikatür “islamcılıklarla” da (İslâm’ı satışa çıkarmaya), sonra da müslümanmış mış mış gibi yapıb sûret-i hakk’dan görünmeye kalkarsanız, “HAKK SİLLELERİNDEN” kurtulamazsınız, bu kurtuluş muhâldir!.
Zâten belâ ve sıkıntıların biri gidiyor biri geliyor, göz önünde, görmüyor musun evlâdım, çocuğum, tosunum, güzel yavrum!?
Biz yazalım da siz “külâhıma anlat, (bunlar eskilere âid=esâtiru’l-evvelîn)dir” deyin; vız gelir, biz “emr-i ma’rûf yapmaya” ve anlayacağınız dil ve üslûbla kötek ata ata anlatmaya ölünceye kadar me’mûr, mahkûm, mecbûr ve mükellefiz!
Paşa gönülleriniz nasıl isterse!. İpin ucu da, ortası da, sonu da zâhirde sizin elinizde…
Dikkat: Zâhirde dedim, ötesine sizin baş kısmınız işlemez!
Tabii etrâfınızdaki (yanaşman) veznindeki “Danışman” sürüleri, öyle mezhebsiz şinanay ve (kalın)ay takımları olmaya devam ederse, ne yapsanız hepsi de hakîkatda ıvır zıvır kalır, keenlemyekündür, netîcesi hüsrandır!
Artık, her yıl Keferandum, iki senede bir Seferandum, üç senede bir Referandum da yapsan hava alırsın! Yazın bu satırlarımı sarayların ve köşklerin duvarlarına, sonra da “DEDİĞİN GİBİ HAVA ALMADIK, BAK DÜNYÂMIZ BİZİM OLDU!” deyin de göreyim sizi…
Açın okuyun KUR’ÂN-I AZÎMÜŞŞANI, okuyun!. Okuyamazsınız ki!. İşinize gelmez ki!. Kur’an-ı Azîmüşşân’ın “oku, îman ve amel et” dediği gibi okuyun da göreyim sizi! Nefsinize esir olmuşken, siz mi okuyacaksınız?
94 senedir, “Papağan gibi okumak serbest, 1000 yıllık ECDÂD gibi kıraat YASSAH HEMŞERİM” diyenleri sanki unutduk!
Mevlâ bu KİTÂB’ı, “adam gibi okuyun” madam gibi değil, diye gönderdi!
Geberen ve “200 yıl yaşayacağım” deyib 100 senede 6 kalb ve 2 böbrek nakli ile yaşatılan yahudi ROCKEFERELER ne demişdi:
“KUR’AN’I MÜSLÜMANLARIN ELİNE VERİN, KALBLERİNE DEĞİL!”
ALLÂH AZZE’nin Kelâm-ı Kadîm’i, o “Yahudilerin müşriklerden çok daha HARÎS olarak dünyâya bağlandıklarını; ve bu uğurda 1000 sene yaşamak istiyeceklerini” bir MU’CİZE eseri olarak, o 6 kalb 2 böbrek nakilli ROCKEFERELER yahudisinin diliyle ve hayâtıyla kör ve GÖRMEZ gözlere kadar sokub nasıl gösteriyor, bir GÖRMEZ misiniz!
Kurban olduğum Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm’ın Rabbi.. nelere kâdir nelere…
Ulan Oğlum! Âkil olanlar, EN BÜYÜK MU’CİZE olan Kelâm-ı Kadîm’in bu mu’cizesi karşısında bile “secdeye kapaklanır!”
Gören göz lâzım, GÖRMEZ kör gözlerden kılavuz olmaz; Ey, Ankara! GÖRMEZ gözlerden Allâh Celle’ye sığının!. Kılavuzları çok yanlış seçiyor ve ta’yîn ediyorsunuz! Anınçün de “burunlarınız şeyden kurtulmuyor” ve burun direkleri kırık yaşıyorsunuz!
Mevlâ-yı Müteal Azze ve Celle, “Müşriklerden daha çok dünya HIRSLARI vardır; ve dünyâda 1000 yıl yaşamak isterler” gibi ma’nâları hâvî (Bakara 96’da), 15 asır evvel yehûd içün apaçık böyle beyân buyurmuşken; ve efrencî 2017 mart bilmem kaçında da, “200 yıl yaşayacağım” diyen yahudi Rockefereler, 6 kalb ve 2 böbrek nakli ile ancak 100 yıl yaşayarak yani yarı yolda çukura postalanıveriyorsa, bunu hadi dünya iblisleri görmesin, Ebu Cehil gibi inkâr etsinler!
Hiç anlamaz inkâr ederler! Çünki küfr-i inâdî öyle bir cüzzam illetidir ki, işte böyle iğrendirir!
Dünyâdaki insî iblis Rockefereler, o neredeyse görünmez imparatorluğun o NEMRUT imparatoru, Azrâil Aleyhisselâm’a yakalanıb kaçmak isterken, direksiyon hâkimiyyetini kaybedib cehennemdeki çukurunu görüveriyor; ve:
“M…….d Aleyhisselâm’ın dedikleri gibi imiş vay bee, yandı çıramız, eyvaaaahhh, ulan beni aldatan palas papas, palas pandıras itler! Ulan paramın ve nüfûzumun altında semiren uşak-köpek sürüleri! Topunuzun da içine emi!”
Gibi anlık hırıltılar çıkara çıkara, doğru uçurumdan aşağı uçmadı mı?!
En Büyük Mu’cize Kur’an-ı Azîmüşşân Mu’cizesinin içinden, apaçık mu’cize…
Yanlış anlaşılmasın, sözümüz (îmân-ı şer’î) ile tasdîk ve tahsîn sâhiblerinedir!. Ötekiler, Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm Efendimiz Hazretleri’nin en büyük (mu’cizesi) Kelâm-ı kadîm 15 asırdır 600 küsûr sahifesi ve ümmî (okuma yazması olmayan) bir Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm’ın elinde olarak Kâinât’a meydan okurken inanmazlarsa; Rockefereler’in “200 yıl yaşama HIRSI” lafları ile Kâdir-i Mutlak Azze ve Celle’nin “Yehûdîler 1000 yıl yaşamak isterler” buyurması arasında, hangi akıl ve mantık ile muhâkeme ve istidlâlde bulunacaklar ve o müthiş irtibâtı yakalıyacaklar da GÖRMEZ olmakdan çıkıb görecekler ve dehşete düşecekler?.
Zorun en zoru!
Nasîb mes’elesi…
İngiliz’in Çorçil’i de kendi meclislerinde kürsüye çıkıb “BU KİTAB MÜSLÜMANLARIN ELİNDEN ALINMADIKÇA ONLARI ESİR EDEMEYİZ!” demedi mi idi?
Lozan’da da bunlar, andlaşma metninin RUHUNA preslenmemiş mi idi?. Sonra da 94 yıl bu memleketde KUR’AN-I KADÎM düşmanlığı binbir şekle bürünerek milletin kalbinde ve beyninde sürdürülmek istenmedi mi? Hâlâ Osmanlı Ulemâ-i Râsihîninden ve (Altı .okluların) işkence tezgâhlarından süzülen Merhûm Süleyman Hilmi Efendi Hazretleri’nin izindeki gerçek talebelerine neden Müceddid-i Elf-i Sânî İmam-ı Rabbânî Hazretleri üzerinden “DH” nâm çukurlar ateş püskürüyor?
Öyle ise, âkilseniz adam olur, eşyayı keşfedersiniz!
NOKTA!
Sadede gelib devam…
Bu saatden sonra, acebâ o “BİZ AVRUPALIYIZ!” diyen Böyyükbaş Ankara ümerâ ve rüesâsı möhderem zevât-ı seferandûmîn ve seferandûmât, üç paralık utandı mı?
Ne dersiniz, yüzleri beş paralık kızardı mı?
16 Nisan geçsin! Avrupa kabukluları ile hiçbir şey olmamış gibi gene can ciğer kuzu sarması olmazlarsa, fevkal’âdenin fevkinde şaşırırım!.
Çünki onlar, onlarsız yaşayamazlar; zirâ Lozan’da papaz nikâhı yani Katolik bağı ile “hiç boşanmamak üzere” evlenmiş ve paşa paşa gerdeğe girmişlerdir!
Şimdi Avrupa kabuklu ve taharetsizleri ağızlarına gelenleri söylemeye birkaç ay daha devam edecek; ve sonra onlar da susacak; ve kancık uyuz köpek gibi kuyruk sallıyacaklardır!
Şu sıralar çok gerginler! Serçe parmağınızla dokunsanız ipleri sanki hemen kopacak!
Ve öyle derinden ve içden, içlerini boca ediyorlar ki, Ankara Böyyükbaşları içün, âkil olsalar çook ibret ve hikmetler de süzülebilir!. Dedikleri iyi zabtedilirse, ne hakîkatları da fâşediyorlar, sînelerindeki nice sırları ortaya döküyorlar ki, âkil olanlar gâvura kulak vere:
“EY ANKARA!
…………………………………………………………………………..
-Nasibse devâmı yarın, “Bizden ayrılmayın!”
-Çüşş! Sen kimsin Ulan oğlum? Asıl siz, HAKK Celle’nin mutlak hakîkat olan Dîn-i Celîl-i İslâm’ından ayrılmayın!
-Gâvurlar o zaman “İslâmî terörist” der!
-Gâvurlara yaranmak; Merkel gibi nazi döküntülerine, May gibi Ada sürtüklerine, Tramp gibi dişleri dökülmüş sırtlan sürülerine sıvanmak içün öyle mi? O zaman, “Biz Avrupalıyız!” demeyi, Allâh Azze’ye TERCÎH etmeye devâm!. Bir yandan da “Müslümanız Elhamdülillâh” çekin!
Atlar, itler ve piçler altında ezilib dişlenmeye, coplanıb ezilmeye de devâm, devâm ve dahî devâm!
-Çok ağır olmadı mı?
-Anladığınız dil bu! Benim dilimi anlamıyor ve “pek ağdalı, reçelli ve pekmezli” demiyor musunuz?. Şimdi sizin dilden…
Ağdasız, ısırgan özlü!..
(Mâba’di var)
(İntişârı: 21.03.2017)