Bay Çiçek’in dediklerini şu kısmıyla tekrârlıyalım:
“Bugünki sistem, GDO’su bozuk bir DAMOKRASİ oyunu sahneye koyuyor. Böyle bir sistemin, dünyada örneği yok.”
Meğer 90 yıldır tapılan sistem, şimdi GDO’su bozuk, dünyada örneği olmıyan bir dembokrasi OYUNU imiş!
Beğendiniz mi?
Bay Başkan Çiçek’in beyânâtının tamâmı, her cümlesi ile tek tek ele alınacak olursa, ortada fevkal’âde bozuk; hem de, GDO’su genlerine kadar her zerresi ile BOZUK bir sistem var ortada!. Hatta bu, sistem de değil, bozuk bir OYUN!.
Daha?
Hem de, Afrika pigme ve buşmanlarına ve yamyamlarına kadar, hiçbir kavim ve milletde ve memleketde yani “dünyanın hiçbir yerinde” görülmiyecek kadar da berbat; mayası ve südü, GDO’suna kadar bozuk, örneği de olmıyan bir dembokrasi!
Bunu da, “dembokrasinin kâbesi” dedikleri parlamentonun başındaki adam söylüyor!. Müfessir Merhûm Muhammed Hamdi Efendi Hazretlerinin “İmtiyâz-ı Rubûbiyyet sınıf-ı ruhbandan parlömanlara geçmişdir” cümlesindeki (Rabb’lık imtiyâzını) taşıyan vükelânın reisi olan adam!.
Biz, yıllardır “bu bir dembokrasidir, hatta zaman zaman da bombokrasidir” derken, kimsenin gıkı çıkmıyordu! Şimdi “demokrasi” denen religion, “tukaka” oldu; ve yerine henüz “yarı başkanlık” diyemedikleri, bir iki temrînâtdan sonra da diyeceklerini sandığımız bir başka religionu oturtacaklardır!. Her religion ve onun tanrısı, bir evvelki religion ve onun rabbi veya putu makâmına, “bozuk, GDO’su çarpık, oyun-oyuncak, dünyada örneği yok, tukaka” diyerek kâidesi üzerine oturtuluyor!.
Böylece, put ve putperestler târihinde, putlar, biribirini yiyerek nesillerini devâm etdiriyorlar…
Daha?
Bay Parlamento Başı Möhderem devâm ediyor:
“Turgut Özal’ın başbakanken Kenan Evren’le, cumhurbaşkanı olunca Mesut Yılmaz-Yıldırım Akbulut’la, Demirel’in Çiller, Ak Parti’nin de ilk dönemde Sezer’le yaşadığı sorunları hatırlatan Çiçek, “Kim gelirse gelsin benzer sorunlar yaşanabilir. İlkelerde anlaşmamız lazım. Çiftbaşlılık sorunu yaşanmaması gerekir. Bizim kurumsal kavgayla kaybedecek vaktimiz yok. Devletimizi, değerlerimizi yıpratırız, enerjimizi hiçe harcamış oluruz” diyor.”
Çiçek bile artık içinde bulundukları “GDO’su bozuk dembokratik oyun sisteminin”, uydurukçasıyla “sorun yaşatdığından” şekvâ ediyor!. Falan ile filânlar arasında bu sistem, hep pürüz, (k.riz) ve kriz peydahladı; “kim gelirse gelsin bu nesneler yaşanmaya devam edebilir!” diyor… Adam ve madamlara sorsak: “Kamal Paşa da “gelse,” acebâ vatanı tekrar kurtarıb, tekrar da Andaç Lozan hâtırâ ve hülyâları yaşatılamaz mı?!”
Bay Çiçek, böylesine berbat bir çıkmazda olduklarını dile getiriyor!..
Daha?
T.C.’nin, Hacı Abdullah Beyefendi’den sonra 2. Âdemi olan bu zât-ı möhderem, bu kadarla da kalmıyarak, “sahnedeki bu GDO’su bozuk dembokratik oyunun,” ortaya, “ilke” denen uydurukçanın ifâdesiyle “umde,” frengçesiyle de “prensip” koyamadığını şikâyetde… Meğer 90 yıldır, adam ve madamlar, “bu sisteme terssiniz” diye biribirlerini suçlarken, “ilkesiz olmalısınız, neden ilkeniz var!” diye biribirlerine giriyor ve zaman zaman da yekdiğerinin gırtlaklarına sarılıyorlarmış!. Gördünüz mü, vahyi yani Allâh Azze’nin irâde ve hâkimiyyetini beğenmeyib kadîm Yunan aklının uydurması olan GDO’lu yiyecekleri mideye indirmenin veya onlara tapınmanın encâmını?. “Allâh irâde ve hâkimiyyeti” içün asırlarca canı ve kanı pahasına çırpınan şu milleti, bir asırdır, “dünyâ sahnesinde nasıl GDO’su bozuk dembokratik oyunlar peşinde maymun gibi oynatıb palyaçoya çevirenler,” şimdi bunun hesâbını verebilecekler mi; yoksa, yanlarına kâr mı kalacak?.
Daha?
Bu mes’uller, Bay Çiçek’e göre, Anadolu ehâlîsine “çiftbaşlılık SORUNU da yaşatmış” oluyorlar ki, bu hılkat garîbesi hâllere halkı sürükliyenler, ne büyük cürümler işlemişler demekdir…
Daha?
Bu ehâli-i etrâk ve ekrâda verilen zarar ve zıyânlar, ihânet ve işkenceler, bu kadarla da bitmiyor!. Bay Parlöman reis-i möhderemi Çiçek, “sahnedeki bu GDO’su bozuk dembokratik oyunun,” “kurumsal kavgalara” da sebeb olduğunu i’tirâf ve şekvâ ediyor!. Ayrıca, bu uydurukça veya Üstâd Necib Fâzıl Merhûm’un ifâdesiyle “kurbağaca” bir kelime olan “kurum” ile de ne kasd ediliyor, bu dahî izâha muhtâc!. Lûgate mürâcaat etdiğimiz zaman, bu kurbağaca kelimenin karşısına dizilen bir düzine civârındaki kelimeye bakarsak, onca kelimenin bir tek kelime ile ifâdesinin, TÜRKÇE’mizin GDO’suna kadar anasını bellemek; ve onu, şirret dilencilerden bin beter fakirleştirmek demek olduğunu da apaçık görürüz… İsterseniz, üşenmeden de M. Doğan Efendinin “SÖZLÜK” dediği ve bir başka bu uydurukça ile ifâde edilen kitabının, 493. sahîfesinden sıralıyalım ki, sistemin GDO’su bozulunca yani “imam şey edince, cemâdât ve ciamaat gibi nesneler de ne haltlar ediyor;” ve bunlar edilince de, sistemin nerelerinde neler ve kimler neler ediyormuş, aynelyakîn ve bir misâl olarak görüvermiş olalım:
“KURUM: 1. Kuruluş. 2. Müessese. 3. Bina. 4. Tesis. 5. Tertib. 6. Şekil. 7. Kurma, bina etme. 8. Yaradılış, hılkat. 9. Ocak bacaları ve borularda biriken is. 10. Ordugâh. 11. Büyüklenme. 12. Kibirlenme. 13. Gururlanma. 14. Azamet.”
Bay Çiçek, “Bu günki sistem GDO’su bozuk bir demokrasi oyunu ortaya koyuyor ve böyle bir sistemin dünyada örneği yok” derken, çok da iyi eder ve benzetirken, bu südü ve kanından pek müştakî olduğu “kadîm Yunan aklının bizi kurumsal kavgalara da düşürdüğünü söylüyor…”
Kurumsal kavgalar yani, fâili mechuller, kim vurduya gitmeler, haksız idamlar, haksız mahkûmiyetler, çocuk kıtalleri, gezi ölüleri, ihtilâl ve darbe iç etmeleri, işkenceler, binbir zulüm ve paralel gebertmeler, gebermeler v.s…
Daha?.
“Bu Yunan aklının eseri olan şu dünyâ sahnesindeki GDO’su bozuk Demokrasi oyunu,” bizim bir asırlık “VAKTİMİZİ KAYBETMEMİZE” sebeb oldu diyor!. Çok iyi edib çok iyi de benzetiyor… İntâk-ı Hakk, böyle söylenir değil, böyle söyletilir adama!. Bazen, adam ve madamların irâdeleri selbolunur; ve o nâmütenâhî irâde ve hâkimiyyet, bazı hakîkatları, hakîkat tanımazlara bile vakt-i merhûnu hulûl etdiğinde, şakıtırcasına söyletiverir!
Daha?
Bay Parlöman Reis-i möhderemi Çiçek Adam, “dünya sahnesindeki bu GDO’su” ve genleri, südü ve kanı da “bozuk” eski Yunan aklının inbiklediği “dembokrasi oyununun,” “DEVLETİMİZİ ve DEĞERLERİMİZİ YIPRATDIĞINI” da demiş oluyor!.
Eski Yunan aklına kadar 3-4 bin sene evvellere “irticâ” edilir de “mürtecî” olunursa, ne halt edileceğini sanki Kur’an-ı Mübîn 15 asırdır Kâinât’ın kulak kepçelerine duyurmuyor, gözlerinin kör noktasına kadar da resmedib yapıştırmıyor!
Daha?
Bay Çiçek Âdem-i Möhderem, pek hikmetlice buyurmuş da oluyor ki: “Bu GDO’su ve südü ile kanı BOZUK Yunan aklının dünyâ sahnesinde tapdığımız DEMBOKRASİ OYUNU İLE, ENERJİMİZİ HİÇE HARCAMIŞ OLURUZ!”
Buna şübhe mi var mîrim!. Biz yarım asra yakın bunu ünleyib inliyoruz bre!
Hulâsa-yı Kelâm:
-Falan filanlar arasında sorunlar,
-İlkelerde anlaşma olmuyorlar,
-Çiftbaşlılık sorun ve morunları,
-Kurumsal kavgalar,
-Bunlarla vakit kayıpları,
-Devleti yıpratmalar, zıplatmalar, darbatlama ve berbatlamalar, tokatlama ve hortumlamalar,
-Değerleri yıpratma ve patlatmalar, çatlatma ve çarpıtmalar,
-Enerjiyi hiçe harcama ve isrâfın insanı “ıhvânü’ş-şeyâtîn” yapan en necîs saçıb savurma çağdaşlık ve çardaşlıkları…
-Ve daha binlerce iblislik ve müşriklikler…
Parlamento reisi Çiçek’in bu kadar yerin dibine geçirdiği “TÜRKİYE SAHNESİNDEKİ GDO’su BOZUK DEMBOKRASİ OYUNU” içün, şimdi ehâli, bilfarz şırrak diye hidâyete erib, bunları milletin başına belâ ederek herkesi bunlara TAPTIRAN ve bunların zikriyle uğraştıran, ehâlîyi sandık kumarının manyağı yapan 90 yıllık heriflere kalaylamaya başlarsa ne olacak!?
Haber devam ediyor:
“Çiçek, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yaşanabilecek ‘yetki karmaşası’ sonrası ‘Anayasal kaza’lar olmasını istemiyor.”
Parlömanlar Başkanı Bay Çiçek demek istiyor ki:
“Bu kadar Cumhurbaşkanının o kadar başbakanla itiş kakışı oldu, dedikodu ve fitne fücûr tükenmedi… Bu rezâletleri yaşıyarak, millete “dembokrasi” diye, şirinlik muskası zarfı içinde zorla dayatdık… Şimdi de bütün bunlar gene yaşansın istemiyorsak, bunlardan geriye dönmeliyiz!.. Bugüne kadar “çiftbaşlı” bir hılkat garîbesi veya bir ucûbe gibi yaşadık; ve millete de bunu en güzel, en iyi, en doğru rejim diye yedirdik… Ancak bundan sonra, “çiftbaşlı hılkat garîbesi” olarak yaşamak istemiyorsak, “yarı başkanlık” sistemine, yani bir beşerî sistemden öteki beşerî sisteme geçmek şart!!!. Çünki “vahiy devri geçdi, akıl devri geldi!” Martin Luter gibi âkil adamlar boşuna mı dünyaya geldi?. Ilımlı ve protestan akıl artık Pensilvanya’nın bile alâkasını bir değil bin kere çeker oldu!. Paralelliği doğuran rahm-i mâder, bereketler dağıtır oldu! Bugüne kadar “hep kurumsal kavgalarla” yaşayıb biribirimizi yedik, bunu da millete “en güzel rejim” diye kakaladık!. Artık “yarı başkanlık” tanrısına taparsak, “kurumsal kavgaların anasını belleriz!” Bugüne kadar “devletimizi ve değerlerimizi yıpratdık, enerjimizi hiçe harcamış olduk,” millete de bunları dünyanın en güzel, en doğru ve en iyi rejimidir diye, zorla ve falan tarihde falan köylülere (d.şkı) yedirir gibi yedirib içirdik!. Bundan sonra bunlardan irticâ’ idüb “yarı başkanlık” gibi müthiş bir religionumuz olacakdır; ve bunun her yeri pîr ü pâk olduğundan, her şeyimiz pırıl pırıl kalacakdır!. “Yetki karmaşası” ve “anayasal kazalar” gibi vukuu muhtemel, şüyûu vukûundan beter rezâletler de istemiyorum! Ammâ potansiyel olarak bunlar yeni ilâhımızın ulûhiyyetinde GDO nisbeti düşük de olsa, “ebediyyen” cumhuriyetimiz gibi paydâr olacakır; ve bu nisbet, ileride ne gibi azmak ve kudurmak ortaya koyar, bunu da şimdiden kestirib bilemem!!! Bildiğim tek şey, tapınmak üzere elimize yepyeni bir religion ve onun tanrıları geçmişdir. Biraz da bunlarla, sadece YENİ oldukları içün çok içden ve sıcak münâsebetler içinde olmamız, bu tür dembokratik aklımıza fevkal’âde mülâyim gelmektedir!. Bir müddet sonra bu da eskirse, o zaman bir başka tapma ve yapma hedeflerimiz ortaya çıkar; ve böylece, “değişim, dönüşüm, açılım ve yenileşim” metodolojisi ile yol alır, çağdaşca dünya coğrafyasında yerimizi alırız! Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet olarak ve biraz da biribirimizi (paralel çarkların) tornasında tesviye ede ede, yola devâm eder gideriz vesselâm!!!”
Evet, Bay Başkan Çiçek, bize göre böyle demek istiyor!
Daha dedikleri de var ki, onlardan da ne anlıyacağız, İnşaallâh müteâkib makâlemizde görürüz Efendim!
(İntişârı: 13.04.2014)