Mukaddes Velâdet! Ve, Aihm’in Emri: “-Peygamberimiz Denmiyecek!” Rte Ankara’sı: “-Emrin Olur!”
25 Eylül 2023
Velâdet Kandili Mi İmiş?
25 Eylül 2023

HÂLIK TEÂLÂ’NIN SEVGİLİSİ VE MAHLÛKÂTIN EŞREFİNE (en şereflisine) REVÂ GÖRÜLEN…

Ahmed SELÂMÎ (Dağistânî)

 

Layık cumbokrasilerle diğer bütün beşerî sistemlerde,  Peygamber sevgisine, hele Allâh Azze SEVGİLİSİNE (Aleyhissalâtü Vesselâm)a  sevgi ve ta’zîm olmaz, olamaz…

Var gibi görünüyor veya gösteriliyorsa, kat’iyyen yalan ve sahtedir!

Aklî ve mantıkî en umûmî ve muhıt bedâhet şudur ki, O’nun getirdiği sistemin dışında herhangi bir sistemi, O’nun getirdiği o mutlak NİZÂMA tercîh, biricik şık hâlinde O’nu redd ve O’na buğz ve adâvete müsâvî, kat’îyyeti mutlak bir netîcedir…

Bu noktadaki hakîkatı kelime-i tevhidin ilk adımı olarak görmedikçe “Müslüman olmakdan” bahis, mutlak bir abes ve şirk…

Allah SEVGİLİSİNİN EMÂNETİ ki, O’nu sevmenin en umûmî ve muhît temelidir, tatbîk etdiği nizâmı Kıyâmet’e kadar nümûne olma keyfiyyet ve kat’iyyetiyle devralan nizâm ise, 4 halîfe üzerinden hılâfet…

15 asırdır gelen ve Allâh Sevgilisinin izindeki SÜNNET ehli ulemâmızın tam ittifâkıyla başka her şık, “zarûrât-ı dîniyyenin” en ihâta edici temelinin kat’iyyen reddi olub îmân dışıdır… Lozan ameliyyâtı (operasyonu) ile yapılan en büyük organ nakli, (bu beyin ve kalb transplantasyonu) denilen fâciadır…

Kâinâtın Hâlıkı, dünyayı Sevgilisi diliyle “Dâr-ı İslâm ve Dâr-ı Harb” olarak ikiye ayırırken, O’na “sevgi iddiasında” bulunanların, Fransız ihtilâlinin 1789 model “VATAN” muhtevâlı şirkini kamalizma eliyle yalamaları bir felâket!.

Bizzat kurucunun dilinde “Yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet!”
1000 yıllık temelleşmiş mukaddesler elindeki “vatan, ictimâî hayat ve devlet” telâkkîsi, Fransız kafası hesâbına sıfırlanıyor!

ALLÂH Sevgilisinin Kitâbı “Benim namazım, ibâdetlerim, hayâtım ve memâtım ALLÂH İÇÜNDÜR diyeceksiniz” derken; Müslüman, ancak bu DÂR içün ölebilir ve ancak bu takdirde şehîd olabilir” derken; 1789 model Fransız gâvurunun şirk yüklediği beşerî cumbokrasi gibi sistemlerin “Her şey vatan içün” dedirtmesi, Allâh Sevgilisine ihânetdir!

Allâh Sevgilisine sevgiye bir darbedir…

Dâr-ı İslâm, Allâh Sevgilisinin emâneti olan ahkâm-ı Kur’âniyyenin bitemâmihâ tatbîk edildiği ve dolayısıyla “Anam-babam sana fedâ” deyişin kuvveden fiile çıkdığı, hakîkatiyle idrâk ve telâkkî edildiği “islâmî dâr…”  Yeni Devletde bu, imhâ hedefidir.

Dâr-ı Harb (Dâr-ı Ridde, dâr-ı şirk, Merhûm Elmalılının diliyle dâr-ı ikrâh, Şeyhülislâm Merhûmun diliyle Dâr-ı azâb) ise, bunun tam tersi, Allâh Sevgilisi emânetinin tahkîr, tahdîd, tağyîr, tenzîl ve tehdîd gördüğü, hâkim değil mahkûm edildiği, “Din işlerinin anayasanın layıklık ilkesi doğrultusunda yürütüldüğü”, netîce i’tibâriyle İslâmiyet’in, edille-i erbaasının yasaklanıb, tepesine, bu 1789 model Fransız intilâli ile uydurulan LAİKLİK ŞİRKİNE âid irâdenin, tanrı yapıldığı vatan…

Bunun gibi binlerce mefhûm anarşisi ile, Allâh Sevgilisinin yolunu bombalayıb, bilinemez, görülemez, duyulamaz ve yürünemez  hâle getirdiler… Şeyhülislâm Merhûmun diliyle “Topdan irtidâd” ruznâmenin en acıtıcı maddesi olmuşdur…

Şu anda bile Macron ve benzeri micronların, en azgın “HARBΔ kefere ü fecerenin periyodik (ay hâli) azgınlığını yaşamalarının temelinde yatan da, Kâinât çapındaki bir hakîkatın, Allâh Sevgilisi diliyle tebliği ve O en sevgilinin “VELÂDETİ!”

Azgınlığın zamanlaması bile tüyleri diken diken yapıyor…

Asıl tüyleri mızrak mızrak yapan ise, iki asırlık içdeki Macronlardır…

2. Mamud’un, Tanzîmatçı maymunların, Jön piçlerin, İTçi kelblerin, meşrûtiyetçi kâtil ve hâinlerin, cumbokrat çukurların, şefokrat heykelcilerin, mason-darbeci ve kamalist çıfıtların, politikacı-süslüman münâfıkların, Allâh Sevgilisine 200 yıl yapdığı HAKÂRETLER yanında, MACRONUNKİ sâdece bir microncuk kalır!

Nihâyet Macron ve micronlar Frengistanda bir frengdir, ondan bir dâr-ı İslâm’da yetişmiş Müslümanın İslâm’lık ve insanlığını beklemeye hakkımız olamaz!

Global ve (mahallî-vatanî) câhiliyye, îmân za’fı, çürümüş amel ve (ahlâksızlığı ahlâk edinmiş) bir vasatda, tam görecek göz yok denecek kadar azalmış, herkes, kendisini, kendi ölçüleri içinde en mükemmel “Peygamber Seven” görmek gibi, şeytânî bir usûlün serserisi olmuşdur!

Layık cumbokrasi kamalizması gibi partileştirici (şialaştırıcı-bölücü) beşerî sistemlerin “Bireycilik-ferdiyetçilik” diyerek böyle bir usûlü 97 senedir pompalaması da, mücerred o “Dinsizliğe” açılmanın en müessir usûlü olmasındandır… Kâinâtın sonuna doğru yol alan ve dünyâ denilen, iğne ucunun sonsuzda biri kadarcık bir seyyârede, Muhbir-i Sâdık Aleyhisselâm Efendimizin hadîsleri, elbetdeki bunları en sahîh ve sarîh şekli ile haber vermekde…

Öyle bir yalan ve sahtelik vasatındayız ki, aldanmaya ve kandırılmıya teşne bir halk evvelâ binbir işkence, tenkil (jenosit) veya soykırım sonunda sun’î olarak “üretildi”; sonra da onların kabûlüne âmâde bir sistem ve politika, bütün çarklarıyla işletilmiye açıldı…

Ve şimdi, gözü-kulağı, akıl ve idrâki patlatacak bir gün: VELÂDET KANDİLİ…

1449. doğum yıldönümü… Bu kadar yıl içinde onlarca düzine DEVLET en üst seviyede ve îcâbında o günü resmen bir ay süren BAYRAM ve TÂTİL yaparak tes’îd etmiş; herkes, sevindirecek ve yüzünü güldürecek insan aramış, Kâinat o güne ihtirâmda bulunmuş! Şimdi ise, 97 yıl evvel içün yer yerinden oynatılır, Allâh Sevgilisi içün laf çapında “Sevgililer Sevgilisi” ninnileri söylenirken, fiil ve resmî bayram ve ihtirâm çapında bu, ötekinin milyarda  biri kadar bile ele ve dile alınamıyor!. “Dine dayalı devlet sistemine KESİNLİKLE karşıyız” diyen (ateist Parti kamalizması) içün, elbetdeki başka şıkka hayat hakkı verilmiyecekdir!

Gecesinde, “Anam-babam sana fedâ” lâfızlarına kadar sevildiği söylenecek, Kelâm-ı Kadîm ve mevlid kıraatları, (madenî ve mekanik anırtılarla kıraat muhal) bile olsa, ilâhiler ve cumhûrî cûş u hurûş içinde “islâmî ve uhrevî” bir sahtekârlık manzarası…

Aynı Perşembenin gündüzüne geçelim…

Bu “islâmî ve uhrevî” aldatma, Allâh huzûrundaki ta’zîme hass ve mücerred Sevgilisine mahsus alâkayı, nâmütenâhî zıddına kalbedici bir “kabir başı rükû’ ve ubûdiyet ızhârı ve vesâyet altı tapınma ritüeli” ile, yüzde yüz zıd kutub üzerinde edâ ve icrâ ile devâm edecekdir…

Gecesinde “Anam babam sana fedâ” şaklabanlıkları, evet, gündüzünde ise, “Araboğlunun yâveleri, gökden indiği sanılan doğmalar, kendi yazdığı kitab..” ve buraya yazmakdan sonsuz kere hayâ ve teeddüb edeceğimiz, tüyleri diken diken eden “hakaret ve aşağılamaların” sâhiblerine; ve kendi öz i’tirafları ile vesikalı olarak 500 bin Müslüman ve sarıklı kellesi koparanlara, minnet, şükran ve ta’zîmin en üst perdeden icrâsına geçilecektir!…

İşte “zıddeynin ictimâı mümteni’dir” hakîkatını mümkin gösterici, aldatan, gözkülleyen, cumbokratik, layık, kamalistçe ve hılkat garibesi bir manzara… Macron ve Mikronlara kadar, Allâh Sevgilisine “hakâreti azdırıcı”, “Din ve Peygamber Sevgisinin” turnusol kâğıdı olan, kimsenin Ankara’yı ciddiye almasına kat’iyyen mâni’ bulunan vesîkalık bir tablo!.

İşte târihde, ilk defa yaşanan böyle bir zahirî tezad ve tenâkuz; ve hakîkî bir aldatma ve gözkülleme sahnesi!

Allâh’a îmân ile, Sevgilisine “mahabbet ve ta’zîmin” zerresi olan bir kalb, “Halkı aldatırım ama Hâlık’ı aldatamam” der; ve gözü kararır, dili tutulur, parmakları felç olur! “Politika îcâbı” demek gibi mübtezel bir özür uydurmaya tenezzülü, kâinâtın en kirli ve temizlenmez lekesi olarak kabûl eder; ve ÖLÜME inanmamanın ve ikinci kere dünyâya imtihân içün gelmenin muhâliyyetini akleder!. Ve bu kabil şeyleri, “takiyye” diyerek, iğrendiren şii yalanları ile şirin göstermeleri, “îman ve insan haysiyetiyle” kâbil-i te’lîf edilemez; ve buna islâmî bir istinâdgâh ve dayanağın muhâliyyeti de, herkesçe çok iyi bilinir! Bütün bunlara rağmen yapılıyorsa, işte ana fikrimizin isbâtı olan keyfiyet ortaya çıkar: Aldatma, gözboyama…

Aklı başında olub, insanlar içün değil, mücerred Allâh içün yaşamakla mükellef bulunduğuna îmân eden bir Müslüman ise, kamalizmaya kadar her tür şirk ve küfrün toprağından silinmesini SAMÎMÎ olarak istiyorsa, slogan patlatmalara, kemmiyet putuna tapmalara kat’iyyen son verib, yapacağı tek şey, en evvel kendi öz hayâtında bir İNKILAB yaparak, üzerinde taşıdığı HARAM ve gayr-i meşrulukları İMHÂ hamlesidir…

Kat’iyyen unutulmamalıdır ki, her küfür ve her haram, kamalizmaya kadar bütün beşerî zulüm sistemlerini yaşatan bir şeytan yoludur! Aynı zamanda bu, İslâmiyyet’i zaifletmek, “Canımızdan çok sevme mecbûriyetinde olduğumuzu” bildiğimiz ve söylediğimiz Allâh Sevgilisini sevmekle mütenâkızdır; ve en netâmelisi de, O’nun YOLUNA TAŞ KOYMAKDIR!

ESAS olan, 1789 Model Fr. ihtilâliyle ve onun yüklediği muhtevâ ile zihinlere yerleştirilen, EVET o zombileştirici muhtevâ ile, “Herşey vatan içün, bayrak, religion, halk, cumbokrasi, vatandaş, layıklık, heykel, isim, resim, cisim, cinsiyet eşitliği, her inanca eşit mesâfe, Batılı hayat tarzı, kadın köleliği içün onu evi dışına taşıma, falanın eserini ilelebed yaşatma, herşey eşşek hürriyeti ve bilmem ne içün” demek değil; Kelâm-ı Kadîm’deki “HAYÂTIM DA MEMÂTIM DA ALLÂH İÇÜNDÜR” diyebilmekdir… Evet, esasın esası budur…

Gerisi boş ve abes, küfr ü şirk…

Politikacılar halk üzerindeki VESÂYETLERİNİ, onları oyalıyarak 97 senedir yalan dolanlarla yürütmektedirler ki, artık buna hâlâ göz yummak ya gaflet veya dalâletdir!

Bu hakîkatlar çerçevesinde bütün Kâriîn-i Kirâmımızın mübârek, mukaddes ve muazzez VELÂDET Kandillerini şerlerin def’ine ve hayırların celbine medâr olması içün en samîmî hissiyâtımızla tebrîk ederiz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir