Ali Eren Hoca: İslâm, Anadolu İnsanının Özüne İşlemiştir!..
7 Haziran 2017
Hz. Muhammed Filminde Halep Bombalanıyor Mu?
8 Haziran 2017

KATAR MESELESİNİ NASIL OKUMALI?

Can Kemal Özer

Dünkü ‘bizim mahalle’ gazetelerinin manşetleri bize ‘gazetecilik’ yapılmadığını, bizim coğrafyayı okumayı beceremediğimizi bir kez daha gösterdi.

Bazı gazeteler konuyu birinci sayfasına bile alamadı. Galiba ‘Erdoğan bu konuda bir şey söylemedi, o halde yazmaya değmez’ diye düşünüyorlar.

Gelişmeyi manşetten gören ‘bizim mahalle’ gazetelerinin dili ile Hürriyet ve Cumhuriyet’in dili neredeyse küçük ton farkının dışında aynıydı. Hatta Körfez’deki ‘haham’ ve ‘papazlar’ın, Katar’a yönelttikleri İran ithamı gerçekmiş gibi verilerek, Körfez’in kuklaları ile İsrail’in politikalarına hizmet eden bir dil vardı ortada.

Meseleyi ehli ile değerlendirmek son derece mühim. Bu nedenle, Konya İmam Hatip Lisesi’nde 7 yıl birlikte okuduğumuz, uzun yıllar Suudi Arabistan’da yaşamış olan, bölgeyi ve bölge insanının haleti ruhiyesini, gelenekleri ve politikasını çok iyi bilen İsmail Yaşa kardeşimle uzun bir telefon görüşmesi yaparak değerlendirdik.

Dünyada olup bitenleri oldukça iyi okuyan, iyi bir zekâ olan dostum Ömer Kayani ile konuştuk, zaten dünkü gazetemizde kendisinin kapsamlı bir analizi mevcut.

Öte yandan Karar yazarı Galip Dalay ile Akşam yazarı Ufuk Ulutaş çok iyi bir değerlendirme yazıları kaleme aldılar.

Kendi fikrimi de katarak hepsinin özetini verecek olursak, Katar’a yönelik saldırının arka planı hakkında şunlar söylenebilir:

Katar hiçbir zaman, Bahreyn gibi Körfez ve Arap ülkelerine ‘ağabeylik’ görüntüsünde ‘kabadayılık’ yapma iddiasındaki Suudi Arabistan’ın politik eksenine girmedi. Asıl sorun da buradan çıkıyor.

Medine’deki Yahudilerin torunları olduğu da iddia edilen, dolayısıyla şaibeli bir aile olan ‘Vahhabi’ Suudi hanedanın hem siyasi, hem de ideolojik düşman olarak gördüğü, dinî ve/veya siyasi yapılarla işbirliği yapan herkesi de aynı kategoriye soktuğu gerçeğini unutmamak gerekiyor.

Biraz daha geriye gidelim… Bu krizin bir benzeri 2014’te de yaşanmıştı. Aynı güruh, o yılda da Katar’ı, Mısır’daki darbeyi destekleyip para vermemesi, aksine diğer İslami yapıları desteklemekle suçlayıp, Katar’la diplomatik ilişkilerini kesmiş, Doha’dan büyükelçilerini çekmişlerdi.

8 ay süren 2014 krizinde de Katar’ın hava, deniz ve kara ulaşım hatları bloke, bugün olduğu üzere vatandaşları sınır dışı edilmişti. Demek ki, meselenin geçmişe dayanan bir arka planı var.

1 MİLYAR DOLARLIK FİTNE HABERİ

2015 yılında 100 kadar kişiden oluşan silahlı bir grup, Irak’ın güneyinde Suudi Arabistan sınırı yakınlarındaki resmi bir av bölgesinden Katarlı 26 avcıyı kaçırır.

Bu haberle ilgili bugüne kadar susanlar, dün 1 milyar dolarlık fitne haberi ile çıktı. İngiliz medyası gibi gözüken, Siyonist, satanist baron Rothschild’e ait Financial Times verdi dün bu haberi. Siyonist Alman Axel Springer‘in ortağı olduğu Hürriyet gazetesi ise Türk kamuoyuna servis etti. Yalan habere göre, Katarlılar bu kaçırma nedeniyle El Kaide’ye 1 milyar dolar ödemiş.

Madem bu bilgiye sahiptiniz, yazmak için bunca yıl neyi beklediniz? Şeytanlık böyle bir şey… Öyle zamanda öyle bir şey yazarsınız ki, herkesi bir anda hipnoz edersiniz. Siyonist medya ve uzantılarının amacı da bu zaten.

El Kaide’den söz ediyorsanız, burada Katar’dan ziyade Suudi Arabistan’ı suçlamanız gerekmiyor mu? İyi ama Suudi Arabistan şu anda Siyonistlerle iş tutuyor ve bu da onların hoşuna gidiyor. Dolayısıyla komik de olsa bu haberi vererek, güya Katar’ı köşeye sıkıştırmış oluyorlar.

Ayrıca sözünü ettikleri para 1 milyar dolar. Söylemesi ve yazması kolay, ödemesi ve nakliyesi imkânsız. 100 dolar havale yapsanız izleyenler 1 milyar doları mı izlememişler ve bu yüzden mi yok belgesi? Kaldı ki, haberle ilgili elde hiçbir ödeme delili yok. “İddia ediliyor” dediniz mi, tam da gazetecilik yapmış oluyorsunuz.

Dikkat ederseniz, Trump ilk yurt dışı gezisini Suudi Arabistan’a yaptı. Suudiler, 51 İslam ülkesini Riyad’a topladı. Türkiye bu oyuna gelmedi. Erdoğan buraya gitmedi. Binali Yıldırım da gitmedi. Mevlüt Çavuşoğlu turistik gezi kabilinden gitti geldi. Bu, Suudilere bir mesajdı.  Aynı zamanda ABD’ye.

Trump, buradan İsrail’e uçtu. Bu, Suudi Arabistan’dan İsrail’e yapılan ilk resmi uçuştu. Resmi diyoruz, çünkü kaç gayri resmi uçuşun yapıldığını Allah bilir.

Dün bütün bu işbirliğini destekleyen bir gelişme daha yaşandı. Suudili bir Araştırma Merkezi Müdürü Cidde’den, İsrail televizyonuna Skype ile canlı bağlanarak konuştu. “HAMAS ve İslami Cihad’ın kaynaklarını kurutacağız” dediği bu konuşma, bir Suudilinin, İsrail kanalına canlı yaptığı ilk bağlantı olarak geçti tarihe. Mesaj ise, Filistinlileri, Katar finanse ediyor, bu kaynakları bitireceğiz. Bu, şerefsizlik ve ihanetin daniskasıydı.

Katar ve Türkiye, Gazze’ye siyasi, maddi ve manevi destek veren iki ülke. Bu durum, hem Arap rejimlerini, hem de Siyonist işgalciyi huzursuz ediyor. Bu nedenle, Körfezin kuklaları ile işgalci teröristler bunu engellemek için ortak strateji geliştiriyor. Katar’a uygulanan abluka da bunun neticesi.

Middle East Monitor, dün, 15 Temmuz’da Katar Emiri’nin, Katar Özel Kuvvetleri’ne bağlı 150 askeri, Erdoğan’ı korumak için gönderdiğini yazdı. Bu detay bile son derece önemli.

Diğer yandan, Mısır’daki son Firavun’un zulmünden kaçan İhvan-ı Müslimin yetkililerine kucak açan ülkenin adı, Katar…

Suriye savaşı sonrasında Şam’daki merkezini Doha’ya taşıyan, HAMAS’a ev sahipliği yapan ülkenin adı da, Katar…

Öte yandan, İngilizlerin kral, emir, şeyh yaptıkları despotik Arap rejimlerinin sevmediği, Yusuf El Karadavi’nin liderlik ettiği Dünya Âlimler Birliği de, Katar’da…

ABD’nin en büyük askeri üstlerinden biri de, Katar’da. Araplar, ABD’nin, Katar’dan çekilmesini ve ABD’nin Katar’la işinin bitmesini istiyor ki, kolay yem yapabilsinler. ABD’nin “Katar’da kalmaya devam edeceğiz” açıklaması, Körfez’in sapıklarını ciddi bir şekilde yaraladı.

ABD’nin bir elinde benzin, diğerinde kibritle dolaşan Başkanı Trump, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Yakın geçmişte Ortadoğu’ya yaptığım ziyarette ‘Radikal İdeoloji’ye maddi destek verilemeyeceğinin altını çizmiştim. Liderler de, Katar’ı işaret etmişti. Bakın!” diyerek bu meselede oynadığı şerefsiz rolü açıkça itiraf etmiş oldu.

Bununla da kalmayıp, mutedil İslamî teşkilatların hepsini “terörist” ilan etmesine dikkat etmek gerekiyor.

Katar, Türkiye gibi Arap Baharı’nı destekledi. Bu süreç devam etmiş olsaydı, bugün Katar’a savaş ilan edenlerin pek çoğu koltuğunda oturmuyor olacaktı.

Bu krizin mimarları olarak, Abu Dabi’nin veliaht prensi Muhammed bin Zayed ile Suudi Arabistan’ın veliaht prens yardımcısı (2. Veliaht prensi) Muhammed bin Selman. Amaç ise, Katar’ı kendi eksenlerine çekmek. Başarılı olurlarsa da, bu iki beyinsiz kendi iç kamuoylarında güçlenecek. Oysa Arap sokakları, hiçbir Arap rejimini desteklemiyor. Aksine hepsinde büyük çoğunluk, lider olarak Türkiye’yi görüyor.

Türkiye ise Katar krizinde ne yazık ki geç kaldı…

Krizin İran ile hiçbir alakası da bulunmuyor. İran bahanesi, kamuoyunu ikna için sadece bir gerekçe. Zira, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, İran ile ticaret ve işbirliği, Katar’ın onlarca katı fazla.

Kaldı ki, Körfez üyesi Umman neredeyse tümüyle İran’a bağlı bir ülke.

Bu da bize, Katar’ı terbiye etmek isteyenlerin İran’ı bahane ettiğini gösteriyor. Katar üzerinde vesayet kurmaya çalışanların; İran, HAMAS ve İhvan’ı bahane ettiği açıkça ortada.

Galip Dalay’ın tabiri ile Katar’ın, Bahreynleşmesini yani resmen bağımsız, fakat fiilen Riyad’dan yönetilen bir ülke olmasını istiyorlar.

El Cezire başta olmak üzere, Katar’ın sahip olduğu medya organlarının El Arabia gibi yayın yapmasını,

İsrail’in, Gazze ablukasında başarılı olmasını,

Türkiye’ye askeri üs sağlayan, Türkiye’ye ciddi yatırımlar yapan Katar’ın bundan vazgeçmesini istiyorlar. Biliyorlar ki, Türk askeri olan bir Katar’a hiç kimse müdahale edemez.

Son olarak ise, hep en başta zikredilen enerji meselesine temas ederek bitirelim. Katar, dünyanın en büyük doğalgaz kaynaklarından birine sahip. Katar, bu gazı Türkiye üzerinden pazarlamak istiyor. Suudi rejimi ise kendisi ve İsrail üzerinden yapılmasını teklif ediyor.

Bugün dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatçısı olan Katar, Yılda 106 milyar metreküp LNH ihracatı yapıyor. Bu, ağa babalarının iştahını kabartmaz mı?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir