(6) İskilipli Merhûm Âtıf Hoca’nın “Tesettür-i Şer’î” Risâlesi ve İslâm’da Örtünme Emri
10 Ekim 2014
(8) İskilipli Merhûm Âtıf Hoca’nın “Tesettür-i Şer’î” Risâlesi ve İslâm’da Örtünme Emri
29 Ekim 2014

İSKİLİPLİ MERHÛM ÂTIF HOCA’nın “Tesettür-i Şer’î” Risâlesi ve İslâm’da Örtünme Emri

(7)

 

ŞER’ÎN / DİNİN EMRETTİĞİÎ TESETTÜRÜN FAYDALARI

Ali EREN Hocaefendi

İslamın emrettiği şekilde örtünmenin insanlar için birçok fayda ve menfaatleri vardır. Bazıları şunlardır.

  1. Kadınları, asıl vazifeleri olan ev işleri ve çocuk terbiyesi ile meşgul olmaya mecbur etmek.
  2. Karı kocayı, iş ve vazife taksimine ve hayatta tutumluluğa ve tasarrufa mecbur etmek.
  3. İffetli ve namuslu bir erkek, karısının yabancı erkekler ile görüşüp konuşma ve sohbetini gördükçe sıkıntı, vehim ve şüpheye düşer, bu yüzden karısıyla aralarında nefret meydana gelir.

Tesettürün bir faydası da âile saâdetini yok edecek hallerin meydana gelmesine engel olmak.

  1. Ahlâksızlığın ve fuhşun çoğalmasına ve yayılmasına engel olup iffet ve namus dairesinde aile mutluluğunu temin etmek…

Bunca fayda ve güzellikleri getirdiği için, daha önce anlatılan iki çeşit tesettür, kesin olan farzlardan ve İslamın alâmetlerinden olmuştur.

Onun için, ümmet içinden dinin emrettiği tesettüre dikkat etmeyenlere ve söz, yazı ve hareketleriyle tesettürün yok olması için çalışanlara engel olmak ve onları cezalandırmak, insanları yönetmek durumunda olanların dinî vazifelerinin aslıdır.

Bu hususta gevşeklik gösterip vazifelerini ihmal eyleyenler, Allah indinde sorumlu olduklarından dinî vazifelerini yerine getirmedikleri için mânen cezalanırlar ve azâbı hak etmiş olurlar.

Müslüman kadınlarına fuhuş vesikası verilmesi, meyhane, kerhâne, barlar, dans mahalleri gibi, şer’an/dînen haram olan yerlere gitmelerine müsaâde edilmesi kesin haram olduğundan, milletin yönetimini üzerlerine almış olanlardan buna müsâade edenler veya bu hususta vurdumduymaz davrananlar, bu yolla işlenen bütün yasakların tamamının günahından Allah huzurunda sorumlu olup büyük bir azaba uğrayacaklardır.

İslamın direklerinden ve alâmetlerinden birinin kaldırılmasına ve yok edilmesine gayret edenlere karşılık vererek, “emr-i ma’ruf ve nehy-i münker/iyilikleri emir ve tavsiye, kötülükleri yasak ve sakındırmak” vazifesini yerine getirmek, durumuna göre her müslümana vaciptir.

Bundan başka baba, anne, koca gibi özel yakınlıkları ve sözleri dinlenir durumda olan aile reisleri, kızlarının, karılarının ve diğer aile fertlerinin tavır ve hareketlerini devamlı olarak kontrol altında bulundurup, onları kötülüklere düşmelerine sebep olacak hallerden uzaklaştırmaları icap eder.

Özet olarak:

Onları yabancı kimseler ile beraber bulunmaktan, fuhuş ve ahlâksızlıklarıyla bilinen hayâsız ve namussuz kadınlar ile görüşüp konuşmaktan ve yabancı kimseler karşısında tesettürsüz bulunmaktan yasaklayıp engel olmak farzdır.

Dolayısıyla, “Hepiniz çobansınız ve başında bulunduklarınızdan sorumlusunuz” hadis-i şerifi gereğince, evlat ve hanımlarına kötü terbiye veren veya bu konuda ihmalkârlık gösteren her şahıs, aile fertlerinin işlediği bütün fenalıktan sorumludur.

İlave olmak üzere şunu da arz etmek isterim:

İslâmî tesettür gibi dinî hükümler, esasen alçak medeniyet ve sefih yükselmeyi yıkmak ve yasaklamak üzere konulduğundan, böyle bir medeniyetle birleşmesi mümkün değilse de güzel ve faydalı medeniyete ve hakiki yükseliş ve gelişmeye hiçbir şekilde engel teşkil etmez.

Çünkü faydalı medeniyet; faydalı ilimler, eğitim, sanâyi ve ticaret ile dost olur. İslamın emri olan tesettür ise buna mâni değildir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazretleri, “İlim öğrenmenin farz olduğu gibi, kazanç için çalışmak da her müslüman erkek ve kadına farzdır” hadis-i şerifiyle, ilmihal derecesinde ilim öğrenmenin ve insanlara muhtaç ve onlara yük olmayacak derecede helâlinden rızık kazanmanın, her Müslüman erkek ve kadına farz olduğunu beyan buyurarak, herkesi şahsî çalışması ile geçinmeye mecbur etmiştir.

( Not: İslamda ev geçimini temin etmek kocanın vazifesidir. Kadının esas vazifesi evinin içindedir. Yani kadınların geçim için çalışmaları, bütün kadınlara emredilmiş değildir. Burada, çalışmadığı takdirde başkalarına yük olacak durumda olan kadınların, onlara yük olmamak için edebe dikkat ederek çalışması gerektiği kastedilmektedir. Yani çalışmaları emredilen kadınlar, kimsesiz, fakir ve muhtaç kadınlardır. Nitekim bu hususa 2 paragraf aşağıda işaret edilmektedir. Ali Eren )

Bundan başka, mü’minlerin annesi Hazreti Âişe radıyallâhü anhâ, tesettüre ait izin ve ruhsatları dahi kullanmayıp azimetle amel ettiği yani tesettüre son derece dikkat ettiği halde, İslâmî ilimler ve şeriatla ilgili hükümler konusunda ictihâd derecesine ermiş olan sahâbî kadınlardan olduğu için, ashâb-ı kirâm hazretleri dinî meseleleri sormak için ona müracaat ederlerdi. O da perde gerisinden sorulara cevap verirdi.

Hicab ve tesettür gibi dinî hükümler, güzel ve faydalı medeniyete mâni olsaydı, kimsesiz ve fakir kadınların şahsî çalışmalarıyla geçinmeleri şer’an farz kılınmaz ve Hazreti Aişe gibi müslüman kadınların meşhurları, kazanmış oldukları üstünlük ve olgunluğa kavuşamazlardı.

(İlk intişârı: 18.10.2014)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir