Kovadis?
20 Ocak 2012
Şüphe
12 Haziran 2017
inanmıyoruz

İNANMIYORUZ!

Merhûm Üstâd Necib Fâzıl 

Seneler senesi, şilteye kıtık doldurur gibi, içimize zehir zakkum tıkıyoruz. Şilte, ruhumuzun şiltesi, dikişlerinden sökülürcesine geriliyor, çatırdıyor, lif lif çözülüyor, duman duman çürüyor; biz yine tıkıyoruz, daha çok tıkıyoruz! Tıkadığımız şey nedir? Söyliyelim: Ruhumuzun en mahrem duygu kutbundan gelen inkâr sesine karşı, korkunç tırnaklarıyle dudaklarımızı yırtmış ve birbirine dikmiş olan “sus! Seni mahvederler!” korkusu!.. Korkuyoruz! Adımızın vatan ve inkılâp haini diye yaftalanmasından, üçayaklı sehpada amudî sallandırıldıktan sonra toprağa ufkî yatırılmaktan, aç bırakılmaktan, süründürülmekten korkuyoruz! Gün yüzlü minicik yavrumuza 100 gram süt bulabilmek için iç gömleğimizi Yahudi (Mişon) a satmaya mecbur oluruz diye korkuyoruz!

Bakın siz, insanın inanmadığına sadece “inanmıyorum!” diye bilmesi ne kadar zorlaştırılmıştır. Gelin de söyleyin:

– İnanmıyorum! Sadece inanmıyorum! İnandırmaya iyi niyetle istekliyseniz, çözün dudaklarımı, kaldırın damağımı, dindirin yüreğimin çarpıntısını ve konuşalım! Sonunda ya siz kendinizinkine inandırır, ya bizimkine inanmaya mecbur olursunuz!

Halbuki gerçek mânada vatan ve inkılâp dostu, bu söze söyliyebilecek olandır! Üçayaklı sehpada değil, gerçek fikir meydanında amudî olarak heykelleştirilecek, yine odur! Tekel Bakanlığının sarhoşlardan kazandığıyle değil, akıllı ve vicdanlı mükelleflerin seve seve vereceği altınlarla kökleri gübrelenecek, hakikat, hâlisiyet ve samimiyet örneği yine o…

Allâh -ki mutlak hakikatin habercisi- “Dinde ikrah yoktur” derken, inandığımıza inanmadığımızı ve inanmadığımıza inanmadığımızı söylemekten korktukça, çek kuyruğundan artık sen işlerin!..

Büyükdoğu Mecmuası

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir