Ödül Bahane, Fotoğraf Şahane!
17 Aralık 2017
1400 Yıldır Bitmeyen Savaşın Görünmeyen Müttefikleri
18 Aralık 2017

Meclis’te İkinci ‘Peygamber’ Kavgası

Murat BAKDAKÇI

 

Meclis’te önceki gün yaşanan “Peygamber” kavgasının bir benzeri bundan 34 yıl önce de yaşanmıştı. Necip Fazıl Kısakürek, bir partilinin o dönemde MSP’nin Genel Başkanı ve Milliyetçı Cephe Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı olan Necmettin Erbakan’a “Sen bizim Peygamberimizsin” dediğini iddia etmiş, Erbakan’ı çok sert şekilde suçlamış ve Alparslan Türkeş’in MHP’sine kaymıştı.

MECLİS’te AK Parti ile MHP arasında önceki gün yaşanan “Peygamber” kavgasının bir benzeri 1976’da yaşanmış, o dönemde hükümet ortağı olan Milli Selâmet Partisi’nin lideri Necmettin Erbakan, partisinin düzenlediği toplantıda kendisinden “Peygamber” diye bahseden bir partiliye tepki göstermediği için ağır şekilde eleştirilmişti.

Eleştiriyi, o dönemde sağ kesimde büyük etkisi olan Necip Fazıl Kısakürek yapmış ve MSP’ye verdiği desteği çekerek Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin küçük ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Alparslan Türkeş’in tarafına geçmişti. Kısakürek’in bu hareketi, milliyetçi kesimin MSP’ye verdiği desteğin azalmasına yolaçmış ve bu çevrelerin MHP’ye kayması üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi’nde o zamana kadar etkisi olmayan dinî görüşler ağırlık kazanmıştı.

Olay, Necip Fazıl Kısakürek’in, 1976’da İstanbul’da o zamanki adı “Spor ve Sergi Sarayı” olan şimdiki Lütfi Kırdar Kültür Merkezi’nde MSP tarafından düzenlenen “Fetih Gecesi”nde bir partilinin Necmettin Erbakan’“Sen bir Peygambersin” diye hitap ettiğini ileri sürmesiyle başlamıştı.

Kısakürek, daha sonra yayınladığı anılarında Erbakan’“Bu serseriye niçin mukabele etmediniz ve onu sille tokat salondan attırmadınız?” diye sormuş ve Erbakan hakkında şöyle yazmıştı:

“Her hâli kendisini üstünlük rütbelerinin en tepesinde gördüğünü belli eden Erbakan, bana, her şeye rağmen, ‘Sen bir Peygambersin!’ gibi bir hitaba asla tahammül etmeyeceği ve böyle bir hitaptan cehennem azabı ateşine eş, bir acı duyacağı hissini aşılamaktaydı. Böyle bir hitaba şiddet ve nefretle mukabele edeceğinden ve hitap sahibini hakerete boğacağından emindim. Nitekim bir devirde, hikâyeci Sait Faik başta olarak bana da böyle hitaplar yöneltilmiş ve tarafımdan bir yazı yazılarak ‘Vücudumu cımbızla zerre zerre koparıp her zerremi ayrı ayrı cenderede sıksalar böyle bir hitabın acısına yetişemezler!’ diye karşılık vermiştim. ‘Ben, gerçek Peygamber’in ümmeti içinde en hakîr fert olmaktan üstün bir rütbe tanıyamam ve bu türlü hudut tecavüzünü zerre miktarı benimseyecek olsam kendimi ebedî cehennemlik sayarım!’ diye ilâve etmiştim.

Erbakan’ın böyle bir hitap karşısında asla ürpermediğini, onun küfür alâyişlerine karşı tebessüm ve sükût ile cevap verdiğini ve bu gibi tezahürlerin birkaç kere vâki olduğunu haber aldığım zaman ise kulaklarıma inanamamıştım.

Şimdi soruyorum: 29 Mayıs fetih gününden önce Spor – Sergi Sarayı’nda tertiplediğiniz gecede, size ‘Peygamber’ diye hitab eden serseriye niçin mukabele etmediniz ve onu sille tokat salondan attırmadınız? İşitmedim diyebilir misiniz? Ya işitenler niye şahlanmadı?..”

 

(04.02.2010)
Kaynak: http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/225214-mecliste-ikinci-peygamber-kavgasi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir