(4) Ramazan Şeytanlarından Kurtulmak!
6 Mart 2024
(6) Ramazan Şeytanlarından Kurtulmak!
6 Mart 2024

RAMAZAN ŞEYTANLARINDAN KURTULMAK!

(5)

Zıyâiyye BEKÇİSİ

 

Şimdi papazla hahamla “iftâr” sapıklıkları başladı!

15 asırdır görülmiyen bir dalâlet ki, İslâm târihinde hiçbir yerde rastlanmaz! Ne fıkıhda yeri var, ne hadisde ve ne de Kitab’da!

Olamaz muhal!

1)             Çünki bu papaz ve hahamların inançlarına göre Server-i Kâinât Rasûl-i Rusül Efendimiz Aleyhisselâm Hazretleri, sonsuz kere hâşâ “yalancı (sahte) peygamberdir”; aynen Müseylemetü’l-Kezzâb sahtesi gibi… Aman Allâh’ım, bu i’tikaddaki adamla oturub “müslümanım” diyen devlet irisi olarak veya onların hanım ve kızları olarak “iftâr yapacaksın!..”

Tek kelimeyle korkunç!

 Yahu bu, düpedüz Allâh ve Rasûlü’nü zerre kadar kaale almamak; ve onlara şöyle diklenmekdir:

 “- Siz ne kadar böylelerini kerih görüb tahkîr etseniz de, bunlar, bilhassa dembokratik sandık kumarımız yaklaşırken, bizim yağlıyacağımız yandaşlarımız ve dostlarımızdır; 15 asır evvelki nasslar, bunlara dayalı hakîkatlar ve hassâsiyetlerle, kusura bakılmasın, bu dembokratik popolitika yütülemez ve yürümez!”

2)             İbâdet ve taat mefhûmlarını ayırarak yazalım ki, bu “iftâr”, oruç ibâdetinin sonunda, Allâh rızâsı içün orucun açılması olarak oruçdan bir cüz’dür; oruc (ibâdetinin) ibtidâ ve intihâsını bilme ve bunu fiilen tahakkuk etdirme noktasından İslâm’da takdîs edilen bir taatdir!. “Orucu, alkollü içki veya leş veya o mahlûkun pirzolasıyla açacağım” diyen adamın Şerîat-ı Garrâ-yı istihzâ ve tahkîri elbetde apaçık ortadadır!. O Şerîat’ı, (hâşâ) sahte bir peygamberin tebliğleri olarak telâkkî eden bir papaz veya başhahamla beraber ve onun bu i’tikadının önünde açmak ne oluyor?. O oruca da, Rasûl-Rusül Aleyhisselâm’a inanmıyan bir adamın inanmadığı da apaçık bir vâkıa… “Mösyö Haleva gel beraber iftar!” edelim demek, “gel beraber namaz kılalım; gel berâber namazın sonunda duâ edelim” demek gibi abes; ve DÎN’le, Allâh Azze ve Rasûl-i Rusül Aleyhisselâm’la istihzâdır!.

3)             Hem “hoşgörü-diyalog” fitnesine ve bunu uyduran Paralel Ciamaat ve Hocia’sına ağız dolusu bindireceksin; hem de onların bu “iftâr” (yamultma ve pi.leştirmesini), dinin sevabı veya en azından mubahıymış gibi Mübârek Ramazan’da dünyanın gözüne baka baka irtikâb edeceksin!. Böyle bir tenâkuz, gerçek ve narkozlanmamış müslümana çatal kazıkdan beter batar; Allâh ve Rasûlünün gadabı da, bir gün Hakk sillesi olarak mürtekiblerini vurur ve yatalak eder!. Bu DÎN, babadan mîras arsa değil, üzerinde istediğiniz gibi futbol oynıyamazsınız!

4)             AKP İstanbul İftârında İsrail katliâmını haklı gören Yahudi Cemaatı Başkanı ile Başhaham Haleva’nın da bulunması ve Haleva ile Topçu Tavil Tayyib (TTT) Paşa’nın Kerîme-i Tayyibesi Sümeyye Sultan Hanımefendi Hazıretlerinin beraber poz vermesi, Müslüman Türk târihinde cidden cinnetlik bir ilk ve manzara! Yahudi Gazetesi Şalom, bu haberi verdi ve orada TTT Paşa’nın da konuşmasına işâret etdi!. Son haftalardaki seçim nutuklarında “Ben Osmanlı torunuyum!” diyen bir zâtın, “Osmanlı torunluğundan anladığı buysa, biz böyle bir (torun-torba) tanımakdan münezzehiz!.

5)             Başvekil ve müstakbel Çankaya Sultânı Topçu Tavil Tayyib Pasanın “Pensilvanya ihânet Çetesi” dediği adamların “hilâl-haç ve 6 köşeli yıldızı” yıllardır bir arada halt ederek, milletin gözüne soka saka alıştırmalarını AKP de devam etdirecekse, biz bundan Allâh’a sığınır; ve müstakbel felâketlerden titriyerek Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretlerini tesbîh ederiz!. Cennetmekân Abdülhamîd-i Sânî Hân Aleyhirrahmeti Ve’l-Ğufrân Hazretlerine kan kusturan ittihad terakkî (İT) cebhesinin azılı eşkıyâlarından Midhad Paşa denen herifin Makedonya’larda Osmanlı bayrağına HAÇ ilâve etdirdiği; ve sonra bu ihânetinin bir halta da yaramayıb tam tersine Balkan harbi fâciası sonunda Koskoca Devlet-i Aliyyemizin nasıl felâketlerden felâketlere uğradığı; ve Anadolu Mehmedçiklerinin (İT) sürülerinin Allâh’sız, Kitabsız ve Peygambersiz seküler (laik)politikaları elinde nasıl 4 cebhede kırıldığı, aklı ve îmânı narkoz yememiş her müslümanı tâ yüreğinden vurur!

6)             Yahudi Şalom Gazetesinin haberine göre, bir “iftâr” da (nasıl oluyorsa), Yahudi Cemaati veriyor yani evsahibi yahudiler oluyor!. “Hoşgörü-Diyolog” fitne ve şirkinin altında yatan fırıldakları bu AKP zekâsı yoksa, yakalıyamıyacak kadar narkozlu mu?. Yahu denmek isteniyor ki:

“Ey millet bakın biz AKP iftarındayız, AKP de bizim iftarımızda! Bakın biz de oruç tutuyoruz, bizde de oruç var!. Bizim dînimiz de HAKK, ha yahudîlik, ha müslümanlık hepimiz aynı dinden dindaş sayılırız! Bizi yahudi diye sakın dışlamıyın, hep kardeşiz dindaşız!”

Kur’an mı, diyalogcu şirk ve fitnesi mi?. Denilen şu: “Kur’anın batıl deyib hatta lânetleyib dışladıklarını siz bırakın; diyalog şirkinin tam tersden el atışını içinize sokuşturun!”

İşte 106 senelik narkozlamanın, (İT) ve kuyrukları ile günümüze kadar gelen formül ifâdesi bu!

7)              Ve bu Yahudi-AKP arası (iftâr denen ziyâfetine), İst. Valisinden AKP meb’uslarına, Keziban Hatemî nam Patrikhâne avukatına, CHP il başkanı ve bazı (altı .oklu) meb’uslara kadar bir sürü adam ve madam iştirâk ediyor!

Eski Yahudi Cemaati Başkanı Silvio Ovedia da, orada İsrail kahpeliklerini savunuyor ve Soma fâciasında vefat eden garîbanlar hakkında bir pisliğin dediği gibi “Filistinliler buna müstehık” demeye getirerek, “eşit şartlarda karşılıklı füze ve bomba atmalar” olduğunu böğürüyor! Böyle bir vasatda AKP Filistin politikasının ne menem şey olduğunu anlıyabilmek de, bu millete ne zaman nasib olur, ömrümüzden on yılları böylece çöpe atalım gitsin!

8)             Tekrar ederiz ki, 15 asırlık İslâmiyyet’de, hiçbir zaman ve mekânda, adına “iftar sofrası” denilen bir yerde hıristiyan ve yahudilerle, hele hele papaz ve hahamlarla müslümanların bir sofra etrafında “iftâr yapmalarına” aslâ rastlanılamaz. Çünki yukarıda beyân etdiğimiz gibi, buna MÜSLÜMANLIK ASLÂ CEVÂZ VERMEZ BU YASAKDIR!. Bunu Akâid ve Tefsir kitablarıyla isbat edeceksek de biz, manzaranın vehâmetini fikri cihetden ele almıya devam edelim…

9)             Biz, hiçbir parti pırtı adam ile madamının veya devletlû Efendinin hatırını öne alarak kalem oynatmayız; ve bunun aksini irtikâb etmeyi de, bir müslümanın şeref ve haysiyetine zerre kadar yakışmıyan, dünyanın en fâhiş ve kancık ahlâksızlığı biliriz!. Îmân, kan ve süt keyfiyetimiz, bunu, derimizi yüzecek olsalar da irtikâba müsaade edemez; ve böyle bir kahpelik ve alçaklıkdan, Kahhâr-i Zülcelâl Hazretlerine sığınırız!. En sondaki bir Zıyâî ve Büyük Doğu neferi olarak, dünyadaki biricik îmân muhâfaza NÂMUS ve İFFETİMİZ, Allâh İRÂDE ve HÂKİMİYYETİnden başka hiçbir irâde ve hâkimiyyet tanımamakdır… Bu, bizim Kelime-i Tevhid’den anlayıb kalbimize çakdığımız mutlak hakîkatın tâ kendisidir…

10)         İşte bin kere teessüf ve teessürle ifâde ederiz ki, bugünki AKP iktidârı, “hoşgörü-diyalog” diyerek bu milletin dînini, papaz ve yahudilerle aşna fişne olan Hocia ve Ciamaat yahudileşenlerinin din tahriflerini, 12 sene zarfında kendi üzerlerine de bulaştırdılar; ve “ne istediniz de vermedik” noktasından hareket ederek, onlara ister istemez pekçok noktada (benzediler); ve ciamaat ve Hociası tarafından benzetildiler!. Hiç kimse lagaluga etmesin ve sütden çikma ak kaşık şıkıdımlaşmasına kalkışmasın; ve herkes, erkekçe, mertçe ve dürüstçe yediği haltları saklamadan mu’terif olsun; ve nasuh tevbesi ile de tevbe etdiğini dünyâya ilan etsin!. Erkek ve dik duran adam olmak ancak böyle olur…

11)         Nice Hoca geçinen şeytanla veya körle yatıb şaşı kalkanları milletçe bilmemek mümkin değildir! Bu memleketde ve hatta bütün cihan târihinde, İslâmiyyet’i bu “hosgörü-diyalog” perdesi veya maskesi altında ve Allâh Rasûlü Aleyhisselam’ı da Kelime-i Tevhidden silecek kadar azgın yahudileştirici, haşhaşîleştirici ve narkozlayıcı bir tahrîfât cereyânı hiçbir zaman görülmemişdir… Allâh’ın Dîni bu kadar azgın bir hücûma uğradığı son 30, hele 20 ve hele hele 10 yıl içinde öylesine tahrîf, tağyîr ve tebdîle uğratılmışdır ki, bütün bunlar, ne yazık ki AKP ileri gelenleri tarafından, nice ikaz ve tembihlere rağmen kulak ardı edilmiş; ve “Möhderem Hocfendilerin” kerâmeti kendinden menkûl harikulâdelikleri, birer gerçek “kerâmetmiş” gibi de kitlelere aksetdirilmişdir… Ve nice echel politikacıların mavi boncuk dağıtma hesabları uğruna, bu muharriflerin sahte ve kaypak binlerce üfürüğü, hep yeni ve meşru’ bir teceddüdmüş gibi anlaşılsın istenmişdir!. Hatta şimdi AKP tarafdârı Yeni Şafak’a kapağı atan Prof Faruk Beşer denen adam, üçbeş sene evvel, ikbâl ve istikbâlini onların içinde gördüğünden ve zerre kadar utanıp sıkılmadan Locafendi Hocia’sı adamı İmâm-ı A’zamlar ve İmâm-ı Şâfiler derecesinde şişirmiş ve “FETULLA GÜLEN FIKHI” NAMINDA KİTAB yazacak kadar pohpohlama illetine düşmüşdür!. AKP iktidârı hâlâ daha dostunu düşmanını, yalakasını, dalkavuğunu, önünü arkasını ne derece görüyor, cidden acınacak bir manzara!. Hayrettin Karaman denen adam da, Pensilvanya Locafendi Hociasıyla müşterek kitablar bile bastırarak “Hoşgörü-Diyalog” tahrifçilikleri ile İslâmiyyet’in yahudi ve hıristiyanlar önünde müsavi bir dereceye indirilmesi içün ne lazımsa yapmış; Abantların, sempozyumların ve nice maksadlı toplantıların başköşelerdeki demirbaşı yapılmışdır!. Hatta utanmadan, 15’dır insanların elinde olan KELÂM-I KADÎM’in Âli İmrân 64. Âyetine bir de isim uydurmuş; ve bu âyet-i celîleye Allâh’dan korkmadan “Diyalog Âyeti” adını vermiş; ve kitablarında böyle zikretmekden zerre kadar hayâ etmemişdir…

12)         AKP iktidarı bütün bu rezâletler karşısında, ehl-i Sünnet müslümanlarının bütün feryâdlarına kulaklarını, gözlerini ve ağızlarını kapatarak üç maymunları oynarken, biz Ehl-i Sünnet Anadolu Müslümanları kan ağlıyor; ve sesimizi kimselere duyuramıyorduk!. Demek ki bin nasîhatdan bir MUSİBET yeğmiş!

Daha ne rezâletler ki, cildler dolusu kitab yazılsa, bunları telhîs etmek mümkin olamaz!.

İşte 15 asırdır İslâm’ın ne Asr-ı Seadet’inde, ne Hulefâ-yı Râşidîn devrinde, ne tâbiin, ne tebe-i tâbiin, ne müctehidin ve etbâı devirlerinde; ve ne de bugüne kadarki zaman içinde, İftar sofralarında PAPAZ ve HAHAMLARLA beraber “iftâr yapma dalâlet ve bid’atı” ne gürülmüş ve ne de duyulmuşdur…

Ne cumhuriyet, ne dembokrasi, ne şu ve ne de bu veya şu adam veya o madam, hiçbir şey, ALLÂH irâde ve hâkimiyyetinden sonsuzda bir nisbetinde bile daha kıymetli olamaz!.

Milleti beşerî ideoloji ve doktrinlerle ve sayısız illetlerle narkozlıyan politikacılar, Allâh ve Rasûlü’ne, kendi keyiflerine göre değil, Allâh ve Rasûlü’nün istediği gibi îmân edib akıllarını başlarına toplamalıdırlar!. Bu da, Osmanlı ulemâsının çizgisinde olmakla mümkindir; Ramazan Şeytanlarının üfürüklerine tâbi’ olmakla aslâ!

Unutulmasın ki, bu dünya, Sultan Süleyman’a (Aleyhisselâm’a) bile kalmadı, nerde kaldı ki, Çankaya şuna buna kalsın!.

El BÂKÎ HÜVE’L-BÂKÎ!

Buna bütün mevcûdiyyetiyle inanmak ayrıdır; inanıyor görünmek apayrı…

Zavallı millet, Filistin’de yahudi bombaları altında; Anadolu’da ise, gözü dönmüş politikacı ve taraftarları sihirbazların (narkoz) bombaları altında yerle bir ediliyor!

(Devam edecek)

 

(İntişârı: 03.08.2014)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir