-1- DİB’iş Başı Ne Demek İstiyor Veya “Dünyâ Kadınlar Günü!”
9 Mart 2019
(3) Dib’iş Başı Ne Demek İstiyor Veya “Dünyâ Kadınlar Günü!”
16 Mart 2019

DİB’İŞ BAŞI NE DEMEK İSTİYOR VEYA “DÜNYÂ KADINLAR GÜNÜ!”

(2)

Tâhir MÂHİR

.

“Yerli ve Millî” havaları sıkanların, şu zerre kadar Anadolu âidiyyeti taşımayan ve bugün tamâmen sokak takımları elinde fâhiş istikâmetler çizen (8/Mart/2019) “Dünyâ kadınlar Günü”,  tek kelimeyle (Baş Belâsı) olmaya doğru gidiyor. Memleket içinde ne kadar terör (anarşi) estirmek istiyen eşkıyâ varsa, bu günü, kendilerine paravan yaparak kargaşa ve mel’anetlikde  ittifâk etmiş görünüyorlar… Gezi parkı ve 15 Temmuz sâbıkalılarından, Nato-Feto-Kamalo – PKK-DEAŞ-ateist-oros-soros ve Toros kuyruklarına; ve politikacı illet ve zillet takımlarına kadar her İP’Lİ ve ipsiz, her cinsî sapık ve  adam-madam ucûbeleri, bu ma’lûm günde sokaklara indi!

Nasıl “Millî Bayram” denilen günleri saptırıb, 1000 yıllık kıymetlerimizi eritmek istiyenler varsa; burada da aynı reziller kadın mevzuunu saptırıb hayvanlıklarına âlet etmeye başladılar… Hatta taşıdığı pankartına kendisini işâretleyerek “Oros.u” yazanlara kadar…

Hükûmât-ı Tayyibât ü Tâhirât (!) ise, 17 yıldır olduğu gibi bu gün de, “Kış uykusu veya seçim uykusunu” meşrû’ mâzeret gibi görüb göstererek, bir yıldır, narkozlu manzarada “Yola devam!” deyib çıkmaz sokağa girerek, yürüdüğü zannı içinde…

Haçlı ve ABD güdümlü HDP denenlerin, Kandil eşkıyâ ve teröristlerinin paralamentodaki uzantıları olduğunu söylerken elleri kolları felç olan anlı-şanlı ve BEKÂLI ve ZEKÂLI hökûmât-ı Tayyibât u Tâhirât; aynı eşkıyâlık ve teröristliğin FERD-İ VÂHİD veya 5-10 kişi olanlarını der’akab derdest edib, pek kahramanca içeri atıyor!. Karşılarındaki Parti olunca, “Adâlet-i câhiliyye” ortada tabahhur ediveriyor!

İşte, buna KORKU denir!.

Bu korku bir kere anlaşıldı mı, eşkıyânın ve sayın müttefik ve ortak ve natodaş ve fetodaş  sürülerin azgınlığını artık gebertemezsin!.

Ancak, kafaya bir bardak soğuk su dikebilirsin!

Mâdem Paralamentonda Kandil eşkıyâlarının politik devâmı var, o parti-pırtının gırtlağını sıkarsın! Sıkamıyor musun, o zaman “Bir gece ansızın gelebilirim” bestesini RAST makâmından daha çook mırıldatırlar adama… Kıblesi Haçlı Avrupa olanlar, özünü ve kökünü göremiyecek hâle gelmişlerse, oraya baksın ve orada parti kapatma “aşağılık duygusunda” olan bir tek gâvur bulabilecekler midir???

Hem maaş verib Kandil kuyruklarını paralamentonda besle, yüz türlü imkanla donat; sonra da çık meydanlara “Bin şikâyetle câmi önü dilencisi gibi aç elini ve merhametle karışık OY dilen…”

Hangi tür BEKÂDAN bahsetmekdir bu?

Müslüman Türkün Târihinde böyle mübtezelce dilenmek nerede ne zaman görülmüş; Ey! Haçlı Politika taklidçisi ekselanslar?

Kafanızdaki DEVLET telâkkîsi YANLIŞ!

İşe buradan başlayın!

“Yerli ve Millî” olmak istiyorsanız evvelâ DÎNÎ olacak ve mutlak HAKKA ÎMÂN edeceksiniz; ve bundan KAT’İYYEN UTANMIYACAK, ARLANMIYACAK, KORKMIYACAK VE AŞŞAĞILIK DUYGUSUNA KAPILMIYACAKSINIZ!!!.

Sözde değil, özde müslüman olacaksınız!

Haçlı Batı telâkkîlerini değil, 1000 yıllık ECDÂDINIZIN telâkkîlerine yani KENDİNİZE, ÖZÜNÜZE, SÖZÜNÜZE, AHDİNİZE, AKDİNİZE ve MÎSÂKINIZA dönmeye mecbûr, me’mûr ve mahkûmsunuz!

Partiyi-pırtıyı değil, BEKÂ MASALINDA samîmî olan, eşkıyâ özentili üç-beş zibidi devlet bile varsa, onları bile kapatabilmeyi göze almalıdır! Yoksa onlar senin gözünü oyar; ve derinden (gönünden) gayda yapıb yunan kopilleri gibi öttürür!

Bir 8 Mart rezilliğine bile “Hött” diyemiyen ve ezânını ıslıklatdıran hökûmetin ciddiyet ve samimiyyeti, her şeyden evvel ruznâmeye gelebilmelidir… Aksi hâlde, memleketi (bo.dan) seçim kavgalarına kilitleyib Bizans ayak oyunları ile zaman kaybeden adam ve madamların, abes, hades ve ahbes politika ıvır zıvırından başka bir işe yaramadıkları da böylece göz önüne çıkıvermiş olur…

 Ancak, GÖRECEK NASİBLİ GÖZ bulabilene aşk olsun!!!

Twitter’i ile, Sarıklı DİB’İŞ Başı bile, bakınız anlaşılır-anlaşılmaz veya bilir-bilmez neler yazıştırmış, tedkîka çalışalım!

8/Mart/20019 “Dünya Kadınlar Günü” münâsebetiyle, bir takım diyâlogçu ve vâiz emeklisi hocfendilerle (çakma kardinallerin) çok sevdiği DİB’İŞ Başkanından, Diyânet Haber’in sonradan sildiği, twitterden bir mesaj aynen şöyle:

“Kadın, insanlığın kendisini gördüğü aynadır. Her türlü yokluğa ve acıya rağmen ÖZGÜRLÜK MÜCÂDELESİ veren kadınlar, hukûka ve iyiliğe dâir kurulacak HER CÜMLEYİ MAHCÛB ETMEKTEDİR.” (Prof. Dr. Ali Erbaş-Diyanet İşleri Başkanı.)

1) Alın size, sarıklı politikacıdan adamı iliklerine kadar donduran 2 cümle… Kraldan ziyâde kralcılık değilse de, kadın (hanım) bile denilemiyecek “karılardan ziyâde karı.ılık” deme de dur!. Yağcılık ve yala.alık…

“Kadın, insanlığın kendisini gördüğü ayna” imiş!. Hadi tamam desek, kadın ayna olunca, (Erkek) ne olacak?. İnsanlık (aynasına bakacak) bakmasına da, bakınca kimi, neyi, nasıl, ne kadar, neresiyle görecek?. Ölçü ne olacak ölçü?

Aynaya bakacak olan, ne erkek ve ne de kadınlar… İnsanlık bakacakmış!. DİB’iş Başı “İnsanlık” diyerek neyi kastediyor bu da belli değil… İsim olarak mı kullanmış, sıfat olarak mı mechûl! İnsanlık, kadın denilen (aynaya) bakınca kendisinin nesini ve neresini görecek?

Ayrıca neresiyle bakacak da, hangi ölçüye riâyetle bu aynaya bakmış olacak?.

Bugüne kadar onbinlerce senedir, insanların “İnsanlığı” bu kadından AYNAYA bakıb, endâmını görme ihtiyâcı hissetmemiş mi?.  Ayna hangi mi’yâr ve mîzana göre bir şekil aksetdirib, “İnsanlık” bundan ders alıb hizâya girecek!?.

Görülüyor ki, bu hükümde, bir “insanlık” abesi, yanlışı ve sapıtması var!

Koskocaman (!) DİB’iş Başkanına o sarıklı politikacıya bunlar mı yakışmalıydı!?

2) Mesajdaki 2. Cümlenin birinci kısmı:

“Her türlü yokluğa ve acıya rağmen ÖZGÜRLÜK MÜCÂDELESİ veren kadınlar…”

Merdçe ve erkekçe, “Bu kadınlar şuradaki şu kadınlardır” denmezse, muhayyel bir kadınlar grubu adına hayâlî bir atlama, dallama ve sallama bahis mevzuu olmuş olmıyacak mıdır???

Kadınların “Özgürlük Mücâdelesi” müsbet bir ma’nâ içün kullanılabileceği gibi, menfî ma’nâda da kullanılabilir!. Nâmuslu ve iffetli bir müslüman hanımın, bundan:

“İP’ini satmış madamları, evini terketmiş kahpeleri, sokak karısı olmuş yolsuzları, umumhâne sermâyesi olmuş kendini pazarlıyanları, yuva yıkan kancıkları, adam ayartan şellekleri ve başı bozuk cinsî sapıkları, v.s.’yi” anlaması da pekâlâ mümkindir!.

Dînî bakımdan “Özgürlüğü=Hürriyeti” olmayan kadınlar anlaşılacaksa, bütün dünya müslüman kadınlarının değil, onlar gibi bütün müslüman erkeklerin de yeryüzünde “Hürriyetleri” yokdur, sıfırın bile altındadır!

Siz kimi narkozlıyacaksınız?

DİB’iş Başkanı özgürlüğü gasbedilmiş kadınların kimler olduğunu, apaçık ve merdçe-erkekçe yazması lâzımdır ki, herkes bunu hiç tereddüde mahal kalmadan bilsin ve görsün!. Üstelik de, bu kadınların “mücâdelesinden” bahsetmek mümkin olabilsin!

Kimdir bu kadınlar ve nerededir; “Özgürlükleri = Hürriyetleri”  nasıl ve kimler tarafından alınmış, gasbedilmiş veya yağmalanmışdır!. Özgürlük denen ve hakîkî hürriyetin dışındaki her azgınlık ve eşkıyâlığı besliyen bu rezâletler, eğer iyi bir şey idiyse, 17 senedir iktidârda olan Ali Efendi veya AKP zihniyeti tarafından neden kadın ve kızlara verilmemişdir?. Kadınlara bunları verib, onları kadın olmakdan çıkaracak kadar da azdırıb, “Eli maşalı Kasımpaşalı” hâline hâlâ getirememişler midir?.

3) Kadınları “Özgürlük Mücâdelesine” kışkırtarak onları kadın olmakdan çıkarmak, erkek de olamıyacaklarına göre hılkat garîbesi hâline getirmek, hangi dinde emredilmişdir?. 10 kitabının 9’u Hıristiyanlık bâtıllarına âid bulunan Erbaş Ali Efendi, kadınların, “ÂİLENİN EVDEKİ RÜKNÜ OLMALARI MÜCÂDELESİNİ” ne zaman ruznâmeye getirecekdir? Buna gücü, nefesi, keyfiyeti, ilmi, îmânı, ameli, cesâreti, ciddiyeti ve ahlâkı yetecek midir?. Kâtil ve işkenceci  Evren’in ucûbe ve şirknâmeden ibâret Anayasa’sı, buna zerre miskâl müsâade edecek midir?.

4) Erbaş Ali Efendi Birâderlerinin, sonradan ucûbeliği sırıtınca kaldırılan twitindeki ikinci cümlesindeki ikinci cümleciği ise, öylesine skandal sayılacak ve korkunçluğu da İslâm’ın Kitâb, Sünnet, İcmâ’ ve Müctehid ictihadlarının kökünü kazıyıb atacak cinnetlik bir manzaradadır ki, Kâinâtı titretir:

“ÖZGÜRLÜK MÜCÂDELESİ veren kadınlar, hukûka ve iyiliğe dâir kurulacak HER CÜMLEYİ MAHCÛB ETMEKTEDİR.”

Gördünüz mü cinneti?

Kahhâr-ı Zülcelâl Azze ve Celle’nin Kitâb-ı Kadîm’inde “HUKUKA VE İYİLİĞE DÂİR KURULMUŞ CÜMLE” var mı yok mu?

Hadi “YOK” deyin!. Hadi çıksın bir Nemrud veya Fir’avn da “YOK” desin!

O zaman, şeytan dürtüsü ve sürtüsüyle yollara dökülmeye itek kötek savrulan modern sokak karılarının, hangi Şeytanlık içün olacaksa ona “ÖZGÜRLÜK MÜCÂDELESİ” KILIFI GİYDİRİLEREK VEYA GEÇİRİLEREK verecekleri cayırtılar, Kahhâr-ı Zülcelâl Azze ve Celle Hazretleri’nin Kitâbını “MAHCUB EDECEK” öyle mi?

Yâ Rabb! Regâib hürmetine sana havâle…

Bu insî şeyâtînin mücâdelesi de olabilecek hareket, SÜNNET-İ SENİYYE’deki “HUKUK VE İYİLİĞE DÂİR OLAN HER CÜMLEYİ DE MAHCÛB EDECEK” öyle mi?

Yâ Rabb!

Habibin hürmetine SANA havâle…

Bu global şeytanların güdümünde ihdâs edilib Anadolu kadınlarını SOKAK karıları hâline getirmeyi istihdâf eden “Bilmem ne günü” gibi şeytanlıkların, “Hürriyet Mücâdelesi” maskesi ile köpürtülerek ÜMMET-İ MERHÛMENİN MUKADDES İCMÂI İLE SÂBİT “HUKUK VE İYİLİKLERİNİ” MAHCÛB ETMESİ” ne demekdir?.

Bu korkunç ve çirkin ifâdedeki şirk ü dalâletden ALLÂH Celle’ye sığınmıyanları, Kahhâr-ı Zü’l-Celâl Hazretlerine HAVÂLE etmek, boynumuza VÂCİB değil midir?

Müctehid imamlarımız gibi akıllara durgunluk verecek derecede ittikâ, ilm-i vehbî, meleke-i fekâhet ve akl-ı selîm, hâfıza, zekâvet ve ahlâkıyyet sâhibi zevât-ı Kirâm (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) Hazerâtının, “İYİLİK VE HUKUKA DÂİR KURDUKLARI HER CÜMLE VE İCTİHAD”, bu globalizma güdümlüsü sokak bilmem nelerinin fıtrat dışı mücâdeleleri yanında “MAHCÛB OLACAK” öyle mi?..

Sarık cübbe altında, nice süflî beşerîlikleri dînî imiş gibi takdire şâyân hâle getirmek, kalp banknotları hakîki para göstermekden bin beter daha büyük bir kalpazanlık değil midir?

Böyle bir DİB’iş Başkanlığının, hakîkî İslâm ve MÜSLÜMANLAR nezdinde ne kadar i’tibâr ve haysiyeti kalır; ve bu işin mütecâhirlerinin encâmı nicedir; ve bunlara ittibâ’ eden “ulusun” sonu neye müncer olur, bu en az, çığlık atdırmaya bile kâfi gelebilecek korkunç manzarayı teemmül edebileceklerin dikkatine…

Solcu ve Atacı Prof. Mümtaz Soysal’ın cümlesiyle yazarsak, DİB’iş Başkanlığı dînî bir merci’ olamaz, fetvâ veremez, İslâm ile alâkalı zerre miskâl söylediklerinin topuna kadar hepsi de keenlemyekündür! Üstelik onun, din adına ağzını açması bile, kendi Katil Evren Anayasalarına yüzde yüz mübâyin ve tersdir. Adı geçen kâtil ve işkenceci EVREN anayasası mu’cebince, “Laiklik ilkesi doğrultusunda” çalışma mükellefiyeti, me’mûriyyeti, mecbûriyyeti ve mahkûmiyyeti olan bir DİB’iş Müdüriyyetinin, İslâm nazarında zerre kadar kıymet-i harbiyyesi olabilir mi?!…

İşte Soysal da, bunu bir başka cihetden şöyle ifâde etmişdir:

“DİYÂNET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, DÎNİN, CUMHÛRİYET İLKELERİNE UYGUN OLMASINI SAĞLIYAN BİR KURUMDUR!”

Dib’İŞ Başkanı Sarık cübbeli politikacı Ali Efendi Biraderlerinin twitter ile atdığı cümlenin ve sonra da bunun suçluluğu içine girilerek aynı mesajın kaldırılış hikâyesi işte budur…

Dolayısıyla Soysal’ın ifâdesi bile, bu DİB’iş Başkanlığının (İslâm) içün değil; 1789 Fr. ihtilâli ile yahudi ve ateistlerin uydurduğu (Cumhuriyet) denilen sistem içün kurulduğunu apaçık ortaya koymaktadır. Yani İslâmiyyet, DİB’iş Başkanlığı eliyle cumhûriyete tâbi’ olarak şekillendirilecek, dolayısıyla nasrâniyyet ve yehûdiyyet gibi beşerîleştirilecekdir!.

“Kadınlar Günü” denilen ve şeytanlığı bileme VE TAHKÎM gününde, bir takım Haçlı tohumlarının, “ezan” dedikleri mekanik ve mâdenî çağrıyı ISLIKLARLA SUSTURMAK VE PROTESTO ETMELERİ karşısında “susarak, katmerli dilsiz şeytan olan” laik-DEMBOKRATİK devâirin islâmîliğinden bahsetmek bile, ürkütücü bir dalâletdir…

Tam ma’nâsıyla edille-i erbaa üzerinde ve islâmî ma’nâda tam bir hürriyet ve istiklâliyyet sâhibi olarak temellendirilmiyen bir DİB’iş Riyâseti, Hakkı bâtılla TELBİS (bulama) rezâlet ve dalâletinden aslâ kurtulamaz; ve Lozan’da alınan karar mu’cebince de, İslâmiyyet’in zaman içinde ANADOLUMUZDAN TASFİYESİ DIŞINDA HİÇ BİR HALTA YARAYAMAZ…

Binâenaleyh Kelâm-ı Kadîm’in “Hakkı bâtılla TELBÎS etmeyin” emrinin tam tersini irtikâb eden DİB’iş Başkanlığı, Büyük Müfessir Merhûm Muhammed Hamdi Efendi Hazretlerinin şu satırları da okunursa, bütün iç yüzü ile ve islâmsızlığının bütün çirkinliği ile apaçık anlaşılacakdır:

“Din tanıdıkları, itaat ve teslimiyyet gösterdikleri şeyler varsa bile Hakkı tanımak, Hakka teslim olmak, Hakk yolu üzerinde yürümek, ahkâm ve mekâsıd-ı hukûkiyyeyi dîn ve DİYANETİN en mühim mekâsıdından (maksadlarından) bilerek Hakk ahkâmına, Hakk Şerîatına i’tikâd ve itaat edib hukûku muhâfaza ve ahkâm-ı Hakk ile ihkâk-ı hakk ve icrâ-yı ma’dilet (adâlet) etmek, ma’bûd-ı Hakk olan Allâh Teâlâ’ya ne zâtında, ne sıfâtında, ne de ef’âlinde ve ahkâmında evvel ü âhır hiçbir şerîk ü nazîr tanımamak, Hâlıq ve mahlûq her şeyin hakkını vermek ve ona göre muâmele etmek ma’nâsına, Hakk bir DÎN ve DİYÂNETLERİ hakkıyla bir DİYÂNET VE İSLÂM değildir. Hatta kısmen Hakk da olsa, Hakka muhtas (âid) olan hâlis bir Hakk Dîni ve DİYÂNETİ değildir. Hâlis muhlis bir Hakk Dîni olan İslâm ile tedeyyün etmez (İslâm’ı tanımaz onu sakınmaz), şer’-i hakk ile ameli kabûl eylemezler. Binâenaleyh dinleri bâtıldan, haksızlıkdan sâlim olmadığı gibi, dindarlıkları, dinlerine itaatleri de hakkıyla bir DİYÂNET ve itaat değil; din nâmına bir çok haksızlık, zulüm ve tecâvüz yapmaya sâiq bir gulüvv (taşkınlık, sapıklık, aşırılık) ve taassub veya HAKK VE HUKÛK İLE OYNIYAN DİNSİZLİĞE MÜSÂVÎ BİR AHLÂKSIZLIKDIR.” (Elmalılı, c.4, s.2504-5, 1936 tab’ı.)

Nasibse diğer iki twitterini de teşrih masasına yatıracağız…

(Mâba’di var)

İntişârı: 10.03.2019 / 15:40:39

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir