%85 İle Gene Batı Ve Onun Sistemi Dembokrasi Kazanmış!
5 Nisan 2019
Asıl Mükâfât, Erbaş Ali’ye Değil; Hayrettin’e Verilmeliydi!
Tâhir MÂHİR
22 Nisan 2019

DİB’İŞ BAŞI NE DEMEK İSTİYOR VEYA
“DÜNYÂ KADINLAR GÜNÜ!”

(4)

Tâhir MÂHİR

.

8/MART K. GÜNÜNÜN ASIL HEDEFİ, KADINI FITRATI DIŞINA ÇEKEREK ZOMBİLEŞTİRİB SÖMÜRMEKDİR…

Kafa ve ruhlarında fıtrata göre (vahye tâbi’) yaşamak fikri ve îmânı olmıyanların, onu bunu maymunvârî (taklîd ederek) yaşayacakları kaçınılmazdır. Bu i’tibarla Vaşington, Telaviv, Paris, Patakonya ve Tokatonya gibi yerlerle aynı idârî sistemleri, yani “Hesâb-Kitâb-Sorgu ve suâl dünyâsı” olmayan pozitivist gâvur sistemlerini, iktibâs ve benzetilmişlik ile  yürütenlerin “Seçim Mâcerâsı” pek rezâlet ve acziyet çukurları resmetdi!. Şimdi (elyevm) ise, işin altından “Organize Sandıksal Darbe Örgütü Fettoşizma” ve şefokrasi artıkları çıkmaya başladığı söyleniyor!.

Gayr-i muktedir iktidâr-ı cümhûriyye ve ılmâniyye (lâyikçilik) ise, “Ders ve ibret alamaz hâli”; ve daha 5-10 litrelik köşeli ve yarık-kıytırık sandık idâre edemez acziyeti ile, bundan sonra da 80 milyonu ve “Âlem-i (!) İslâm’ı” idâre etmeye, liderliğe ve veliyyülemirliğe bütün ciddiyeti ve dahî cezâlet ü cevheriyyet-i erbaası ile devâm edecekdir!!!

Ecdâdın “idâre-i havassı” yerine Haçlı Bâtıl Batı’nın “İdâre-i avâmı” olan sistemler kör kazık gibi çakılırsa; ve bu beşerîlikler nice şeytanlıklarla (telbîs ü telvîs)) edilib iyice bulanırsa, devlet, hükûmet ve bütün millet varlığımıza ve bilhassa bütün vahy müktesebâtımıza (redd-i mîras) yapılıb, bu, bir haçlı harbî kadar çirkin görülürse, ortaya çıkan (ulusun) işi fevkal’âde zor; ve AKP lafçısı (sözcüsü) Ömer Çelik’in  bütün “lâyik nükleer enerji santralleri bile stop etmiş” demekdir!.

Maddî planda yapılanlar, adı geçen (Vahy müktesebâtımız) olmadan işliyor görünse de, bunların, temelsiz bir binâ ortaya koyacağı mutlakdır… Osmanlı bu temele sâhibdi; ve 6 asırdan fazla yaşadı…

Bugün bile ve herşeye rağmen, ada tavşanı gibi sessiz görünse de, dünyânın hâlâ en hâkim ve gaddar, fitnesi en cüzzamlı ve politikası en kahpe iblisi, şu Kayserili Hacı Abduş’un kankası İngiltere’dir!. Bu lâ’netli ada fitnesinin, bütün İslâm coğrafyasını temelsiz binâlarla çürütmek içün, oralardaki eyâlet vâlîlerine “Lâyik cumhuriyetler kurdurduğu” apaçık ortada iken; kendisi ne lâyikdir ve ne de cumhûriyet… Kraliyetdir, hem de hınzır gibi dibine kadar kraliyet… Başındaki ve bir ayağı çukurdaki devlet tâcı altında dünyâya hükmeden ihtiyâr Madam ise, hem devletin ve hem de Anglikan Kilisesi’nin BAŞKANI, REÎSESİDİR… ABD’li beygir çobanları, o Madam Kraliçenin sâdece (Tetikçiliğini) yapan terör şebekesi; yahudi de, onun (Tastikçi Müşâviridir) o kadar… Dünya kararları orda burda değil, Londra’da İngilizin beynindeki şeytânî akl ile alınır!..

Biz yazalım da, soyu problemliler, ilk adam ve madamlarından beri inkâr etsinler!. Çünki onların hayâtı, ancak bu kabil inkârlarla, binbir yalan ve iftirâlarla idâme edilir!.

İçimizdeki temelsizler, bütün bunları hiç görmez; İngilizin pek meşhur Lozan kazığını çakışından i’tibâren “lâyik cumhuriyete”  Allâh tanımadan (tapar); redd-i mîras içün kudurmuşcasına tepinir; ve aslını inkârda da sokak homolarıyla yarış ederler!..

Demek istiyoruz ki, Türkiya’da Ecnebî, Haçlı, Yahudi ve İngiliz Dayatmalı sistem, bu milletin zevâli kapısını açmışdır… İ’lâ-yı Kelimetullâh, i’lâ-yı Kelimetüşşeytân’a inkilâp etdirilmişdir… El hâletü hâzihî (günümüzde) bütün bu iç boğuşmaların; parti-pırtı hırsızlık ve sahtekârlıklarının; Feto-Nato kahpelikleri ve ısyânlarının; terör belâları, darbe eşkıyâlıkları, Haçlı Seferi kan dökücülüklerinin; 6 (altı .oklu) üstü .oksuz ecnebî temelli parti-pırtı ve tefrîkaların; ve binlerce sahtekârlık, soygun ve vurgunların ve cinâyetlerin ana sebebi, Müşrik Sistemin tâ kendisidir…

Hâlâ da zerre kadar uyanma görülmüyor; tam tersine, mevzuumuzun ana kısmını teşkîl eden “Dünyâ Kadınlar Günü” gibi düzinelerce uydurma gün ve bayramlar da, milleti yok eden vesîleler olarak kullanılmakda; dînî esas ve temellerin Bâtıl Batı hesâbına tahrîbi, hiç duraklamadan bugün de devâm edib gitmektedir…

Bu noktaya, DİB’iş Başkanı Diyalogçu vatandaşları Prof. Ali Erbaş’ın (8/Mart/2019) târihli “Dünyâ Kadınlar Günü” içün neşretdiği “Medhiyenâmeden” geldik…

Bu (8 Mart) denen gün, bidâyetindeki ma’nâdan saptırılarak, dünyâdaki bütün kadınları aynı standartlar içine çekmek; onları, (Global ideolojiyi) elinde tutan eşkıyâların projeleri istekâmetinde, tek tip “Kadın Robot Cinsini” îmâl etmek içün  uydurulmuş bir gündür…

HEDEF: “İslâm Kadını, Anadolu Kadını, v.s. kadını” yerine, dinsiz ve milliyetsiz; nâmus ve iffeti, soyu-sopu, menşei, cibilliyeti ve südü belirsiz  “Dünyâ Kadını” denilen, hepsi aynı fabrika dokuması, hepsi biribirinin (ikizi) dişi bir cins, hılkat garîbesi bir canlı türünü (güruhu)nu bilfiil tahakkuk etdirmek…

8/Mart’da yollara dökülenlerin sözlerine, ıslıklarına, pankartlarına, sloganlarına ve dövmeli ve ürik asitli kılık-kıyâfetlerine bakılırsa, bunların ins ü cin dışı, bir başka mahlûk cinsi olduğu hemen anlaşılacakdır!

8/Mart gününün, her sene bir geriye giderek doğuş târihine çıkarsak; ve  sonra da bu günü cilâlayıb parlatan bir takım Haçlı Batı Merkezlerine ve onların bu günü “Kadınlara dolayısıyla insanlığa nasıl zombileştirici tuzak” hâline getirdiklerine bakarsak, mevzuumuzun iç yüzü hemen anlaşılacakdır!

Halbuki parti-pırtılı ve haydut maskeli  dembokratik dünyâ, bu kataküllileri bildiği hâlde, kadınların emeğini menfaatperestliğine meze yapmak içün bu tezgâhları kurmakta; ve saftirik devletlere de bunları ihrâc ederek onların halkını narkozlamaktadır!.

İnsî şeytanlar durmadan “Hakkı bâtıl ile telbîs edib (bulamak) içün” elinden geleni ardına koymuyor!. Şimdi de “Müslüman Feminist Kadınlar Derneğini” kurmuşlar!. Yakında “Müslüman Kamalist ve Ataist Kadınlar Derneği”, “Müslüman Demokrat Kadınlar Derneği” veya “Müslüman Komünist Kadınlar Derneği” veya “Müslüman Genelev Emekçisi Kadınlar Derneği”, “Müslüman Eşcinsel Kadınlar Derneği” veya “Müslüman Cumhûriyetçi ve Marksist Kadınlar Derneği” v.s. gibiler de kurulursa hiç şaşırmamalıdır!. Bütün bunların, AKP iktidârının göz yaşartan “Hümanizmasına ve yerli-millî” oluşuna ve cennet kapılarını açan ve “Mahşerde Berat Garantisi”  veren, H. Karamanlis’den icâzetli ve  Papa’dan duâlı ve okunub-üflenmiş “İslâmcılığına” borçlu olunduğu aslâ inkâr edilmemelidir!. Gene bunları, ayrıca, “4 hakk din vardır, bugün İslâm uygulanamaz” gibi onların global hedeflerine ve  “Eşcinsel hakları müdâfîliğindeki yaratılanı YARADAN’dan ötürü sevme ve ona âşık olma” hatta“tapınma” gibi “anâsır-ı erbaadan” ibâret eşsiz cevherlerine, v.s.lere bağlamak lâzımdır!

EHLİYET VE EMÂNET OLMADAN ADÂLET OLMAZ Kİ, NETÎCESİ ZULÜMDÜR!

Hemen beyân etmeliyiz ki, beşerî sistem, ideoloji ve doktrinlerin tamâmı da, bir eksiksiz “Emâneti ehline vermek ve adâletle hükmetmekden” nâmütenâhî ve muhâl derecede uzak ve mahrumdur. Cenâb-ı Hakk Azze ve Celle Hazretleri Nisâ Sûre-i Celîlesinin 58. Âyet-i kerîmesi ile “Emânetin ehline verilmesini” evvelâ zikrederek, bunu, “Adâletle Hükmetmeye” takdîm buyurmuşdur…

Dembokrasi gibi beşerî, i’tibârî ve izâfî uydurma sistemlerde bu iki husus da i’tibârî ve izâfîdir. Dolayısıyla İslâm gibi (Mutlak bir DÎN, sistem, nizâm) ile mukâyeseleri bile en azından, birinin sübhânî; diğerinin ve benzerlerinin ise, illetli ve mutlak ma’nâda şeytânî (yalancı ve sahte, bâtıl ve ebedî felâkete sebeb) ve İslâm ile sonsuz derecede mütenâkız ve müteârız olmasıdır…

“Emânet”, İslâm’da ehline verilmediği zaman, “adâlet” de gayr-i ehil ellerde kalarak tahakkuk edemez. Beşerî sistemlerin tamâmı gibi dembokraside de, bunun, “Ehline verilmesi” diye bir keyfiyet olmadığı gibi, tam tersine bu haslet adâletden de evvel geldiği hâlde imhâ ve iptâl edilmişdir… Bu da, dembokrasinin (Eşitlik) ve (Kemmiyet) zulmüne, onun fedâ edilişi cinâyetidir…

Paralamento denen (Dârü’n-nedvelere), belediyelere, mahallî idârelere, devlet ve hükûmet kademelerine (seçim) denilen usûllerle taşınan adam ve madamların hiçbirisi, bu işlerin (mütehassıs ve ehilleri) olarak oralara çakılmazlar!. Üstelik onları oralara taşıyan HALKIN da yüzde yüze yakını, “Devlet, hükûmet, siyâset, idâre” gibi hususlarda tam ma’nâsıyla nâehil ve gayr-i mütehassısdırlar!… Onları oralara çakanlar, lâyık ve lâdînî global sistemlere unsur olmuş, onlara bağlı, belli ve muayyen bir avuç âmir mihrâklardır!. Halk hiçbir zaman istediğini değil, bu mihrâkların (listelerini) re’ylemek mahkûmu ve mecbûrudurlar…

Çöpçülük ve çobanlık gibi mesleklerde bile EHLİYET arandığı hâlde, nedense bu son derece ehem ve insanların hakk ve vazifelerinin şiddetle ta’yîn ve ta’kibini i’câb ettiren hükûmet işinde, bu ehliyet aranmaz, aranmıyor!. Bugün nice dinsiz cemiyetler, böyle bir (Modern Câhiliyye Çukuru) içinde bulunmaktadır!.

Cehâletden de bin beter bu “Dembokratik gayr-i âdil echeliyyet usûlü”, insanoğlunun nasıl zombileştirildiğinin ve “Güdülecek sürü” hâline getirilişinin son derece net bir tablosudur… Bunun, medeniyet, asrîlik, ilmîlik, adâlet, objektiflik ve dürüstlükle zerre kadar alâkası yokdur; mütemâdiyen reklâmı yapılarak beşerin beyni bu modern câhiliyye ile şartlanmışdır. Böylece insanlık, mahlûk eliyle inşâ’ edilen bu beşerî sistemlerin esîri yapılarak, Hâlık ile alâkası kesilsin içün de, bu bâtıl ve zulmden ibâret yollara yani (modern câhiliyyeye) saptırılmışdır…

Bugün dünyâ, İslâmiyyet’in çekilmesi ile, İslâm’ın esas gördüğü (keyfiyet) yerine; dembokrasinin (kemmiyet) esâsını kazıklı voyvoda gibi onun yerine çakmış; ve bunun ıstırabını da, duyamaz hâle getirilmişdir!.

İSLÂMİYYET, KUR’ÂNÎ ŞERÎAT VÂSITASIYLA İNS Ü CİNNİ, KÂİNÂTDAKİ KEVNÎ ŞERÎAT İLE BÜTÜNLEŞTİRİYOR…

Bu i’tibarladır ki, fıtrata mutlak zıd ve ters olan bu beşerî ve i’tibârî sistemlerin, Kâinatdaki “Kevnî Şerîat ile İnsanı Bütünleştirmesi” düşünülemez. Bu ise, beşeri mükellef tutan Kur’ânî Şeriat’ın reddedilişinin kokunç bir netîcesi; ve cebâbire, decâcile ve zalemeye hass en çukur bir âfetdir!. Bu sebeble bugün, insanoğlu, içinde yaşadığı tabiatın da düşmanı olmuş, onu tahrîb ederek kendisinin bizzat kâtili bulunma (müntehîr olma) çukuruna düşmüşdür!. Bunun içün dünyânın hiçbir noktasında huzûr ve seâdetden, emânet ve ehliyetden, adâlet ve emniyetden bahsedilemez, bu muhaldir!

Büyük müfessir ve Osmanlı Dâhî Âlimi, Hılâfet ekmeği yemiş ve tâğûtî zehir-zıkkımla fıtratı bozulmamış Merhûm Muhammed Hamdi Efendi Hazretleri, Tefsîrinde şöyle buyururlar:

“Allâh size şunları muhakkak EMREDİYOR. (BİZDEN: Kur’an-ı Mübîn’de Allâh emrediyor emri, sâdece 2 yerdedir ki biri budur.) Biri: Emânetleri ehline vermeniz; biri de, hükm ü hükûmet etdiğiniz vakit adâletle hükmetmenizdir.” (c. 2, s,1370, 1936 tab’ı)

Müslümanlar içün yazıyoruz: Emânetin ehline verilmesi ve  adâlet de, Kitâb, Sünnet, İcmâ’ ve Kıyâs ile önümüzde duran, Şerîat’daki (Emânetin  Ehline verilmesi ve Adâlet)dir… Beşerî dinlerdeki karikatür ve oyuncak kabilinden i’tibârî olarlar aslâ… Bugün dünyâda olanlar, bu i’tibârî ve izâfî, tek kelimeyle tâğûtî ve şeytânî ve zulmânî olanlardır…

Tefsîrden:

“…insan, Allâh Teâlâ’nın emânetini hâmil bir emîni bir NÂİBİ (Vekili) olmayı deruhte eden yegâne mahlûkdur ki, bu sa’yede mahlûkât-ı sâire üzerinde İCRÂ-YI HÜKM Ü TASARRUFA  kudretyâb olabilir.” (c. 2, s.1371)

Bugün yeryüzünde hiçbir memleket yokdur ki, orada sulh ü sükûn ve huzûr bulunmuş olsun!. Kelâm-ı Kadîm’in müfessir merhûmun diliyle akseden ma’nâ ve hükmüne göre, beşerin, kendi nefsî, tâğûtî ve şeytânî kânun ve hukuku ile “icrâ-i HÜKM ü TASARRUFA KUDRETYÂB” olması muhâldir. Bunu gören ve bilen, dünyâ piramidi tepesindeki bir avuç Allâh’sız insî şeytan, o üç paralık aklı ile gûyâ bu hakîkatları kapaklamak ve küllemek peşindedir… Bunun içündür ki, “Hürriyet, kadın erkek eşitliği, dembokrasi, cumhûriyet, lâyiklik, Dünya Kadınlar Günü, homo hakları, nafaka zulmü, kadın ameleliği, kadını sokaklaştırmalar, başsız âile, kadın beyânının esas oluşu (!) hınzır etleri, zânî zevkleri, cânî hatları, putperest ve paralamento tanrıları, sanatçı cinsellikleri, politikacı sihirbazlıkları, düzinelerce ideoloji, ilke, ülkü, bilmem ne bayramı, haftası ve günü, v.s.” gibi binlerce uyduruk şeyler düzülmüşdür!. Bunca safsatalara batan ve bunları teneffüs eden ve tefekküre üç dakikalık zaman bile bulamıyan insanları, adı geçen insî şeytanlar, (HAKKI) görememelerinin, oyalanmalarının, onlara tatmîn ediliyormuş havası vermenin, narkozdan uyanmamalarının ve zombileşmelerinin iblisliği peşindedirler…

Müfessir Merhûm’a âid satırların Mefhûm-ı muhâlifi odur ki, ne kadar ıkınırlarsa ıkınsınlar ve geberircesine katakülli çevirirlerse çevirsinler, beşerî sistemlerin tamâmı da Allâh Azze karşısında bizzat kendileri “Terör mihrâkları” olarak bulunuyorlar… “Dembokratik lâyik ve cumhûrî” de olsalar, “Mahlûkât, inadına (Terörist olmaya) tırmanır; bunların  üzerinde İCRÂ-İ HÜKM Ü TASARRUFA KUDRETLERİ DE ASLÂ KÂFÎ GELMEZ; VE FELÂKET VE ŞEKÂVETDEN BAŞLARI DA ASLÂ SELÂMET BULAMAZ.”

Bütün bu beşerîlikleri “BM ve NATO-FETO” gibi onlarca birlik ve dirlik (!) adlı cinlik ve hinlikle de zerre kadar hâlledemezler… Üstelik de birileri, diğerlerine aynı birlik ve dirlik (!) içinden, cinlik ve hinlik kazığı atmak ve biribirlerinin ayakları altına karpuz kabuğu koymanın kahpeliğiyle ömür tüketirler!. Sam Amca da, bu anafor içinde, babasının malı gibi birinin toprağını ötekine “verdim” der; aynı birlik içindeki “stratejik ortağı” veya otlağına 15 Temmuz’larda “Haçlı Seferi” düzenler; pek çok salak da buna, ödlekliği sebebiyle “Haçlı Seferi” değil de hâlâ “Darbe-Heybe” güzellemesi ve şirinliği geçirir!. Böylece kahpe müttefikler, memleketinin altını üstüne getirmek isterken; o birisi de, İsrail yahudisinin “Nato a’zâsı olması içün imzâ atıb önünü açar” ve Filistinlinin daha da çok, (ahmak dost olarak) başını belâya sokar!.

Kimin eli kimin cebinde bilinmez; ve Ankara da, 93 senedir alkol komasından bir türlü çıkamaz; ve dostunu düşman ve düşmanını dost bilmeye devâm eder!. Vergi rekortmeni çok sevgili ve hatırlı vatandaşları ve şu anda âlem-i BERZAH’DA cehennemini yaşayan o ırz ve avrat tüccarı MADAMIN vaktiyle “Şerefiyle ve nâmusuyla (!) para kazanıyor” olması bile,  yukarıdaki Batılı ve Batıcı mübtezellerin yanında, çok daha cerahatsiz görünür!!!.

HÂKİMİYYET, ŞERÎATDA, EMÂNETİN EHLİNE VERİLMESİ VE ADÂLET’TEDİR!

Tekrar hakîkata (tefsir satırlarına) dönelim:

“İşte insanlar…. emâneti ne kadar yerli yerine koyabilirlerse….halk beyninde zâhiren ve bâtınen NÂFİZ (te’sirli) BİR HÂKİMİYYET ŞEREFİNE NÂİL OLURLAR.” (s. 1371)

Aksi halde, bu şerefe nâil olamaz ve binbir terör, yalan, iftirâ, hakâret, ihânet, terörist eşkıyâlarla milletdaş ve kancıkdaş olmak; ve dolandırıcılıklarla ve şerefsizce didişir bulunmak bunların karekteri hâline gelecekdir… Elleri biribirlerinin gırtlağında, “Dembokratik seçim” diyerek yırtınır; makâm ve mevki’ içün nice hileleri ve uydurmaları, kendilerine mubah da değil “vâcib” yaparlar; oy hırsızlıklarını kâfî görmiyenler, binbir yalan, dolan bahâne ile bunun üstüne bir de (mazbata hırsızlığına) tenezzül eder ve iblis sürüleri gibi biribirlerini yer dururlar!. Batı ve ABD emperyalizmasının köleleştirme zehri olan ve dünyâyı ateş çemberi ile kuşatan dembokrasi, hâlâ dillerde pelesenk edilmiş; asırlardır, milletleri yaşatan bütün değerler, bir bir bu zehir hesâbına köklerinden sökülüb, hâk ile yeksân olmuşdur…

Sanki Kahhâr-ı Zülcelâl Azze ve Celle Hazretleri (Hâşâ ve Kellâ) “İslâmiyyet, Şerîat, Vahdet, Tevhîd, Uhuvvet, Şecâat, Şahsiyet sâhibi olacaksınız” buyurmamış da; “Haçlı Batıl Batı’yı taklîd eden, onun benzeri maymunlar olacaksınız!” demişdir!!!..

Sorarsanız, topu da “Müslümanız” demeyi hiç ihmâl ve iptâl eylemez, Abdullah İbni Selül gibi “Cân u gönülden ve tâ yürekden, aşkile ve şevkile bir dahî ve bir dahî” neler neler öttürürler!.. Politikacı ağzı ve diliyle öyle bir hırs ve istismâr anaforuna atlarlar ki, câmilerde Kur’ân okuma yarışına bile girer; DİB’iş Başkanlığı’nın “Ezân okuma yarışması” gibi ıvır zıvır şeylerle akâidsizlik  ve amelsizliği tahkîm içün, oyalama, gözkülleme ve narkozlamaları, “altın kupalarla sahnelerden ve alkışlarla”  halka içirir dururlar!… Bu ve bunlar gibi binlerce dindışı muzahrafât (din yapılır) ve bu çöp yığınları arasında DÎN-İ HAKK görünmez olur; ve ortada, tahrîf, tağyîr, tebdîl mahsûlü yehudiyyet ve nasrâniyyet benzeri,  beşerîleştirilmiş bir religiona giriş ve gidiş başlar!.

Ve kafalarında, 1100 yıllık Müslüman Türk Milletinin dünyâya İslâmlık, insanlık ve ahlâk dersi veren devlet ve hükûmet sistemi zerre miskâl kalmamış; “Haçlı, Bâtıl ve kuyruklu Batı’nın da Kuyruğu Olmak”, bunların modern dinleri (Religionları) olmuşdur…

(Mâba’di var)

İntişârı: 10.04.2019 / 21:21:18 (tt)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir