“Kutlu Doğum Haftası!” Denen Şey, Lâik Dembokratik Felsefenin Bir Göz Boyamasıdır…
15 Nisan 2012
İslâm’da Âilenin Temeli Dîndir
8 Mayıs 2012

ZAMANIMIZIN FİTNESİ KUTLU DOĞUM HAFTASI

Ahmed ZIYÂ

 

Müslümanlara Türkiye’de yapılan zulümlerin haddi hesabı yokdur. En büyük zulüm hiç şübhesiz Hilâfetin kaldırılmasıdır. Böylece, Şeyhulislâm Merhûm Mustafa Sabri Efendi’nin ta’bîriyle “ne ermeniler ne yahudiler müslümanlar kadar yersiz, yurdsuz ve bilhassa sâhibsiz bırakılmamışlardır”. Yahudiler kendilerine yapılanları evladlarına daima hatırlatırlar ve düşmanlarına karşı duydukları öfke ve kînin gelecek nesiller tarafından unutulmamasını sağlarlar. Maalesef “müslümanım” diyenlerde böyle bir hassasıyet yokdur. “Kitâbımız Kur’ân’dır” derler fakat bu Kitâb-ı Kadîm’de açık ve sarih bir şekilde “yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz” emrinin varlığı onları caydırmaz. Bu Kitâbı bizlere getiren ve en büyük mucizesi bu Kitâb-ı Mübîn olan Allâh’ın Habîbi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerini dahi emellerine “alet” etmeye çekinmezler!

Müslüman görünenler, üzerlerindeki ölü toprağını silkeleyib bu uykudan uyanmadıkca ve küffarın İslâm’ın değerleri ile hangi hesaplar peşinde olduklarını göremedikce, yaşadığı zamanın görünenlerini değil de, görünmeyenlerinin peşine düşmedikce, perdelerin arkasına bakmadıkca ve derin derin tefekküre dalmadıkca, yapılan bu zulümleri ve işlenen bu cinayetleri durduramazlar.

Mâzîsini bilmeyen nesiller, hâlini teşhis edemez ve istikbâlini kurtaramaz! Böyle olduğu müddetce de  tarih tekerrür etmeye ve fasid daire içerisinde kalınmaya devam edilecekdir.

Teşhis etmek istediğimiz hâlimiz nedir?

Bu sene biraz daha şekil değiştiren bir başka ta’birle, rengini biraz daha ortaya koyan “Kutlu Doğum Haftası Şenlikleri!

Hâlimizi teşhis etmek için evvela mâzîmize bir bakalım:

Türkiyede 26 Aralık 1925 tarihinde Miladi takvim ve “modern” saat ölçüsünü değiştiren kanun kabul edildi.

Bu demekdir ki bu fitnenin tohumu 1925 senesinde ekilmiş. Müslümanların elinden bütün dînî ibâdet ve bayramlarını takib etdikleri takvimleri bu tarihde alınmış. Bu takvim, Mekke müşriklerinin zulmünden HİCRET ederek Medîne’de İslâm Devletinin kuruluşunu esas alır; ve o mübarek günü ilk gün kabul edib bütün Siyer-i Nebî kitablarında târihî hâdiseleri anlatırken “HİCRETden evvel” veya “HİCRETden sonra” diye kayıt düşer. Müslümanların bu takvimine kendileri “HİCRÎ TAKVİM” demişlerdir.

Takvimin değişmesinin mevzumuzla ne alakası var? Şöyle ki, düşmanlarımız hedeflerine ulaşmak için yıllar öncesinden planlarını hazırlayıp “babalar oğulları için çalışır” düsturunca hareket ediyorlar:

“-Hicrî takvimi müslümanların elinden almalıyız ki, kendi târihlerini unutsunlar. Dînî ibâdetleri eksik kalsın, hilâli takib edemesinler, sahibsiz kalsınlar. Gelecek nesiller, bir zamanlar ellerinde bir İSLÂM devletinin olduğunu unutsunlar. Bizim önlerine dayatdığımız şekilde ancak bir devlet idaresi olduğuna inansınlar. İslâm hukukunun mâzîde kaldığını kabul etsinler. Kafaları şartlansın. İslâm’ı, hâl ve istikballerine yakıştıramasınlar. Bunu da, İslâmı hatırlatan ne varsa tek tek hayatlarından silerek başarabiliriz. O halde, medreseleri, zaviyeleri, tekkeleri, dergahları, yazıları, kıyafetleri, ezanları, TAKVİMLERİ, saatleri, muâmelâtı, ibâdetleri, ahlâkları kısacacı bizden farklı neleri varsa değiştirmeliyiz. Peygamberleri onlara “Kim bir kavme benzerse muhakkak o onlardandır” diyor, bu hadîs-i Şerîf de dâhil, bize uymayan, onları bize düşman eden, bize nasıl davranacaklarını öğreten, bizim standartlarımıza uymayan Hadîs-i Şerîf hatta âyet-i Kerîmeler de dahil, herşey ortadan kalkmalı İslâmın adı kalmalı ama kendi yaşanmamalı ki, “Müslümanım!” diyen ama OLMAYAN bir nesil yetişsin!”

Şimdi sıra Sevgili PEYGAMBERLERİMİZ Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine geldi:

“-Bunların elinden Paygamberlerini tamamen alırsak çok dikkat çekeceğiz. O halde ne yapalım, bunları ölüm uykusundan uyandırmadan hedefimize nasıl ulaşırız? “Kelime-i Şehâdetin ikinci kısmı olan M…dur Rasûlullâh cümlesini söylemeyenlere de rahmet ve merhamet nazarıyla bakılmalıdır” dedik tutmadı gülüb geçdiler. O halde biz bu sözü biraz genişletelim. Nasıl mı, şöyle:

“-Siz peygamberinizin doğumunu kutlayabilirsiniz, nitekim biz de Jesus’umuzun doğumunu kutluyoruz. Ancak bu kutlamayı bizim standartlarımıza uygun olacak şekilde yani camilerde zikir meclislerinde değil, konferans salonlarında veya stadyumlarda yapacaksınız. Ve en mühimi de bunu bizim kullandığımız takvime göre kutlayacaksınız. Kendi takviminizi unutmanız lazım ki HİCRET aklınıza gelmesin. Hicreti hatırlarsanız DEVLETİNİZİ hatırlarsınız bu bizim işimize hiç gelmez, hesabımızı bozar! Bir de bu kutlama, ibadet ederek yapılmayacak, nasıl ki biz her türlü sefahat içinde eğlenerek kutluyoruz,  siz de eğlence havasında, günahlar içinde ve  alkışlar eşliğinde yapacaksınız.”

Bunu dediler, yaptırdılar ve tutdu! “Müslümanım” diyenler bu lokmayı yutdu ve  hazmetdi! Alışkanlık haline gelen bu kutlamalar 23 yıldır yapılıyor. Şimdi sıra bu fitnenin altına imza atmaya geldi. Öyle ya, yıllarca bu şenliklere bir sürü emek verildi, arkasında kimlerin olduğunu artık ilan etmekde bir mahzur görülmüyor. Türkçe Olympiyatlarında yapdıkları gibi Kutlu Doğum Haftası şenliğine de sembol zerketme vakti geldi:

“-1925 de ekdiğimiz toğum 23 yılda ağaç oldu 2012 senesinde meyve vermeye başladı, şimdi SIZINTI gibi sızma zamanı geldi. Bu “Kutlu Doğum Haftası”na bir logo bulalım. Öyle bir logo olsun ki, narkozun tesirinden uyanacak olan olur da itiraz edib: “İslâm’ı temsil eden Hilâl içine hıristiyanlığa ait en mühim sembollerden birini neden yerleştirdiniz? Bunun Peygamberimizi sevmekle ne alakası var?” diyenleri sustulabilelim.”

“Süsen” veya “Fleur de lis” sembolü katoliklerin en mühim egemenlik (hâkimiyyet) sembollerinden biridir.

Bir çok papaz ve papa kıyafetlerinde, papa asâlarında, kilise süslemelerinde, şovalye kıyafet ve kalkanlarında, kral ve kraliçe elbiselerinde yer alan bu sembol, araştırılırsa TESLİS İNANCINI nasıl temsil ettiği ve kimlerin kullandığı  görülecektir.

Aşağıya terceme ederek iktibas ettiğim şu satırları kendilerinden okuyalım:

“- Hânedanlık armalarında ortak kullanılan bu sembol, bir şerit ile birarada tutulan üç stilize yaprakdan meydana gelir. Ortadaki yaprağın üst ve altı sivriltilmişdir, dış yapraklar aşağıya sarkar ve üst kısımları dışa doğru bükülür. Sembol Süsen çiçeğinin stilize edilmiş halidir.

Egemenlikde (hakimiyetde), bu çiçeğin saflık ve masumiyyeti temsil etdiği kabul edilir; ve kutsal Meryem ve kendilerini tanrı annesinin himayesi altında ve onun emrinde olduklarını kabul eden insanların simgesidir (mesela Fransa Kralları). Egemenlik, süsen çiçeğinin çiçek kısmının üçe bölünmesi, kutsal üçlüyü, baba, oğul ve kutsal ruhu temsil eder.

Fransa egemenliğinde bu sembol, “Fleur de lis” ismiyle anılır ve fransız monarşisinin en ünlü sembolü olarak Fransaya özel referansı bulunmaktadır.”

(http://de.wikipedia.org/wiki/Lilie_(Heraldik)#Fleur-de-Lys)

Bu basit bir çiçek, böcek ve hatta “lâle” tasviri aslâ değildir. Bu sembolün İslâm’la hiçbir alâkası yokdur ve olamaz. Bunun bir katolik sembolü olduğu bütün dünyaca bilinmektedir. Bunlara rağmen bu sembole “lâle” demek zerre kadar ciddiye alınamaz. Ancak bu logonun “Kutlu Doğum Haftasını temsil eden bir logo!” olduğunu söylemek doğrudur! Zirâ Kutlu Doğum Haftasının İslâm’la uzakdan yakından hiçbir alâkası yokdur. Tamamen İslâmiyyet’i bulandırmak için hazırlanmış ve “Hoşgörü-Diyalog dîninin Türkçe Olympiyatları” misillü bir şenliğidir.

Onlara göre:

“-Müslümanım diyenler buna da alışır, birkaç cılız ses çıksa da biz onları sustururuz. Nasıl olsa sesi çıkmayanlar çoğunluğu teşkil ediyor, bunlar 23 yıldır stadyumları dolduruyor, kampanyalara iştirak ediyor. Üstelik aralarında bu haftayı “Kitabımızdan şu kadar al, şu kadar öde, bedava dağıt; misyonerler yapıyor senin neyin eksik, sen de yap!” kampanyalarıyla bizim de sevgililer günü, kadın haftası, öğretmenler haftası v.s. zamanlarda yapdığımız gibi ticâret fırsatına çevirmesini bilecek kadar ileri gidenler de çıkdı… Bu cılız sesler bizim rahatımızı kaçıramaz. Biz temelimizi sağlam atdık, v.s. …”

Artık müslümanlara düşen, derin gaflet uykusundan mutlaka uyanmakdır! Bizim VELADET KANDİLİMİZ var! Bize bu mübarek geceyi unutdurmak istiyorlar! KUTLU DOĞUM ne demek? HAFTASI ne oluyor? Âlemlerin yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri 12 Rabiu’l-Evvelde tevellüd etmişdir. 15 Asırdır Müslümanlar Veladet Kandilini 12 Rabiul’l-Evvelde tes’îd etmişler, ibadet etmişler dua etmişlerdir…

Zamânın fitnesinden uzak durmak ve ona hiçbir şekilde iştirak etmemek icab eder…

Takvimimizi elimizden aldılar, zaten hilâli takib etmekde son derece zorlanıyoruz, nice müşkillerle Hicrî aylarımızı tesbit etmeye çalışıyoruz. Böyle giderse Allah muhâfaza gelecek nesiller bundan da mahrum olacak.

Bu fitnenin sonu, diğer ibâdetlere, bilhassa oruc ibâdetimizin yani Ramazan ayının, hattâ Hac ibâdeti ve Kurban kesmemize kadar, diğer dînî vecîbe ve mübârek gün ve gecelerimizin mîlâdî takvime sâbitlenmesine kadar varacakdır. Bu günki manzara bunun korkunç işaretlerinden ibaretdir!..

     

(İlk intişârı: 23.04.2012)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir