Cihâdı Allâh Ve Rasûlü Ta’rîf Etmiş; Politikacılar “Güncelleyib” Tahrîf Edemez…
25 Mart 2019
Beştepe Fahrî İmamı Karaman: “Kur’ân Devletinin Demokratik Tarafı…”
26 Mart 2019

ŞİMDİ EN ZOR “AŞAMA”: “ZİHİNLERİN DEMOKRATİKLEŞMESİ, SANDIĞA İ’TİKÂDIN GÜÇLENDİRİLMESİ!”

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

Bizim, “dembokrasi bir dindir!” deyişimizi isbât eden nice hüccet ve delillere, inşaallah bundan sonra da devâm edeceğiz…

İşte makâlemize serlevha (başlık) olan cümle, şübheye aslâ mahal bırakmayacak kadar açık ve net olarak isbât ediyor ki, T.C.de “dembokrasi” tutkunlarının aşk u vecd ile bağlandıkları din, aynı ağız ve dili kullanmalarıyla da yakînen bilinmelidir ki, sadece “dembokrasidir!”

Bu dînin keyfiyetini ortaya koymak ve dünyada binlerce beşerî mezhebi bulunuşu sebebiyledir ki, tam bir tarifinin yapılması elbetdeki imkânsız bile değil, muhaldir!. Onun içün 6 temel esâsına, yani lâ teşbih “âmentüsüne!” işâret edilebilirse de, topyekûn hudutlarını ortaya koyacak şekilde “efrâdını câmi ağyârını mâni!” dörtbaşı ma’mur bir tarifinden her beşerî dokrin ve ideolojide olduğu gibi aslâ bahsedilemez…

Bir de şu noktanın altını çizmeyi lüzumlu buluruz ki, onu, kendi kendisiyle ne olduğunu ortaya koyarak “künhü budur!” diye ele almak, (yok olmaya mahkûm) bir mahlûkun varlığını ortaya koymanın sıkıntısını doğuracakdır!.

Ancak, İslâmiyyet gibi dört başı ma’mur, mutlak ve ta’rifi kat’î hatlarla belli bir DİN ile mukâyese edildiğinde, bu HAKK dîne nerede, ne kadar zıtlık içindedir diye mes’eleye el atılırsa, ancak o zaman dembokrasiyi ne olduğu noktasından değil, ne olmadığı noktasından tanıyabiliriz…

Star Gazetesinin Umûmî Neşriyat Müdîri ve o grubun icrâ hey’eti başkanı da olan Mustafa Karaalioğlu, dembokrasi dininin “AKÂİDİNDEN” artık açık açık bahsedebilmektedir…. Makâlemizin serlevhası da onun 16.6.2011 târihli yazısından iktibâs edilmişdir.

Tekrar göz atacak olursak Zaman gibi Okyanus ötesi zihniyetin kadrosu içinde yetişen mâhut “yazar”, aynen şöyle diyor:

“-Türkiye her seçimde siyasete şekil vermek maksatlı kampanyaları ve kavramları sandığa gömerek ilerliyor. Şimdi en zor aşamaya gelinmiştir. Sıra, zihinlerin demokratikleşmesinde, sandığa itikadın güçlendirilmesindedir.” 

Evet, dembokrasi artık kimsenin inkâr edemiyeceği kadar apaçık bir dindir ve ona iman edenlerin hayat tarzlarını, dünya ve metafizik görüşlerini belli esaslara bağlamaktadır…

Geçenlerde, bir nebze 6 îmân esasına temas etdiğimiz dembokrasinin, o “akaid” esaslarını tekrar hatırlamakda fâide vardır:

“Lâ teşbih 6 âmentü umdesine gelince, bunlar da “son kullanma tarihine kadar!” işte:

1) Müşâhhas olarak asla ortaya çıkmayan illüminâti ve onun yeryüzüne akseden kutsal dembokrasi dininin bütün tanrılarına, ve bu ilâhların “Okyanus ötelerine!” uçak taşıyan gemilerinin kuvvetine ve dize getirici rûhâniyyet ve himmetine, ve nükleer silâhlarının yok edici kudretine, “yeni dünyâ düzeni!” hoşgörü-diyalog ve Türkçe Olimpiyatları gibi maksadına şâl örtülmüş her türlü politik yaratıcılığına yani hâlikıyyetine îmân!

2) Yüce rubûbiyet makâmına âid istihbârât teşkilâtlarının, husûsî mahallere getirib götürdüklerine, gizli ve açık bütün mesajların ve bütün senaryo ve her türlü planlı ve müretteb ve insanlığın hayrına (!) topyekûn gözboyama, yalan, fısıldaşma, laf taşıma, icabında şantaj, korkutma, tehdîd, tenkîl, kıtâl v.s. ne varsa, bütün bunların hiç değiştirilmeden kul ve elçilere aynen aktarılmasında, vazifeli melekmisüllü görünmez, emre âmâde, tam itaat içre, rûhânî, kardinalvârî, takiyyeci (gölge adamların) varlığına îmân…

3) (Anayasaların bütün madde, bend ve fıkralarına tepeden tırnağa îman…) Ve onlara aykırılığın karşısına çıkış ve redd… Başda Kur’ân olmak üzere “Gökden indiği vehmedilen!” her türlü mukaddes Kitabların keenlemyekün olduklarına ve onların artık aslâ kaale alınamıyacaklarına, kutsal Kitabın ancak beşer irâdesiyle ortaya çıkarılan ve üzerine and içilen bir KİTÂB olabileceğine ve buna îmân

4) Tanrının mesajlarını insanlara liderlik vasıfları ile tebliğ eden ve beşerî aklın asla vazgeçilmezliğine ömrünü adayan ve “dembokrasi zikrini!” en ileri derecelere götürmek peşindeki bütün en üst sınıfın kutsal elçiliğine îmân…

5) Yamukluk yaparak, verilen emir ve yasaklara ters gidenlerin mutlaka operasyonel ve “locasal” bir terbiye ve cezâdan geçirilerek haklanacağına; ve yapacakları serkeşlik, fısk, ısyân ve tuğyânın, dikkatle ta’kib edildiğine ve iktidârlarının veya muhâlefetlerinin şöyle veya böyle, terör odakları veya kaset odakları veya zina seansları veya pek çeşitli iftirâ ve şantaj teknikleri ile olağanlaştırılarak ve tuzaklaştırılarak, bir takım mihraklar marifetiyle yanına kâr bırakılmayacağına, hulâsa bir “hesâb gününe!” îmân…

6) Dembokrasi Dininin tanrıları, nerede ne olacağını ve kendilerini aynı zamanda mutlak kâhin sıfatlarına sahib bildikleri içün, en hatâsız şekilde (kader tayin ederek ellerinde tutar!) Veya tahmin eder ve tahminleri de öylece çıkar ki, buna da dembokrasi dininin mü’minleri,kaderlerinin dembokrasi tanrılarının ellerinde olduğuna îmân ederler!…”

Aynı adamın aşağıdaki satırlarına da bakılacak olursa, artık Türkiye’de Allâh, İslâmiyyet, Peygamber, Kur’an, Melek, Âhıret Günü, hesab-kitab, sırat, mizân, kader gibi vahye âid mefhumların ortadan kalkdığını ve yerlerine, işâret etdiğimiz dinin ıstılahlarının geçdiğini ve her geçen gün de buna insanların cebredileceğini apaçık görebilirsiniz!

Buyrun:

“-Temelde bir yalan olan yıllar içinde kurumlardan aldığı güçle siyasal faktör haline gelen korku, demokrasinin gücüyle imha edilmiştir….”

Dembokrasiye akaidden bahsedildiğine göre, Allâh korkusu da dâhil“bütün kurumlardan alınan korkular artık dembokrasinin gücüyle imha edilmişdir!” deniyor… Dembokrasinin tanrısı (Allâh) değildir, onun içün o dinde, “Allâh korkusundan!” bahsetmek muhaldir; ve yine o dinde, kalblerde olanı bilen bir ma’bud veya tanrı aslâ olamaz…

Ma’lum adam devam ediyor:

“-Türkiye’nin Pazar günü yaptığı seçim pek az demokraside görülebilecek kalitede oldu.”

Dembokratik ahlâka göre de, demek ki şu aşağıdaki kelimelerle milletin paspaslaştırılması, “pek az demborkaside görülecek KALİTE!”

Buyrun dembokrasinin (kalite ) anlayışı:

“Ana a… (ana-avratlar), angut, toki evlerini kardeş payı yapmazsam şerefsizim, yalancısın, müfterisin, soyguncusun, dişlerini sökeceğim, yolsuzsun… hırsızlar, hâinler, kasetle gelenler, statikonun Allâh’ı (hâşâ ve kellâ) Ankara’da, (âyet-i kerîme içün) sinir bozucu, yiyiciler, uşaklar, bunlara adam denmeeeez, bunlar çetelerin adamları!”

Ve daha yüzlerce iğrenç hakaret ve küfürler, iftirâlar, kara çalmalar, aşağılamalar, adâletsizliğin ve lâf ishâlinin, hayır, yüzlercesi değil onbinlercesi…

Lânet olsun böyle dembokrasinin böyle kalitesine…

Sonra da “helâl etdim, siz de helâl edin!” nâneleri…

Okyanus ötesi Kanalların “dembokrasi şöleni!” palavraları ve göz boyamaları… Ve aynı “yazar!” dan:

“-Katılımdan temsile ve hukukundan ölçümüne kadar böylesine mükemmel bir istatistik ve tabloya vatandaşın yarısını sandığa götüremeyen Avrupa demokrasilerinde bile kolay rastlanamaz. …”

Elhakk doğrudur, Avrupalı gebe karılar yukardaki sövüş ve dövüşleri görüp duysalardı, çocuklarını düşürürlerdi!. Daha:

“-Türkiye demokrasisi tam yaşanan değişim ve yeniden yapılanmanın tabiatına uygun olarak olgunluk dönemine adım atmıştır. 12 Haziran seçiminin işaret ettiği gerçek de budur. Ancak iyi ve katılımcı bir demokrasi bu sonuçları üretebilirdi, Türkiye de bunu başarmıştır.”

“Türkiye dembokrasisi olgunluk dönemine adımını!” böyle atmışsa, tam olgunlaşınca seyredin ağızlarla ters taraflarının yer değiştirip, her tarafı nasıl ayak yoluna çevirdiklerini…

Allâh Azze ve Celle, bu şirk tufânından müslümanları muhâfaza buyursun ve Nûh Aleyhisselâm gibi gemisine bineceğimiz bir kurtarıcı nasîb etsin!

Son cümle ise zihinlere hükmetmenin, dembokratik faşizmanın ve zorbalığın ayak seslerini de taşıyor ki, “Allâh korkusu hikmetin başıdır!” sözünün kıymeti bütün ihtişâmıyla ortadadır; ve bundan zerre kadar eser taşımayan sistemlerin insanlığa seadet değil, felâket getireceği ve getirdiği de bedâheten işte ortada…

“-Türkiye her seçimde siyasete şekil vermek maksatlı kampanyaları ve kavramları sandığa gömerek ilerliyor. Şimdi en zor aşamaya gelinmiştir. Sıra, zihinlerin demokratikleşmesinde, sandığa itikadın güçlendirilmesindedir.”

“-Demokrasiyi kendi iktidarını garanti ettiği müddetçe seven, aksi halde karşısındakine diktatör karası çalanların hukuka ve demokrasiye entegre olma zamanı gelmiştir.”

“Dembokrasiye entegrasyondan!” bahsedenler, bizim “Lâ ilâhe…”diyerek bütün beşerî sistemleri son zerresine kadar nefy ü inkâr ve redd etmemize aslâ mâni olamıyacaklardır.

Gerçek bir müslüman, ancak ve o Büyük Bilâl gibi sâdece:

“-YÂ EHÂD!”

Der, gerisini, insî ve cinnî lâ’netli şeytânlarla, şirkin de her türlüsünü, zerresine kadar ve şiddetle reddeder!

Allâh’ın dînini ucuzlatan, silip süpüren, yerine geçen, yasaklayan, örten, telbîs eden, kullanan, istismâr eden, yamultan, çarptıran her şeye ve her iblise lâ’net!

(İntişârı: 16.06.2011)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir