Sungur “Ağabey”in Cenâzesine Neden Aktılar!?
6 Aralık 2012
Kavakçı’ya Göre (Tesettür Değil De), “Başörtüsü” Hakk; Ve Bunun Karşısında Olmak Bâtıl!
2 Kasım 2013

13.2.13 târihli yazısında (.ardakçı) veznindeki Bardakçı, papa ile alâkalı yazısında diyor: .......“Otranto'da Gedik Ahmed Paşa ile savaşırken ölen

PAPA, BARDAKÇI, GEDİK AHMED PAŞA VE ANTONİO PRİMALDO!

Ahmed SEYYİDOĞLU 

 

13.2.13 târihli yazısında (.ardakçı) veznindeki Bardakçı, papa ile alâkalı yazısında diyor:

…….

“Otranto’da Gedik Ahmed Paşa ile savaşırken ölen İtalyanlar, Hristiyan dünyasında “Otranto Şehidleri” diye bilinirler. Fatih Sultan Mehmed’in gönderdiği askerlere karşı mücadele edenlerin başında Antonio Primaldo vardır ve bir iddiaya göre savaşırken can vermiş, bir başka iddiaya göre de şehri savunan diğer İtalyanlar ile beraber İslamiyet’i kabul etmediği için Gedik Ahmed Paşa tarafından idam ettirilmişlerdir. Kaç kişi oldukları hakkında artık kesin bir bilgi yoktur ve ortaya 278 ile 1300 arasında değişen sayılar atılır…


Vatikan, “Otranto Şehidleri”ni asırlar boyunca unutmadı. Gedik Ahmed Paşa’nın birliklerine karşı memleketlerini savunurken hayatlarından olan Otrantolular’ı “aziz” ilân etme çabası tâââ 16. asırda başladı. Vatikan, Antonio Primaldo ve arkadaşlarını 1539’da kutsadı, azizliğin ilk basamağı olan “Beatification” merasimini 1771’de o zamanın Papa’sı 14. Clement idare etti ve nihayet şimdiki Papa 16. Benedictus, geçen gün makamından ayrılacağını duyurmasından hemen önce hepsini “azizlik” makamına yükseltti!

FATİH “YETER BRE!” DEDİ!


Otrantolular, Gedik Ahmed Paşa’nın birlikleri ile 1480’in 11 Ağustos’unda yaşanan muharebede hayatlarını kaybedenlerden yahut sonradan idam edilenlerden 278’inin kurukafaları ile kemiklerini şehir merkezindeki katedralde burada fotoğrafını gördüğünüz büyük camekânlara istif ettiler ve hâlâ muhafaza ediyorlar!


Mesele işte burada: Birkaç yıl önce “Avrupa Birliği başka bir kültürdür, içerisinde Türkiye’ye yer yoktur” diyen Papa 16. Benedictus geçen gün 533 senelik kan dâvâsının, yani Otranto’nun âyinini yapıp Fatih’in gönderdiği birliklerin karşısında canından olan Antonio Primaldo ile arkadaşlarını “aziz” ilân ediyor; bizde ise birileri hâlâ “dinlerarası diyalog”dan bahsediyorlar ve aklıevvelin biri de TV ekranlarında “Fatih’in bilmem kimin oğlu ile ilişkisi vardı” diye geveliyor!

Fatih Sultan Mehmed galiba “Destuuur!.. Yeter bre!” deyip harekete geçti ve “Yallah oradan!” deyip önce Papa’yı halletti!”

Yahu böyle gayr-i ciddî laf sıkmalar, evvelâ ayıpdır… “Destuuur, yeter bre!” deyip papayı halletmiş de, bilmem nerden başlamış!

Bu sıkmaları da, Fâtih Cennetmekân üzerinden yürütmek bir tarihçi geçinen içün yüzkarasıdır! 

Bu (.ardakçı) vezninde Bardakçı, hiç sağlam pabuç değil!.

Karşısına Cübbeli komedyeni alıp hakikatları onun ağzıyla sulandırmanın fitnecibaşısı!. Cübbeli denen de, ekran bülbülü olunca kendinden geçdi; ve (y.mediği) (.alt) kalmadı…

İşi uçkur edebiyatına kadar vardırdı; ve Altaylı ile Bardakçı’yı donuna (iş….cek) kadar kahkahalara boğdu! Bunu da, kendi sakalına, cübbesine ve külahıyla şalvarına ve nisbet iddiasında bulunduğu zâtların şeref ve haysiyetine (……..) edecek kadar yakıştırdı!!!

Ekranlarda öyle bir şakır oldu ki, “Kamal Paşa kendi cebinden para verib Elmalılı Merhûm’a tefsîr yazdırdı!” diyecek kadar hakîkatları tersyüz etmekden utanıb çekinmedi…

Okyanus Ötesi Mehdiyyet Makam-ı Muallâsına da veryansın edince, Diyalog Dünyâsı’nın zaptiyeleri, cübbenin ve şalvarın altındaki yumuşak karnı keşfedip (!) adamı derdest eylediler!

Sonra da kodes…

Cıyaklamanın, yalvar yakar olmanın bini bir para!…

Nihayet hocfendinin aziz hatırası önünde, adamı öyle bir eğilişle eğdiler  ki, neredeyse külâhı ayakucuna düşecekdi!. İyi tevbe etdirdiler ve ancak bu mâ’nevî el etek (öp….lerden) sonra delikden çıkabildi…

Şimdi de Uludağda hava atma peşinde…

Yakında gene kantarın topuzunu kaçırırsa hiç şaşmayın! Çünki ayar sıfır, cagırdama, laf salatası ve komedi yahşî! Dizginini çekecek bir Hazreti de yok; veya yok hükmünde…

Sadede gelelim:

Bardakçı’ya göre, Ricardo Primaldo, bir rivâyete göre Gedik Ahmed Paşanın, İslâm’a girme teklîfini kabûl etmediği içün kellesinden olmuş!.

Yahu Fâtih Cennetmekân Hazretleri gibi Hadîs-i Şerîfe mâsadak, zülcenaheyn bir Sultân-ı Muazzam ve Kumandanın paşası, böyle (zorlama=ikrâh) ile İslâm’a adam kazandıracak öyle mi?!. Yani Kitâbullâh’ı, sünneti, icmâ’ı ve nice fetvâları  es geçecek ve zorla eşkıyâlık ve kâtillikle adamları “müslüman” yapacak!. O kadar adam da, ancak Endülüs’de haçlıların müslümanlara tatbik etdiği böylesine piç bir ikrâh karşısında “müslüman olmuş olacak, paşa hazretleri de bunu görüb keyf alacak!” Hâşâ ve kellâ…

Fâtih ve o devrin ulemâsı, herifi (…….)den asar ve akbabalara yem olarak da ağaç dalında bırakırlar!

Adam, târihçi geçinip, bu rivâyetleri yazmaya utanır!. İslâm târihinin neresinde, “İslâm’a gir, girmezsen kellen gider!” deyû hangi gayr-i müslimin (ikrâh=zorlama) ile kellesi alınmış? . İlâç içün bir tek misâl verilsin! Veremeyen ve hâlâ daha iddia eden olursa, ona en azından Allâh düşmanı bir müfteri denir… Dün ve bugün, “dembokrasi, cumhuriyet, ateizma, kamalizma ve bilmam na dinlerine girmedin onlara îmân etmedin!” diye mimsiz nice medeniler insanları tavuk gibi dünyanın dört bir yerinde boğazladılar ve hâlâ da boğazlamaktalar… Allâh’ın Dîninde böyle kıtâl ve alçaklıklara aslâ ve zerre kadar müsâdif olunamaz… Vâkıada da böyle olmuş ve rastlanmamışdır…

Sonra (.ardakçı) veznindeki Bardakçı mı ne ise, işte o, bir de “Fâtih cennetmekânın, devletin selâmeti içün kardeşlerin katlini!” kânunlaştırdığını müdafaa eder; ve İskilibli Büyük Şehîd Merhûm Muhammed Âtıf Efendi Hazretlerinin de “Yunan taraftârı olduğu!” gibi son derece uydurma ve tımarhâne kaçkınlarının bile iltifât edemiyeceği bir iftirâyı ortaya atar!!!

Böylesine cihan çapında yalan ve iftirâlara pes!…

“Kardeş katli!” denen şu yaygın vahşeti ele alalım:

Sabık Mahkeme-i Temyiz Reislerinden Ali Himmet Berkî Merhûm’un, “Büyük Türk Hükümdârı Fâtih Sultân Mehmed” nâm eseri meydanda… Bu eser soruyor:

“- Böyle bir kânunnâme varsa, bunun aslı nerede?. Neden aslı elimizde yok da, Fâtih zamânının elfâz ve elkablarını taşımayıp, 200 sene sonrasının elfâz ve elkablarıyla yazılmış bir kânunnâme, neden Viyana İmparatorluk kütübhânesinde bulunmuş; ve bu, “Fâtih Kânunnâmesi!” diye dünyâya yutturulmuşdur; ve 3-5 bin senelik incik boncuklar geliyor da, bu kânunnâmenin orijinali bugüne neden gelemiyor???”

El-Cevab: Büyük ve Cennetmekân Fatih’in şahsında, Osmanlı müslümanlarını, cihana, BARBAR, VAHŞÎ ve CANAVAR tanıtmak…

Bunları, mücerred Allâh düşmanlığı adına uyduranlara da, yayanlara da, inanan gerzek sürülerine de, Allâh’ın Kitabı ile “eâzım-ı cerâimden” olan ma’sum insanların hele beşikdeki yavruların kanına girmeyi, ecdâdımıza lâyık ve meşrû’ gören Osmanlı düşmanı hâin ve uçkuru düşüklere de, lâ’net üstüne lâ’net ve ebediyyen hasâret ve cahîm!

(İntişârı: 13.02.2013)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir