(5) Diyalog Aşk Ve Tutkusunun Bâtıl Ve Haçlı Temeli!
19 Aralık 2013
(1) Müşâvir Olmak; Ve Üç Religionun Misyoner Vâizi Oldurulmak!
9 Şubat 2014

Bu memleketde islâmî îmân, zekâvet, salâbet, hassâsiyet ve cehd ü gayret, dembokrasi pörsütmesi ve gevşetmesiyle yer değiştirince, hâdiseleri aslına uygun

DİYALOG AŞK VE TUTKUSUNUN BÂTIL VE HAÇLI TEMELİ!

(6)

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

Bu memleketde islâmî îmân, zekâvet, salâbet, hassâsiyet ve cehd ü gayret, dembokrasi pörsütmesi ve gevşetmesiyle yer değiştirince, hâdiseleri aslına uygun okumak; ve şer’î pencereden müslüman gözlüğü ile bakıb okumak da güme gitdi…

Adam, dünyânın 5 merkezini (Vatikan, Londra, Telaviv,ABD ve AB)yi arkasına almış; veya onların ileri karakolu olmuş, buna rağmen, yapdığı işler “hizmet hareketi!”

Kime, nereye, nasıl hizmet veya hizmetçilik?

Yazar çizer bir adam kalkıyor, 150 memleketde bu 5 merkezin açdığı ve vitrinine de bir “hocayı” yerleştirdiği “okul” misyonerliğine, “islâmî hizmet” damgası vuruyor; ve oralarda düşük maaşla çalışan şartlanmış (hipnoz yemiş) garîbanlara da “çağdaş dervişler” diyebiliyor!. Cehâlet, sınır tanımıyor. Misyonerin adı derviş oldu, iyi mi?. Bir yandan da bakıyorsunuz,  aynı yazar çizer adam F. Uğurlu, bu “hezîmet hareketinin” başındaki adamı zehir zemberek yerib, yerin dibine sokub sokub çıkarıyor!

Bir yandan dâisi olduğu parti ve onun hökûmet-i Tayyibesinin bir numaralı avukatı, bir yandan da o hareket, “ecnebîlerle işbirliği içinde” ve darbeci ve heybeci “örgüt ve hörgüç” manzaralı olduğu hâlde; öte yandan hâlâ, bu fitne çarkının 150 memleketdeki faaliyetleri “hizmet” kelimesiyle takdîr ve takdîs edilmekde… Tabii o “hezîmet hareketi” “hizmetçileri” de, böyle bulanık kafaların cirit atdığı bir dünyâda fink atıyor!. Yoksa, idrâkler böylesine karanlıkda olmasa, adam ve madamlar böylesine azıb kudurabilirler miydi?

Bir başka entel ve dantel yazarlardan Yusuf Kaplan da, filozofik teşhîs ve tedâvîlerine ciddî ciddî ilmîlik sosu sıvamakda; ve “şecaat arzederken sirkatini söyliyen” ins ü cinnin manzarasını resmetmekde!. Buyrun 30.12. 2013 tarihli bir paragraf:

“Doğrusunu söylemek gerekirse, Cemaat’e karşı her zaman hüsnüzan’la yaklaştım; yurtdışındaki okul çalışmalarını bir ufuk olarak gördüm, hizmetlerini takdirle, şükranla andım. Ve dershanelerle ilgili mücadelelerini sonuna kadar destekledim.”

İşte bütün akıl ve zekâ hamûleleriyle entel ve dantellerimiz!

 30-40 yıldır ayyuka çıkan bütün siren ve alarm çığlıklarına rağmen, aymazlığın, duymazlığın, saflığın ve 3 metre ötesini görememenin sırılsıklam acındıranına da, demek ki günümüzde böylece rastlıyacakmışız!

İşte dembokrasi sarhoşluğu Müslümanlığın yerini alınca, ortada, böyle bir entel ve dantel, okumuş, üflemiş takımları, yazar-çizer gürûh-ı lâ yüflihûnu peyda oldu!. Artık siz, bu keyfiyet içinde kime ne anlatabilecekseniz, buyrun, işte meydan!

T.C.’de, hökûmet-i Tayyibe’ye ve hassaten Başbakan olan zâta karşı bu tezgâhların, dünyâ çapındaki bir planın hayata geçirilmesi olduğu, apaçık ortada… Bunun da, “dembokrasinin” bir (oro.puluğu) olduğu aslâ inkâr edilemez… Komünizma, nasıl Moskof emperyalizmasının bir gözkülleme, köleleştirme ve kazıklama mekanizması idiyse; “dembokrasi” denen gözkülleme de, İngiliz, Yahudi ve Sam amca triumvirasının, Vatikan ve AB ile beraber 5’li dünya çetesi olarak, milletleri zehirleyib hipnozlıyarak, kucağına düşürme ve köleleştirib kullanma ve sömürme formülüdür… T.C. de, bu esârete mahkûm olanlardan biri… Allâh diyemediği müddetçe de, bu esâret ve rıkkıyyetin, daha da şiddetlenerek devam edeceğinden zerre kadar şübhe edilemez…

Bu 5’li global çete, İslâm Coğrafyasını ne kadar kan revân içinde bıraksa da, bir türlü dize getiremiyor ve iplerini de iyice ele geçirib kodese kilitliyemiyor!. 50-60 yıl evvel verdikleri “hoşgörü-dinlerarası diyalog” kararı (iğrenç fitnesi) mu’cebince, bu coğrafyadaki “İSLÂM TELÂKKÎSİ”, tahrîf denâetine elyâk hîn hocalar tarafından,15 asırlık esasların kat’iyyen dışına taşınmalıdır… Böylelikle de hedef, yehûdî-haçlı  dünyasının bu 5’li çetesine teslim olmuş; ehlîleştirilmiş, olmazsa olmazları (zarûrât-ı dîniyyesi) elinden ve iliklerinden sökülmüş; Kelâm-ı Kadîm’le, mütevâtir hadîsler ve mütevâtir icmâ’ ile alâkası kalmamış; kadîm müctehid imamların ictihadlarından tamâmen ayıklanıb papaz Luter’in metodunu benimsiyerek “mealciliğe” sıvanıb zehirlenmiş; Hakk ve ALLÂH Dîni İslâmiyyet’le sâir bâtıl ve uydurma dinlerin müsâvî kılınmasını kabullenmiş; bu üç-beş dînin halt edilmesi (karıştırılması) ile peydahlanarak adına “ibrâhimî dinler” denilmiş; ve böyle bir isrâiliyyât veya uydurmaya diz çökmüş; ehlîleştirilmiş, sâhibinin sesi bir   religion icâd etmek…

Siz buna, ılımlı, layt, global, yuvarlanmış, halkalanmış, omurgasız, kafatası boşaltılmış, kalbi tek gözlü yapılmış, ısmarlanmış, sipâriş üzre dilimlenib hazırlanmış, plânı 5’li global çetece yapılmış, uydurma bir “religion” diyebilirseniz de, aslâ artık “İslâmiyet” diyemezsiniz!..

Bu keyfiyet içine çekilen bir dînin adı ne kadar “İslâmiyyet” olarak sürülerin ve gürûh-ı lâ yüflihûnun ağız ve çenelerine bulaştırılsa ve onlara yalatılsa da, 15 asırlık Kitab, Sünnet, İcmâ, ve Kıyâs-ı Fukaha karşısında bu, sâdece dinsizliğe ve zındıklığa müsâvî bir iblisleşmedir!

“Allâh Azze’nin Mutlak  Dîni Benim!” diyen ve 15 asırdır diğer bütün insan ve yahudi uydurması dinlere, bu HAKK keyfiyetiyle aslâ hakîkât olma hakkı tanımıyan İslâmiyyet’den, bu 5’li global çete, intikâm almak üzere dünyâ çapında düğmeye basmışdır!

Avuçlarında, kucaklarında ve nezâretlerinde tutub konuşturdukları, bazen de beddua ve hakâretler etdirdikleri Pensilvanya’daki adamları da, bu proje ve ameliyede, “İslâmiyyet’in bütün mahremiyyet ve inceliklerini bilen  bir Kılavuz ve Başmüşâvirdir!”

1908’de Osmanlıda, yıllarca evvel pek çok defa T.C.’de, Cezâyir’de; son senelerde Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Yemen, Afganistan v.s.’de ve en son da şimdi gene T.C.’de tezgâhladıkları oyun, aynı büyük oyun ve darbeler serîsinin hâin ve iğrenç bir parçasıdır…

Bu memleketler, dembokrasi denen 5’li global çetenin afyonlarını, gene onların istediği şekilde yutmayıb, mahallî bir dembokrasi işletmiye kalkdıkları an, 5’li global çete, bunu kendisine bir ısyan sayarak, DEMBOKRASİYİ, BOMBOKRASİYE çevirmek içün, derhal, darbe ve heybe, örgüt ve hörgüç mekanizmasını işletmektedir!

Bu millet, Allâh’a îmândan evvel küfre tevbe etmedikçe; kendi Dînine, kendi Rabbine, kendi Peygamberine, kendi Kitâbına, kendi ASLINA, kendi köklerine, kayıtsız ve şartsız dönmedikçe; ve ezelî ve ebedî düşmanlarını tanıyıb onların tuzaklarını görmedikçe; ve bu tuzakları tam bir birlik içinde paramparça etmedikçe, bu rezillik, bu zillet, bu boğuşma aslâ son bulmıyacakdır… Aksi halde Allâh Azze ve Celle, hâşâ YALAN söylemiş olacakdır ki, bu ise O’nun içün MUHÂL…

150 memleketde açılan, adı da “Türk Okulları” olan tezgâhların tamâmı da, yukarıda bahsetdiğimiz, adı “ibrâhimî dinler” olan o (uydurma religionun) misyoner mektebleridir… O mektebler vâsıtasıyla zihinlere akıtılan ve ortaya böylesine üç-beş din ile müsavî kılınmış ve genleri ile oynanarak tamâmen kısırlaştırılmış, burulmuş, iğdiş edilmiş, nesli kesilmiş, “ibrâhimî dinler” denen papa uydurması hamûlenin içinde eritilmiş bir Müslümanlık ise, aslâ Müslümanlık olamaz, bu muhaldir… Edille-i erbaa karşısında ise bu, sâdece iblis düzmecesi olan felsefî ve hümanizmamsı bir haltdır, o kadar…

5’li global çetenin icâd etmek istediği bu felsefî hümanizma içün, tezgâh vazifesi gören o “Türk Okulları” denen; ve 5’li global patronların, vitrinlerine “bir hoca!” yerleştirdiği bu mekteblerin keyfiyeti hakkında bir fikir edinmek istiyenler, 2005 baskılı, “Barış Köprüleri, Dünyâya Açılan Türk Okulları” nâmındaki F tipi kafaların bastığı kitaba bakabilirler…

Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç’ın bu mektebler hakkındaki satırlarına mürâcaat edersek, manzarayı tam olarak da görebiliriz… Ancak bir zamanlar Humeyni’ye bey’at toplıyan, bir zamanlar Erbakan içün yazan, (11. Şubat. 1991)’de Vahdet dergisinde Pensilvanya’daki F. G. içün son derece ağır döşenen Bulaç…

Ne demişdi 1991’de buyrun:

“Dün Irak-İran savaşında Ayetullah Humeyni’nin zulmüne karşı gelen Saddam Hüseyin’in erdemlerinden dem vuran Hoca, şimdi yukarıdan aldığı direktifler doğrultusunda, Saddam Hüseyin’in kafirliğinden, işlediği zulümlerden bahsetmeye başladı. Bu artistlere taş çıkartacak profesyonellikle ağlayarak ve ağlatarak, üstelik Rasulullah (s.a.v.) adına saçma sapan rüyalar uydurarak, Saddam aleyhtarlığı yapan Hoca’nın sözlerinden çıkan sonuç, Amerika’nın bölgede yaptıklarından dolayı kınanamayacağı, bu yüz kızartıcı bombardımanlardan mazur görüleceği sonucudur.”

22 sene evvel F.G.’yi yerin dibine böyle batıran Bulaç, bugün F. Gülen cerîdesi Zaman’ın yazarıdır; ve F.G.’nin de, hökûmet-i Tayyibe’ye karşı şövalye gibi savaşan bir müdâfii… O 5’li global çetenin açdığı “Türk Okullarını”, şecaat arzederken sirkatini söyliyenler gibi, kendince bakınız nasıl göklere çıkarıyor:

“İlk bakışta okullardaki eğitim tamamen ve formel açıdan “laik”. Öyle ki, sanki özel olarak buna özen gösteriliyormuş gibi bir hisse dahî kapılabiliriz. Din ve tabii İslam mevzuunda okutulan herhangi bir ders yok. Bazı ülkeler, bizdekine tekabül edecek bir “Din ve Ahlak Kültürü” dersine dahi sıcak bakmıyor…….”

“Okulların genel dizaynında dini ve İslâm’ı çağrıştıracak hiçbir sembol mevcut değil. Bütün semboller Türkiye ve o ülkenin ulusal değerleriyle donatılmış. “Türk Okulları”, Türkiye’deki herhangi bir okul gibi dizayn edilmiş. Hemen hemen her okulda bir “Atatürk köşesi” var. Mustafa Kemal ve o ülkenin ulusal kahramanının resimleri duvarlara asılmış. İstiklâl marşı, Atatürk’ün  gençliğe hıtâbesi, bayrak ve sâire tablolar duvarlara özenle yerleştirilmiş. Okul yönetiminin düzenlediği müsâmerelerde öğrenciler, sâdece “vatan, millet, bayrak, lider” övgüleriyle şiirler okuyorlar. M.Emin Yurdakul’un, Süleyman Nazif’in, Mehmed Âkif’in şiirlerini nerede ise ezbere bilmiyen öğrenci yok. İnsan bu müsâmerelerde kendini 1930’ların Türkiyesinde hissediyor.”

(s. 189)

DİKKAT ediniz, “İNSAN KENDİSİNİ 1930’LARIN TÜRKİYESİNDE HİSSEDİYOR.”muş!!!

5’li global çete, T.C.’yi nerede ve hangi “anti islâmist” bir çizgide görmek istiyor? Müslümanlığın, son derece şiddetle yasaklandığı senelerde…

Dehşet ve cinnet…

Şimdiki tezgâh ise, İslâmiyyet’in, “ibrâhimî dinler” diyerek Allâh’ın Dîni olma makâmından, bâtıl batılı dinlerin seviyesindeki butlan deresine veya derekesine indirilişi…

Deniyor ki: “F.G., neden ABD’de FBI korumasında ve bol bol bedduâlar sıkıyor; neden T.C.ye gelemiyor?” Çünki oradan, sahibinin sesi olarak sıkmak, beddualar püskürtmek, Nemrutlu, Hâmanlı, Sâmanlı, Samanyollu nâmeler höykürmek çok kolay!. T.C.’ye gelirse, milletin kendisini ne yapacağını çok iyi biliyor, rahatını bozarlar!. Müctehid ve Mehdi olarak ictihadlarını dünyaya yutturmak Anadolu yaylasından hiç de kolay olmaz!.

 Dayısının kucağından, kendi memleketinin dînini değiştirmenin ve bozmanın da bir bedeli mutlaka olacakdır!

6 Ülülazim, 313 Rasul, 100.000’den ziyâde Nebî ve toprak altında veya berzahdakilerle beraber, toprak üstündeki 100 milyarlarca müslümanın âhını ve bedduâsını almanın ne demek olduğunu da, bir gün elbetde göreceğiz!..

(İntişârı: 31.12.2013)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir