(5) İskilipli Merhûm Âtıf Hoca’nın“Tesettür-i Şer’î” Risâlesi ve İslâm’da Örtünme Emri
24 Eylül 2014
(7) İskilipli Merhûm Âtıf Hoca’nın “Tesettür-i Şer’î” Risâlesi ve İslâm’da Örtünme Emri
18 Ekim 2014

İSKİLİPLİ MERHÛM ÂTIF HOCA’nın “Tesettür-i Şer’î” Risâlesi ve İslâm’da Örtünme Emri

(6)

Ali EREN Hocaefendi

 

TESETTÜRÜN ŞER’Î / DİNÎ HİKMETİ 

Sevgili Peygamberimiz’in temiz şeriatının hükümleri, insanlar arasında meydana gelmesi muhtemel olan her türlü şer ve kötülükleri, fesatları ve zararları mümkün olduğu kadar gidermek üzerine bina kılınmıştır.

Erkeklerle kadınların birbirleriyle aynı yerde bulunmaları ve her birinin diğerine çekinmeden bakmaları, aralarında ilgi ve alâka, aşk ve muhabbet meydana getirip, şehveti harekete geçirdiğinden, bu beraberlik çoğunlukla gayr-i meşrû sonuçlara sebep olur. Onun için, şer’î/dînî hikmet bu kapının kapanmasını ve böyle şeylere engel olunmasını gerektirmektedir. O bakımdan mübârek İslam dini fuhşu yasakladığı gibi, insanı fuhşa götüren sebepleri de yasaklamış ve daha önce işaret edildiği gibi iki çeşit tesettürü ( vücudun kapatılmasını ve erkeklerle kadınların bir arada bulunmamalarını) farz kılmıştır.

Şerefli İslam şeriatı tarafından, işlenilen fuhşun cezası olmak üzere,  hadler (cezalar) ve ta’zir cezaları konulduğu gibi, fuhşa götüren yolları kapatmak üzere de tesettür emrolunmuştur. Ta ki bu vesileyle bu hükümler tamamen tatbik edilmek şartıyla Müslümanlar arasında fuhşun mümkün mertebe kaldırılması ve giderilmesi temin edilmiş olsun.

“İnsanlar arasında fuhuş olmamasının yolu, had ve ta’zir cezalarıyla ve tesettür ile değildir. Ancak ilim, terbiye ve ahlâkın düzeltilmesiyle olabilir” şeklindeki gelecek itiraza cevap olmak üzere şöyle deriz:

Fuhşa götüren ve ona sebep olan şeyleri, medeniyet icabı diyerek doğru görmek doğru bir görüş değildir. Çünkü görüldüğü gibi, medeniyet denilen şimdiki hayatın doğurduğu ahlâk ve genel terbiye, esâsen insanlardan fuhşun kaldırılmasını ve yok edilmesini değil, aksine yayılmasını ve genelleşmesini doğuruyor.

Zira insanın kalbine Allah korkusunu yerleştiremeyen her çeşit ilim ve terbiye, insanları her türlü şer ve kötülüklerden alıkoyacak güzel bir ahlâk doğurmaz.

İnsanların kalbinde Allah korkusunun yerleşmesine sebep olan İslamî terbiye ve dinî ahlâk, insanlar arasında fuhşun yok olması ve kötülüklerin ortadan kalkması için yegâne âmil ve tek sebep olabilir. Ama insanın yaratılışında bulunan gadap ve şehvet sıfatını herkeste normal hale getirip daima o vaziyette bulundurmanın tabii ki imkânı yoktur. Onun için herkesin ahlâkını tamamen temizlemek mümkün değildir ki, yalnız bu yolla insanlar arasında fuhş ve kötülükler hepten yok edilebilsin!..

Evet, ahlâkı düzeltmek de fuhşu yok etmek için bir yoldur. Fakat bu, herkes için değil sadece bu değere sahip olan nâdir kimseler için geçerlidir.

Târihî gerçekler bize gösteriyor ki, her asırda insanların pek azı güzel ahlâka sahip olup çoğu bu güzel halden mahrum kalmışlardır. Onun için geçen asırların hiçbir zaman fitne ve fesattan tamamen ve yüzde yüz temiz kaldığı görülmüş değildir.

İşte sadece ahlâkı düzeltmek yoluyla düzelmeyen insan topluluklarının çoğunu maddî vâsıtalarla doğru yola getirmek ve onları doğruluk yolunda zorlamak üzere, peygamberlerin şeriatları had ve ta’zir cezaları getirmiş, akıl sahipleri de cezâ kanunları koymuşlardır.

İşte tesettür emri de mâddi vâsıtalardan ve fuhşu yok etmenin sebeplerinden biridir.

Yani şu demek:

Mübârek İslam dininde fuhşu yok etmek ve kötülükleri ortadan kaldırmak için hem ma’nevî hem mâddi vâsıtalar dikkate alınmıştır ki, her ikisinin yükselmesiyle maksat tam olarak temin edilmiş olsun.

(İlk intişârı: 10.10.2014)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir