.
23/Haziran/2019 İstanbul dembokratik seçimini o usûl çerçevesinde kazandığı zehâbı içindeki Trapezus-Pontus hatırası taşıyan; ve hakkında 2013’de “Nitelikli dolandırıcılıkdan” da’vâ açıldığı tv şeytanlarının dilindeki İ.oğlu da, aynı gün şu mesajı Global Küre’ye yaydı:
“Yüzyılı aşan demokrasi geleneğimize sahib çıkdınız!”
Böylece, Jön Türk, İT (İttihadçı), Halkçı sülâlesini dile getirib tedâî etdirerek, müntehiblerini (seçicilerini) takdîr ve tahsîn eyledi!. Böyle olmıyan, ammâ hiç olmayan uydurma bir “gelenek” hangi cins mahlûkâtın yapısında varsa vardır da, ancak 1946 San Francisco gâvurlarının Türkiyâ’ya (dayatması ve cebrine) kadar, bu nasıl “gelenekse” hiç görülmeyen “gelmeyen” bir gelenekdir!..
Müslüman Türk târîhi, böyle “Dembokrasi denilen Antik Yunan Aklına TAPMAKDAN” münezzeh, müberrâ ve müstesnâ bir târihdir… Lâ’netli Lût kavminin günümüzdeki çukuru LGBT’cilik ve Antik Yunan aklı olan dembokrasiciliklere tapıcılık ve bunun altında da insanların kanını emici bir zâlimlik, Haçlı Batı’nın ve Rum Pontus târihinde olabilir… Herkesin, kendi târihini bilmesinde ve bunu başkalarınınkisi ile karıştırmamasında; ve başkalarının târihini kendi târihi gibi kullanmama şeref ve haysiyetine sâhib olmasında, en azından mertlik ve insanlık nâmûsu vardır…
İ.oğlu, meşhûr ve dominant karekteri olan püsküllü (ya.an)ı, burada da devreye sokmadan edememişdir!. Müslüman milletin târihinde böyle bir “gelenek mübtezelliği” yokdur ve dînini terketmedikçe de olamaz… İ.oğlu burada da kuyruklu bir “yal.n” söylüyor!. “Kâzibîn”, Allâh’ın, Meleklerin, Peygamberlerin ve bütün ins ü cinnin lâ’netlediği bir mahlûk türüdür…
Kimlerin adına konuşduğunu söylemese de, apaçık ortada olduğunda şübhe etmediğimiz mûmâileh, birinci meşrûtiyet’den bugüne 143, ikincisinden 111 yıl geçmişdir ki, ikisi de “yüzyılı aşan” bir zamandır!. O muhayyel, uydurma ve yalan “geleneğe sâhib çıkanlar”, nesebi bozuk ve belâsı müseccel Jön Türkler ve vatanı satışa çıkaran İT tâifesi olarak takdîs edilmektedir… Bu noktadan bakınca, “İhânet geleneğine sâhib çıkanlar” kimlerse, kendisine oy verenler olarak bunlar, İ.Oğlu tarafından bir nevi tebrîk ve tebcîl görmüş oluyor!
27/Haziran/2019 günü “Cinsiyet Eşitliği” diyerek mazbatasını alan Trapezus-Pontuslu ve Kostantinopolis’in gûyâ “ŞEHR EMÎNİ” İ.zâde, Eyüb Sultan’larda okuduğu Yâsîn’lerin, birgün kendisinin çarpılmasında âmil olabileceğini hiç aklına getirmiyor olabilir mi?. İ.zâde’nin Kankası gibi pozlar veren ve “Sizin Allâh’ınız” diye tivit atarken “Allâhsız’lığını” i’tirâf ve iş’âr eden Madam Kaftancıoğlu’nun, “LGBT renkleriyle de iştihâra” yeltenişi veya kıyâm edişi; ve başörtülü kadınlara bazı azgın madamların metro, devlet dâiresi gibi yerlerde böğürmelere başlaması da, Global dünya çete ve şeytanlarının kimleri kuklalaştırıb oynatdığını iyi göstermesi bakımından câlib-i dikkatdir!. Bütün politikacılar, bu işin başka “şubeleri=versiyonları” hâlinde bu dış mihrakların parmaklarında olmadıklarını, her şeye rağmen isbât mecbûriyyetindeki adam ve madamlar bilinebilir!
İşte dembokrasi bu… Antik Yunan Aklı!… Pontus aklının “paraleli!”
Şu habere bir nazar atalım:
“Ekrem İmamoğlu 2014 yılında Beylikdüzü Belediye Başkanı olur olmaz belediyenin amblemini LGBT bayrağı renkleri taşıyan bir kırlangıçla değiştirdi. “Logo değişemez mi?” denebilir, ancak mühim olan şu ki, logo değişmedi, logoya imza atar gibi sadece renkleri değişti…”
İmamoğlu’nun hoşlandığı ve tatmin bulduğu logo ve renkler şöyle:
Bir Belediye olarak, Lût kavminin “Lûtiliğinin bugüne akseden remz renkleri” İ.Oğlu’nun acebâ neden Logolojik zevkine uygun düşmüşdür; bunun da, dembokratik, sexopolitik, Lûtîlojik-İbn.matik, psikoerotik veya psikopatolojik bir cevâbının olması gerekir sanıyoruz?. Haber devam ediyor:
“İmamoğlu sadece logoda değişiklik yapmakla kalmadı. Belediyede dahilinde “Toplumsal Eşitlik Birimi” adı ile bir birim kurdu. Birim Bursa Nilüfer Belediyesi’ni örnek almakta ve “okullarda LGBT eğitimini” gündem edinmekteydi.”
Müteveffâ Erbakan Seâdetçileri ve yiyicileri ile Madam’ın “iyicileri” de, oyları ile bütün bu LGBT seanslarına ortak ve şerikler olmağla, iki cihanda ve bilhassa öteki tarafda LGBT renkleriyle haşrolabilirler kanaatindeyiz!.
Binaliciler de, binlerceden sadece bir veçhesiyle, 2’den 18’e çıkan rakı fabrikalarının bütün istihsâli ne kadar baraj dolduruyorsa; ve gene öteki tarafda o kadar baraj ve rakı ırmakları içinde yüzer oldukları hâlde haşrolacaklarsa, onu da en iyi YARADAN Azze ve Celle bilir!.
Sümeyye Erdoğan’ın Başkan Yardımcılığı yapdığı KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) denilen yerin, ve “İstanbul Sözleşmesi” adı altında yapılan ve Anadolu halkından mal kaçırır gibi kaçırılıb saklanan sözleşmenin, nasıl LGBT noktasına getirildiğini de îzaha çalışmalıyız… Bu KADEM, AKP’nin bir “yan kuruluşu” olarak mı, yoksa, samanaltından su gibi akarak mı yatağına yol bulmaya çalışmaktadır?
İ.Oğlu olsun, CHP, MHP, AKP, ve HDP gibi partilere (oy) verenler, bey’at edenler, salâhiyyet verenler, icraatlarını tasdik ve tahsin edenler, bu partilerin mutâbakatıyla (uzlaşmasıyla) 2013 de kabul ve 2014’de mer’iyyete giren ve halkı “Lût Kavmine” çevirme hedefindeki sözleşme sebebiyle, LGBT kavmi ve bunları palazlıyanlarla aynı yerlerde HAŞROLMAYI göze almış sayılmıyacaklar mıdır?..
“Cübbelâ’sından Şerocak denen hoca kılıklı şeytanlara, başörtülüsünden çarşaflı echellere, mezhebsizinden tarikat istismarcısı yobaz ve küt kafalılara, ilhâdiyatçısından DİBİŞ’çisine ve eçhel-i cühelâsından ekfer-i küferâsına kadar” bu dembokratik sürülerin, yüzbinlerce küfr, şirk, nifâk ve harama ortak olmamak adına sandık ve kafese girmiyenleri yani “oy vermiyenleri, en kötüsüne oy vermişlerdir, bu ise küfürdür, karşı tarafa oy vermemek FARZDIR”, diyerek “kâfir ilân etmeleri”, yanlarına kâr mı kalacak sanılıyor?!
Hesab Günü, “Yâ Rabbi! Bizleri başlarımızdaki adamlar saptırdı, onların azâbını mudaaf ve müşeddet kıl” dedikleri zaman, “Hepinizin de azâbı muda’af ve müşeddet olacaktır, siz bilmezsiniz ben bilirim” hıtâb-ı ilâhîsi karşısında, rakı içmeye besmele ile başlıyanlar gibi “Besmele ile nice gayr-i meşruluklara peşînen tasdik oyu basanlar”, acebâ hangi istihfaf ve alaylarından dolayı da hesaba çekileceklerdir?.
Nice milyonları idlâl ve ifsâd ederek onları sandığa veya kafese sokan veya tıkan hoca kılıklı iblisler, “Essebebü ke’l-fâil” sırrınca ve üstelik hem dall ve hem mudill bulunmalarıyla; mes’uliyetleri ve ebedî hasâretleri acebâ nasıl olacaktır?. O gün bu cübbelâ, şerocak, tarîkat saptırıcısı barikat narkozluları ile DÎN İSTİSMARCISI ilhâdiyatçılar ve DİBİŞÇİLER’e, LGBT’lilerden ve onların dembokratik destekçi ve avukatlarından şefaatçılar bulunabilecek midir?…
Eyds denen necâset hastalığı bile bu global eşkıyâlar dünya nüfusunu 7-8 milyardan 500 milyana indirmek içün karar almadılar mı; ve “GRID=GAY RELATED IMMUN DİSORDER” yani “Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi bozukluğu” denen pisliği, ismindeki “homoluğu” gizlemek içün “AİDS’e=Edinilmiş Bağışıklık Sistemi Bozukluğu”na çevirmediler mi?. Zinâ, aklen ve şer’an iğrençken; bu LGBT cinsî sapıklıklar hem aklen, hem şer’an ve hem de TAB’AN (fıtraten, hılkaten) iğrenç ve nefret verici değil midir?.
Lût kavmini kahreden bu iğrenç belâ, şimdi Global Çete Projesi olarak dembokratik müflislerin gaflet, dalâlet ve hıyânetlerini de kullanarak, Türkiya’da tatbika konulmak üzere düğmeye basılmış bulunuyor. Bunda, “Müslüman Türküm, Kürdüm, Arabım, v.s.” diyen hiç kimsenin zerre miskâl şübhesi olmamalıdır…
AKP iktidârı zamanında LGBT cenâhı iyice kudurdu!
İngiliz güdümündeki 27 senelik CHP şefokrasisinde ve zifîrî karanlık iktidârında, Dîn’e, ahlâka, âileye, yazıya ve târîhe, bu 5 ana millet damarına öylesine hançer saplandı ki, bunlar, AKP iktidârında belki biraz hafifletildi idi ise de; o 27 senelik şefokrasi zulmünde yapılmıyan nice ma’nevî katliâm, 1950’den sonra ve bilhassa bugünün ikiyüzlü İktidârı eliyle pek çok farklı noktalarda, gevşetici, çözücü, silici, eritici, sahsiyetsizleştirici ve haçlı Avrupa “uyum yasaları” denilen küfr ü şirk rayına da girerek, sayılamıyacak kadar derin menfilikler, din ve ahlâkdan ta’vîz patlamaları irtikâb edilmiş; Dilipok gibi nice “İslâmcı” yoldaşları bile, “Allâh Belânızı verecek” demek gibi çok galiz Fettoşist beddualardan kendilerini alamamışlardır …
Âilenin parçalanması ve başsız-reissiz bırakılması, 18 yaş altındaki evlenmeleri suç saymak gibi “dîni ve aslı inkâr” etdirici bir cinnete dalarak o evlilerin çin işkencesine tâbi’ tutulmaları; zinâ denen lâ’netli fiilin yasak olmakdan çıkarılışı ve memleketin fuhuşistana çevrilişi; kadının, iş serbestisi adı altında ücretli köle hâline getirilişi, zevci ve çocuklarından uzaklaştırılması ve yuvasına düşman yapılması; kadın beyân, ifâde ve iddiasının, kendi guguk hukûklarını bile çarmıha gerercesine ve erkek aleyhinde, demoklesin kılıcı gibi “heriflerin” kellesi üstünde sallandırılışı; nafaka adıyla erkeklerin ömür boyu resmî hırsızlıkla resmen ve alenen soyulmaları; seçme-seçilme oyunlarına şükranlar arz etmek üzere AKP’li kadın kalabalıklarının mozolelerde başödtülü modern animistler gibi ruhlara ve heykellere taptırılmaları…
Nihâyet “İstanbul Sözleşmesi” gibi rezâlet, ısyân, tuğyan ve Lût Kavmi inşâı içün, Global (küreselci) Haçlı ve ZÂLİM, sömürgeci, cânî Batı’ya yaranma uğruna, onların esîri olmalar…
Bütün bu iğrenç, gayr-i meşrû’ ve utanç verici rezâletler, kânun muhâfazasına alınıyor; ve dünya çapında bir proje olan “LGBT iğrençliklerine” 1100 yıllık Anadolu toprakları teslîm edilmek üzere, KALE KAPILARI kaçıncı defa ve içden düşmana açılıveriyor!.
HELE VE HERŞEYİN ÜZERİNE TÜY DİKİCİ DEHŞET VE VAHŞETİYLE, ÇARPIK, GAYR-İ DÎNÎ, ATEİST, ATAİST, UCÛBE VE NEREDEYSE HER SENE DEĞİŞEN MÜFREDÂT PROGRAMLARIYLA HALKI VE NESİLLERİ FELC EDEN; VE SON BAKANI ELİNDE SON DERECE BÜYÜK BİR ŞAHSİYETSİZLİĞE SÜRÜKLENEN, ÜSTELİK CHP KÖY ENSTİTÜLERİNİ BİLE ARATMIYACAK KADAR MENFÎ TAVRI İÇİNDE, SONSUZ ESEFE ŞÂYÂNDIR Kİ, “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ FİDELİKLERİ” HÂLİNE DE GETİRİLEN MAARİF, BİR FÂCİA VE FAZÎHA MİHRÂKI YAPILMIŞDIR…
“Toplumsal Cinsiyet eşitliği” denilen bu global “Aile ve insanlığı eritme” projesine; ve “İstanbul Sözleşmesi” ile gizli KADEM Derneği faaliyetlerine; Maarif Vekâletinin, mekteblerde “cinsiyet eşitliğini” müfredât programlarına almasına; ve bunların, LGBT’nin doğrudan veya dolaylı desteklenmesinde nerede durduklarına, nasibse müteâkıb makâlemizle neşter atalım…
İntişârı: 05.07.2019 / 09:51:31