Haydar Baş
6 Eylül 2017
Diyanet’in Yeni Başkanı, FETÖ’nün Eski Dernek Yöneticisi
16 Eylül 2017

Kemalizm Mirasının Varisçisi Tayyipizm ve İzlenen Bazı Stratejiler

 

7 Düvele Karşı Mücadele Algısı

Son yıllarda malum olduğu üzere ana gündem maddelerinden biri ve sık sık dillendirilen Siyonizm , Vatikan , ABD , Büyük Britanya , İsrail , Almanya , Fransa , Cia , Mossad , İran , Suriye Esad , Faiz lobisi , Küresel emperyalist güçler vs. gibi Türkiye karşıtı odaklarla mücadele ediyoruz algısının nasıl içi boş bir yalan olduğunu , milletimizi ve İslam âlemini aldatmak , teveccühünü kazanmak için kurgulanan şeytani bir tezgah olduğunu kritik edeceğiz. Böylelikle bu hikayeye kanmış ve oyunu tezgahlayanların değirmenine su taşıyan avarelerin kulaklarına bir fısıltı göndereceğiz.

İNGİLİZ SİYASETİNE AKIL ERMEZMİŞ

Öncelikle İngiliz siyasetine akıl sır ermez palavrasını  aklımızdan çıkaralım. Hayır efendim ne demek akıl sır ermez , İngiliz kâfiri kim , anlı şanlı seçilmiş bir Müslüman Türk kimdir. Biri ilhamını şeytan ve avanelerinden alan bâtıl irade , diğeri ise vahyin ve naklin nuru ile gönlünü aydınlatmış , hakîkatin sırrına vasıl olmuş ve dünyayı avucuna sığdırmış bir şuur ve idrak . Bâtılın , Hakîkat karşısında tahakkümü mümkün olabilir mi ? Tabi ki mümkün değil.

Evet , eğer Müslüman yol gösterici rehberlerinin yâni Ehli Sünnet âlimlerinin kılavuzluğuna başvurmayıp , kendi zan ve görüşüne tâbi olursa , bırakın küresel İngiliz siyasetini , toplumun en küçük birimi olan aile içi siyasette bile başarılı olamaz. İşte böyle bir durumda yani sadece kendi zan ve aklına uyması halinde karşılaşılacak durum müslümanlar için çok ağır bir zillet olur ki , şeytana uymakla elde ettiği fikirler ile hainlik ve zalimlikte çağ atlamış bu azılı kâfirlere karşı mücadele gücü kalmaz. Müslüman şeytana uymakta ileri gidemez , Allah ve ahiret korkusu ve din freni vardır. Dolayısı ile  bu durumda  saatin zembereği gibi bir o yana bir bu yana sallanır durur , daima bir iniş ve çıkıştadır. Fakat İslam düşmanı kâfirin din gibi bir freni , Allah ve ahiret gibi bir korkusu yoktur. Dilediği azgınlığı ve taşkınlığı , akla hayale gelmeyecek şeytani planları bir bir hayata geçirmekte serbesttir. Müslümanlar olarak bizim bu zalim kâfirlere karşı yürütmemiz gereken siyaset , Ehli sünnet büyüklerimizin gösterdiği yola tam uymakla , siyasi ve sosyolojik gelişme ve hamleleri iyi analiz ederek bunlara karşı gücünü Hak Teala’dan alan bir irade ile hamle yapmaktır. Ehli Sünnet çatısı altında birlik beraberlik içerisinde olmaktır.

Dinimize büyük hizmetler eden dünya tarihine adını altın harflerle kazımış şanlı ecdadımız Osmanlı’nın cihan hâkimiyetinin altında yatan gerçek budur. Gücünü , İslam’dan , dolayısı ile Allahü Teala’dan ve gelmişlerin ve geleceklerin en üstünü Muhammed Aleyhisselam’dan ve vârislerinden almışlardır. Böyle bir basiret ve firaset karşısında bırakın İngiliz siyasetini , top yekün tüm şer güçlerin siyaseti dahi komik kalacaktır. Velhasıl Müslümanlara ilaç doktorların doktoru asıl doktor tarafından verilmiştir ve hastalık da bellidir.

BU GERÇEĞİ BİLEN İNGİLİZLER ve CÜMLE İSLAM DÜŞMANLARI UYANIŞI ÖNLEMEK İÇİN NE YAPIYORLAR

Bu hâkitati iyi bilen İngiliz kâfiri ve diğer İslam düşmanları , Müslümanların bu mutlak gerçeği hayata geçirmelerini önlemek ve birlik beraberliğini bozmak için din adamı kılığında ajanlarını Müslüman memleketlerine göndererek , Ehli sünnet âlimlerinin naklettiği İslam bilgilerine uymayan beşeri uydurmaları din diye , İslam diye empoze etmek için yıllarca çalıştılar. Sömürge devletlerinde kendi kurdukları diyanet işleri , ilahiyat fakülteleri , imam hatip liseleri gibi görünüşte İslam’i eğitim sistemi gibi sunulan tezgahları kullanarak , dinini öğrensin diye evlatlarını bu okullara gönderen ailelerin temiz evlatlarını ağlarına düşürüp çoğunun itikadını bozdular , kendi uydurdukları beşeri bir İslam’ı işte gerçek İslam budur esası ile kabul etmelerini ve böylelikle gerçek İslam’a karşı yani Ehli sünnete karşı bayrak açmalarını sağladılar.

Mezhepsizliği , yalnız Kur’an söylemini , mezhepler tefrikâdır görüşünü , Şiîlik ve kendi kurdukları Vehhabiliği yayarak 4 hak mezhebin muşrûluğunu tartışılır hale getirdiler ve Ehli Sünnet âlimlerini alelade bir insan gibi algılanmasına gayret ettiler.

Ehli sünnet âlimlerinin mübarek isimleri ile kendi ajanlarının isimlerini çeşitli kitaplarda yan yana yazarak kendilerini de doğru yolun âlimi gibi gösterdiler. Her çeşit medya organları üzerinden , İslami kavramların için boşaltmak , ahlak ve haysiyet esaslarını yerle bir etmek , kadınlarda iffet namusu ayaklar altına almak için her türlü yayını yaptılar.

TV vasıtası ile ailenin içine kadar girerek Müslümanların temiz gönüllerini küfrün ve ahlaksızlığın karanlıkları ile karattılar. Gelinen noktada elde ettikleri başarı çok açık ortadadır. Bunlara karşı durmakta zayıf kalan birliği dağılan , ekseni hak sanılan bir batıla kayan Müslümanların yakasına büyük bir zillet yapışmış oldu. Dine uyuyoruz sanılarak , bid’atlere uyuldu , Müslümanım elhamdülillah derken Hristiyanlardan beter bir hayat tarzı benimsenmiş oldu. 100 kişiden 90’ı Ef’âli Mükellefîn nedir diye sorsanız cevap veremez. Farzı , vacibi , haramı helali bilmeyen bir toplumun Müslümanlıktan çıkması mürted olması çok kolay olur. İşte böylece bütün tehlikelere , siyasi oyun ve planlara karşı savunmasız hale getirildik.

TÜRKİYE’NİN SON 15 YILLIK SOSYOLOJİK DURUMU

Türkiye’nin son 15 yıllık sosyolojik durumu , kısaca ve direk ifade etmek gerekirse içler acısı bir durumdadır. Biz mânevi açıdan ele alıyoruz. Modernleşme vs. gibi başka açılardan yapılacak değerlendirilmeler konumuzun dışındadır. Zira din bir milletin çimentosudur. Bu çimento bozulursa temelden sarsılmalar başlar ve gün gelir bütün değerleriniz sessiz veya gürültülü devrimlerle düşmanlar tarafından yerle yeksân edilir.

Mevcut tabloya fazla derine inmeden yüzeysel olarak bakalım ;

Uyuşturucu kullanma yaşı , 9-10 lara düşmüş. Lise ve Üniversiteler uyuşturucu baronları ve torbacıların en fazla hasılat yaptığı yerler. İntiharlar hızla yükselmiş , 2013 rakamlarına göre 3500 intihar var. TÜİK’in yayınladığı 2013 yılı intihar istatistikleri , sosyolojik ve psikolojik olmakla brirlikte daha çok ekonomik alarmlar veriyor. Aile içi şiddet ve geçimsizlik tavan yapmış , ahlâki çöküntü ile yurdun her yanından gelen sapkın hikayeler haberlerde olağan bir haber gibi seyredilir olmuş. Kürtaj olayları 14 yaşına altına düşmüş. Merdiven altı kürtaj diye tâbir edilen kürtaj rakamları sadece 2013’de 60 bini geçmiş durumda. Eşcinsellik normal hale getirilmiş , hatta eşcinsel milletvekili adayı dahi görmek mümkün. Değer ve kuralların içi boşaltılmış , kuralsızlık toplumun hemen her alanında etkin. Devlet daireleri rüşvet çarkına bağlanmış , adamın varsa 1 ay süren prosedür 1 haftaya iniyor , adamın yoksa bekle. Sağlık sektörü ekonomik bir rant halini almış , istisnalar hariç doktorların çoğu küresel sömürü şebekesinin birer bireyi haline getirilmiş , insanları iyileştirmeyi değil hasta kalarak sürekli maddeten bağımlı hale gelmesine çalışıyorlar. 19 milyon civarı icra dosyası söz konusu. Cinayetler artmış , 2014 yılında ilk altı ayda yaklaşık 130-140 civarı kadın cinayeti yaşanmış. Kredi borçlanmaları ve takibe düşmüş alacak rakamları 32 milyar TL’nin üzerinde. Bireysel kredi kartı borcu ise 74 milyar TL civarında. Ülkede cirit atan yabancı sermayeli bankaların ve Türk görünümlü yabancı bankaların vatandaşı getirdiği durum gayet açık. Çiftçinin henüz gelecek birkaç seneki hasatına göz dikmiş ve bu mihvalde kredi kampanyalarının yürütüldüğü bir düzen.

Borsa küresel ekonomik vurgunların tezgahı olarak hizmet veriyor , siyasi ve ekonomik suni gündemlerle çeşitli ayak oyunları yapılarak büyük vurgunlar yapılıyor. Küresel finansal operasyonlara kurban edilen büyüğünden küçüğüne tüm yatırımcıların milyar dolarları belli şeytan yuvalarına yem ediliyor.

Medya üzerinden yürütülen kültür ve ahlak yozlaştırma operasyonları gerçek bir vehamet , dizi ve filmlerde , sözde dini yayın yapan yüzlerce kanalda , tam bir Ehli sünnet düşmanlığı yapılmakta , ahlak namus , iffet ve haya ayaklar altına alınarak toplumsal yozlaşma hızlandırılmaya çalışılmakta. Dini yayın yaptığını iddia eden yüzlerce kanal türemiş , %99’u itikadi çöküntü , mezhepsizlik , yalnız Kur’an ve geçmiş Ehli sünnet büyüklerine düşmanlığı körüklemekte.

Bir millet işte böyle yolundan saptırılmış , mânâdan uzaklaştırılmış ve bir hayal olan maddenin esiri haline getirilerek dipsiz bir kuyuya çekilmiştir.Başlıklar halinde ışık tutmaya çalıştığımız bu sosyolojik gerçeğimizin ifade ettiği hâkikât ve toplum üzerindeki etkilerinin çoğalarak nelere sebep olabileceğinin kritiğini sizlere bırakıyoruz.

osyal çöküşü yok sayıp ,yapılan yollardan , hastanelerden , köprülerden , havalimanlarından dem vurup , bunları kim yaptı dese de , zamanın konjonktürel ve ihtiyaçları gereği ve mânâ unutturulup maddeye yönlendirilen toplumun teveccühünü kazanmak için olmazsa olmaz yapılması gerekenler listesindedir. Bu konuya aşağıda değineceğiz.

KEMALİZM İLE ÖZLETTİRİLEN MADDİ ve MANEVİ DEĞERLER ÜZERİNDEN HALKIN TEVECCÜHÜNÜ KAZANMA HİLESİ

“ ÖNCE HASRET ÇEKTİR ve BU SÜREÇTE İÇİNİ BOŞALT SONRA DEĞİŞTİRDİĞİNİ VEREREK KANDIR ”

Bu meseleyi daha iyi anlamak için geçmişe dönmek gerekir. Zira yürütülen siyasetin temelleri eskiye dayanıyor. Hilafeti yıkıp Osmanlı hakimiyetine son vererek , ülkenin anahtarlarını ele geçiren İslam düşmanları 100 küsür yıldır milli , mânevi , her açıdan ezdikleri ve her türlü çileyi reva gördükleri bu millete , zilleti yudum yudum içirdiler. Refah seviyesi sefalet derecesine indirilen milletin manevi değerlerini düşünmeye ve yaralarını onarmaya zamanı kalmadı. Milletimiz manevi buhranlar ve maddi imkânsızlıklarla boğuşurken , ülke içindeki işbirlikçi hainler ve dışarıdaki sahipleri lüx ve refah içerisinde hayat sürüp pis dişlerini gösterip sırıta sırıta ahvâlimizi izleyip göğüslerini kabarttılar.

Bu süreçte ( Kemalizm ) izlenen stratejilerden bazıları ;

  • Önce aç bırak , sosyal olarak çökert , ne gülsün ne de işe yaramaz hale gelsinler
  • Maddi imkanları özendir
  • Milli manevi değerlere hasret bırak bir çoğunu yasakla
  • Manevi değerlerin içini boşalt ve kendi uydurduğun sahtelerini yerine yerleştirmeye çalış
  • Tüm yayın organlarını kullanarak ahlaki değerleri bitir , küfrü sıradanlaştır
  • Geçmiş İslam âlimlerini itibardan düşür
  • Mezhepsizlik ve yalnız Kur’an hilesi ile müslümanların içinde birliğin oluşmasını önle. Herkez kendi anladığını din zannetsin , hem fikir olunamasın. Kitlesel tehdit oluşturacak birlik beraberlik asla oluşamasın. Parçala , fırkalara böl.
  • Dini kavramların içini boşalt , beşeri bir İslam’ı zamana yayarak dayat.
  • Teknolojik olarak tümünü farkettirmeden yakın takibe al , cemaat liderlerinin her adımını takip et , ele geçir , içlerine ajan sok ve faaliyetlerini önle.

Bu süreci ve daha bir çok detayı da adım adım uyguladılar ve İslam’a hizmeti ile dünyayı sallamış , zulm ve haksızlıklara dur demiş , adaleti hakim kılmış asil bir milletin ferdini , güzellik yarışması adı altında neredeyse çırılçıplak soymayı başararak ,  bacak bacak üstüne atıp “ İşte Osman’lıyı bu hale getirdik” dediler ve zaferlerini kutladılar. Bu sadece bir örnek , günümüzde bir Müslüman özellikle İstanbul’da ve büyük şehirlerde dışarı çıktığında gezinen insanların yaşam tarzına göz attığında buranın bir Müslüman  değil Hristiyan bir toplum olduğunu düşünebilir.

YIL 2002 ve BAYRAK TAYYİPİZM’DE ( HEDEF 2023 – 1923 DEVRİMİNE SON VERİLECEK )

Bu süreçten sonra varis olan Tayyipizm ile yürütülen 2. stratejilerden bazıları ;

  • Geçmişte temel atma vazifesi gören kukla hükümetleri ( dava arkadaşlarını ) yeri ve zamanı geldiğinde halka ettiği cefa ve zulmlerinden ötürü devamlı kötülediler ve böylece halkın gönlüne girdiler.
  • Her fırsatta geçmişi hatırlatıp ve mevcut konjonktürde sanki geçmişin bütün yaralarını sarmak için çalıştıkları algısını işlediler. Böylece halkın güvenini kazandılar.
  • Halk psikolojisi ile hareket edip , onların tüm acı hatıralarını depreştirdiler ve hesap soracağız , hepsini bitireceğiz diyerek onlarla beraber ağladılar. Böylece güven tazeleyip kalplerini fethettiler.
  • Halk adamı gibi davranıp , halkla iç içe oldular. Geçmiş dava arkadaşlarının çalışıp bu dönem için hazırladığı her siyasi ergümanı sonuna kadar kullandılar. Onların zamanında kasten yapılmayan ve şimdi zamanı gelen tüm özletilmiş , hasret bırakılmış maddi olanakları zamana yayarak kısmi olarak artırdılar , “helal olsun” dedirttiler. “İşte bunlar yaptı” dedirttiler. Yol , hastane , köprü , metro , havalimanı vs. Maddi imkanları genişletildikçe , halk mânâdan ziyade maddeye bakar hale getirildiği i için hoşlarına gitti ve destek çoğaldı.
  • Kamuoyu araştırması ile planın selameti hakkında sık sık kritik yapıp yanlışları düzelttiler , gedikleri kapattılar.
  • Türk milleti tez canlıdır ve haksızlığa kayıtsız kalamaz , arada bir suni gündemler oluşturarak haksızlığa uğradılar  , halkın daha çok destek vermesini bu algı ile sağladılar.
  • İçi boşaltılmış dini değerleri öne çıkararak , geçmişte halktan özgürce yaşaması esirgenen bu değerleri sanki saf ve tabii halini yaşama haklarını iade ediyormuş gibi iade ettiler. Öyle ki iade edip verdikleri herhangi bir hakkı , halk aslı zannetti. Böylece hasret kaldıkları bu manevi değerin sahtesini aldıkları halde bunu gerçeğinden ayırt edemedikleri için halkın itimat ve güveni arttı , hatta öyle oldular ki halk bunları her yerde savunur hale geldi. Bu sayede diğer ülkelerde yaşayan Müslümanlara da bunun propagandasını yaparak sahte itibarlarını ülke dışında da yükseltmelerine faydası oldu.
  • Geçmiş İslam büyüklerinin isimlerini kullanarak , biz bunların yolundayız dediler. Nasıl olsa o alimlerin doğru olan yollarını kadar çok yanlışla karıştırdılar ki , doğrular yanlışların içinde kayboldu. Böylece halk yanlışa uydukları halde doğruya uyduklarını zannetti. Biz Şeyh Edebali’nin yolundayız. Biz Seyyid Fehim Arvasi’nin yolundayız , biz Yunus Emre’nin , biz Mevlânâ’nın yolundayız dediler. Her fırsatta bu âlimlerin isimleri kullandılar ki , diğer ülkelerde yaşayan Müslüman kitleleri de ileride zamanı gelince kendilerine bağlamak için şimdiden altyapı çalışması da böylelikle yürütülmüş olmaktadır.
  • Cihâna hükmetmiş ve İslamiyet’e Eshabı Kiram büyüklerimizden sonra en büyük hizmet etmiş şanı büyük Osmanlı’nın ismini ve kıtaları aşmış , tarihe yön vermiş itibarını kullanmaya kalktılar , “Osmanlı uyandı “ , “Osmanlı geliyor” algısını tv lerde , dizilerde , medyanın her alanında , siyasi söylemlerde sık sık işleyerek Türkiye ve tüm dünyadaki Müslümanların teveccühünü bir üst dereceye çekmek için malzeme yaptılar. Yukarıda sosyolojik durumunu ifade ettiğimiz ülkenin bu durumu ile Osmanlı geliyor safsatası birbirini tamamı ile yalanlayan bir durumdur. Sosyolojik durumu , ahlaki ve itikadi durumu bütünüyle çökmüş bir milletin bu hali ile Osmanlı geliyor demek , şanı büyük Osmanlı’ya büyük bir hakarettir. Devlet olarak bunu ifade etmeleri ise çok daha büyük bir garabettir. Zira doğru yol olan Ehli sünneti el altından kıyım kıyım kıyan , mezhepsizlik ve vehhabiliğin etkin kılınmasına çalışılan bir politika güden anlayışının Osmanlı ile herhangi bir açıdan ilişiği söz konusu değildir. Osmanlı Ehli sünnetti ve İslam Ahkâmı ile yönetilmekteydi. İçi boşaltılmış İslamsız bir İslamla hem hâl iken ortaya atılan Osmanlı geri geliyor algısı,  halkın milli duygularını , tarihine duyduğu muhabbeti kullanmaya çalışmaktan başka birşey değildir.

(03.07.2015)

Fikir Analizi

Kaynak: https://fikiranalizi.wordpress.com/2015/07/03/kemalizm-mirasinin-variscisi-tayyipizm-ve-izlenen-bazi-stratejiler/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir