(18) Oldu Olacak, Ulan Bir Bayram Mesajı Da Bizden!
22 Ekim 2019
(1) Bağçeli’nin “Demokrasi Ahlâkı” Güzelleme Ve Özümsemesi!
13 Haziran 2020

OSMANLI VE OSMANLI BOZUNTULARI… 

Tâhir MÂHİR

 

 

Osmanlı denildiği zaman, ona, müslümanlarla süslümanların ve Gayr-i Müslimlerin veya gâvurların bakışı biribirinden farklıdır:

1) Müslümanın bakışı: İ’tilâ’ devri içindeki Sultan ve halîfelerin islâmî idâresi ne ise, Osmanlı odur!. Kızıl elması mücerred “i’lâ-yı kelimetullâh!” olan bir millet…

  1. Asır ortalarına kadar, ehl-i sünnet müslümanlığı bu Osmanlı’nın elinde işlenmiş, Ebussuudlara, İbni Kemâllere, Sinanlara, Fâtihlere, Yavuz ve Süleymanlarla Abdülhamîdlere (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) Hazerâtına müntehî olmuşdur. Devlet, muhteşem bir teşkîlât, adâlet, san’at, edebiyyât, mîmârî, mürüvvet, semâhat ve siyâset üzerine oturtulmuşdur… Orada yalamalaştırıb paspaşlaştıran, şirretleştiren, didiştiren, şeytanlaştıran ve şebekleştiren bir dembokrasi yokdur; ve o, bunlardan münezzeh ve müberrâdır…

Müslüman nazarında Osmanlı budur; ve müslüman bu Osmanlıya bağlıdır; ve onun nesli ve ahfâdı olmanın hayâli ve hasreti ile yaşar… Osmanlı denince aklına, bu Osmanlı, dünyanın bir daha erişemiyeceği zirvedeki adamlar ve bunların milleti gelir…

Ciddî, mazbut, şahsiyetli müslüman adam ve hatunlar.. Kız oğlan ve çoluk çocuğuyla işte bu millet…

2) Süslümanların Osmanlı’ya bakışı: Osmanlı, târihde büyük devlet kurmuş, iyi ve güzel, zevk u safâ içre yaşamış, ammâ sonra inişe geçmiş; reformlar, ıslâhatlar v.s.ler ne yapılsa, avara kasnak gibi boşa işlemiş! Lâkin Batı’ya açıldıkça biraz teknik ve medeniyetde (!) ilerlemeye çabalamış; eski gelenek ve göreneklerden nisbeten uzaklaşmış; duraklamış, gerilemiş, miş, miş ve modernleşerek dünyâya ayak uydurmaya çalışmış mış mış!..

 Büyük Paşalar ve maşalar da yetiştirmişdir! Tanzimat sonrası Osmanlı’yı (!) kendi yetiştirdikleri o paşalar yurt dışına sürünce, oralarda bilhassa İngiliz, Fransız ve İtalyan kültürüyle karşılaşmışlar; ve sıkı Haçlı Avrupa tahsili görenleri (!) çok daha aydınlanmış ve parlatılmış (!) ve Türkiye’ye dönünce onları “hayranlıkla ve Osmanlı torunları” olarak bağrımıza basmışız!.. Bunlara, “Dembokrasiye inanmış asil kanlı Türk vatandaşlarımız!” diyerek, onları, sirkde yaralı aslan seyredercesine hayrân hayrân seyretmekde, ağızlarından çıkan her sözü Osmanlı sözü diye şifâ niyetine içib yutar olmuşuz!

3) Osmanlı’ya Gayr-i Müslimlerin veya Gâvurların bakışı:

Padişahlık.. yok hılâfet!. Daha neler, bu zamanda mı?. Yok Şeriat?. Hadi yahu sen de!. Tanzimat’ın aydın ve mason paşaları onlara Batı’nın penceresini açmasaydı, bugünün silâhlarına adamlar kılıç kalkanla girişeceklerdi!.

Haremlik selâmlık.. yok çarşaf peçe! Kadın hapis, kadın esir, kadın dört duvar arasında mahkûm!.

Poligami dürtüsüyle, gelsin ikinci, 3. 4. Karılar, câriyeler, halayıklar, harem ağaları, padişahların harem hayatı ve zevk u safaları…  Padişah torunu da olsan, kaderin buralardan geçecek kızım!.

Paşa, İngilizden mülhem inkilâplarıyla Osmanlı’nın iyi ki kökünü kazıdı; ve memleket nefes aldı da Avrupa’lılaşdık!. Adam olduk, cinsi tercih ve özgürlüğe kadar her şeyimiz tam, daha da tam olması içün tam uğraşla, son sür’at koşmak şart!. Avrupa’dan Türkiye’ye dönenler, Avrupa görüb medenîleşmiş modern kişiler… Adam ve madam olmuş, seküler ve moleküler, uygar ve kişilikli insan kişiler!

 Laikliği, dembokrasiyi, cumbokrasiyi, sandığı, seçimi, keferandumu ve çağdaşlığı benimsemiş, özümsemiş ve içlerine sindirmiş kişiler… Kafası değişmemiş eski kafalılarsa, Türkiye’ye zinhar sokulmamalılar, milleti zehirlerler…

Sonra hem, “Evet diyenler hayırcılara, hayır diyenler evetçilere göre su katılmadık vatan hâinleridir!”

Üç aşağı beş yukarı, gavurcuklarımızın çizdiği manzara da bu!

İngiliz Projesi icâbı 1922’de Cennetmekân Vahîdüddîn Hân, ittihadçı kuyruklarının kendisine sûikasd edeceklerini tesbît edib hicrete mecbûr kalınca; ve 1924’de de Abdülmecid Efendi denen ve Paşa’nın tayin etdiği halife bozuntusu (!) ve o Paşa’nın ressamlıkdan mütekâid me’muru da, Osmanlı kanı taşıyanlarlarla beraber (karga tulumba) hudud dışına atılınca, bunlar en çok Avrupa’ya birazı da Lübnan’a yerleştirildi!.

Bu İngiliz projesi  mu’cebince, bunlar, bilhassa Avrupadakiler, İngiltere, Fransa ve İtalya’da kalanlar, bir güzel İngiliz istihbârâtı elinde talim, terbiye veya ta’kîbe alındılar… Bütün nüfus kayıt ve göz renklerine kadar…

Bunların:

  1. a) Osmanlı’nın müslüman nazarındaki vasıflarının, bu vatancüdâ Osmanlı saray nüfûsu üzerlerinden bir urba gibi sıyrılıb alınması lâzımdı!.
  2. b) Aksi hâlde Osmanlı’nın kadîm şahsiyeti bunlarda devam ederse, “cumhûriyet rejimi” içün bu, en büyük bir tehlike teşkîl ederdi!
  3. c) Avrupa’da ve diğer yerlerde sıkı bir istihbârat altında ve bilhassa İngilizin gözü üzerlerinde olarak avrupalılaştırılmaları şartdı ki, ileride Türkiye’ye dönmeleri hâlinde Osmanlı’nın  kadîm “i’lâ-yı kelimetullâh” da’vâsını ta’kîb edememelilerdi!
  4. d) Bu tahakkuk edinceye kadar Türkiye’ye girişleri yasaklanmalıydı!
  5. e) Bu tahakkuk etdikden sonra, ancak o zaman Türkiye’ye girmeliler; ve yeni cumhûriyet rejimi içün aslâ bir sıkıntı kaynağı olmamalı; hatta onun reklâm ve propagandaları içün bile tepe tepe kullanılabilmelilerdi!.

İngiliz pojesi aynen böyle işledi; ve bugün hangi noktaya gelinmiş ise, işte bu noktada Türkiye’deler!

Çağdaşlığın, laik, dembokratik cumbokrasinin felsefesini iyi benimsediler; ve çarçabuk da vasata alışıverdiler!. Osmanlı’dan ellerinde kalan İNTİKÂL, sâdece fıtrî kan ve kemik hüceyrâtı!

Artık CHP hâriç, bilhassa AKP, onlar üzerinden “Süslümanlara” kendi reklâm ve propagandasını çok iyi yaptırabilir!

 AKP’den başkasının (kullanması) hiç de “yakışıklı” ve elverişli olmaz!

CHP onları, onlar da CHP’yi şeytan görmüş gibi telâkkî ederlerse buna şaşırmamalıdır!. Buna da, sıradan ve basit (kan da’vâsı) çapında, “kan grubu uyuşmazlığı” sebebdir, o kadar…

AKP’nin “evet” sıkıntısında (kullanılmak) üzere, şimdi bir madam, ekranların alışılmışı ve sesi çok çıkanı olarak kesilib biçildi ve vitrine oturtuldu!..

“Evet” kampanyasında isti’mâl içün meydana düşürülen bir zavallı!

Zavallı diyorum, çünki “hayırcı dinazorlar”, kadının peşinde kuyruk olmuş, sataşan sataşana; ve ayyaş nâraları hesabsız!

Kadını neredeyse parçalayıb çiy çiy yiyecekler!

Özdil ve Müjdat familyaları, öyle bir “kadın-kız” frekansına girerek işi belden aşağı rezâlet çukur ve kuburuna çekmeye başladılar ki, buna CHP de bulaşdı, öteki beriki de…

 Hele (altı .oklu) bir partinin müşrik bulamacı leş kargası, “teaddüd-i zevcât” üzerinden madama: “Bak Paşa olmasaydı şimdi falanın bilmem kaçıncı karısıydın!” noktasına kadar çirkefleşib zifos sıçratmaya dolandı!. Gâvurun ne ağzına ve ne de başka yerine bu dembokrasi herc ü mercinde tabii tapa vuramazsın… İt bilmiyor ki, Şeriat’ın nikah akdi sırasında öz irâdesiyle “üzerime nikah istemem” diyen kız veya kadın, bu şartı kabûl görmeyen adamı kapının önüne kazık gibi dikme hakk ve salâhiyyetine sâhib gerçek bir HÜRREDİR; ve kocası kendisini 50 orospu ile aldatan (esaret içre esir) cumhuriyet madamlarından, sonsuz kat daha HÜR ve İSTİKLÂL sâhibi de bir nasibli…

Ayağa mı, meydana mı, sokağa mı desem, düşdü bizim kandan olma Osmanlımız!. Osmanlı bozuntumuz

Bozuntumuz, “Evetçi Süslümanlarımızın”, sanki gözbebeği!

“Hayırcı” takım da, kimisiyle bodoslama bindiriyor; kimi gırgıra alarak, kimi piç cinsi de, cinsiyet kurcalamaları faslından alt oyarak iş başında…

Evetçisinin de, hayırcısının da, keferandumcusunun da, bir dembokrasi (kumarı) peşinde, şeytan gibi cirit atdıklarını kim görüyor?

Çirkin ve (b.kdan) bir manzara!

Tüküresim geliyor!

Ulan kızım!

 Git evinde otur, erkekleşib dalma  itin kopuğun arasına!. Gövdende taşıdığın kan hüceyrâtı hatırına olsun, bâri “Osmanlı Hanımefendisi” dedirtmesini bil!

Orospuyla, lezbiyenin; homolarla puştların cirit atdığı bir dembokrasi vasatında nefes alıb verdiğini; Osmanlı şahsiyet ve (rejiminin), “Osmanlı torunuyum!” diyen cumhuriyetçiler tarafından bile aşağılandığı bir nankörokrasi çukurunda yaşadığını olsun unutma!

Hâlâ mı anlatamadım?

Düşme meydanlara, ekranlara, sokaklara, şuralara buralara… Düşme cumhûriyet çocuğu o bir düzine piçin diline!

Dembokrat, cumbokrat, laikrat ve Kamalisrat haşerât, seni öyle benzetir ki, Rahmetli ceddinin kemiklerini sızlatmıya vesile olursun; sonra vicdân azâbından paçavraya dönersin; ve Âhıret’in de, (tabii akâid kânunları çerçevesinde) inanıyorsan, berbat kere berbat, bin kere de perişân olur!.

Merhûme Şâdiye Sultan Hazretleri neyin olur bilemem… Ben ihtiyarlığında elini öpdüm, yürümeye takati yokdu!. Âciz düşmüş, “acûze” olmuş, Şevketlû Sultân Abdülhamîd Hân Hazretlerinin Kerîmeleri Hanımefendi Sultân Hazretlerinin, emânet verdiği vesîkaları (Püsküllü Kadir’in) elinden kurtaracak ne kuvveti ve ne de kudreti  kalmışdı!. Sızlanıb duruyor, uçan kuşdan meded umuyordu!. Sen de bir gün onun yüz kat daha aynısı olabilirsin! Pek zor yürür hâle duçâr olabilirsin! Bunları düşünebiliyor musun?. İbret alacak hâlin var mı?. Yoksa bulutların üstünde mi uçuyorsun?.

Âkıle ol!. Yani Osmanlı ol!

Osman, Orhan, Muradların; Yıldırım, Çelebi, Bâyezidlerin; Fâtih, Yavuz, Süleyman ve Abdülhamîdlerin kızını kısrağını, kim orada burada, ekranda ve meydanda görmüş? Onları, yüzü, gözü, vücudu meydanda kim görmüş de; bakmış, tanımış, bilmiş, süzmüş, taramış, incelemiş ve isimleyib cisimlemiş ve bilimseyib benimsemiş???… İtin köpeğin diline düşmüş?

 (Pi.in) biri-ikisi, sana orasındaki gözleriyle bakıb: “Ben bu kadını beğendim!” demiş? O (pi.in) böyle demesine, hangi sultan sulbünden gelen vasat ve meyil hazırlamış, düşündün mü? Hangi “Osmanlı’yım” diyen?

Dile düşme, anladın mı?

Tesettürsüzlüğünü, kamalist küfrü gibi, o meşhur “kalbime bak” misüllü “imânım var” savurması ve üçkâğıtçılığı ile defedeceğini sanıyorsan.. kalbi de, îmânı da.. fiilin, tavrın, sözün.. göze ve kulağa çarpan mesajların vesîkalar; aksi hâlde kamalist küfrünü kafandan aşağı boca etmiş olursun!

Yemezler!

Ağırlığını, soyunu, sopunu, torunluğunu.. kıvamıyla, asâletiyle temsîl edemezsen, sana “Osmanlı bozuntusu” derler!

Hayır!

Dedirtirsin!

Anladın mı kızım!

Âkıle ol! Yani Osmanlı ol!

Bu politika, biyolojik ceddin Osmanlı’nın politikası değil! Ceddini dünya târihinden, yamuk ve ucûbe göstererek SİLEN aşşağılıkların politikasıdır!

Bu politika, Cennetmekân Abdülhamîd Hân Aleyhirrahmeti Ve’l-Ğufrân Hazretlerini, saraya üçbuçuk gâvur göndererek BAŞ olmakdan çıkaran ittihadçı çizgisinin İslâm düşmanı politikasıdır… Sonra da Büyük Hâkan’ı, olmıyacak hakâretlerle Selânik’deki yahudinin Alâtini Köşküne gönderenlerin; harb gemilerinin toplarını köşke çevirerek “her an ateşleriz” mesajıyla 24 saat onu tehdîd eden Haçlı ve mason itlerinin politikası… Bu politika, ikinci bir elbise verilmeden derdest edilerek babasıyla Selânik sürgünü yiyen Şâdiye Sultan Hazretlerini, üzerindeki bir takım elbise kirlenince yıkadıkdan sonra, onu, kuruması içün perdelere sarılarak beklemek zorunda bırakan ittihadçı Allah’sızların kuyrukçu politikasıdır… Bu politika ucûbesi, genç zâbitlere Şâdiye Sultan gibi PÂDİŞAH kızına: “Gece yanına geleceğim!” yollu mektublar yazdıran (o. çocuğu) ittihadçıların, idrar izi peşinde sürünenlerin politikasıdır… İşte bu politika, o Osmanlı Sultanına, bunları bile revâ görerek işkence eden südü bozuk ittihadçı piçleri ve uzantılarının,  Avrupa’dan muktebes, oradan müdevver, oranın taklidi, oranın kopyalanmışı, köleleştirib serefsizleştiren bir politikadır!

Anlamadın mı?

Adamı bu politika bozuk para gibi harcar; içinde evvelâ kömür gibi simsiyah yapar; sonra da  gebertib kaybeder!

Demediler deme…

Evinin sultânı ol, Osmanlı kalmaya bak!

“Osmanlı Bozuntusu” dedirtme!

Bir sürü cumbokrasi piçinin ağzına sakız olunca, neye döndüğünü görebilecek ruh salâbeti taşımazsan, hemân pörsür ve çöpe gidersin!

Keferendumdan evvel adını sanını, enini boyunu, oranı buranı ne bilen, ne gören, ne duyan ve ne de ağzına alan vardı!

Şimdi?

Kullanılmaya başlayınca ucuzladın!

Kendini ne kadar (kullandırırsan) o kadar, gene kendini sen ucuzlatırsın!

Yarın ihtiyarlayınca bedavaya insen, tek kişi çıkıb yüzüne bakmaz!

Böyle Osmanlı olur mu sandın?!

 “Osmanlı Bozuntusu” dedirteni, Osmanlı’nın ervâhı çarpar!

“Osmanlı Bankası” soyundan Osmanlı olmaya seni itenlere: “Canınız Cehenneme!” diyemezsen, âtîde çok acı çeker kıvranırsın evlât!

Kulağına bunları küpe yap, hem de âcilen, çarpılmadan!

Osmanlı’yım deme ucuzculuğu ve mîrasyediliği seni kurtarmaz; OSMANLI OLMAK kurtarır…

Osmanoğlu soyadı da, hakîkatin ındinde beş para etmez üstelik!

Osmanlı olmak KAN işi değil; ÎMÂN ve AMEL işidir…

Hâlâ mı anlatamadık?

Dedelerinin bedduasını alanların hâlini görmüyor musun kızım?

Üstelik, Müslümanların bedduasını da almak istemiyorsan, ekran, medya, meydan ve sokaklara daha fazla düşmeden, yani bozuntu olmadan çekil!.  Kendini daha fazla kullandırıb paspas yapmadan da yok ol!

 

(İntişârı: 10.02.2017)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir