Adâlet Allâh’ın Emri, Yargı Âdil Olamaz!
3 Mart 2016
Norveç, Belhum Edâll Ve Mayasında Or….Luk Varsa, Buna Özendirmek Ne!?
27 Ağustos 2016

Terör dedikleri ve Haçlı Avrupa da dâhil dünyanın içine eden ıkınış, ruznâmenin başına oturtuldu; ve bütün dünya devletlerini de içine alan ve ALLÂH’a

EKSELANS!

“YILAN” MI DEDİNİZ?.. 

Mehemmed SAFFET

 

 

Terör dedikleri ve Haçlı Avrupa da dâhil dünyanın içine eden ıkınış, ruznâmenin başına oturtuldu; ve bütün dünya devletlerini de içine alan ve ALLÂH’a karşı “Birleşmiş TERÖR Devletleri” köşeye öyle bir sıkışdı ki, altı üstü necâsete bulandı!

Böyle bir hengâmede muhâtabımız EKSELANS Hazretleri olacak; ve Vatikan cinsi olmasa da zât-ı dövletleri ile “diyalog” denen (terörlog) cinsi bir muhâvere akdeyliyeceğiz!

Başlıyalım:

“- Ekselans! Nice taraftarlarınızın, “kerâmet” buyurduğunuza işaret etdiği, Gâvurun kalbi Brüxelles’de patlıyan bombalar ve ölümler içün üçbeş gün evvel “Koyunlarında YILAN besliyorlar, bu yılan bunları da SOKACAKDIR!” meâlinde bir beyanda bulundunuz! Bu, zât-ı riyâsetpenâhîlerinize ilhâm yoluyla mı, yoksa başka bir fizikötesi yollarla mı vâsıl edildi?

“- Hayır, biz gençlik yıllarımızdan beri bu çok boyutlu modern politikanın içindeyiz, evvel Allâh basîretimiz fevkal’âde açıkdır; ve Mü’min Allâh’ın nûruyla bakar ve ötelerin ötesini, hatta daha daha ötelerin de ötesini bir lâhzada görür ve böyle bir hârikulâdeliğe de imzâsını çakması çok tabiîdir!” 

“- Yani bu hârikulâdelik “vahiy” veya “keramet” veya “istidrac” kabilinden bir şeydir mi demek istediniz?”

“- Hayır ama, bu, haçlılardan müdevver laik dembokratik cumbokrasi dediğimiz kutsanmış politikaya taâllûk eden meslek sırrıdır; şimdilik üzerinde fazla durmıya lüzum yok! İlerde bizim ne olduğumuzu Kılçıkdâroğlu’na, hatta İngiliz Kraliçesi tarafından takdîs edilib “masonluk” bahtiyarlığına da eren “A. GÜL Kardeşimiz”e, pardon “birâderimize” kadar, sonra piskevitçi DEVLET Başbuğumuza ve ehli Şia ve ehl-i Necdiyye ve ehl-i Fettoşiyye can ve cinlerimize kadar cümle muârızlarımız ve hulâsa bütün arz dahî anlıyacak! Biz birlikden yanayız, ne sünnî ve ne de şiiyiz, bizim sünnîlik diye bir dînimiz yok!. Fatih ve Yavuz gibi ASLIMIZIN varmış ama, bu “diyalog ve hoşgörü asrında” bunlar sökmüyor, bugün Haltettin Karamanlis gibi reformist, revizyonist ve telfikçi allâmelerimizin kılavuzluğunda burnumuz yeni yeni kokuları yeni yeni (din şekillerini) koklamak devr-i seâdetindeyiz! Âdem Babamızı takib ederek elhamdülillah Kâlû Belâ’dan beri Müslümanız, sünnî olan ecdâdımız biraz mezhebçilik yapmış ve din anlayışlarında bizim Şeyhülislâm Haltettin Karamanlis gibi allâmelere rastlıyamadıkları içün o seviyede demir atıb kalakalmış ve kabuğu çatlatıb dışarı çıkamamışlar. İctihad kapısını kapatıb sürgüsünü de çekmiş ve dini dondurma yapmak üzere orada dondurmuşlar… Şimdilik bu kadarla iktifâ edelim; zaman-ı merhûnu hulûl etdiğinde daha rahat îzâhâtı biz yapmasak da YÜCE Millet-i Merhûme o şaşmaz “sağ duyusu” ile yapacak; ve “sol duyulu” muhâliflerimizin tamâmı da apışıp  aval aval bakakalacaklardır!”

“- Ekselans! Zâten şimdiden apışdılar!. Zat-ı Devletlerinizin bu Brüxselles “patlangacını” evvelden “gâibi bilen birisi hâline gelmeniz”, onların aklını biraz tuzlamış ve törpülemiş gibi de oldu!. Diyorlar ki: “Bu diktatör bozuntusu” bunu birkaç gün evvelden haber verdiğine göre bu “patlangacı” evvelden biliyordu; bildiğine göre de bunun (fâil-i ma’lûmu) kendisidir; baş mücrim işte kendisidir, yakalanmalı ve der’akab (kozmik odada) muhâfaza altına alınmalıdır; “dokunulmazlığı hatta sürünülmezliği” de âcilen kaldırılarak derhâl istintâk edilmelidir!” Ne buyurursunuz?

“- Muhalif ve muârızlarımız, bizi henüz anlıyamadılar. Anlamaları içün ise yemeleri icab eden 999 fırın taptaze dumanı yüzünde Trabzon ekmeğinden ancak bir tanesinin % 25’ini henüz kemirebildiler!. Bu i’tibarla bunların bizim yaptıklarımız ve yapacaklarımıza “hayâllerinin” %1’i bile erişib yetişemez!. Bunlar çok zavallı dandik ve logaritmik adam ve madamlar, ama gene de bizim toprağın peydahlamaları yani cumhûriyet çocukları!.”

“- Ekselans! Siz Cumhuriyet Çocuğu değil misiniz; Onlarla sizin farkınız nedir diye sormamıza müsâade eder misiniz?”

“- Tabii, ne demek! Onlar, olanı görecek kadar petek gözlerle bakarken; biz, olacakları da gören “nurun alâ nûr fışkıran” ve onların göremediği bize hass keskin ve bıçkın gözlerle bakar ve anında görürüz! Uyurken bile bir gözümüzle uyur ötekisiyle Ergenekon’dan çıkış kılavuzumuz kutlu Kurtumuz gibi asla gözümüzü kapatmaz, etrafı taa Pensilvanya’daki leş kargalarına kadar projektör gibi tutarız. Gözümüzün üzerinde olmadığı hiçbir hâin bırakmayız! İşte Kılçıkdâroğlu gibi muârızlarımızla fark, bu kadar basit, çarpıcı ve bedâhat derecesinde ortada!”

“- Pekâlâ efendim! Siz 10 seneden fazla bir zaman Fetö örgütünün hörgücü olan Pensilvanya’daki Kardinâles Vâiziyâles Hocfendimâles Beddubasarales Hazıritlerine de bu “size hass” delib geçici ve “olacakları” da gösteren (basar takımlarınızla) neden bakmadınız?. O zaman bu takımlara mâlik ve sâhib kılınmamış mıydınız, “hatîfî ve millî ve yerli” techîzâta yeni yeni mi sâhib olmıya başladınız?”

“- Hayır, o zaman da biz bunlara sahib ve mâlikdik. Ancak bu özel ve güzel takım taklavatımızı kullanarak canları yanmasın istedik!. Çünki “Türkçe Olimpiatları” ile milletimizi çok eğlendiriyor ve dünyaya, “yeni dünya düzeni” ile alâkalı, o müştehâd kız ve kısrakların mükemmel göğüs, kalça ve bel frekanslı ve san’atsal titreşimli mesajları ile mülâyemet ve hocfendisel himmetler aktarıyorlardı! Ayrıca o garîbân kız ve kısrakların hayâ, edeb ve terbiye hududları, alabildiğine hocfendisel (hoşgörü ve sexgörüden) geçirilib hiç acıtmadan ve tereyağından kıl çeker gibi tashîh ve tasdîkden süzülüyordu! Bunlar, bütün AB, ABD, İsrail, İngiliz ve tüm Papalık dünyasının san’at asabiyesini hocfendisel terapilerle pek mükemmel rahatlatıyor ve sükûnete kalbediyordu! Hatta yıllanmış nice hapishâne kıdemlisi bazı böyyük nurcu “abiler” ve bazı içimizdeki (Büllende Arıçâles familyaları) bile bu sexo fettoşik terapilerin müdâvimi olmuş; en ön sıralardan bu dünya kız ve kısraklarını ağızlarının salyası (sızıntı) hatta akıntı yaparak seyr ü temâşâ eyliyorlardı!”

“- Çok iyi ve aslının aynısı olarak ve fesâhât ve belâğatinizin bütün mahâreti ve üst derecesiyle anlatdınız Ekselans! “Şimdi o terapilere bazıları cevşen kıraatı ve ablalar eşliğinde ve rü’yâlarında devam ediyorlarmış” dersek, bunu nasıl karşılarsınız?

“- Biz, Laik dembokratik cumbokrasili hukuk devletiyiz. Bütün dinlere eşit mesâfede olduğumuz gibi, din, dil, ırk ve mezheb farklılığı da gütmeyiz. Elhamdülillâh Kâlû Belâ’dan beri tâvizsiz müslümanlarız. Tecvid ve ta’lîmimizle Kur’anımızı tv’lerden nihâvend ve sair makamlarda okuyacak kadar da bu işlerin ustasıyız! Benim her vatandaşımın, bu hüriyet ortamında istediği rü’yâyı görebilmesinde; ve âlem-i menâmda cevşen, mevlîd, gazel ve istediği her şeyi istediği sazı ve sözüyle rahatça okuyabilmesinde zerre kadar mahzur olamaz… Bu dembokratik dünyada benim her fettoşist ablam ve abimin hiç çekinmeden rüyâlarında bile (Hocfendisel terapiye) devamlarında veya bunların güdücülüğünü yapmasında hiçbir FETÖSEL şeytanlık arayamayız! Herşey, âlem-i dünya ve âlem-i menâmda da olsa, laik hukuk ve müsbet kânunlar çerçevesinde olursa papasal, parasal ve meşrudur! Eyleme, ellemeye ve eğlenmeye geçib Yüksekdağ’lar gibi sırtını dumanlı ve bulutlu irtifâlara YASLAMADIKÇA vatandaşlarımızın hakkıdır… Hatta o Yüksekdağ’lara bile çoğu zeman erişib bir halt edemiyoruz. Çünki stratejik ortaklarımızın bu dişi contaları sahiblenmeleri belimizi iki büklüm ediyor! Yoksa sonları, bedâhaten ortadadır ki, piramitler ve anıtlar ve gömütler hacminde kabirlere giren firavunlar gibi  hendekmekân olmakdır!”

“- Topunun da toprağı bol olsun Ekselans! Ebedî ateşlerinde sonsuza kadar sûzân olarak sûzinâk faslını dinlesinler efendim! Son bir sual sormama müsâade buyurursanız minnetdârınız olurum!”

“- Buyrun!”

“- Şu yılan hikâyesine, afvınıza mağrûren yeniden rücû’ etmek istiyorum! Peşinen taksîrâmı afv buyurunuz ki, bu yılanlı “kerâmet” bizim gibi âcizlerin petek gözlerle bakışından gizli ve esrarlı, bir nice hikmetler de taşıyabilir… Ancak “hikmetinizden” sual olunmazsa da, biz cür’et edib bu suali gene de sormak istiyoruz!”

“- Bu kadar üzerinde dönüb durduğuna göre ben de bu müthiş gibi görünen suâli merâk itmiye başladım!. İçinden inşaALLÂH Çapanoğlu çıkmaz! Neymiş sor bakalım?..”

“- Efendim, ma’lûm-ı âlîleriniz hâşâ min huzûr “Avrupa Haçlısı” kabuklu mösyölerle, adam geçinen cüdam ve kancıksal madamlar, yıllardır, tâ Abdülhamîd Cennetmekân Efendimiz Hazretleri zamanından beri bu (terör=anarşi=buğât çetelerini) buyurduğunuz gibi BOMBALI ve ZEHİRLİ YILANLAR olarak sanki Kleopatra gibi koyunlarında besliyorlar; ve sonra da SOKULUYORLAR… Sayın T.C. devlet ricâli ise 93 yıldır; ve hele zâtınızın idâresindeki devlet zamanında da, “AB Bakanlığı” gibi bir bakanlığa VÜCÛD vererek, o Avrupa denen yerin “KOYNUNA” girmiye çalışıyor… AB koynunda hem PKK, hem T.C… Şimdi, şu beyanlarımızdaki mantık kübrâ ve suğrâsından hareket edince, NETÎCE şu olamaz mı:

O hâldeee, bizi SOKAN Avrupalı Âşıklarımızın KOYNUNDAKİ YILANA, BİZ DE GÖZ GÖRE GÖRE AYNI KOYUNDA (SARILIB) KENDİMİZİ GECE GÜNDÜZ BOL BOL SOKTURUYORUZ!”

“- Demagoji VE LAGA LUGA yapıyorsun Emekli ve Kıdemli GENÇ!. Biz Laik Dembokratik Cumbokrasinin hukuk devletiyiz!. Ağlama duvarı önünde kipasıyla dua eden Başbuğ Paşa’nın omzuna alarak şov yapdığı BORU değiliz anladın mı, asab tellerimi kanun mandalı ile gerer gibi geririyorsun, deminden beri sabretdim, sabrımı taşırma. %52 oyla işbaşı yapmış bir Başkanız; ve %49 reyle de çalışan hükûmetiz. Biraz insaflı ve vicdanlı olalım. Bir olalım, iri olalım, diri olalım… İşte o kadar gidebilirsin!”

“- Başüstüne Ekselans! Bir olacağım, iri olacağım ve diri hatta dipdiri olacağım; ve artık bunlar içün yaşıyacak, bunların nereden hangi boru hattından imbikleneceğini veya alınacağını hiç kimseye sormadan “yaşamıya bakacak”, bunları eşime dostuma da aynen duyuracağım, emredersiniz Efendim!”

“Son sözünüzü alabilir miyim?”

“- Dünyâdan haberiniz yok, bizim bin türlü derdimiz var. Köy değil (devlet-i ılmâniyyemizi) 7 düvele ve hergeleye rağmen ayakları üstünde dimdik ama diklenmeden tutuyoruz! Siz kaynana takımları hiç bir şeyi beğenmiyor, tam zırıltınız be… Her şeye kulp takıyorsunuz! Bekâra karı boşamak kolaydır. Boğaz köprümüzden geçerken parmaklıklara ayağı takılıb yere kapaklanan kızıl keçinin bacağındaki çift toynağın biri çizilse Hesab Günü benden sorulur, anladın mı? Bugün her zamandan daha çok birliğe, dirliğe ve iriliğe ihtiyacımız var. Müteveffâ Müslim Baba “İhtiyaacımmmmmm var!” diyerek bunu ne kadar güzel ve müzikal bazda kalblere akıtıyordu! Orhan Gencebay yanımızda geziniyor ama onun böyle “ihtiyaç giderici” nâmelerine hiç de rastlıyamıyoruz, bir de “AKÎL” sandık herifi! Türkiye Büyük bir DEVLET. Her şeyin üstesinden gelir. Biz Belçika’yı destekliyor ve yanında yer aldığımızı söylüyoruz! On kere de çadır kurdursalar, biz dostumuza dostluğumuza SÂDIK kalırız. Çeliğimize Karadeniz suyu verilmiş anladın mı babalık? Avrupa’nın hâlini görmiye ve bizdeki muhâlefetin ne kadar dembokratçık olduğunu çözümleme ve özümlemeye bir çalışın, akıllı olun!”

“- Emredersiniz Ekselans! Bundan sonra dâimâ akılsız olsak da (akıllı) olacağımıza söz!Buyurduğunuz kadar olmasa da, dünyâdan çok az haberimiz var, her dediğiniz kelimesine hatta “elibâ” harflerine kadar doğrudur! Meselâ: Belçika, o krâliyet destekli çadırlı tiyatrolarında YILAN, ÇIYAN ve SIRTLAN oynatmakdan (şimdilik) vazgeçmiş!. Ancak başka yerlerde (YILANLI çadırlar) oyunu ve karanfilli anma seanslarını bütün hızı ve hazzı ile devam etdirecekmiş! Sizin istihbârâtınızın da bunlardan haberi olur İnşâALLÂH! Zâtınızın hass adamlarınızdan ve  falan yer milletvekîliniz Orhan Miroğlu’nun, “IŞİD terör örgütü değildir” dediğinden de haberiniz olmuşdu değil mi Muhterem ve Muhteşem Reis?”

 “Çok çok teşekkür ederiz, bizi kabûl buyurub bu şâhâne ve şâheser muhâveremize imkân bahşetdiğiniz çün Efendim! Bir diğer muhâvere-i hümâyunlarınızda mülâkî olmak azîm ve cesîm temennîsiyle Ekselansları!”

(İntişârı: 24.03.2016)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir