I.
malatyalıların rol-model ihtiyâcı
Malatyalıları tahkîr etmek üzere cumhûriyyet idârecilerinin lâyık gördükleri ve malatyalılara telkîn etdikleri rol-model; kayısı-malatyalısı olmak, kayısı-beyinli olmak, kayısılaşmak üzerinedir. Bu laik mahlûk, yer-içer-çiftleşir, AVM lerde gezinir, ‘aklında para kazanmakdan ‘âlî mefhûm bulunmaz, dînsizliği kabûl de etmez, amma öyle yaşar, böyle geberir-gider bir bed-bahtdır.
Bir İslâm-şehri olan malatyaya lâyık olan rol-modeller Müslimânlar olmalı ve bu şehrle bir ‘alâkaları bulunmalı ise bunların evveli ve en mühimmi, ashâb-ı kirâmdan hazret-i muâviyye bâ-yezîd1 dir. Malatyaya kendinden sonra bu zâtdan daha fazîletli bir kimse gelmedi ve malatyaya bu zâtdan daha büyük hayrı olan bir kimse de olmadı. Fazlını ve malatyalılara numûne-i imtisâl olmasının tafsîlini aşağıda bahs edeceğim hazret-i muâviyyeden sonra gelen en mühimm malatyalı, Müslimânların üçüncü nesli tebe-i tâbiûndan olması muhtemel, ‘abdUllah el-battal ğâzî dir. Kâfirlerin işğâline mâruz kaldıkdan sonra malatyayı tekrâr feth eden dânişmend ğâzî, malatyanın Müslimân türkler tarafından fethini müyesser kılan zâtdır ve malatyalılar içün rol- modelliğe lâyıkdır. İmâm mâlik hazretleri, sadreddîn konevî hazretleri, ebu’l-hasan harakânî hazretleri de malatyalılarla bir şeklde ‘alâkadâr kimseler olsalar da hîç biri, malatyada takrîben on sene kalmış ve “Fütuhâtu’l-mekkiyye” kitâbını te’lîf etmiş ibnu’l-‘arabî el-endelusî kadar malatyalı sayılmaz.2 Futuhâtu’l- mekkiyye kitâbının, istanbulda türk ve İslâm eserleri müzesi kütüb-hânesinde mahfûz “müellîf hattı” nüshâ, sultan-suyu, tohma sazlıklarından kesilmiş kalemlerle yazılmış olmalı.3 1270 civârında inşâ edilmiş ve hazret-i mevlânânın da kaldığı, fakat 1429 (2009) senesinde yıkdıkları hankâh-ı pervâne, 1238 târîhli bu futuhâtu’l- mekkiyye metninin malatyalı Müslimânlara anlatılması içün en münâsib bir mekândı.
II.
malatyanın fethi
Malatyaya kendinden sonra hatta belki de kendinden evvel, hazret-i muaviyye radyAllahu anhdan daha hayrlı bir kimse gelmedi.4 Malatyanın kafir elinden alınmasına sevinen hazret-i muaviyye, bizzat malatyayı teşrif etmişler ve on gün boyunca kalmışlardı. Key husrev ve heraklius mel’unları tarafından tahrib olunmuş şehri tekrar ma’mur kılıb, el-cezire den Müslimanları şehre getirtmişdi. Ya’ni hazret-i muaviyye nin bu şehre hizmeti kendinden sonraki bütün zevâtınkilerden ziyâdedir. Ebû ‘Ubeyde bin cerrâh hazretleri 18 (640) senesinde tâûndan vefât etdikden sonra hazret-i ‘ömer, şimâldeki askerin başına ‘ıyâd bin ğanîm el-fihrîyi serdâr ta’yîn etdi.5 18 (640) senesinde ‘ıyâd bin ğanîm el-fihrî kumandasında, solda safvan bin el- muattal, sağda saîd bin ‘amr el-cumehî ve gene solda hazret-i hâlid bin velîd olmak üzere el-cezîre denilen, harputdan aşağıya fırat ile diclenin şimâl tarafında kalan yerlerin fethine başladılar.6
Hazret-i ‘ıyad bin ğanîm, şimşat (palu) ı feth etdikden sonra habîb bin meslemeyi malatyayı fethe gönderdi.7 18 (640) deki seferde feth olunan şehrlerin kâfir ahâlîsi er- rûhadaki zimmet ‘akdi ile sulh edilmişdi. Bu sefer esnâsında şam vâlîsi hazret-i muâviyye idi [17 (639)]. Böylece malatyanın birinci fethi, hazret-i ‘ömerin hilâfetinde ve hazret-i muâviyyenin şam vâlîliği devrinde oldu.
Malatyalılar sulh şartını bozub kâfirlik etdiler. Anlaşıldığına göre malatyanın mürtedlerin elinde kalması 36 (656) senesine kadar sürdü.8 36 (656) senesinde hazret- i Muâviyye, ahdini bozan malatyalılara karşı hazret-i habîb bin mesleme el-fihrîyi tekrar malatyaya sefere yolladı ve malatya ikinci def’â feth olundu. Bu sefer habîb bin mesleme orada bir vâlî ve bir mikdar asker bırakdı.9 Rûm seferine giden hazret-i muâviyye رضی الله عنھ malatyayı teşrîf etdi ve şâm ve el-cezîre den gelen Müslimânları şehirde iskân etdi.10
Hazret-i muâviyyenin 60 (680) senesinde vefâtından sonra ve hazret-i abdullah bin zübeyrin hilâfeti esnâsında, malatyanın muhâfazası yezîdin hükm etdiği şâm ordusunda olduğundan, şehrin müdafaası ihmâle uğradı. 64 (684) senesinde, şâm hâkimi ‘abdu’l-Melîk mervân zemânında malatyalılar şehri terk etdiler.11 Rûmlar şehre hücûm etdiler. 97 (715) senesinde hazret-i ‘ömer ibn ‘abdu’l-‘Azîz in üçüncü def’â fethine kadar şehir harâb kaldı.
III.
malatyanın batı bâyezîd diye adlandırılması hakkında
Türkiyede bir sahâbe adı verilen yegâne vilâyet hazret-i muâviyyenin adı ile benâmdır! Doğu beyazıt dedikleri bâyezîd veya ebû yezîd şehrinin îrânın hudûdundaki son şehrin adı olması bîhûde değildir. Hazreti muâviyye ile en ziyâde ‘alâkadâr bulunan bir şehir olarak malatyaya batı bâyezîd denilse yeridir.
Saîd çekmegil beyle hâtırâtından bahs eden hüseyin üzmez, saîd beyin hazret-i muâviyyeye olan muhabbetinden bahisle, “onun da gözleri, hazret-i muâviyye gibi mâvi idi” diyerek kendince latîfe ediyor. Saîd beyle hâl-i hayâtında mülâkî olduğum bir seferde, hazret-i muâviyyeye karşı edebsizce hücûmlar ‘aleyhinde berâberce bir risâle yazmağa niyyetlenmişdik.
İlâhiyyat fakültelerinde kendince i’tibârı olan hayrettin karamanın, hazret-i muâviyye hakkında, bu zâta “hazret” dediği takdîrde “… başta Peygamberimiz, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olmak üzere” [radyAllahu ‘anhum] birçok büyüğünü üzmüş olacağı hakkındaki fantezisini kayd etmek lâzım.12 Hazret-i muâviyye ile ehl-i beyt arasında hazretlik veyâ ‘adâlet noktasında fark görmenin râfızîlik olduğunu hayrettin beyin de bildiğine şübhe yok. Hayrettin bey, “Ümmetin de Muaviye’yi sevdiğini sanmıyorum; eğer sevselerdi çocuklarına onun adını da koyarlardı, ben bu isme hiç rastlamadım” 13 diyor. Bâyezîdin türkiyeli Müslimânların çocuklarına verdikleri isimlerden olduğu ve bir takım kıymetdâr pâdişâhlarımızın hazret-i muâviyyenin bu lâkâbı ile isimlendirildiklerini bahse hâcet yok. ‘Arablar, hazret-i muâviyyenin adını da kurdukları hâlde14 türklerin bâyezîd nisbesi ile iktifâ etmeleri muhtemelen cem’iyyet içinde râfızîlerle münâsebetlerde sıkıntı istemediklerindendir. Malatyanın ve anadolunun fethini 1071 le başlatmak veyâ ‘âlâkalandırmak şeklindeki şeytânlığa dikkat etmek lâzım. Seyyîdlikle uzakdan yakından ‘alâkası olmayan, şimâl arablarından bir emevî kumandanı olan el-battal ğâzîyi bile türkleşdirmek şeklindeki gülünçlüklere nehâyet vermek lâzım. Malatya târîhi dersliği diye hazırlanan metinlerde malatyanın Müslimânlar tarafından fethinden, malatya fâtîhi ‘ıyâd veya türkcesi ayaz bin ğanîmden, meslemeden ve bâhusûs hazret-i muâviyyeden bahs edilmemiş olması büyük kusurdur ve mutlakâ telâfî edilmelidir.
Mâba’di Var
9VII1437/17IV2016
===========================================================
1 ‘Arabî, ‘aslî şekliyle; ebû yezîd muâviye bin ebû sufyân 2 600 (1204) senesi civârı.
2 600 (1204) senesi civârı.
3 Eserin 635 (1238) yılında tamamlanmış müellif hattı nüshası İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndedir (nr. 1845-1881). Konya nüshası olarak bilinen ve otuz yedi ciltten meydana gelen bu nüsha itinalı bir mağrib neshiyle yazılmıştır. Sonunda, eser kaleme alınırken ve tamamlandıktan sonra yetmiş bir defa müellifle mukabelesinin yapıldığına, kendisine okunduğuna dair okuyucu ve dinleyicilerin isimlerini de ihtiva eden semâ kaydı bulunmaktadır. Müellifin eserleri üzerinde geniş bir çalışma hazırlayan Osman Yahyâ el-Fütûĥât nüshaları hakkında bilgi verirken bu yetmiş bir semâ kaydının senedlerini tek tek sıralar (Histoire et classification de l’ceuvre d’Ibn Arabi, I, 205-231).
4 Ashâbdan efdalı peyğâmber olacağı kavlince; malatyalıların cercis aleyhi’s-selâmın kabri veyâ makâmı diye bilib ziyâret etdikleri, “venk tepesi” veyâ reîs beye izâfeten artık daha da şöhret bulduğu yeni adıyla “çakır tepesi”ndeki ziyâretgâha malatyalılar, evvelce hıdır-ellezde giderlermiş. Bu ziyârete Müslimânların hâricinde, ermeniler ve başkaları da iştirâk edermiş. 1350 (1940) li senelerde bu ‘âdetin devâm etdiğini teyzemden işitdim. Cercis ‘aleyhi’s-selam veyâ ermenilerin telâffûzu ile serkis ‘aleyhi’s-selâmın malatyada yaşayıb yaşamadığının rivâyeti de nehâyetinde ehl-i kitâbın hikâyâtına dayandığı içün bu husûsda ileri geri bir şey’ söylemeye hâcet yok. Bahis mevzuu venk kilisesinin yanına, “apartman baba ziyâretgâhı” veyâ “moderin malatyanın peysajının jenositi müzesi” gibi bir şey’ dikilebilir. Bu belki de ermeni hem-şehrilerimizin gönlünü almaya yarar. Evvelce, ramezânı karşılamak içün Müslimânların kolayca vâsıl olabilecekleri, ihdâsı mümkîn bir “ru’yet-i hilâl parkı”na mükemmel mahall olabilecek bu yer, artık malatyanın çirkinliğinin seyrgâhı hükmündedir.
5 İbnu’l-Esîr; 2.c., 467.s. : Hazret-i ‘ömer radyAllahu ‘anhın devr-i hilâfetleri, (13-23) (634-644) arasında idi. Bu hesâbla malatya, hazret-i ‘ömerin şehâdetinden dört veyâ beş sene evvel feth edilmiş oluyor.
6 el-Belazurî; 246.s.
7 el-Belazurî; 266.s. : İbnu’l esîr de, samsatdan gönderildi diyor (İbnu’l- Esîr; 469.s.)
8 Hazret-i muâviyye radyAllahu ‘anhın hilâfeti (40-60) (661-680) seneleri arasındadır.
9 İbnu’l-Esîr, ; 2.c., 469.s.: İslâm ansiklopedisinde habîb bin meslemenin malatyaya ikinci defâ gönderilmesinin hazret-i ‘ali رضی الله عنھ ın zamânında, 36/656-7 senesinde olduğu yazıyor. “Ḥabîb b. Maslama al-Fihrî first took Malaṭya, but when Muʿâwiya became governor of Syria, he had to send Ḥabîb again to Malaṭya in 36/656-7, and he then captured it by storm.”
10 el-Belazurî; 266.s.
11 el-Belazurî; 266.s. : “In the time of ʿAbd al-Malik, it reverted to the Greeks, and was resettled by Armenian and Nabaṭî (i.e. Aramaic-speaking) peasants.”, “Encyclopedia of Islam”
12 Hayrettin Karaman, “Hayatımızdaki İslâm”, İstanbul-1432 (2011), İz neşr., 2.tab’; 3.c., 28.s.
13 Hayrettin Karaman, http://www.medyagundem.com/hayrettin-kahramandan-cubbeli-ahmete-sert-yanit/ “‘Muaviyeyi sevemem’ dediğim doğrudur. Onu Hz. Ali, Hasan, Hüseyin (r.anum) da sevmiyorlar… Ümmetin de Muaviye’yi sevdiğini sanmıyorum; eğer sevselerdi çocuklarına onun adını da koyarlardı, ben bu isme hiç rastlamadım…”
14 http://emm.newsehplorer.eu/NewsEhplorer/entities/ro/237514.htmlhamasın sıhhiyye nâzırının adı, muâviyye hasaneyn.
15 Hâfız Muhammed ibn Ahmed ez-Zehebî, “Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ”, Beyrut-1417 (1992), er-Risâle neşr.; 3.c., 120.s. : Ahmed ibn Ebî Ya’kûb el-Ya’kûbî, “Târîh”, Beyrut; 2.c., 238.s. ; (Vecdi Akyüz, a.g.e.; 136.s.) den naklen. : İmâm Abdu’r-Rahmân ibn Ebî Bekr es-Suyûtî, “Târîhu’l-Hulefâ’”, İstanbul-1371 (1952), Eser neşr.; KK.s.
(İntişârı: 17.04.2016)
Kaynak: https://hurufi.tumblr.com/post/142957267083/malatya-ve-hazret-i-muaviyye-radyallahu-anh