Kur’ân-ı Mübîn’in Üçte Biri
26 Mart 2021
Rasûlullâh’ın Şefâati
22 Nisan 2021

RASÛL-İ ZÎŞÂN’I RÜ’YET

 

“Her kim beni rüyâsında görürse beni uyanık olduğu halde de görecektir. Şeytân ise bana temessül edemez.”

(İmâm Muhammed Buhârî, İmâm Müslim, Ebû Dâvud, Câmiu’s-Sağîr)

 

Îzâh: Bu hadîs-i şerîf, Rasûl-i Ekrem Sallallâhu Teâlâ aleyhi vesellem Efendimizi rüyâsında gören herhangi bir mü’min için büyük bir tebşîri mutazammındır. Çünki o mü’minin Rasûl-i Zîşân Hazretlerinin yakaza hâlinde de göreceğini haber vermektedir. Bu rü’yet ise âhırette tahakkuk edecektir. Bu muvaffakiyet ise o mü’minin İslâmiyet üzerine vefât edeceğini gösterir. Nebî-i Alişân’ımızı rüyâsında gören bir Müslüman, sahîh bir rüyâya nâil olmuştur. Kendisinin rûhu, kendi istidâdına göre o Rasûl-i Zîşân’ın ulvî timsaline mülâki olmuş demektir.

Peygamber Efendimiz Hazretlerinin ulviyet-i zâtiyesi, mehâsin-i fıtriyesi zâhirdir. Bu ulviyet ve mehâsinin tecelliyâtı ise bunu rü’yet edenlerin kâbiliyetine göre muhtelif olabilir. Meselâ: bir mehtablı gecede bazı taraflardan mehtabın safhası olanca nûrâniyetiyle göze çarparken, diğer bazı taraflardan ise cevvi havada bulunan bazı bulut parçaları o pür nûr safhanın olanca letâfetiyle görülmesine engel olabilir.

İşte Rasûl-i Ekrem Efendimizi rüyâda temâşâ eden zâtların bir kısmı o Nebî-i Efham’i olunca hüsnü letâfetiyle temâşâya nâil olur, diğer bir kısmı da bu hüsnü letâfetin tamâmını müşâhede edememiş bir durumda bulunur. Bu da onun hakkında bir latîf işâreti hâvîdir. Onun dînî vazîfelerini daha mükemmel bir sûrette îfâ etmesine bir tenbîhi mutazammındır.

Kezâlik: Bir zâtın rüyâsında Rasûl-i Ekrem’den telakkî ettiği beyânât-i âlîye, o Nebî-i Alişân’ın sünen-i seniyelerine tamamen muvâfık bulunursa bu bir hakkı muhfuzdur. Fakat muvâfık bulunmazsa bu, mutlaka o rüyâyı görenin kuvve-i samiasındaki bir halelden münbais demektir. Bu halde o kimsenin daha müteyakkızâne hareket etmesine işâret buyurulmuş olur. Şüphe yok ki, Rasûl-i Ekrem Hazretleri bütün beşeriyetin bir rehber-i hidâyetidir. Onun mübârek vücûdu bir mücessem nûr-i ilâhîdir. Şeytân ise bütün beşeriyeti idlâle çalışmaktadır. Artık Nebî-i Alişân’ımızın o nezîh, nûrânî varlığına şeytân nasıl temessül edebilir? Böyle bir temessül, hikmete münâfîdir, Rasûlullâh’ın ulvî gâyesine muhâliftir.

Binâenaleyh Rasûl-i Ekrem Efendimize âid bir rüyâda şeytânî tehavvülât, bahis mevzu’ olamaz. Peygamber-i Zîşân Hazretlerini rüyâda müşâhede edebilmek için kalplerimizin süflî düşüncelerden, dünyevî ihtiraslardan hâlî bulunmalıdır. Deniliyor ki, bir kalb mezmûm şeylerden hâlî bulunmalıdır ki, memdûh şeylerle dolu bulunsun, nasıl ki, yeryüzü çerçöpten temiz olunca üzerinde çeşit çeşit ekinler, çiçekler zuhûra gelir. Bunlardan temiz olmayınca da üzerinde öyle latîf fâideli şeyler husûle gelemez.

[500 HADİSİ ŞERİF, ÖMER NASÛHİ BİLMEN, 411. Hadîs-i Şerîf, Sh; 259, 260]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir