Îmân Tazelemek…
22 Kasım 2019
Hicret Ve Azîmet Allâh Ve Rasûlü İçin Olmalı
6 Aralık 2019

“NE MUTLU GARÎB OLANLARA!”

“Şübhe yok ki, İslâmiyet garîb olarak başladı, yakın zamanda da böyle başladığı gibi bir hâle dönecektir. Artık ne mutlu garîb olanlara!”

(İmâm Müslîm, İbn-i Mâce, Câmiu’s-Sağîr)

 

İzâh: İslâmiyet güneşi doğmağa başladığı zaman bütün cihân cehâlet zulmetleri içinde  idi. Bu kudsî güneşin ziyâları bidâyeten etrâfı yavaş yavaş aydınlattı, derken bir çok taraflar nurlar içinde kaldı. Son zamanlarda da bu ulvî nûra makes olanlar azalacak, fakat bu nûr-i ilâhîden müstefid olanlar nasıl ki bidâyeten az iken gitgide çoğaldılar. Nihâyetinde de böyle hayırlı bir tahavvülün vücûde gelmesi eltaf-i ilâhiyeden memûldür.

1-«Bir şem’i ki Allâh yaka, bir veçhle sönmez» malûm olduğu üzere dîne ihtiyâç fıtrîdir. Kendi fıtretine muhâlif hareket edenlerden başka her insan dînin lüzûmunu, dînin yüksek mâhiyetini takdÎr eder. Yazık ki, bir çok insanlar, hakîkî bir dîne nâil bulunmak bahtiyârlığından mahrûmdurlar. Bu gün yer yüzünde ulvî mahiyetini muhâfaza eden, umûm beşeriyete hitâb eyleyen, akıl ve hikmete tamâmen muafık bulunan bir dîn-i ilâhi vardır ki, oda dîn-i İslâm’dan ibârettir.

Bugün şark ve garbte yaşayan bir çok mütefekkir insanlar vardır ki, bunlar dinler arasında mukâyeseler yapmakta, dîn-i İslâm’ın bütün edyâna faikiyetini itirâf etmektedirler.

2-Muharrir filozof «Aleksi» bir nutkunda demiştir ki: «Yeni fennî keşfiyyat ve ilim yardımile hal olunan mesâil yoktur ki, İslâmiyetin esâsâtile taarruz ersin, bizim hıristiyanların hıristiyanlığı ile kavanini tabiyye arasında ise tam bir aheng görülmemektedir.»

Bu yoldaki tetkikler, mukâyeseler devâm ettikçe İslâmiyet’e intisâb edenler çoğalacak, İslâmiyet mazide olduğu gibi istikbâlde de yeniden olanca nûrâniyetile her tarafı aydınlatacaktır.

3-Evet bu günkü mütefekkir insanlar, nasıl olurda İslâmiyet’in ulvî mahiyetini takdîr edemesinler. Hiç insanlara, hayvanlara, güneşlere ulûhiyet ve ma’bûdiyet isnâd eden bâtıl, akıl ve hikmete münâfi dînler ile bütün kâinâtın Hâlık-ı Zîşân’ı olan bir kadîm ve kâdir bir âlîm ve hakîm ma’bûd-i Zülcelâle îmân edilmesini âmir kulunun nezih bir dîn müsâvî olabilir mi?

İşte bu nezih dîn, İslâmiyet’ten başka bir dîn değildir. bu dîn-i mübîn, bir dîn-i ilm ve hikmettir. Bütün insanların ilm ü irfân ile, marifet ve hikmete tenevvür etmelerini emr eder. Beşikten mezara kadar ilim tahsîlini tavsiye buyurur.

Evet bu mübârek dîn-i İslâm, bir fazîlet ve kemâl dînidir. Kendi müntesiblerine sada ki, istikâmet, merhamet, şefkad, teavun, tenasur hüsn-i müâşeret gibi fezâili telkîn eder.

4-Dîn-i İslâm, bütün insanların bir anadan, bir babadan türeyib intişâr etmiş olduklarını beyân ederek aralarında bir kardeşlik bulunduğunu bildirir. Birbiri hakkında hayırhâh olmaları tavsiye eder. Bütün insanların Hâlık-i Zîşân’a ibâdet etmelerini ve her veçhile mütesanit olub, tefrikalardan, bâtıl akîdelerden, süflî emellerden kaçınmalarını emr ü fermân buyurur.

Velhâsıl: Dîn-i İslâm, öyle ilâhî, mübârek bir dîndir ki, onun ulvîyetini beyân için kudsî lisânlar lâzımdır. Onun ulvîyetini tasvîr için bizim aciz kalemimiz kâfi değildir.

Artık biz müslümanlara lâzımdır ki: Bu mukaddes dînin kadrini bihakkın bilelim, bu ulvî dînin emirlerine, tavsiyelerine, bihakkın riâyet edelim, bizlerin dünyâda da âhırette de selâmet ve saadetimiz ancak bu sûretle kabil olur.

[500 HADİSİ ŞERİF, ÖMER NASÛHİ BİLMEN, 87. Hadîs-i Şerîf, Sh; 62, 63]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir