(3) “Diyalog” Aşk Ve Tutkusunun Bâtıl Ve Haçlı Temeli!
10 Aralık 2013
(5) Diyalog Aşk Ve Tutkusunun Bâtıl Ve Haçlı Temeli!
19 Aralık 2013

Geçen makâlemizde “dinlerarası diyalog fitnesinin” Vatikan tarafından yeni bir misyonerlik usûl ve stratejisi bulunduğunu; ancak F.Gülen nâm

DİYALOG AŞK VE TUTKUSUNUN BÂTIL VE HAÇLI TEMELİ!

(4)

Ahmed SEYYİDOĞLU

 

Geçen makâlemizde “dinlerarası diyalog fitnesinin” Vatikan tarafından yeni bir misyonerlik usûl ve stratejisi bulunduğunu; ancak F.Gülen nâm emekli vâizin, bunun Allâh Rasûlü zamanında da olduğunu şu satırlarla kitablaştırdığını yazmışdık: “Evet, Allah Rasûlü hep diyalog ve anlaşma arayışında olmuşdu; bunu aynı zamanda peygamberliğinin bir esası olarak ortaya koymuştu.”  (hâşâ ve kellâ…) Ayrıca, edille-i şer’iyyenin, bunu, bütün aslî ve tâlî kaynakları ile, “kalıcı ve değişmiyen din esaslarından” biri olarak gördüğünü ve bütün bunların işâret etdiğimiz kitablar vasıtasıyla müslümanlara ulaştırıldığını kaleme almışdık…

Adı geçen kişi, bu “dinlerarası diyalog” denen Vatikan emrindeki misyonerlik fitnesinin, 15 asırdırdır Peygamber-i Zîşan Aleyhisselâm Hazretleri başda olarak İslâmiyyet’in esasları cümlesinden tatbik edildiğini, sâdece “diyalog” diyerek geçiştirse de, maksadı, papalığın “dinlerarası diyalog” dediği misyonerlik usûlüdür… Halbuki dünyâ gündemine çakılan “diyalog”, doğrudan doğruya Vatikan tarafından ve “dinlerarası” diyerek insanların ve bilhassa da müslümanların önüne konulmuşdur… “İslâm’a mal edilmesi” ise, onun, kendisine hiç alışık olmıyan müslümanlara şirin gösterilmesi ve onlarca sıcak karşılanmasını te’mîn maksadına binâendir!. Aksi halde, en sıradan bir müslüman bile, böyle Vatikan icâdı bir fitneye, zerre kadar iltifât edemez ve derhal reddeder…

“Dinlerarası diyalog” kastedildiği halde, mücerred “diyalog” diyerek, bunun propagandasının dile alınışı; ve hele Allâh Rasûlü Aleyhisselam’ın “peygamberliğinin esası” olarak müdafaa edilişi, elbetde çok ince hesabların netîcesidir!.

1) Evvelâ, “Dinlerarası diyalog” diyerek, bunun, Allâh Rasûlü ve Onun dininde bir esas olduğunu iddia etmek ve bunu asr-ı seâdet içinde bir vâkıa imiş gibi ele almak, kolay değil, nefesi kesecek kadar zor bir işdir… Çünki böyle bir vâkıa yaşanmamışdır…

2)Bugünki sığ ve keyfiyeti sıfıra yakın cemiyetler arasında dinleri masaya yatırarak, birinden ötekine, ötekisinden beridekine organ nakilleri yapıb ortaya din ucûbeleri çıkarmak söker; ve bu kolay da olabilir… Ammâ bunun Asr-ı Seâdetde yapıldığını “dinlerarası” diyerek ortaya atmak, dediğimiz gibi en katı kardinale bile kazığa oturmakdan bin kat daha zor gelir!

3) Kâinâtın Fahrini, Allâh’ın Râsûlü ve Devletin Reisi olarak başında taşıyan 15 asır evvelki İslâmiyyet’in, papaz ve hahamlarla oynaşarak, koklaşarak, onlara teşebbühe kıyâm ederek; onların, misyoner faaliyyetleri ile hakikatın altını oymalarına göz yumması, onların mutlak bâtıllarını “hoşgörerek” din tâcirliğine müsâade etmesi, aslâ düşünülemez, muhaldir… Bu, İslâm gibi Mutlak Hakîkatın, kendi kendisini ifnâ etmesi demek olur…

1)       Allâh Rasûlü, nice gâvur devlete ve bu devletlerin büyüklerine mektublar ve elçiler göndererek, onları doğrudan doğruya, “hâşâ min huzûr” “dinlerarası diyalog fitnesine” değil; tam ve yüzdeyüz bunun aksine, yani “Müslüman olmaya DA’VET” buyurmuşlardır…

2)Bu mektub ve elçiler, hiç kimseye şunları söylememişlerdir:

“Abant bilmem nesinde toplanıb bilmem ne sempozyumunda ictimâ’ edib önünüzde yamuk yumuk olalım, sizin dîni de hakk tanıyalım, siz de cennetliksiniz, ibrâhimî dinlerin hepsi de kurtuluşu müjdeler, sıkıntı çekmeyin, rahat olun, cihad falan artık buraya kadardır, globallik ve ılımlılık artık en iyi rahatlama yoludur!”

Bu gibi nâneler yiyib, (hâşâ ve kellâ), “bunun adına da dinlerarası diyalog” diyelim dememişlerdir…

2)       “Dinlerarası Diyalog” denen dünyâ çapındaki (fitne ve hâinliği) Vatikan’ın icad etdiği, BEDÂHATEN ORTADA OLDUĞU halde, örgütlü, öğütlü ve örtülü diyaloğ vâizleri, müslümanları da, bunun gönüllü köleleri yapabilmek içün, adı geçen “diyaloğun” İslâmiyyet’de de aslî ve fer’î delillerin tamamıyla emredilen bir esas olduğunu, hatta “peygamberliğin de esası” bulunduğunu 2006’da basılan kitablarına geçirmişlerdir.

3)       Papaya yazıyan mektubun şu aşağıdaki satırları, “dinlerarası diyalog” denen dünyâ çapındaki muazzam fitnenin, papalık tarafından başlatıldığını, hem de Pansilvanyalı emekli vâizin beyanları olarak son derece açık ortaya koymaktadır: “Papa 6. Paul Cenabları tarfından BAŞLATILAN ve devam etmekde olan DİNLERARASI DİYALOG içün Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Hani “dinlerarası diyalog” İslâm ile başlamışdı. 1998’de papaya yazılan mektubda böyle; aradan 8 yıl geçince, 2006’da yazılan “”Diyaloğun Dinî ve Tarihi Temelleri” nam kitabın 41. Sahîfesinde ise şöyle yazıldığını evvelki makalelerimizde aynen iktibas etmişdik. Ancak burada, “dinlerarası diyalog” sadece “diyalog” olarak kaleme alınacakdır! Dikkat edile: “Diyalog anlayışımız, İslâm’ın özünden, Kitabdan, Sünnetden, ve dinin yoruma açık yanlarının upuzun bir tarih boyu yorumlanmabından kaynaklanmaktadır. İsterseniz şöyle de diyebilirsiniz; bu anlayışın kaynağı, Kur’an, Sünnet, İcmâ’ ve kıyas gibi aslî delillerle, yine bu delillerden çıkarılan, istihsan,istislah, istishab, beraat-ı asliye, örf ve âdetlerin meşrû’ olanları gibi fer’î delillerdir.” (Diyaloğun Dinî ve Tarihî Temelleri, 2006, s.41)

Katakülli denen şey bu değilse, acaba nedir?

4)       F.G.’nin,1998’de, Papa 2. Jean Paul’e yazdığı mektubdan şu satırları da kelime kelime okuyalım: “İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmıya yönelik, DİNLERARASI DİYALOĞA yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir.” Eğer Gülen’in bu mektubdan 8 sene sonra piyasaya çıkan kitabında dediği gibi, eğer “Dinlerarası Diyalog” İslâm’ın aslî ve fer’î delilleri ile sabit; ve “Peygamberliğin esasında” olsaydı, adı geçen vâiz, bu kadar İslâm’da esas olan bir şeyi Papasına teklif edebilir miydi, bu, Papa tarafından en büyük bir küstâhlık kabûl edilmez miydi? “Dinlerarası Diyalog” görüldüğü gibi, 1998’de Vatikan’ın projesi olarak ortaya atılmış; 2006’da ise 15 asır evvel “diyalog” olarak İslâm tarafından “çok sağlam ve kalıcı kaynaklara dayanarak” vaz’edilmişdir!!!

5)       15 asırlık İslâm tarihinde “Dinlerarası Diyalog” diye hatta sadece “Diyalog” diye bir kâide veya bir faaliyyete hiçbir zaman ve mekânda rastlanmadığı tarihin de şehâdetiyle ortadadır. Halbuki bu fitnenin Vatikan tarafından başlatıldığının vesîkası ise, F.Gülen’in bizzat kendi mektubu ve kendi satırlarıdır; ve yukarıya da aynen aldık. F.G. bu mektubu (10.Nisan. 1998) tarihli (Zaman Gazetesi’nde) ve kendilerine âid (Aksiyon Dergisinin 167. Sayısında) aynen neşredilmişdir.

6)       Vatikan tarafından uydurulub başlatıldığı, Gülen’in 1998’de 2. Jean Paul’e yazdığı mektubundaki satırlarla apaçık sâbit olan “Dinlerarası Diyalog” denen iblisliğin, aradan 8 sene geçince, bunun İslâm tarafından aslî ve fer’î delillerle sâbit ve “Peygamberliğin esasından” gösterilmesi ve bunun kitab sahîfeleri ile vesîkaya raptedilmesi, ortada müthiş bir oyunun oynanıb pazarlandığını göstermiyor mu?. Çünki bu “dinlerarası Diyalog fitnesinin”, papalığın bir fitnesi olduğunu gören müslümanlar, bunu şiddetle reddetmiye başladılar. Bunun önüne geçmek içün de, bu “Dinlerarası Diyalog” denen kepâzeliğin, İslam’ın malı olduğu söylenmeli; ve bin dereden uydurma te’viller taşınmalı ve böylece de, göz küllenmelidir ki, müslümanlar bu fitneye karşı çıkamasınlar, reddedemesinler!

 Artık mes’ele bu kadar açık olduğu halde bu “Dinlerarası Diyalog Fitnesine” odun taşımak hangi aklın ve îmânın harcıdır, insaf ve vicdânı kurumayan söylesin!

Ve hâlâ, binbir te’ville, bu Vatikan fitnesinin, İslâm’ın delilleri ile sâbit ve “peygamberliğin esası” gibi gösterilmesine çalışan ve ıkınan adamların, nasıl bir haysiyet, şeref, îmân, insâf, hocalık, adamlık, erkeklik, insanlık ve i’tibar taşıdığını da, bizzat kendi cemaatlerine bırakalım!..

Bir de, yıllardır, “haksızlık karşısında susan!” nurcu “abilerin” böyyüklerine, hem de en böyyüklerine!!!

(Mâba’di var)

(İntişârı: 16.12.2013)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir